OluÅŸturulma Tarihi: Mart 23, 2002 00:00
‘‘Onun için dünyayı anlamak çözümlemek deÄŸil, kabul etmektir. Ve onu mantığı aracılığıyla deÄŸil, duyguları, daha kesin olarak ise ÅŸiirsel duyarlığını belirleyen o garip zeká ve içgüdü bileÅŸimi ile kabul eder. GerçekliÄŸi kabul etmek onun için kolay olmaz; her kabul ediÅŸ, bir reddediÅŸ ile baÅŸlar ve her kopuÅŸ, daha radikale doÄŸru bir baÅŸka reddediÅŸi izler.’’Ünlü Meksikalı ÅŸair ve yazar Octavio Paz, böyle deÄŸerlendiriyor Hector Bianciotti'yi. Paz'ın da belirttiÄŸi gibi, Bianciotti'nin hayatı, bir anlamda reddediÅŸler üzerine kuruludur. Ä°talyan asıllı köylü bir ailenin oÄŸlu olarak Arjantin'de dünyaya gelen Bianciotti, ÅŸehre gitmek için evi, baÅŸkent Buenos Aires'e gitmek için öğrenim gördüğü manastırı, Avrupa'ya gitmek için de Arjantin'i terkeder. Ä°lk durak Ä°talya'dır ama ailesinin koyduÄŸu Ä°talyanca yasağı dolayısıyla tek kelime Ä°talyanca bilmediÄŸi için barınamaz atalarına ait topraklarda. Bunun üzerine konuÅŸtuÄŸu dilin ülkesine, Ä°spanya'ya doÄŸru yola koyulur. Ne var ki, Arjantinliler için sevilmeyen bir ülkedir Ä°spanya. Mecburiyetten bir süre burada kalırsa da, ilk fırsatta düşlerinin kentinde yani Paris'te alır soluÄŸu Hector Bianciotti. Le Monde'da edebiyat eleÅŸtirileri yazması, baÅŸta Femina olmak üzere, pek çok önemli ödüle deÄŸer görülmesi, Fransız Dili Ödülü alacak kadar Fransızca'ya hakim olması, bu çabasının beyhûde olmadığının en büyük delili elbette. Ãœstelik bu ülkede, son birkaç romanını Fransızca yazdığı halde ünlü Çek romancı Milan Kundera'nın bile beceremediÄŸi bir ÅŸeyi yapıp, Fransa'nın 1634 yılında kurulan en eski ve en önemli akademisi olan Fransız Akademisi üyeliÄŸine bile seçilecektir Bianciotti. O Fransız Akademisi ki, sadece Avrupa'da deÄŸil, bütün dünyada, edebiyatçıların üye olabilmek için can attığı bir saygınlık abidesidir. Konferanslar ve ‘‘Gecenin Güne Anlattığı’’ isimli kitabının tanıtımı için Ä°stanbul'a gelen Bianciotti ile çevirmen Saadet Derin aracılığıyla konuÅŸtuk.Ne zamandır Fransızca yazıyorsunuz?- 1983'te hikáyeler yayımladım. Bunun bir bölümü Fransızca idi. 1985'te de ilk Fransızca romanım basıldı. Aslında 1961'de Fransa'ya yerleÅŸtim. Hayatımı kazanmak için de birkaç yıl içinde Fransızca yazmaya baÅŸladım. Daha önce doÄŸal olarak Ä°spanyolca yazıyordum.Bir edebiyatçının anadilinin dışında kendini kabul ettirmesi son derece zor. Milan Kundera bile, neden sonra Fransızca yazmaya soyunduÄŸu halde kabul ettiremedi kendisini. Siz nasıl baÅŸardınız?- Benim durumun Kundera'dan farklıydı elbette. O ülkesini terketmek zorunda kalmıştı, bense gönüllü gelmiÅŸtim Fransa'ya. Ãœstelik, 20 yıl boyunca edebiyat eleÅŸtirileri yazdım ben. Bu süre boyunca Fransız edebiyat çevrelerini çok yakından tanıma imkánı buldum zaten. 20 yıl edebiyat eleÅŸtirisi yazmaktan gına gelince de oturup Fransızca roman yazmaya baÅŸladım. Fransız edebiyat çevreleri genellikle muhafazakar olarak bilinir. Dışarıdan birini kabul etmeleri hayli zordur. Sizi nasıl benimsediler?- Ben zaten o çevreleri tanıyordum. Yani o kadar da dışarıdan sayılmazdım. Bir de benim ilk kitabım çok ilgi çekti. Muhtemelen bunlar etkili olmuÅŸtur. Ama hálá Fransızca yazarken yanlış yapmaktan korkuyorum.GEMÄ°NÄ°N GÄ°TTİĞİ YEREEdebiyat dille yapılan tek sanat. Bu nedenle sadece anadilde yapılabildiÄŸi söylenegelir hep. Sizin durumunuz bu bakımdan hayli dikkat çekici. Anadiliniz Ä°talyanca ile hiç ilginiz yok. Ãœlke diliniz Ä°spanyolca'da deÄŸil, yabancı diliniz olan Fransızca'da ifade ediyorsunuz kendinizi...- Ailem Ä°talya'dan göç etmiÅŸti Arjantin'e. Bunun için, göçmen olarak gündelik hayatta kullanabilecek bir dil bulmakta hayli zorlandılar. Kendi aralarında apayrı bir dil geliÅŸtirdiler. Bunun sıkıntısını çok çektikleri için de bizim yani çocukların Ä°talyanca konuÅŸmasını yasakladılar. Bu nedenle, Ä°spanyolca'ya karşı da bir antipati uyandı bende. Ä°spanyolca kitaplarımı çok da isteyerek yazmadım doÄŸrusu. 12 yaşında ÅŸiiri keÅŸfettim ve Arjantin'in en önemli ÅŸairlerinin Fransız edebiyatından etkilendiÄŸini farkettim. EÄŸitim için gittÄŸim ruhban okulunda bana baÅŸka dillerde kitap okuma izni verdiler. Pazar günleri okumama izin verilen bir gazetede de önemli bir Fransız ÅŸairinin, Paul Valery'nin vefat ettiÄŸini öğrendim. Bunun üzerine o ÅŸairle ilgilenmeye baÅŸladım. Önce Ä°spanyolca'ya çevrilmiÅŸ iki ÅŸiirini okudum. Sonra Fransızca ÅŸiirlerini buldum ve sözlük yardımıyla onları okumaya gayret ettim. Fransızca'yı da böyle öğrendim zaten. Avrupa'ya gelmeden önce Fransızca okuyabiliyordum. Arjantin'i terkedip Ä°talya'ya geldiÄŸimde 24 yaşındaydım. Hiç param yoktu. Ä°talya'ya gelmemin sebebi de geminin oraya gidiyor oluÅŸuydu. Geçimimi saÄŸlayabileceÄŸim bir tek ülke vardı. O da Arjantin'de hiç sevilmeyen Ä°spanya'ydı. Bunun için Ä°spanya'ya geçtim ve beÅŸ yıl orada kaldım. Her türlü iÅŸi yaptım orada. 1961 yılında da Fransa'ya geçtim.GEÇMÄ°Åž TERKEDÄ°LEMÄ°YORNeden Ä°spanya'da yerleÅŸmeyi tercih etmediniz?- Benim içimde hep Fransa vardı zaten ve tek amacım bu ülkeye yerleÅŸmekti.Siyasi mülteci olarak mı yerleÅŸtiniz Fransa'ya?-Hayır, arkadaÅŸlarım vardı, onların yanına gittim. Tiyatroda dekor ve kostüm gibi iÅŸlerde çalıştım. Aynı dönemde de yazmaya baÅŸladım. Siyasi nedenlerle mi Arjantin'i terkettiniz?- Neden bu olabilirdi. Çünkü Peron dönemiydi. Ama politik nedenlerle ayrılmadım Arjantin'den. Sadece o ülkeden çıkmam gerektiÄŸini düşündüğüm için çıktım. Ama kitabınızda bir yerde, içinizdeki Arjantin nostaljisinin hiç bitmediÄŸini söylüyorsunuz?- Ä°nsan bir üllkeyi terketse de geçmiÅŸini terkedemiyor. Arjantin benim geçmiÅŸim. Bu geçmiÅŸten kurtulmam mümkün deÄŸil. Arjantin coÄŸrafyası beni hiç terketmedi. İçine doÄŸulan coÄŸrafya yazarı ne kadar belirliyor sizce?- Yüzde yüz belirliyor bir yazarın hayatını. CoÄŸrafya bir yazarın en önemli parçası. Fransa'da o coÄŸrafyadan izler bulabildiniz mi?- Maalesef hayır, Fransa'da her ÅŸey çok küçük.BORGES'Ä°N BAÅžUCUNDAYDIMBorges'le iliÅŸkiniz nasıldı?- Borges'le 19 yaşında tanıştım. Daha sonra bir süre iliÅŸkimiz kesildi. Çünkü ben Cordoba'daydım, Borges ise Buenos Aires'deydi. 60 yıldan sonra tekrar karşılaÅŸtık ve dostluÄŸumuz ölümüne kadar devam etti. Öldüğü gece baÅŸucunda olan tek kiÅŸi bendim. Son zamanlarda bilhassa Batı'da, romanın öldüğüne dair hararetli tartışmalar oluyor. Sizin düşünceniz nedir, gerçekten ölüyor mu roman?Romanın öldüğünü rahatlıkla söyleyebiliriz. Dünyanın ilerleyiÅŸi karşısında romanlar çok ağır kalıyor ne yazık ki. Bilmem dikkat ettiniz mi, Arjantin edebiyatının devlerinden Borges ve Cortazar hiç roman yayımlamadılar. Hayır, Cortazar bir roman yayımladı ama asıl onun 1500 sayfalık bir masal kitabı vardır. Borges ise roman yazmaya teÅŸebbüs bile etmedi. Muhtemelen romanın öldüğünü bildiÄŸi için yapmadı böyle bir ÅŸeyi.Edebiyatta kimi veya kimleri usta olarak kabul ediyorsunuz?- Borges elbette. Dilin kullanımı açısından beni çok etkilemiÅŸtir.TÃœRK EDEBÄ°YATI O KADAR ETKÄ°N DEĞİL80'lerde Gallimard Yayınevi'nde çalışmaya baÅŸladım. Orada yabancı yazarlarla ilgileniyordum ve bunun için YaÅŸar Kemal'le tanışma fırsatım oldu ama dil problemi yüzünden konuÅŸma imkánı bulamadık. Onun dışında Fransızca'ya çevrilen bir kaç Türk yazarının kitabını daha okudum. Ama isimlerini hatırlamıyorum. Ancak Fransa'da asıl Güney Amerika va Japon edebiyatı çok moda. Türk edebiyatı o kadar belirgin bir etkiye sahip deÄŸil.Â
button