Mikrofon görünce konuşmasın!

Güncelleme Tarihi:

Mikrofon görünce konuşmasın
Oluşturulma Tarihi: Aralık 26, 2005 19:34

Bir sohbet esnasında, Başbakan Erdoğan’ın basın sözcüsü Akif Beki, Kaya Toperi’ye sormuş, ‘Bir tavsiyeniz var mı?’ Yıllarca Özal’ın sözcülüğünü yapmış emekli büyükelçi ve Özal’ın basın sözcüsü cevap vermiş: “Tek bir ricam var Tayyip Bey mikrofon görünce konuşmasın!”

Haberin Devamı

Balçiçek Pamir, eski Basın Yayın Genel Müdürü ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Emekli Büyükelçi Kaya Toperi ile sahbet etmişti, pazartesi günü. (Sabah, 26 aralık)

 

Soru: Biraz başa dönersek, bütün bu ziyaretlerin üstüne bir de İsrail Genelkurmay Başkanı eklendi. Onun bu tablodaki rolü nedir?

 

Toperi:Eskiden beri süre gelen bir ABD-Türkiye-İsrail üçgeni vardır. Tezkereden hemen sonra bu üçgende bozulmalar oldu. Şimdi bu üçgen tekrar kuruluyor. Ayrıca dünyaya "Biz iyiyiz bir problem yok" mesajı veriliyor. Bu üçgen Özal döneminde çok kuvvetliydi. Tayyip Erdoğan ise İsrail ile ciddi bir kriz yaşadı ama bu kriz atlatıldı. O da neden oldu biliyor musunuz? Bizim başkanlar maalesef mikrofon görünce dayanamıyorlar. Özal'ın 4 yıl boyunca sözcülüğünü yaptım, elimden geldiğince konuşmasını engellemeye çalıştım. O yüzden basın bana çok kızardı.

Haberin Devamı

 

Soru: Başbakan'ın basın sözcüsü Akif Beki'nin durumuna ne diyorsunuz peki?

Toperi: Akif Bey'e acıyorum çünkü ne hissettiğini biliyorum ben. Ama bizim farkımız, Özal bana çok güvenirdi. Bazen Özal'a sormadan beyanat verirdim. Akif Bey ne yapsın? Onun görevi bu. Sürekli açıklamaları yalanlıyor. Ben de yalanlardım. Bir basın sözcüsü için son derece sıkıcı bir şeydir, onu da anlamak lazım. Geçenlerde yaptığım açıklamaları tekrar elden geçirdim, dörtte üçü yalanlama.

Soru: Yani liderler sözcülerini zor duruma düşürüyor.

Toperi: Eh öyle tabii. Geçenlerde Tayyip Bey'in bir danışmanı bana birtakım konularda danışmak için geldi. Sohbet ederken "Bir tavsiyeniz var mı?" diye sordu. "Tek bir ricam var Tayyip Bey mikrofon görünce konuşmasın" dedim. En büyük tehlike budur. Biz de yaşadık.

 

*

 

Hemen bütün köşe yazarlarını okuyorum. İçlerinde hâlâ Başbakan’a verdiği kredisi tükenmemiş olanlar çok. Herşeye rağmen Başbakan’a olumlu bakmak için gayret edenler de bir o kadar. Nasıl ‘döneceğini’ bilemeyenler de var.

Haberin Devamı

 

‘Takıntılı muhalifler’ hariç, hemen hepsinin son günlerde ısrarla söylediği bir şey var: Başbakan’ın biraz sinirlerine hâkim olması, en küçük eleştiriye parlamaması, herkesi azarlamaktan, önüne gelene ders vermekten vazgeçmesi lazım. Başbakan’ın asabiyeti memleketi geriyor ve yoruyor! Kendini ve hükümetini de yıpratıyor!

 

Bilmiyorum, etrafında Başbakan’la bu kadar açık konuşabilen danışmanları, gerçek ve samimi dostları var mı? Basın Sözcüsü Akif Beki’nin Başbakan nezdinde bir Kaya Toperi kadar itibarı ve etkisi var mı?

 

*

 

Kayınbiraderim bana bir kitap hediye etti: C’était Français Mitterrand. (Çok güzel bir başlık ama terçümesi zor. ‘Bir zamanlar bir François Mitterrand vardı’ denebilir belki. Yahut ‘O, François Mitterrand’dı’.)

Haberin Devamı

 

Yazan Jacques Attali. Fransa Cumhurbaşkanı’nın muhalefette, sonra da Elysée Sarayı’nda başdanışmanı. Dünya çapında bir entelektüel. Diplomalarını saysam yeter: Fransa’nın en büyük mühendislik okulu olan Polytechnique’i birincilikle bitirmiş, ardından üniversitede ekonomi doktorası yapmış; Fransa’nın en önemli ve girmesi kadar çıkması da zor iki diğer ‘büyük okulu’nu, Ecoles des Mines’i ve Sciences-Po’yu (siyasal) bitirdikten sonra, bir de üstüne Fransa’nın en prestijli okulu (Devlet’e üst düzey yöneticiler yetiştiren ve Giscard’dan Chirac’a hemen bütün cumhurbaşkanlarının diploma aldığı) ENA’dan da mezun olmuş. Bu söylediğim okullardan tek birine bile girmek Fransa’da müthiş bir başarıdır. Birçok ve çok ciddi kitabı var. Avrupa Merkez Bankası’nın kurucu başkanı... filan, yani dediğim gibi çok ciddi bir aydın.

Haberin Devamı

 

İşte bu Attali, yirmi yıl boyunca başdanışmanlığını yaptığı Mitterrand’ı anlatıyor kitabında. Ve Mitterrand kadar burnu havada, egosantrik, her şeyi bildiğini sanan, soğuk ve duygusuz bir politikacının bile (bu benim tanımım!), ne kadar iyi danışmanlarca desteklendiğini, etrafındakilerin devlet işlerine ne kadar vakıf olduğunu, doğru bildikleri konularda cumhurbaşkanıyla nasıl didiştiklerini görüp... devlet adamlığının, devlet ciddiyetinin, oturmuş devlet sisteminin ne olduğunu anlıyorsunuz.

 

Bizde de Ankara’da birinci sınıf danışmanlar, umur görmüş insanlar çok da... dinlemeye hazır politikacı nadirdir.

 

(Lafı çok sevdiğim için her fırsatta tekrarlıyorum. Meşhur gezgin İbni Batuta, Mısır piramitlerinin koni biçiminde olduğunu söylemiş, yani görmemiş, uydurmuş. Galiba Afrikalı Leon’da okudum, Amin Maalouf, Batuta’nın tanınmış bir seyyah olarak insanların meraklı sorularına cevap vermek zorunda olduğunu, Mısır konusunda uydurmaya onu, dinleyicilerin ısrarlı taleplerinin zorladığını anlatırken, diyor mi: “Öyle yalanlar vardır ki, dinleyen kulak, söyleyen dudaktan daha kabahatlidir.” Söyleyecek danışmandan önce, dinleyecek insan gerekir yani...)

Haberin Devamı

 

Jacques Chirac da zamanında Paris Belediye Başkanlığı ve Başbakanlık yaptı ama... Birgün fırsat olsa da, size – siyasi ve idari sisteminden çok etkilendiğimiz – Fransa’da bir başbakan, bir devlet başkanı nasıl yetişir, nerelerden geçerek oraya gelir, anlatsam!

 

Üzülürsünüz!

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!