Güncelleme Tarihi:
Tıp dünyasına önemli yenilikler getirmesi beklenen mikro enjektörlerle özellikle kanser tedavilerinde, ilaçların yalnızca hastalıklı dokuya yayılıp, vücudun diğer bölümlerine zarar vermemesi hedefleniyor. Mikro enjektörler, hayvan deneylerinin başarıyla tamamlanmasının ardından kullanıma sunulacak.
Bilkent Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyeleri Yrd. Doç. Dr. Sinan Filiz, Yrd. Doç. Dr. Erdrin Azemi, asistan Emrullah Korkmaz ve Endüstri Muhendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Yiğit Karpat'dan oluşan ekip üyeleri, mikroenjektörleri üniversite laboratuvarlarında kendi üretim ve tasarımlarıyla geliştirdiler.
Yrd. Doç. Dr. Karpat, mikro iğnelerin avantajları nedeniyle biyomedikal uygulamalarda kullanımı konusunda ilginin gün geçtikçe arttığını anlattı. Boyutları milimetrenin onda biri büyüklüğündeki mikro iğnelerin acısız ve bölgesel ilaç salınımı uygulamalarında kullanıldığını belirten Karpat, geleneksel enjektörden farklı olarak mikro iğnelerin çoklu olarak bir bant şeklinde dokuya bastırılarak uygulandığı bilgisini verdi.
Yüksek hassasiyetli mikro işleme yöntemi kullanıldı
Bilkent Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü araştırmacılarının TÜBİTAK ve DPT kaynaklarıyla oluşturdukları laboratuvarlarında bir süredir mikro iğnelerin tasarım ve üretimine ilişkin araştırmalar yürütüldüğünü dile getiren
Karpat, bilgisayar kontrollü yüksek hassasiyetli mikro işleme yöntemi ile mikro iğneleri üretmeyi başardıklarını bildirdi.
Yrd. Doç. Dr. Karpat, geliştirdikleri mikro iğnelerin biyouyumlu ve biyoçözünür olarak iki çeşidinin bulunduğunu ifade etti. Karpat, biyoçözünür malzemelere emdirilen ilaçların mikro iğne aracılığı ile dokuya iletildiğini, doku içinde zamanla eriyen iğne uçlarının ilacı yavaş ve kontrollü bir şekilde sadece istenilen dokuya yaydığını belirtti.
Biyouyumlu malzemelerden yapılan mikro iğnelerin ise vücutta erimediğini, dokuya zarar verecek maddeler yaymadan doku içinde görevlerini sürdürdüğüne işaret eden Karpat, biyouyumlu iğneler ile ilaç tedarikinin mikro-iğnelerin bağlandığı mikro boyutlu kanallarla sağlandığını kaydetti.
Yrd. Doç. Dr. Sinan Filiz ise, polimerden yapılan vücut içi uygulamalara örnek verirken, günümüzde polimer kaplı stentlerin tıkalı damarlara takılarak içindeki ilaç ile kanın pıhtılaşmasının engellendiğini ifade etti. Filiz, ekiplerinin çoğunluğunun ABD'de doktorasını tamamlayan araştırmacılardan oluştuğunu ve bu alanda dünyada yaşanan gelişmeleri yakından takip ettiklerini de belirtti.
Özellikle kanser tedavilerinde verilen ilaçların damardan verildiğinden, tüm vücudu etkilediğini ve sağlıklı dokulara da zarar verebildiğinin altını çizen Filiz, “Bu tür hastalıklarda tedavi ilaçları, mikro iğneler yoluyla sadece kanserli dokuya verilebilir. Bu durumda bu iğnelerin dokuya ameliyatla takılması gerekir. Örneğin, gırtlaktaki kanserli dokulara ameliyatla bu iğneler takıldıktan sonra ilaç, kontrollü bir şekilde verilebilir” diye konuştu.
Mikro enjektörlerin tasarım ve üretiminin ekipleri tarafından geliştirildiğini bildiren Filiz, çalışmalarıyla ilgili uluslararası yayım aşamasında olduklarını da söyledi. Yrd. Doç. Dr. Filiz, şöyle konuştu:
Hedef küresel ölçekte merkez olmak
“Amacımız, Türkiye'yi mikrosistem tasarımı ve üretimi konusunda bir küresel ölçekte merkez haline getirmek. Bu sistemler, tıp, enerji ve iletişim gibi pek çok alanda dünyada değişim yaratacak. Mikro sistem teknolojileri konusunda Türkiye ölçeğinde değil, dünya ölçeğinde yenilikler getirmeyi hedefliyoruz. Türkiye, mikro sistemlerin bu alanlara uygulanmasına dünya ile eş zamanda giriyor.”
Çalışmalarında hayvan deneyleri aşamasına geldiklerini bildiren Filiz, tıp doktorlarının da aralarında olduğu bir ekiple gerekli testleri yapma hazırlıklarını sürdürdüklerini belirtti.
Yrd. Doç. Dr. Sinan Filiz, çalışmalarının mikro iğnelerin değişik geometrilerde verimli olarak seri üretimi ve doku testleri üzerinde yoğunlaştığını, beyin sinyalleri ölçebilen mikro iğne gruplarının geliştirilmesi çalışmalarının sürdüğünü sözlerine ekledi.