Midyatlı sosyal demokrat

Güncelleme Tarihi:

Midyatlı sosyal demokrat
Oluşturulma Tarihi: Haziran 03, 2000 00:00

Haberin Devamı

Mülkiye'nin sütunlu salonu, onun güzel sesinin en önemli tanığıydı. Billur, duru nağmelere dönüşen sesi sık sık salonun duvarlarında yankılanırdı.

Şarkı söylemek için her fırsatı değerlendirir, sesinin rengine hayran Mülkiye öğrencilerini hiç kırmaz, hiç nazlanmazdı. Klasik Türk Sanat Müziği tutkunu arkadaşlarıyla bir köşeye çekilir, şarkılarını icra ederdi. Fakülte'de sevilen bir öğrenciydi. Arkadaşlarıyla ilişkilerinde sıcak ama ölçülüydü. Doğulu, mazbut bir delikanlıydı.

Doğu'nun bir kentinden öbürüne uzanan bir çocukluk geçirmişti. Babası Sabri Bey, PTT müdürüydü, sürekli dolaşıyordu. 1940'ta, Lice'de görev yapıyordu. Eşi Behiye Hanım, 23 Nisan günü doğum yaptı. Kemal adını verdiler dördüncü ve en küçük çocuklarına.

Kemal, ilkokula Urfa'da başladı, babasının memleketi Midyat'ta bitirdi. Ortaokula da Midyat'ta başladı, liseyi Ankara'da tamamladı. Ankara Gazi Lisesi'nin fen bölümünden iyi dereceyle mezun oldu.

1957'de girdiği Mülkiye'de üçüncü sınıfta yol ayrımına geldi. Siyasi, Mali, İdari şubelerden hangisini seçecekti? Siyasi Şube'yi seçip diplomasi kariyerine geçebilmek için yabancı dil barajı vardı; oraya gidemezdi. Ders notları, Mali Şube'ye gitmek için yeterliydi. Ama o İdari Şube'yi seçti. Kişiliğine en uygun mesleğin idarecilik olduğuna inanmıştı..

LEEDS VE KOPENHAG YILLARI

Üçüncü sınıfı okudukları 1960 yılında Türkiye sancılı bir dönemden geçiyordu. Mülkiye öğrencileri, DP iktidarına karşı hareketin en ön saflarında yer alıyordu. İstanbul'daki 28 Nisan olaylarının ertesi günü, Ankara'da da öğrenciler sokağa döküldü. Kızılay'ı saran o dalganın içinde Kemal de yer alıyordu. 27 Mayıs müdahalesiyle birlikte yeniden derslerine döndüler.

Sınıfta tam 17 kız öğrenci vardı. Onlardan biri de Müşerref Sarıöz'dü. Afyon'da doğup, Kırıkkale'de büyüyen bu genç kız, Kemal Nehrozoğlu'nun dikkatini çekti. Son sınıftayken arkadaşlarının da katıldığı bir törenle nişanlandılar. O yıl ikisinin birden mezun olamaması evlilik planlarını bozamadı. 10 Ocak 1962'de nikah kıyıldı; Müşerref Nehrozoğlu da bir yıl gecikmeli olarak fakültenin 1962 mezunları listesinde yer aldı.

Yeni mezun bir genç olarak, ilk olarak yabancı bir şirketin İçel temsilciliğinde iş buldu. Fakültede son iki yıl İngilizce öğrenmeye ağırlık verdiği bu şirkette çevirmenlik yapıyordu.

1962'de içişleri Bakanlığı'na girerek asıl mesleğine adım attı; yine İçel'de maiyet memurluğuna atandı. Ardından Gülnar ve Erdemli ilçelerinde kaymakam vekilliği yaptı. 1964'te kaymakamlık kursunu bitirdikten sonra Sivas'ın İmranlı ilçesi kaymakamlığına geçti. Kaymakamlığı sırasında TODAİ'ye devam etti. Kalkınma yönetimi programından sertifika aldı.

Artık askerlik zamanı gelmişti. Yedeksubay olarak Polatlı Topçu ve Füze Okulu'nda görev yaptı. Ekim 1967'de terhis olduktan sonra bu kez Eskişehir'in Seyitgazi ilçesi kaymakamlığına atandı.

Kaymakamlık çizgisinde sıçramayı 1970'te gerçekleştirdi. İçişleri Bakanlığı'nın kaymakamlar arasında açtığı bir sınavı kazanarak, İngiltere'ye gitti. Leeds Üniversitesi Sosyal Bilimler Bölümü'nde ‘‘kalkınma yönetimi’’ konusunda lisans üstü eğitim gördü. Türkiye'ye döndükten sonra yeni görev yeri Erzurum'un Narman ilçesi kaymakamlığıydı. 1972'de uzun yıllar sonra yeniden Ankara'ya döndü. İçişleri Bakanlığı'nda Tetkik Kurulu üyeliği, yeni ve farklı bir alandı. Ancak burada sıkıldı.

Ecevit hükümetinin yeni işbaşına gelen Çalışma Bakanı Önder Sav'ın yurtdışı görevler için sınav açması Nehrozoğlu'nu sevindirdi. Leeds'te yakından tanıdığı Batı kültürüyle içiçe bir yaşam sürdürebilme düşü onu heyecanlandırıyordu. Sınavı kazanmakta zorlanmadı. Kopenhag çalışma ataşeliğine atandı. Dört yıl kadar Kopenhag'da kaldı.

EMEKLİLİK KARARI

Türkiye'ye 1978'de döndü. İki ülkede yaşam birbirinden çok farklıydı. Danimarka'da alabildiğine dingin akan yaşam, Türkiye'de teröre teslim olmuştu. Nehrozoğlu'nun bu ani değişime alışması kolay olmadı. Üstelik Ankara'da da kalamadı. Konya Vali Yardımcılığı'na atandı.

Müdahalenin ilk günlerini Konya'da geçirdikten sonra 1981'de mesleğinin zirvesine ulaştı. 12 Eylül yönetimi onu Muğla Valiliği'ne getirdi. Valilik görevi üç yıl kadar sürdü, 1984'te ANAP'ın muhafazakar kadrolaşmasında hedef aldığı bürokratlardan biri olarak merkeze alındı. Muğlalılar'ın ‘‘Valimizi geri isteriz’’ kampanyası da sonuç vermedi.

İçişleri Bakanlığı'nda kızakta beklerken mutluluk verici tek olay, ağabeyi Kenan Nehrozoğlu'nun Halkçı Parti'den Mardin milletvekili seçilmiş olmasıydı. Kenan Nehrozoğlu, uzun yıllar Diyarbakır'da Shell Petrol Şirketi'nin Dış İlişkiler Müdürü olarak çalışmıştı. Girişimci bir insandı. Pilmen adlı bir restoran açmış ve 1970'lerin Diyarbakırı'nı ilk kez kadın erkek birlikte gidilebilen, müzik dinlenebilen bir kulübe kavuşturmuştu. Kenan Nehrozoğlu, Pilmen'i bir süre sonra ortaklarına devretmişti. Siyaset ve Ankara, Kenan Nehrozoğlu'na beklediğini vermedi. Milletvekilliği 1987'de sona erdi.

Bu arada ANAP iktidarı boyunca merkez valiliğinde bekleyen Kemal Nehrozoğlu da 1989'da emekli olmaya karar verdi. Ardından iki yıl sonra da Müşerref Hanım emekliye ayrıldı. Müşerref Hanım, Mülkiye'den sonra hep geri planda kalmayı yeğlemiş, eşine ayak uydurabilmek için sık sık iş değiştirmişti. Emekli olduğunda son görevi İçişleri Bakanlığı APK uzmanlığıydı. Aydemir ve Erdoğan adlarında iki erkek çocuk büyütmüştü.

Sezer'le tanışıklığı eski değil

Görev icabı yıllar boyu oradan oraya taşınıp duran Kemal Nehrozoğlu, emekli olunca yaşamında yeni bir pencere açtı. Özel sektörde, hem de turizm alanında rol aldı. Zeynep Turizm AŞ'de, Genel Müdürlüğe başladı. Şirketin en önemli yatırımı Belek'te bir otel yapımıydı.

Bir yandan da idareci arkadaşlarıyla ilişkiyi sürdürüyordu. Arkadaşları, Türk İdareciler Derneği'ne Genel Başkan olmasını önerdiler. Kabul etmedi, sadece yönetim kurulu üyesi olabileceği karşılığını verdi. Fakat kongrede, içinde yer aldığı liste seçimi kaybedince o da olmadı.

Enerjisini, birikimini akıtacak başka bir kanal buldu: SHP. Mülkiye'den arkadaşı Hikmet Çetin, SHP Genel Sekreteriydi. SHP'deki arkadaşlarından biri de Hasan Fehmi Güneş'ti. 1991'de SHP, ‘‘Gölge Kabine’’ kurunca Güneş, ‘‘Gölge İçişleri Bakanı’’ oldu. Güneş'in başlattığı ‘‘Demokrasinin yerelleşmesi’’ projesine, Nehrozoğlu da katkıda bulundu. Bu raporla başlayan işbirliği, SHP'nin 1991 seçim bildirgesinin yazımı sırasında sürdü.

Nehrozoğlu, gönüllü katkılarını seçim sonrasında da sürdürdü; Başbakan Yardımcısı olan Erdal İnönü'nün yakın çevresindeki vali kökenli gayriresmi danışmanlardan biri oldu. Bu ilişki, ona mesleğine yeniden dönüş kapılarını açtı. 1992'de, Ahmet Karabilgin, Atıl Uzelgün gibi isimlerle birlikte Nehrozoğlu da SHP kontenjanından vali oldu.

HİKMET ÇETİN'İN ÖNERİSİ

Üç yıl aradan sonra Kocaeli Valiliği, mutluluk vericiydi. Kentte tarihi ve doğal çevrenin korunmasına çaba harcadı. Kentin tarihi Kapanca Sokağı'nın restore edilmesini sağladı. İzmit Tarihi Evlerini Koruma ve Yaşatma Derneği'ne de destek verdi. Olanca hızıyla çalışırken ANAYOL'un ANAP'lı İçişleri Bakanı Ülkü Güney döneminde, 19 Nisan 1996'da, Amasya valiliğine atanmasına üzüldü. Kentten ayrılırken, Kocaeli Üniversitesi ‘‘Onursal doktora’’ ile ödüllendirdi onu.

Buruk geldiği Amasya'ya da kendi rengini kattı, damgasını vurdu. Kentin koruma planına kavuşturulabilmesi için Mimarlar Odası ile birlikte çalışma başlattı. Refahyol koalisyonu kurulunca bakanlık ile arasında problemler başladı, durumu zorlaştı. Problemler sonraki hükümet döneminde de sürdü. 1998'de yeniden merkeze alınması ihtimali belirdi.

Hikmet Çetin o sırada TBMM Başkanıydı. Nehrozoğlu'na TBMM Genel Sekreterliği önerdi. Nehrozoğlu tereddütlü karşıladı. Çetin, bu arada nezaketen dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e de iletti durumu. Demirel, ‘‘Biraz bekle’’ dedi, bu arada hükümete de Nehrozoğlu'nun merkeze alınmamasını tavsiye etti. Aradan birkaç ay geçti, seçim kararı alınması belirsizliği dağıttı.

Seçim döneminde İçişleri Bakanı olan Kutlu Aktaş, Mülkiye'den ağabeyi sayılır, onu severdi. Siyasetçilerin de tavsiyeleri devreye girdi, Nehrozoğlu'nu İstanbul için düşündüler başlangıçta. Fakat İzmir'de görev yapan Erol Çakır, İstanbul'u isteyince Nehrozoğlu'na İzmir yolu göründü.

İZMİR'DE MÜLKİYE TOPLANTISI

İzmir'deki çizgisi de öncekilerin kırıksız devamıydı. Çevreye, tarihe önem verdi. Kentin büyük projelerinin gerçekleşmesi için çaba harcadı. İşadamı gibi düşünebilen, valiliğin tek kuruşunun bile peşini bırakmayan, temkinli, tedbirli, demokrat bir valiydi. Bu kentte de sevildi.

1999'da, ABD Başkanı Bill Clinton ile eşi ve kızına, Efes harabeleri gezisinde, eşlik etti. Bu yıl, Mülkiye'den 1961 mezunu arkadaşları da yıllık olağan buluşmalarını İzmir'de gerçekleştirdiler. Her buluşmada geç vakitlerde fasıl bölümüne geçilir, birlikte şarkı söyler, eğlenirlerdi. Bu buluşmada şarkı söylenmedi. Nehrozoğlu da artık eskisi kadar hevesli değildi. Bürokrasi yılları, Türk Sanat Müziği tutkusunu gerilere itmişti.

Sürpriz haber, Ahmet Necdet Sezer'in Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra geldi; Necdet Seçkinöz'den boşalan Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği'ne atanmıştı! Halbuki Sezer ile tanışıklığı eski değildi. Anayasa Mahkemesi üyelerinin 1997'deki Karadeniz gezisi sırasında uğradıkları Amasya'da tanışmıştı. Atamada, Sezer ile yakınlıktan çok, dost ve arkadaşlarının ‘‘ciddi devlet adamıdır’’ tavsiyeleri önemli rol oynadı...

Kitap tutkunu

Nehrozoğlu, elinden kitap eksik olmayan bir bürokrat. Genelde kitapları takım halinde okumayı seviyor. Tagore'u, Erich Fromm'u da öyle, seri halinde okudu. Son dönemde Alvin Tofler gibi ‘‘gelecek bilimci’’lerin kitaplarına ilgi duyuyor.

Yeni okuduğu kitaplar ise Alev Alatlı'nın, ‘‘Schrödinger'in Kedisi’’, Karl Sagan'ın ‘‘Karanlık dünyada bir mum ışığı’’ ve Henry Kissenger'in anıları. Ve tabii yönetime ilişkin kitaplar hep başucunda duruyor.

Nehrozoğlu, Türk İdareciler Derneği, Mülkiyeliler Birliği, Türkiye Bilişim Vakfı ve Bilim Merkezi Vakfı üyesi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!