Gülden AYDIN
Oluşturulma Tarihi: Eylül 23, 2001 02:13
Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşü, Kurtuluş Savaşı ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla başlayan yeni dönemde Türkler Türk yurduna, Yunanlılar Yunan yurduna dönmeliydi.
Çünkü savaş, iki halkın arasına girmişti ve artık beraber yaşayamazlardı. 30 Ocak 1923'te Lozan'da imzalanan Türk-Yunan mübadelesine ilişkin protokolle Anadolu'da yaşayan 1 milyon Rum'la, Batı Trakya ve Ege adalarında yaşayan 350 bin Türk, zorunlu olarak yer değiştirdi. Mübadiller doğdukları, büyüdükleri toprakları hafızalarına ve kalplerine koyup yeni hayatlarına başladılar. Dramlarını çocuklarına, torunlarına anlattılar. Geçmiş günler, yaşları 85-100 arasında değişen bir avuç yaşlıda saklı. Bugüne kadar mübadeleye ve iki yakadaki insanlara ilişkin çok sayıda belgesel yapıldı. Belgeseli ilk kez yapılan Midilli ve Ayvalık, mübadele tarihinde ‘‘en acısız mübadele’’ mekanları. Çünkü iki tarafın insanları çok varlıklı. Portakal bahçeleri, zeytinlikler, yağhaneler, konaklarıyla iki halk, değiş tokuştan hiç olmazsa maddi olarak pek zararlı çıkmadı. Bu kıyıdaki kasabayla karşısındaki ada arasındaki bağ, aslında hiç kopmadı. Aynı insanın torunları olan ve yıllar sonra birbirlerini bulan Yoanna ve Ertuğrul'un hikayesi, bunun en iyi kanıtı.
Türk ve Rumların hayatını alt üst eden Türk ve Rum Ahalinin Mübadelesine Dair Mukavelename ve Protokol, İsmet İnönü ve Elefterios Venizelos tarafından imzalandı. Her iki taraf yeni vatana alıştı, adet ve dili benimsedi. Mal, mülk, iş sahibi oldu. Torunları anavatanlarında eski ata yurdunun öyküleriyle büyüdü. Bazıları turistik gezilerle büyükannelerininin anlattığı çeşmeleri, evleri, ağaçları arıyor. Dönerken bir avuç toprağı, birkaç taşı anı olarak yanında götürüyor.
Yüzyıllar önce, Midilli Adası Osmanlı toprağına katılınca onbinlerce Konyalı ve Karamanlı zorunlu olarak buraya gönderildi. Osmanlı'nın Cezayir-i Bahri Sefit İdaresi (Ege Adaları Kaymakamlığı), Midilli ve Rodos üzerinden yürütüldü. Ege adaları içinde Midilli, Anadolu ve İstanbul'a yakınlığı nedeniyle çok özeldi. Osmanlı bu nedenle adaya okul yaptırarak Türkler'in eğitimine önem verdi. Ada, görev ya da sürgün nedeniyle gelen aydınlarıyla da dikkat çekti: Namık Kemal, Şemsettin Günaltay, Abdülhak Hamid, Hüseyin Hilmi Paşa... 1924'teki mübadelede ise Midilli Türkleri ile Osmanlı'nın serbest ticaret şehri Ayvalık Rumları yer değiştirdi. Ama yıllar boyunca değişmeyen alışkanlıklar devam etti. Midillililer, her perşembe Ayvalık'ta kurulan pazarda alış veriş yaptılar. Değiş tokuş edilen evlerin, zeytinliklerin, yağhanelerin sahipleri uzun öğle yemeklerinde biraraya geldiler.
DOSTLUK BAKİ
İşte bu göçü konu alan ‘‘Bir Mübadele Öyküsü/Midilli'den Ayvalık'a’’ adlı dört bölümlük belgesel filmin çekimi devam ediyor. Yapım ve yönetmenliğini Zeynep Kazancıgil'in, proje koordinatörlüğünü Mehmet Karlı ve Fatih Türkmenoğlu'nun yaptığı belgeselin kameramanı Okan Ünsür. Zeynep Kazancıgil, bugüne kadar çok sayıda tv yapımına, tanıtım filmine, belgesele imza attı. Midilli Mübadilleri projesine başlamasının nedeni ise tamamen duygusal. ‘‘Ben de üçüncü nesil bir Midilli mübadiliyim. Ayvalık Çamlık'ta Midilli Adası'ndan Lozan Mübadele sözleşmesiyle zorunlu olarak gelenlerin hikayelerini dinleyerek büyüdüm. 1999 yılında bu konuyu araştırmacı gözü ile incelemeye başladım.’’ Bu inceleme sırasında Midillili Türkler'le adada yaşayan Rumlar arasındaki güzel dostluk öyküleri olduğunu keşfediyor. Mübadelede yaşanan acıların da Türkler ve Rumlar tarafından birbirlerinden değil, dış güçlerden kaynaklanan zulüm olarak algılandığını farkediyor.
GÖNÜLLÜ EKİP
‘‘Fatih Türkmenoğlu'nun, projenin sunumu ve belgeselin alışılmış belgesel formatlarından daha farklı yapılması üzerine çok ilginç fikirleri var. Bu proje onu da çok heyecanlandırdı. Her ikimiz de Şubat 2002'de yayına başlayacak olan kültür sanat ve belgesel kanalı ArTV bünyesinde çalıştığımız için projeyi kanalımız adına yapmaya başladık.’’
Kazancıgil, çekim sırasında Edremit Körfezi'ndeki Gömeç, Karaağaç, Zeytinli, Aliağa, Ayvalık, Bergama ilçelerinin belediye başkanlarının Midilli mübadili oldukları için kendilerine çok yardımcı olduklarını söylüyor. Kazancıgil, belgesel için birinci ve ikinci kuşak mübadillerle görüşen ekibin kimi zaman çok stresli, kimi zaman çok duygusal anlar yaşadığını anlatıyor. 29 Ekim'de Midilli çekimlerine başlayacaklar. Bu projeye destek veren Lozan Mübadiller Vakfı'nın, 29 Ekim'de Midilli'ye düzenlediği mübadele gezisine katılacaklar. Filmin bütçesi ise henüz çok sembolik. Kültür Bakanlığı'nın çok küçük bir katkıda bulunduğu filme sponsor arayışı sürüyor. Filmle Fransız kanalı ARTE ve uluslararası belgesel
film yarışma organizasyonları da ilgileniyor. Kazancıgil, Türk-Yunan ilişkileri açısından önemli bulduğu filmin ekibinin ücretsiz ve gönüllü çalıştığını belirtiyor.
Yanyanaydık, aynıydık bizEldeki tek ipucu eski Rum köyü Bademli ve deniz kıyısındaki lokanta. Nuri Bey kısa sürede bulunuyor. Denizci. Çok güzel Rumca konuşuyor. 98 yaşında. Film ekibi minicik, karanlık bağ evindeki yer yatağında buluyor onu. Konuşmaya mecali yok. Rumca şarkı biliyor musunuz, sorusu onu ayağa kaldırıyor. Bahçeye çıkıp Rumca şarkılar eşliğinde dans ediyor. Karısının dediğine göre, Nuri Bey köyün berberi ve en yakışıklısıymış. Mübadele sırasında, askerlerden saklayarak ölümden kurtardığı Rum, 30 yıl önce gelip kendisini bulmuş, teşekkür etmiş. Nuri Bey diyor ki ‘‘Bizim aramızda düşmanlık yoktu. Aynıydık biz. Köyde yanyana yaşıyorduk. Sonra askerler ve çeteciler çıktı ortaya.’’ Midilli'yi, evini, portakal ağaçlarını çok iyi hatırlıyor.
Ioanna'yla Ertuğrul dördüncü kuşak kuzenErtuğrul ve Ioanna, dördüncü kuşak kuzen. Baba dedeleri aynı. Midillili Ziver Bey, mübadele sırasında Rum kızına aşık olduğu için Türkiye'ye gelmiyor. Adını değiştirip Lefter oluyor. Türk adıyla adada kalması mümkün değil çünkü. Ama aile lakabı olan Kabakçı soyadını almayı da ihmal etmiyor. Biricik aşkıyla evleniyor. İki oğulları oluyor: Lefter ve Stavro. İkinci Dünya Savaşı çıkıyor. Almanlar Midilli'yi işgal ediyor. Naziler, Lefter'in adada aşkı için kaldığını bir türlü anlamıyor. Türk casusu olduğu iddiasıyla öldürüyorlar. Oğlu Stavro, Destina’yla evleniyor. Kızlarından birinin adı Ioanna. Şu anda 16 yaşında. Midilli'de lise öğrencisi. Çocukluk hafızasındaki bilgiler, onu köklerini aramaya itiyor. Adadaki Osmanlı mezarlığını dolaşıyor, mezar taşlarının fotoğrafını çekiyor. Türkiye'ye gelip akrabalarını görmek istiyor. Anne ve babası da bu isteği olumlu karşılıyor. Birkaç ay önce Ayvalık'taki akrabaları Acar Bey'le bağlantı kuruyorlar. Acar Bey de zaten vaktiyle köklerini merak etmiş ve 1970'lerde, Ioanna henüz doğmadan çok önce Midilli'ye giderek kuzeni Stavro ile tanışmış. Acar Bey, Ioanna ve ailesini ağırlıyor ve Ioanna'nın Türkçe öğrenmesi için İzmir'de bir dil kursu ayarlıyor. Haftasonları da Ioanna'yı misafir ediyor. Ertuğrul, Acar Bey'in oğlu. İkisi de araya giren yıllar ve sınırlar nedeniyle çok farklı kültürden geliyor. Ama bu kavuşmadan ve geçmişin alışverişinden çok hoşnutlar. İki aile de yıllar sonra buluşmanın sevincini yaşıyor. Acar Bey'in eşi Girit mübadili olduğu için Rumca'yı mükemmel biliyor. Bunun iki aile arasındaki diyalogda önemli rolü var. İngilizce, Türkçe ve Rumca karışımı sohbetler her haftasonu yeniden başlıyor. Ioanna annesi Destina’yla, Midilli'deki okulu açıldığı için döndü. Şimdi Acar Bey ve ailesini Midilli'ye bekliyorlar.
Midilli'nin portakallarıYağ fabrikasında makinist olan Mustafa Usta, Midilli'den geldiğinde 10 yaşındaymış. Ailesi orada mutluymuş. Rum komşuları annesine kahve içmeye gelirmiş. Her iki taraf da birbirlerinin bayramlarını kutlarmış. Midilli'nin portakal ağaçlarını hatırlıyor. Mübadelede ailesi mallarının karşılığını alamamış. Midilli'deki mallarının karşılığı başkalarına gitmiş. Mustafa Bey dinç ve hafızası yerinde. Uzun yıllar keman çalmış. Çekim ekibini takım elbisesi, kıravatıyla karşılıyor. Geçmişten ve anılardan konuştukça canlanıyor. En sonunda dayanamayıp kemanını alıyor ve ilk gençlik yıllarından hafızasında kalan bir Rumca şarkıyı çalıyor, titreyen sesiyle söylüyor. ‘‘Biz Rumlar'la dostuz, ailem oradaki evini bırakıp geldi ama, anam ve babam bize bir kere bile Rumlar kötüydü demedi.’’
Bir dakikada terkettikAyşe Nine (93) Ayvalık'ta, minicik bir evde yaşıyor. Kendisi de minicik zaten. ‘‘Midilli'de mutluyduk ama bir dakikada evimizi bırakıp geldik. Vatanımızdayız ama insan doğduğu yeri özlüyor’’ diyor. Ayvalık pek harika gelmemiş Ayşe Nine'ye. Midilli'yi övüyor. Geldiğinde yetimmiş. ‘‘İyi muamele görsem de ailem çok çekti. Toprağından, yurdundan koptu.’’ Midilli'nin sularını, tarlalarını anıyor. Yine de hayata hep iyi yönü ile bakmak gerektiğini söylüyor. Ayvalık'ı övüyor.