Oluşturulma Tarihi: Aralık 19, 2001 00:00
N'APİM, bugün gırtlak bab'ında yazacağım... Aslında, dindar - laik, İslam alemini kemiren paranoyak zihin sistemi konusuna devam etmeyi tasarlamıştım ama, dünkü ‘Hürriyet’in dış
haberler manşeti beni fena halde baştan çıkarttı.Eh, işte şaban, ramazan ve nihayet bayram, kimse de beni oruç tutanların ağzını sulandırarak günaha girmekle suçlayamaz!* * *OKUMAMIŞ olanlar için özetleyeyim, hafta sonu Brüksel'de gerçekleşen AB zirvesinde on beş lider, çeşitli Avrupa kurumlarının ülkeler arası dağılımı konusunda çingene pazarlığına girişmişti ya, işte bu arada da, ‘Gıda Güvenliği Dairesi’ Finlandiya'da mı, yoksa İtalya'da mı kurulsun diye kavga çıkmış.Çizme Yarımadası Başbakanı Silvio Berlusconi de şöyle konuşmuş:‘Bizim Parma şehri mutfağıyla meşhurdur. Finliler ‘‘proscuitto’’ nedir, onu bile bilmezler. Daire’nin Helsinki'ye yerleştirilmesini kabul edemem...'* * *BU sütunu izleyenler benim Berlusconi'den hiç hazetmediğimi hatırlarlar.Fakat, Sezar'ın hakkını Sezar'a vermekle yükümlüyüm, siyasi - diplomatik boyut bir yana, ‘Süvari’ burada haklı. Hem de yerden göğe kadar haklı.Sıcak kanlı karakterlerinden ötürü Finlileri diğer İskandinav ahaliye kat be kat tercih etsem dahi, şu kesin, onlar da ağızlarının tadını bilmezler.Çavdar ekmeği üzerinde tütsülenmiş morina balığı...Veya, soğanlı patates yanında haşlanmış döş parçası...En, en kabadayısı da, böğürtlen reçeliyle tatlandırılmış geyik filetosu...Kaç defa gittim, oldum olacağı bütün mutfak kültürü bundan ibarettir!* * *YA İtalya? Hele hele, canımın canı Parma?‘Sinyor’ doğru söylüyor, Emilya - Romanya yöresinin merkez kentinde mutfak gustosu öylesine gelişmiştir ki, bırakın kupkuru ve upuzak Kutup diyarlarını, bizzat Yarımada'nın diğer bölgeleri bile eski dükalığı kıskanırlar.Sadece peynirini rendeleyin veya dilimleyin, tüm lezzeti değiştiriverir.Sonra, gerçekten de, Silvio Berlusconi'nin orijinal adıyla ‘proscuitto’ dediği o emsalsiz jambon... Üç aşağı beş yukarı türdeş olmalarına rağmen, bir tek İspanyolların ‘Serrano’su hariç, ne Fransızların ‘Bayonne’, ne Almanların ‘Kara Ormanlar’, ne de Felemenklerin ‘Alost’ cinsleri eline su dökebilir.Fi tarihinde, özel besi zorunluluğundan dolayı paçalarına mühür vurulmuş domuz butlarının bekletildiği mekanları gezmiştim de, orada görmüştüm.Ortaçağ rahip geleneği hala sürer. Erbab usta etin kıvama gelip gelmediğini saptamak için kürdanı batırır ve çıkarttığında, yalnızca koklar. Damakla bütünleşmiş olan üst solunum organı asla ve asla yanılmaz.O taktirde de, Bakire Meryem klisesi önündeki lokanta terasına oturmuş şahıs bir gözü Stendhal'in ‘Parma Manastırı’ romanında; asıl şaşı gözü ise İtalyan kadınlarının endamında, çok ince ve tercihen bıçakla kesilmiş jambonu kah sade olarak, kah da küçük ve rayihalı yöre kavunuyla taam etmeye başlar.Şarap tercihi keyfe kalmıştır...* * *FAKAT, bırakın AB'yi, dünyadaki tüm ‘Gıda Daireleri’ Helsinki'ye taşınsa, eminim, Asya kökenli Finlilerin böyle bir Parma gustosunu mutfak kültürü olarak benimsiyebilmeleri için önce gerisin geri Altaylar'a dönmesi; sonra da, bu defa Kuzey güzergahından değil, Akdeniz üzerinden yukarı çıkmaları gerekir.Dolayısıyla, işin siyasi - diplomatik boyutunu umursadığım yok ve zaten de normali o, mideviyatı öne çıkarttığım için ben şimdi Silvio Berlusconi'yi destekliyorum ve Avrupa ‘Gıda Güvenliği Dairesi’nin Finlandiya başkentinde değil, İtalya'ya Parma'sında kurulmasını için lobi çalışmasına hazırlanıyorum.
button