Güncelleme Tarihi:
MHP lideri Bahçeli'nin konuşmasından satır başları şu şekilde:
Yurt içinde ve dışında televizyon ekranlarından, radyo kanallarından toplantımızı takip eden aziz vatandaşlarımıza en kalbi selamlarımı iletiyorum. Türkiye'miz son bir asrın en büyük felaketine maruz kalmış olsa da insan üstü mücadele kanalıyla yaralar sarılmaktadır. Devlet milletiyle bir olmuş, felaketten derin izlerin silinmeye hızlı bir şekilde başlanmış. Hatta şu ana kadar çok ciddi mesafeler alınmıştır. Yeni yüzyıl, ufkumuza çöken karabulutlar dağıtılmıştır. Bizim anlayışımızda kardeşlik orta paydaşlık noktasında insan insana dayanak hayattır. 85 milyon Türk vatandaşı aynı duyguyla kenetlenmiştir.
Başkaları polemik patağında debelenecek, biz huzur ve barışın manifestosunu yaşayacağız.
İnsanın en hayırlısı yine insana faydalı olandır. Devletimiz vatandaşımızın yanındadır. 46104 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 115 bin vatandaşımız da yaralanmıştır. Niyazım vefat eden vatandaşlarımıza Allah'ın rahmeti ile muamele etmesidir.
YERLEŞİM YERLERİ OVALARDAN DAĞLARA KAYDIRILACAK
Deprem bölgesinde iş makineleri geceli gündüzlü faal halindedir. Hasarlı binalar yenilerinin yapılması üzere yıkılmaktadır. Kısa sürede 405 bin afet konutu ile 85 bin köy evinin inşa edileceği anlaşılmaktadır. Yerleşim yerlerinin ovalardan dağlara doğru kaydırılması ön görülmektedir. Depremden etkilenen şehirlerimizin her birinin coğrafi ve kültürel dokusuna uygun yeni master planı hazırlanmaktadır. Yeni yapılacak konutların güvenli şehir üçgeni çerçevesinde zemin artı 3 ya da 4 katı geçmeyeceği şekilde açıklanmıştır.
Cumhurbaşkanlığı bünyesindeki 9 politika kuruluna 10.'su olarak afet yönetimi politikalar kurulunun eklenme tercihi de takdirle karşıladık.
Her şeyden evvel deprem gerçeğini kabul ederek buna karşı köklü tedbirler geliştirmek dayanıklı binalar inşa etmek bundan sonra vazgeçilmeyecek hedefimizdir. Yıkık, acil yıkılacak ve ağır 230 bin binada 645 bin bölümün tespit edildiği dikkatle tekrif edildiğinde önümüzdeki kısa sürede yapılması gereken çok iş olduğu görülmüştür.
Cumhur ittifakı bu yükün altından kalkmaya yeni bir hayatı kurmaya muktedirdir.
Bizim sevdamız Türkiye'dir. Vakit kaybedemeyiz. Aziz milletim sıra sende diyerek sesleniyoruz.
Çok dikkatli, temkinli ve sorumlulukla hareket edeceğiz. Soğuk kanlılıkla hareket edeceğiz. Derin acılar yüreklerimizi kaplamışken seçim müziği kullanmayacağız. Sağ duyumuzu koruyacağız.
Milletimizle her alanda iç içe olacağız. Adayımız belli, kararımız net diyeceğiz. Özellikle hatırlatmak isterim ki milliyetçilik gözyaşından itibaren bir duygu seli değildir.
Bizim siyasetimizin uygulama alanı Türkiye'dir. MHP'nin siyaset anlayışının öznesi insan, nesnesi devlettir. Biz insanı merkeze alarak, insan için yola çıkmış kutlu bir davanın 54 yıllık bir siyasetin insanlarıyız. Başkaları gibi devletle, milletle sorunumuz olmamıştır, olmaması da beklenmemelidir.
MHP, kendisini millet üstü görenlerin dayatması görenlerin karşısında her zaman milletinin yanında yer almıştır. MHP, milletimiz için ön gördüğü tehlikeler karşısında bugün de yarın da sonuna kadar direnecek, her bedeli ödemeye hazır olacaktır.
"CUMHUR İTTİFAKI YALNIZCA SEÇİM İTTİFAKI DEĞİLDİR"
Cumhur İttifakı yalnızca bir seçim ittifakı değildir. İttifakımızda parti çıkarları değil Türkiye'nin çıkarları esastır. 2053 ve 2073 vizyonlarını adım adım tesis edecektir. 14 Mayıs 2023 tarihinde millet kesin hükmünü sandıkta gösterecektir.
Toplumsal kaos çıkarılmasına çanak tutan sinsi bir provokasyon senaryosu devamlı körüklenmektedir.
Altılı masanın iflah olmaz krize yakalandığı bu günlerde sokakları tahrik etmeye Türk Kürt karşıtlığını üretmeye çalışanların olduğu ortadadır. Trübünlerdeki seslendirilen 'hükümet istifa' sloganları Türkiye düşmanları tarafından sipariş edilen toplumsal hadisselere kapı aralayacak karanlık bir planıın ön hazırlığıdır.
Türkiye sokakta bulunmadı, trübünlerde kurulmadı. Türk milletinin acılı dönemini istismara kalkışanlar zilleti siyasetten toplumsal zemine indirmeye çalışanlar karşılarında Cumhur ittifakını ve MHP'yi bulacaklardır.
AMEDSPOR DİYE BİR SPOR KLÜBÜNDEN BAHSEDİLEMEZ
Geçtiğimiz hafta sonu Bursaspor ve Diyarbakırspor arasında oynan müsabaka esnasında tribünlerde sallanan provokatif görsellerin sporun ahlak ve doğasına aykırı olduğu herkesin malumudur. Bize göre Amed diye bir yer yoktur. Amedspor diye bir klüpten de bahsedilemeyecektir. Diyarbakırspor'un Amedspor diye isimlendirilmesi bizim için yok hükmündedir. Bursaspor taraftarlarını buradan selamlamıyorum, milli duruşlarından dolayı tebrik ediyorum. Çıkan olayların Kürt kardeşlerimle ilişkilendirilmesi cinayettir.
ELBİSTAN ZİYARETİ SONRASI KARA KAMPANYA DÜZENLEDİLER
Sayın Cumhurbaşkanımızla birlikte Elbistan ziyaretimiz sırasında nezaketsizce ortalığı karıştırmaya çalışan görevli ve siyasi provokatörler, ardından da sosyal medyada kara kampanya düzenleyenler hem ilkel hem de ilkesiz bir güruhtur.
AKŞENER'İN MASAYA DÖNMESİ: BİR KERE SATAN YİNE SATAR
Bir yıldır Cumhurbaşkanı adayını yıpranmasın diye açıklamayıp, bir günde toz duman olanlar ilkesizliğin canlı timsalleridir. Ortak aday anlayışı üzerinde uzlaşıp 24 saat bile geçmeden atılan imzayı inkar edenler ilkesizliğin ana damarıdır. Bir yıl boyunca oturduğu eğri bacaklı masayı; kumar masası, şahsi hırsların masası, küçük hesaplar masası, noter masası, kuyruklu yalanlar masası diyerek önce devirip, sonra zoru görünce tekrar oturanlar ilkesizliğin ve yüzsüzlüğün numuneleridir.
İttifak yaptığı partinin mensuplarını isyana çağırmak ilkesizliğin ve siyasi ahlak eksikliğinin adeta fermanı değildir de nedir? Kazanamaz dediği Cumhurbaşkanı adayının dönüp dolaşıp yanında hizalanmak ilkesizliğin daniskası değildir de nedir?
Diğer yandan dayatmalara rıza gösterip, bu çirkinliğe onay verip masayı devirene tekrar sandalye sunmak çürümüş bir siyasetin ilkesizliği değil midir? Mahut belediye başkanlarının Cumhurbaşkanı yardımcısı olması yönündeki baskılara boyun eğerek bu şahıslara hem oy veren vatandaşlarımıza hem de siyasetin ilke ve ahlakına suikast yapılmasına tamam demek esir edilmiş, yerin dibine geçmiş küçük bir siyaset çirkinliği değil midir?
Makam ve mevki pazarlıklarıyla masaya geri oturan İP başkanı, söylediği ağır sözlerin altından nasıl kalkacak, insanımızın yüzüne utanmadan, sıkılmadan nasıl bakacaktır?
Türk siyaseti bu tip bir ilkesizliği ne görmüş ne de muhatap olmuştur. Geçmişte demiştim, yine söylüyorum: Bir kere satan yine satar, yine satar, yine satacaktır.
Gidişata göre renk değiştirerek girecekleri şekil belli olmayan ilkesizler yokken, biz yine vardık, var olacağız ve yine milletimizin kalbinde bulunacağız.
Siyasetin muhalefet cenahında yaşanan kargaşa ve kaotik tabloya bakınca ülkemiz adına üzülmekten kendimizi alamıyoruz.
Milletimiz ve Türkiye’miz böyle bir muhalefete asla müstahak değildir.
Masada oturmayı dahi beceremeyen, ortak bir siyasi planlama ve hedefte bile buluşamayanların 85 milyon Türk vatandaşına hizmet etmesi, ilkeli ve dürüst şekilde siyasi duruş göstermesi beyhude bir beklentidir.
8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ MESAJI
Yarın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü karşılayacağız. Bu konuda vicdani farkındalık düzeyinin küresel ölçekte yükselişi memnuniyet verici olsa da, hala kadınla şiddetin yana yana gelmesi bir skandaldır. Biz kadın deyince ne anlamalıyız? Beşik sallayan, çocuğunu doyurup, giydirip, büyüten anneyi mi? Biz kadın denildiğinde neyi görmeliyiz? Evini çekip çeviren, eşine destek veren, aşını işini dert eden bir fedakârlık anıtını mı? Biz kadını nasıl tarif etmeliyiz? Şeref ve namus timsali, ar ve iffet simgesi mi? Kadına baktığımızda neyin mahcubiyetini yaşamalıyız? Dinmeyen şiddetin mi? Verilmeyen değerin mi? Eksilmeyen istismar ve cinayetlerin mi?
Kadına baktığımızda, üzücü olsa da bu söylediklerimin hepsi fazlasıyla vardır ve karşımızdadır. En temel sorun, en bariz ayıp kadının bir insan olduğu gerçeğinin unutuluyor, umursanmıyor oluşudur. Kadın her şeyden önce bir insan, her şeyden önce eşref-i mahlûkattır. Kadınlar şiddete, istismara, tacize maruz kalmaktadır ki, bu dehşet tablosu insanım diyen, vicdan sahibi her kişi için bir utançtır. Hz. Mevlana diyor ki: “Gönül yıkmak, Kâbe yıkmaktan daha büyük bir günahtır.”
Eğer var olacaksak, eğer geleceği şuurla kavrayıp, irademizle kaleme alacaksak kadına yönelik şiddeti durdurmalı, katilleri ve şiddet faillerini toplumdan tecrit etmeliyiz. Kadınlarımız hak ettiği toplumsal mevkii almalı, siyasetten ticarete, ekonomiden sanata, eğitimden spora layık olduğu mertebelere yükselmeli, yalnızca şiddet konuşulurken hatırlanmamalı, yalnızca 8 Mart’a sıkıştırılmamalıdır. Bu sorumluluk hepimizin omuzlarındadır. Unutmayınız ki, kadınlar kadar güçlüyüz, kadınlar kadar insanız, kadınlar kadar medeniyiz. Bugünkü grup toplantımıza teşrif eden hanımefendiler başta olmak üzere, tüm kadınlarımızın, aziz şehitlerimizin tüm muhterem annelerinin 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum. Sözlerime son vermeden evvel, Avrupa Salon Atletizm Şampiyonası kadınlar üç adım atlamada altın madalya kazanan Tuğba Danışmaz kardeşimizi gönülden tebrik ediyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.