Güncelleme Tarihi:
Bu papazın Türkiye ile ABD ilişkilerini resmen zehirlediğini, taammüden zaafa uğrattığını vurgulayan Bahçeli, dördüncü kez hakim karşısına çıkarılan Papazın, 3 yıl 1 ay 15 gün ceza aldığını; sonuç itibarıyla infaz hükümleri gereğince yattığı süre de hesaba katılarak tahliyesi kararlaştırıldığını hatırlattı.
Trump'ın, Oval Ofis’te Papaz’ı hasretle kucakladığını, kendisine dua ettirdiğini, sanki Vietnam’dan, Afganistan’dan, Irak’tan dönen askerleri gibi karşıladığını belirten Bahçeli, "İlk bakışta ve yüzeysel olarak diyebiliriz ki Papaz gitmiş, kavga bitmiştir. Anlaşılan Papaz büyüsü de bozulmuştur. Trump’ın Türkiye’ye hisleri şıpsevdiler gibi birdenbire değişmiştir." dedi.
Bahçeli, şöyle devam etti:
"Trump’ın hal-i pürmelali, zannederseniz sokak aralarında birbirini itekleye itekleye top oynayanlar gibi, oyuncağı alınınca küsen, verilince sevinen çocuklar gibidir. Böyle devlet yönetilmez, böyle devlet adamı olunmaz, böylesine şuur kaybıyla, aklı kaymasıyla Türkiye-ABD ilişkileri istikrarlı kalamaz. Türkiye’nin değerini bir Papaza indiren, Türkiye’ye bakışını bir Papazla eşitleyen bir ülkenin başkanına güven duyulamaz, itibar edilemez. Unutulmasın ki bizi adam yerine koymayanı biz insan bile görmeyiz, göremeyiz. Papaz’ı almak için her dayatmayı yapan, yegane siyasi ve diplomatik gündemi haline getiren ABD Başkanı, yarın bir başka meseleyle ilgili aynı tutumunu sürdürürse ne yapacağız? Yine gözlerimiz döviz kuruna mı bakacak? Yine kulaklarımız okyanusun karşı kıyısından gelecek haberlere mi odaklanacak? Acaba Twitter’den ne diyecek, acaba hangi yaptırım kararlarını alacak, tekraren kendi kendimize bu soruları mı soracağız? Bit için dam yakan, içten içe Türkiye husumetiyle motive olan kör ve kötürüm bir anlayışla köklü ve kalıcı diyalogları nasıl kuracağız? Trump kendisini Ali kıran baş kesen mi görmektedir? Bu fütursuzluğunu, bu patavatsızlığını, bu hamakat ve husumetini neye yoralım, nasıl yorumlayalım?
Trump’ın derdi nedir? Böyle bir dünya nerede vardır? Böylesine bir acziyet ve gafillik Türkiye’ye ne hakla müstahak görülmektedir? Türkiye, ABD’nin sömürgesi değildir. Türkiye, ABD’nin 51’inci eyaleti falan hiç değildir, asla, ama asla da olamayacaktır. Trump uyuyorsa uyansın, uyanıksa ayağa kalksın; Türkiye’yi çadır devletleriyle bir tutma ayıp ve ahlaki noksanlığından derhal uzaklaşsın. ABD Başkanı büyük Türk milletini hafife almasın, Türkiye’nin şanını ve şerefini tartışmaya açacak sefillikle arasına mesafe koysun. Bu işin şakası yoktur. Bu konunun ederi gideri, arası ortası yoktur. Türk’e kefen biçilmez, Türk’le eğlenilmez, Türk’e tuzak işlemez."
"GİZLİ TANIK TASALLUTU"
Papaz’ın serbest kalmasının pek çok soru işaretine de neden olduğuna işaret eden Bahçeli, "Terör örgütleriyle ilişki ve iltisakı belli olan bir şahsın, casusluk suçlamasıyla tutuklanan bir misyonerin, 2 yıl bile dolmadan serbest kalması adalet ilkeleriyle nasıl izah edilecektir?" ifadesini kullandı.
"Papaz Brunson’un üç gizli tanığın ifadesiyle suçlanması, sonra da savcı değişikliğiyle birlikte yine aynı tanıkların değiştirilmiş, tahrif ve tahrip edilmiş ifadeleriyle serbest kalması bağımsız ve tarafsız hukuka ne kadar uygundur?" diyen Bahçeli, "Papaz davasında ifade değiştiren, Türk adaletini şaibelerle hırpalayan gizli ve kiralanmış tanıklar kimlerdir? Bu gizli tanıklar kısa süre içinde ifade ve görüşlerini nasıl değiştirmişlerdir? Güvenilmez, fiyatı olan, duruma ve günün şartlarına göre görüş değiştiren kişi ya da kişilerin tanıklığıyla adalet yaşar mı? Yaşasa bile buna adalet denir mi?" sorularını yöneltti.
Geçmişte kumpas davalarına damga vuran gizli tanık terörünün nelere mal olduğu, hangi mağduriyet ve mahkumiyetlere yol açtığının gayet iyi bilindiğini anımsatan Devlet Bahçeli, "Gizli tanık Türk Ceza Hukuku sistemine ekilen fitne tohumudur. Nerede ve kimin aleyhine işleyeceği ise meçhuldür. Türk hukukunu gizli tanık tasallutundan kurtarmak hepimizin boynunun borcudur." değerlendirmesini yaptı.
"ABD’DEKİ PAPAZ GÜLEN NİYE ALINMAZ"
Bahçeli, şu görüşlere yer verdi:
"Bir yanda 35 yılla yargılanıp, diğer yanda 2 yıl bile dolmadan yakayı kurtaran bir casusun vebaline millet vicdanı nasıl ortak olacaktır? İstenen cezayla verilen ceza arasındaki uçurumu kim, nasıl kapatacaktır? Bir önceki duruşmada söylediklerini bir sonraki duruşmada inkar edip tam aksini iddia eden gizli tanıklarla bağımsız ve tarafsız yargı nasıl teşekkül ve tecelli edecektir? Hadi bunlar oldu diyelim. Yargı kararına saygımızı dile getirip yutkunduk sayalım. Hukuken pek çok mahsurları da görmezden gelelim. Bu çerçevede Papaz Brunson verildiyse, ABD’deki Papaz Gülen niye alınmaz, neden alınamaz? Halbuki 'ver Papazı al Papazı' demiştik. Sözümüz sözdü, irademiz senetti. Cevabını aradığımız soru şudur: Pensilvanya’daki Papaz ne zaman ülkemize iade edilecek? Bu hain Türk adaletinin önüne ne zaman çıkarılacak? Varsayalım Papaza Papazla karşılık vermediler. Bu kapsamda umut ettiğimiz takas diyelim ki gerçekleşmedi. İki Papazı da ellerinde tutmak istediler. Bu durum karşısında Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla’nın iadesi ne zaman olacak?
Maksadımız siyasi eleştiri yapmak veya yeni bir siyasi polemik sayfası açmak değildir. Dış politika konusunda hükümete verdiğimiz destek tartışmasız ve ortadadır. Ancak milli vicdanı rahatsız eden bir sorunla ilgili kanaatlerimizi dile getirmek, hatta sitem ve şikayetimizi seslendirmek en makul hakkımız, en meşru görevimizdir. Meselemiz Türkiye’nin saygınlığıdır, Türk milletinin sözünün
dinlenmesidir. Evanjelist Papaz gözle kaş arasında uçup gidecek, peşinde olduğumuz FETÖ Papazı Pensilvanya’dan örgütünü idare edecek, böylesi bir tablo tarihi hata sayılmayacak mıdır? O darbeciyi, o teröristi, o haşhaşiyi, o Türk ve İslam düşmanını istiyoruz, 251 şehidimizin hesabını vermesini sonuna kadar bekliyoruz, vermezlerse de ne yapıp edip söke söke almanın yollarını bulacağımıza inanıyoruz. Türkiye yeni yetme bir devlet değildir. Türkiye köksüz ve temelsiz bir devlet de değildir. Hukuk varsa devlet vardır, devlet varsa hükümranlık vardır, hukuk sakatlanırsa devlet irtifa ve itibar kaybedecektir."
Papaz Brunson kararının, ne söylenirse söylensin, nasıl tevil edilirse edilsin milleti üzdüğünü ve yaraladığını belirten Bahçeli, şunları kaydetti:
"Bakalım, dövizin akıbeti ne olacaktır? Görelim, yüzde 10’la başlayan fiyat indirimleri enflasyonu eski seviyelerine çekecek midir? Bunların takipçisi olacağız. Fırsatçıların, tefecilerin, karambolde arı bırakıp karın hevesine kapılan ahlaksızların peşini bırakmayacağız, enselerinden nefesimizi eksik etmeyeceğiz."
"ABD’NİN MÜTTEFİKİ TÜRKİYE MİDİR YOKSA PKK/YPG MİDİR?"
ABD'nin terör örgütleriyle aleni düşüp kalktığını, açıktan emel ve hedef birlikteliği yaptığını dile getiren Devlet Bahçeli, "ABD kararını
netleştirmelidir. Tavır ve tutumunu sadeleştirmelidir. ABD’nin müttefiki Türkiye midir? Yoksa PKK/YPG midir?" diye sordu.
Fırat’ın batısında sinsi hesabı ayağına dolanan, saha dışı bırakılan ABD'nin, bu kez Fırat’ın doğusuna gözünü diktiğini belirten Bahçeli, "Teröristler Menbiç’in çevresine çukurlar kazıyor, ABD sözde büyük Kürdistan hayaliyle avunuyor, PKK/YPG silah ve terörist takviyesiyle günden güne palazlanıyor. Türkiye bu iğrenç tabloya sessiz kalamaz. Azez-Cerablus arası nasıl emniyete alınmışsa, Afrin’de nasıl bir mıntıka temizliği yapılmışsa, aynısı, belki daha da tesirlisi Fırat’ın doğusunda başarılmalıdır. Fırat’ın doğusu tehdit olmaktan tamamen çıkarılmalıdır. Hainler doğduklarına doğacaklarına pişman edilmelidir. Türkiye’nin bunu yapacak muktedir gücü vardır." diye konuştu.
"ZANNEDERSENİZ BUHARLAŞIP UÇMUŞTUR"
Washington Post Yazarı Suudi Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın, 2 Ekim 2018'de evlilik işlemleri için gittiği ve bir daha da çıkamadığı Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu binasındaki belirsizliğinin halen sürdüğünü anımsatan Bahçeli, "Adeta insan aklıyla alay edilmektedir. Kaşıkçı’dan iz yoktur, haber yoktur. Zannederseniz buharlaşıp uçmuştur. Zannederseniz yer yarılıp içine düşmüştür." dedi.
Cemal Kaşıkçı’nın akıbetiyle ilgili pek çok vahim iddianın gündemde olduğunu anımsatan Bahçeli, "Bizim temennimiz Kaşıkçı olayındaki sis perdesinin aralanması, içyüzünün daha fazla gecikmeden aydınlatılmasıdır. ABD-Suudi Arabistan ve Türkiye arasında krize ve bilmeceye dönüşen Cemal Kaşıkçı vakasının tarafsız ve objektif şekilde vuzuha ermesi şarttır." ifadelerini kullandı.
Konsolosluk binasına girişi kameralara yansıyan ama çıkışı görülmeyen Kaşıkçı’nın durumunu netleştirmek için hiç kimsenin kaçak güreşmemesi, saman altından su yürütmemesi gerektiğinin altını çizen Devlet Bahçeli, "Suç varsa, suçlular belliyse gereği mutlaka yapılmalı, Türkiye’yi töhmet altında bırakmak için fırsat arayan mihraklara asla koz verilmemelidir." değerlendirmesinde bulundu.
"TÜRKİYE’Yİ BU MÜFLİS VE MÜRAİ ELLERE BIRAKAMAYIZ"
31 Mart 2019’daki seçimlerine, "belediye sayısı artar mı azalır mı" zaviyesinden bakmadıklarını, oy oranlarıyla yaklaşmadıklarını belirten Bahçeli, "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne taarruz planı yapan zillet ittifakının ve arkalarındaki muhasım odakların sistem tartışmalarını alevlendirip rejim krizi çıkarma niyetlerinin önüne geçmek istiyoruz." dedi.
"Türkiye’nin geleceğini dengeli ve kalıcı şekilde belirleyeceksek 31 Mart 2019’a milli ve ahlaki temelde yaklaşmamız, aynı zamanda Cumhur İttifakı’nın ruhuna uygun hareketimiz kaçınılmaz bir ihtiyaçtır." diyen Bahçeli, "CHP pusudadır, sokağa göz kırpmaktadır. HDP punduna getirip suyu bulandırmanın emelindedir. İP’in ise metruk bir tekne gibi ne yapacağı, bir süre sonra hangi kayalığa çarpıp dağılacağı az çok bellidir. Türkiye’yi bu müflis ve mürai ellere bırakamayız." ifadesini kullandı.
CHP’nin, İş Bankası hisseleri konusu gündeme gelince "çılgına dönmesinin, denetim ve kontrolü hepten kaybetmesinin", ülkenin nasıl bir badire ve belanın kıyısında olduğunu belgelediğini dile getiren Bahçeli, şöyle konuştu:
"CHP’li bir genel başkan yardımcısı 'CHP olarak eşkıya karşısında Anayasa’dan kaynaklanan her türlü direnme hakkımızı kullanırız.' diyor. Bu alçak ifade karşısında sormak lazımdır ki eşkıya kimdir? Direnme hakkından kast edilen nedir? Ateş olsanız cürmünüz kadar yer yakarsanız. Eşkıyaya gelince, uzağa bakmayın, başka yerde aramayın, çevrenizi kolaçan edin, birbirinizi yoklayın, kimlerle oturup kalktığınıza bakın işte o an eşkıyayı muhakkak görürsünüz. CHP’li yöneticiler herkesi aynadaki akislerine benzetiyorlar. Atatürk’ün miras ve tapusunun delinmeye çalışıldığını söylüyorlar. Mülkiyet ve miras hakkıyla özel hukuk hükümlerinin hiçe sayıldığını masal gibi anlatıyorlar.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün gerçek varisi büyük Türk milletidir. Bugünkü CHP’nin Atatürk’le yolları çoktan ayrılmıştır. Siz kim Atatürk kimdir? Sizin nereniz Atatürk’e benzemektedir? Sizin neyiniz Atatürk’ü hatırlatmaktadır? Yok öyle mirasyedilik, İş Bankası hisseleri doğruca Hazineye devredilmelidir. Aslında bizatihi CHP sorumluluk alıp, kanuna gerek yok deyip hisselerini Hazine’ye bırakacak samimiyeti göstermelidir. Ne var ki, Gazi Mustafa Kemal Atatürk yaşasaydı bugünün CHP yöneticilerini evlatlıktan reddeder gibi reddeder, üstüne bir de mirasından mahrum ederdi."
MHP'nin, CHP’nin İş Bankası hisseleriyle ilgili kanuni düzenleme olması halinde, gönül huzuruyla desteğini vereceğini ve emanetin asıl sahibine geçmesine mutlaka katkı sunacağını dile getiren Bahçeli, "Tavsiyemiz, CHP’nin milletin sesine kulak vermesi, üzerine çöreklendiği hisselerin Hazineye devrinden korkmaması, bankacılık değil milli ve ahlaki ölçülerde siyaset yapmasıdır." dedi.