Güncelleme Tarihi:
MHP Genel Başkanı Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, 23 Nisan Cuma günü, Meclisin 101'inci açılış yılının iftiharla kutlanacağını söyledi.
İlk Meclisin muhterem mebuslarını ve müstesna hatıralarını bir kez daha yad edeceklerini dile getiren Bahçeli, 23 Nisan 1920 Cuma günü Ulus'taki Taş Bina'da milli iradenin teşekkülüyle birlikte Türkiye Cumhuriyeti'nin temelleri atıldığını hatırlattı.
Kuran-ı Kerim tilavetleriyle, kesilen kurbanlarla, dudaklardan dökülen aminlerle, yüreklerden kopan dileklerle İlk Meclis'in, tarih sahnesindeki muhkem yerini aldığını anlatan Bahçeli, Meclis-i Mebusan'dan iltihak eden mebuslarla, Mustafa Kemal Paşa'nın 19 Mart 1920 tarihli Genelgesi mucibince yapılan seçimlerle belirlenen mebusların, Ankara'da toplandığını ifade etti.
Demokrasi tarihinde, iki ayrı genel seçim vasıtasıyla oluşan tek Meclisin, Ankara'nın Ulus semtinden anıt gibi yükselen Büyük Millet Meclisi olduğuna işaret eden Bahçeli, "İşgale, istilaya, ihanete karşı ilk Meclisin eşsiz iradesiyle direnilmiştir. Kurucu kahramanlar hiçbir zaman kanun dışına taşmamış, milli iradenin özlemlerinden kopmamıştır. Dünya üzerinde, zillete ve zulme Meclisinin etrafında kenetlenip savaş açan ikinci bir millet o güne kadar görülmemiştir." diye konuştu.
İlk Meclisin, ordular kurup ordular yönettiğini, zaferden zafere koşarak vatanın harem-i ismetinden düşmanı söküp attığını belirten Bahçeli, "İlk Meclis imkansızlığa karşı imanın adı, yıkıma karşı yükselişin ahlakı, zalimlere karşı milletin aklıdır. İlk Meclis, istiklal haysiyetini, istikbal hedeflerini millet nam ve hesabına varlığında toplamış kahramanlık beratıdır." dedi.
"MONDROS'A İMZA KOYANLAR ZELİL TUZAĞA DÜŞTÜ"
Mondros Ateşkes Antlaşması'nın, Osmanlı İmparatorluğunun esaret ve teslim belgesi olduğunu vurgulayan Bahçeli, sömürgecilerin, masa başında tuzak kurduğunu ve bu antlaşmaya imza koyanların da zelil tuzağa düştüğünü söyledi.
Bahçeli, Osmanlı İmparatorluğunun, Birinci Dünya Savaşı'ndan çıktığında 1 milyon kilometre karelik toprağını kaybettiğini, üstelik yalnızca toprak değil bağımsızlığın da elden çıktığını hatırlattı.
Vatan coğrafyasının ateş altına alındığını, kanlı postalların dehşet saçmaya başladığını dile getiren Bahçeli, "Böylesi bir vasatta, ilk Meclis bezgin ve bitkin Anadolu bozkırından, yorgun ve yılmış beşeri varlıktan bir güneş gibi parladı. Umutsuzluğun koyu sisini dağıtmak maksadıyla Ankara mahreçli şanlı bir irade serpilip sivrildi. Ulus'ta tadilatı henüz tamamlanmamış taş binada toplumun her kesiminden, her meslek grubundan, farklı farklı dünya görüşleri olsa bile ortak paydaları vatanseverlik olan mebuslar bir araya geldi." ifadelerini kullandı.
Dönemin bazı mebuslarının, nice zorlukları aşarak Ankara'ya intikal ettiğine değinen Bahçeli, Artvin Mebusu Ahmet Fevzi Bey'in, Şavşat halkından toplanan 75 lirayla yola çıktığını, Samsun'a 8 günde gelebildiğini, buradan da 4 mebus arkadaşıyla bir at arabası kiralayarak güçlükle Ankara'ya ulaşabildiğini anlattı.
Bahçeli, Trabzon Mebusu Eyüpzade İzzet Bey'in, Ankara'ya gelirken 6 Mayıs 1920'de eşkıyalar tarafından Samsun-Çarşamba arasında şehit edildiğini hatırlattı.
İlk Meclis'in saygıdeğer mebuslarının, barınacak yerleri olmadığından Ziraat Mektebi'nin öğrenci yatakhanesinde kaldıklarını ifade eden Bahçeli, "İlk Mecliste ışık yoktu, yasama faaliyetleri mumların ve isli gaz lambalarının altında yapılıyordu. Sıralar mekteplerden taşınmış, sararmış kağıtlara kararlar yazılmıştı." dedi.
"MECLİSİMİZİN AÇILIŞI MİLLİ MEŞRUİYETİN DÖNÜM NOKTASIDIR"
İlk Meclisin mebuslarının 8 ay maaş alamadığını, bir yıl sonra da aldıkları maaşlarının yüzde 20'sini bütçe açığını kapatmak amacıyla devlete iade ettiklerini belirten Bahçeli, şunları kaydetti:
"Meclisimizin açılışı; milletler mücadelesinin acımasızca sürdüğü bir dönemde, Türk milletinin tam bir mutabakatla, milli kimlikte ve milli hedefte buluşmasının, yıllardır süren kayıpların çöküntüsünü atarak güç ve moral depolamasının, teslimiyet ve tavizlere son vererek derlenip toparlanmasının, silahla verilen bir mücadelede bile demokratik ve toplumsal uzlaşmayla sağlanan milli meşruiyetin dönüm noktasıdır. Ankara'nın Ulus Meydanı'ndaki Tek Katlı Taş Bina'dan ortaya çıkan sonuç, yaklaşık iki asrı aşan elem ve çile dolu geri çekilmenin artık son bulacağının, bugünkü coğrafyamız üzerinde ebediyen yaşamaya devam edeceğimizin, vatanımızı sonsuza kadar koruyacağımızın, akıl, hesap, irade, iman ve süngü ile birleşen bir mücadele ile Türklüğün makus talihini döndüreceğimizin cihana tebliğidir.
23 Nisan 1920 tarihi, elbette ki 3 yıl sonra varlığını ve bağımsızlığını bütün dünyaya ilan edecek olan Türkiye Cumhuriyeti'nin siyasi ve hukuki altyapısının hazırlandığı bir döneminin başlangıcıdır. Bu yönüyle ilk Meclis, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu iradesidir. Bu tarih, vatanın bağımsızlığı ve milletin bekası için yüreğini ortaya koymuş muhteşem kadroların, aziz Atatürk liderliğinde tarihin akışını değiştirmesinin ilk hamlesidir. Büyük Millet Meclisi'nin açılması, aziz milletimizin bağımsızlığına yönelmiş olan ve sabırları zorlayan dayatma ve gelişmeler karşısında, neleri göze alıp, nasıl başarabileceğinin de emsalsiz örneğini teşkil etmiştir. Gerek Büyük Millet Meclisi'nin açılış şartları gerekse sonradan yaşanan siyasi, sosyal gelişmelerin tamamı; bizleri küçümseyen, onurumuza ve mukaddesatımıza el ve dil uzatmaya yeltenen, gücümüzü sınamaya kalkışan mihrakları nasıl bir akıbetin beklediğini göstermesi bakımından tarihi bir ibret ve ihtar levhası olmuştur. Bu nedenle Millet Meclisimizin açılması ile başlayan sürecin manasını ayrıntıları ile bilmenin, devlet ve millet hayatımızda yeniden karşımıza çıkan benzer tehditlerin doğru anlaşılmasında mühim bir tesiri olacağına inanıyorum.
En müşkül anlarda bile Türk milletine gücü yetmeyenlerin, bugün yeni maceralarla şanslarını bir kez daha denemeye kalkışmaları bu açıdan beyhude bir çabadır. Tarihin acı ve tatlı hatıralarla kapanmış sayfalarını, son bulmayan intikam duygularıyla, asla hak etmediğimiz insanlık dışı iftiralarla tekrar açılmasına heveslenmek dikkat etmemiz gereken bir tehlike olarak karşımızdadır. Unutmayalım ki inancımızın ve iddialarımızın devamı, ancak dayanma gücümüz, dirayetli tavrımız, dik duruşumuz kadardır. Bunun timsali de Büyük Millet Meclisinin açılışıdır."
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Teferruattan arındırılmış, yalın ve anlaşılır, hükümleri arasındaki çelişkilerden ayıklanmış, kısa, net, milli ve manevi hayatımızın esaslarını kavramış, bize özgü, bizi yansıtan, gelecek ile geçmişi temerküz etmiş, gerekçeleriyle gerçekleri yakalamış bir anayasayla Cumhuriyetimizin yüzüncü yıldönümünü kucaklamamız kaçınılmaz milli bir görevdir. Bu tarihi göreve MHP ön şartsız hazırdır." dedi.
Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Meclisi gazi, varlığı gazi, devleti gazi olan bir milletin ve onun aziz temsilcilerinin, teröre ve hıyanete bulaşmış, Türkiye düşmanlarıyla el ele vermiş siyasi bölücülere göz yummasının da düşünülemeyeceğini ifade etti.
Devlet Bahçeli, TBMM'de biriken fezlekelerin bir an önce görüşülerek karara bağlanmasının terörle mücadelede teşvik edici ve kamçılayıcı bir işlev göreceğini söyledi.
Mecliste meşru her görüşün demokratik sınırlar çerçevesinde tıpkı 1920'li yıllarda olduğu gibi özgürce seslendirilmesi gerektiğini belirten Bahçeli, "Hiçbir bölücü odağın, terörizme yardım ve yataklık yapan hiçbir menfur oluşumun, Mehmetlerimize kast eden, vatan evlatlarına kurşun sıkan hiçbir hain örgüt uzantısının Gazi Mecliste yeri olamaz, demokrasi adına söyleyecek tek bir sözleri dahi bulunamaz." diye konuştu.
"TBMM'de eşkıyanın hükmü değil milletin hükmü geçerlidir." ifadesini kullanan Bahçeli, "Dün yedi düvele meydan okuyan, en buhranlı anlarda, en ağır şartlarda bile demokrasinin erdeminden ayrılmayan Gazi Mecliste her fikre cevaz vardır ama ihanete, bölücülüğe, bölünmeye icazet yoktur, izin yoktur, fırsat yoktur. Bu tarihi ve milli kararlılığa herkesin riayeti samimi dileğimdir." değerlendirmesini yaptı.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı kutlayan Bahçeli, "Gerçek ve kalıcı barış, huzur, mutluluk ve kardeşlik diliyorum. Yüzyıllarca hüküm sürdüğümüz coğrafyalarda, varlığını feda ederek huzur içinde yatan meçhul kahramanların muhterem hatıralarını minnetle yad ediyorum. Bugün Türkiye Cumhuriyeti'nde hayat ve vücut bulmamızı sağlayan kahraman nesilleri, bu kutlu Meclisi emanet eden büyük Atatürk'ü, ilk Meclisin muhterem üyelerini, ebediyete irtihal etmiş tüm milletvekillerini rahmetle anıyorum." dedi.
"MHP ÖN ŞARTSIZ HAZIR"
Bahçeli, son 60 yıla damga vuran darbe anayasalarının millet ve devlet hayatının işleyişini adeta kilitlediğini, siyasi ve hukuki kutuplaşmaları tetikleyip, beslediğini söyleyerek, Türkiye'nin yepyeni, sivil nitelikli, geniş katılımlı, toplumun her kesimini içine alacak, tüm düşünce ve eğilimleri kapsayacak bir anayasaya ihtiyacı olduğunu görmek, bunun da gereğini müştereken yapmak gerektiğini belirtti.
Bahçeli, "Teferruattan arındırılmış, yalın ve anlaşılır, hükümleri arasındaki çelişkilerden ayıklanmış, kısa, net, milli ve manevi hayatımızın esaslarını kavramış, bize özgü, bizi yansıtan, gelecek ile geçmişi temerküz etmiş, gerekçeleriyle gerçekleri yakalamış bir anayasayla Cumhuriyetimizin yüzüncü yıldönümünü kucaklamamız kaçınılmaz milli bir görevdir. Bu tarihi göreve MHP ön şartsız hazırdır." görüşünü dile getirdi.
Bu ihmal edilemez görevin şuurunun Cumhur İttifakı'na ziyadesiyle hakim olduğunu ifade eden Bahçeli, "Biz milli mutabakatı tarihte başardık, ahlakta başardık, kültürde başardık, kardeşlikte başardık, inançta başardık, iradede başardık, inanıyorum ki aynısını bir toplum sözleşmesi, bir toplumsal uzlaşma halinde yeni ve sivil bir anayasa da yapabilir, başarabiliriz. Yeni anayasa hedefi aynı zamanda Türk milletinin hedefidir. Bu hedeften kaçanları millet affetmeyecek, tarih affetmeyecek, gelecek nesiller hiç affetmeyecektir." diye konuştu.
"PARLAMENTER SİSTEM DENENMİŞ VE DİBİ BOYLAMIŞTIR"
Anayasa konusunun günlük siyasi çekişmelerin, değersiz polemiklerin, köksüz anlaşmazlıkların dışında tutulması gerektiğini belirten Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Siyasi partilerden, mesleki ve sivil toplum kuruluşlarından, fikir ve düşünce hayatımızı yönlendiren çevrelerden yeni anayasaya karşı çıkan, itiraz eden, ayak sürüyen henüz görülmemiştir. Herkes ittifakla darbe anayasasından rahatsızlığını dile getirmekte, yeni bir anayasanın yazılması gerekliliğine vurgu yapmaktadır. O halde bazı siyasi zihniyetlerin sudan sebeplerle oyun bozanlık yapmaları, hem nalına hem mıhına vurmaları tutarsızlık ve samimiyetsizlik değildir de nedir? CHP'nin kaçak güreşmesi, İP'in ucuz bahanelerin ardına saklanması nasıl yorumlanmalı, nasıl okunmalıdır? Milletimizin istek ve iradesine sırt dönmek, kabaran beklentilere kulak tıkamak, sorarım sizlere, siyaset ve demokrasi adabının neresiyle bağdaşmaktadır? PKK uzantılarıyla anayasa masası kurup taslak metin hazırlayan CHP ve İP'in milli ihtiyaca dönen meşru anayasa hazırlık sürecine bigane kalması hangi anlayışın, hangi arayışın, hangi ahlakın ürünüdür? Üstelik anayasa meselesini, güçlendirilmiş Parlamenter Sistem talep ve teklifiyle işin başından itibaren baltalama çabası sorumsuzluk değil midir? Yanlış değil midir?
Parlamenter sistem denenmiş ve dibi boylamıştır. Konu demokratik vasıtalarla kapanmıştır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne, yani Türk tipi başkanlık modeline, abuk sabuk gayelerle, eften püften mazeretlerle, hatta tam bir gafillik numunesiyle karşı çıkmak, karalama yarışına girmek eğer cehalet değilse biliniz ki iş birlikçilik ve ilkesizliktir. Yürürlükteki yönetim sistemiyle çatışmayan ve çelişmeyen yeni bir anayasa devlet yönetiminin gücüne güç katacak, milletimizin refah ve huzuruna en üst düzeyde katkı sağlayacaktır. Bundan rahatsız olanların iyi niyetinden, vatan sevgisinden bahsetmek akıl ve izan tutulmasıdır.
Cumhuriyet’in yüzüncü yıldönümünü yeni bir anayasayla taçlandırmak, 1876'dan beri süregelen bu çerçevedeki gerilimleri yumuşatıp bir mutabakat metniyle bağıtlamak hakikaten bu ülkeye, bu millete yapılacak en önemli, en değerli hizmetlerden birisidir. Bu hizmetin şerefine ortak olanları tarih saygıyla anacaktır. MHP yeni anayasa vizyonunu kavramış ve kararlılıkla çalışmaya koyulmuştur. Allah’ın izniyle yakın bir tarihte çalışmalarımız nihayete erecek, ortak akılla ve Cumhur İttifakı'nın ortak iradesiyle milletimizin şanına, şöhretine, vasfına, vakarına, varlığına müstahak bir anayasa hazırlık süreci inşallah tamamlanmış olacaktır. CHP'ye sesleniyorum, gelin bu sürece siz de destek verin. İP'e sesleniyorum, gelin bu onurun içinde siz de yerinizi alın. El birliği yapalım, güç birliği yapalım, darbe anayasasından aziz milletimizi kurtaralım. İstikbalin rotasını çizecek yeni bir sayfa açalım. Unutulmasın ki birlikten muzafferiyet, bencillikten mağlubiyet doğar. Gelin mağlubiyet yaşamayın, gelin mahcubiyet duymayın."
Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin bugün dört bir taraftan sıkıştırılmak ve çembere alınmak istendiğini ifade etti.
Rusya-Ukrayna arasındaki artan gerilimin yatıştırılması konusunda Türkiye’den başka inisiyatif üstlenen, öne çıkan, aktif bir dış politika izleyen ikinci bir ülkenin olmadığını belirten Bahçeli, "Ukrayna ve Rusya arasında çıkacak muhtemel bir savaşın, diğer taraf ülkelerin müdahalesiyle yaygınlaşması, nihai olarak huzur ve barış denizi olan Karadeniz'in kana boyanması kuşkusuz felakettir." diye konuştu.
Akdeniz'de Yunanistan'ın, çarpık bir plan ve çirkin bir senaryo dahilinde tahrik kampanyasını yoğunlaştırdığını anımsatan Bahçeli, Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias'ın, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile ortak basın toplantısında sergilediği nezaketsiz, mesnetsiz, kaba ve gerçeklerle uzaktan yakından ilgisi olmayan suçlayıcı ifadelerinin, Türkiye'ye kriz çıkarmak amacıyla özel olarak gönderildiğine işaret ettiğini söyledi.
Bahçeli, "Densiz Dendias'ın ağzının payını veren, haddini bildiren ve gevşeyen ayarlarını sıkıştıran Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt Çavuşoğlu'nu, huzurlarınızda yürekten tebrik ediyorum. Basın toplantısı öncesi Sayın Çavuşoğlu'na, mevkidaşının anladığı dilden konuşması hususunda talimat veren Sayın Cumhurbaşkanımıza da şükranlarımı sunuyorum." ifadesini kullandı.
Türkiye'nin itibarını ve saygınlığını gölgelemeyi aklından geçiren Dendias'ın sert kayaya çarptığını, parmak sallayayım derken Türk pençesini yediğini dile getiren Bahçeli, "Yunanistan'ın maşalık ve korsanlığa soyunması, bu ülkenin Dışişleri Bakanı'nın olay çıkarmak niyetiyle Türkiye'ye gelmesi, önü arkası düşünülmüş, diplomatik teamüllerle ters düşmüş ucuz bir oyundur. Kuyu kazan, kazdığı çukura paldır küldür devrilmiştir." değerlendirmesinde bulundu.
"DESTURSUZ BAĞA GİRENİN..."
MHP Genel Başkanı Bahçeli, Akdeniz’in güvenliğini tehdit eden yegane ülkenin Yunanistan olduğuna dikkati çekti.
Gayriaskeri statüde olması antlaşmalarla güvenceye alınan 12 Ada'yı silah ve askerle dolduran Yunanistan'ın, hem suçlu hem de korkak olduğunu vurgulayan Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Batı Trakya'da Müslüman azınlıktan bahseden bu çürük kafaların, oradaki azınlığın aynı zamanda Türk olduğunu, bu gerçeği değiştirmeye hiçbir çapulcunun, hiçbir muhasım ülkenin takatinin yetmeyeceğini bilmeleri ve kabullenmeleri şarttır. Sayıları 150 bine ulaşan Batı Trakya Müslüman Türk azınlığının kendi baş müftülerini seçmekten mahrum olmaları büyük bir haksızlık, vahim bir hukuksuzluktur. Lozan Antlaşması çiğnenmektedir. 2012'de Batı Trakya'yı ziyaretimiz sırasında, bizleri alicenaplıkla karşılayan 'Evinize hoş geldiniz' diyerek sevinç içinde kucaklarını açan soydaşlarımız asla yalnız, çaresiz ve sahipsiz değildir. Görüldüğü kadarıyla Yunanistan tarihten hiç ders almamıştır. Anadolu'dan kaçarken enselerinden yakalanan Yunan askerlerinin, Ege'ye nasıl döküldüğünü, bir daha karaya çıkarlarsa dünyayı başlarına nasıl geçireceğimizi bu küçücük ülke sanıyorum hafızasından da çıkarmıştır.
Densiz Dendias'a ve Başbakan Miçotakis'e, destursuz bağa girenin sopayla kovalanacağını birilerinin tek tek anlatmasında yarar olacaktır. Deve nasıl ki boynuz ararken kulağından olmuşsa, Yunanistan da aklını başına almazsa değil kulağından bu gidişle boynundan da mahrum kalacaktır. Lafla peynir gemisi yürümez, Akdeniz'de fitnenin fermanı okunamaz. Aynı Yunanistan, şu mübarek günlerde Filistin'e şiddetle musallat olan Yahudi yerleşimci terörünü tasdik edercesine, İsrail ile kapsamlı bir savunma antlaşması imzalamıştır.
İnsaf ve merhamet bilmeyen, hoşgörü ve insanlık tanımayan bu ülkenin kolluk güçleri, mültecilerin üzerine benzin döküp yakmaya teşebbüs edecek kadar acımasızdır, alçaktır, barbardır. Hani Avrupa değerleri? Nerede insan hakları? Nereye gitti insani yardım kuruluşları? AB'nin ve ABD'nin arkasına gizlenerek terör estiren, zulüm yağdıran Yunanistan hükümeti unutmasın ki mazlumların ahı hiç kimsenin yanına kalmayacak, bu hesap yarına bırakılmayacaktır. Türk milleti, evinden barkından kopmuş masum yavruları, kimi kimsesi olmayan muhtaç ve düşkün insanları vicdan örtüsüyle, şefkatli dokunuşuyla korumaya alırken, Yunanistan'ın ateşe verme iştahı tek kelimeyle kansızlıktır. Nitekim herkes soyuna çekecek, kanının ve fıtratının gereğini yapacaktır."
"MERTLİK, DEMOKRASİYE SAHİP ÇIKMAKTIR"
Akdeniz ve Karadeniz'de, Türkiye'nin milli güvenliği risk ve tehditlere maruz kalmışken, 104 emekli amiralin açıklamasını, "karanlık bir planın ilk halkası" olarak nitelendiren Bahçeli, "Türkiye'nin Mavi Vatan'ında her zamankinden fazla tedbirli ve kuvvetli olması gerekirken, 4 Nisan bildirisinin Deniz Kuvvetlerimizi töhmet altında bırakması, donanmamız üzerine gölge düşürmesi iç ve dış bağlantıları olan, ahlaksız bir tertiptir. Bu tertibe sahip çıkan kim varsa Yunanistan'ın hizasındadır." dedi.
"Eski Yargıtay Başkanı Sami Selçuk'un, 4 Nisan darbe çağrısının mertçe kaleme alındığını bir gazete aracılığıyla açıklamasının, tam manasıyla 'namertlik' olduğunu" dile getiren Bahçeli, "Emekli amirallerin bildirisini anayasal hak gören, düşünce özgürlüğüyle izah eden cunta sevdalıları, demokrasi muhalifleri, neyin ön hazırlığıyla, hangi amaçların propaganda faaliyetleriyle tembihlenmişlerdir? Her puslu dönemde, yargıya yuvalanmış bir ucubenin ağzını açması, nifak saçması nereye kadar olağan karşılanacaktır?" sorularını yöneltti.
"2007 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçimini, mimarı olduğu 367 düğümüyle krize sokan Kanadoğlu'ndan sonra şimdi de devreye beyni sulanmış Yargıtay eski Başkanı mı girmiştir?" ifadesini kullanan Bahçeli, şöyle devam etti:
"Belli merkezlerde projelendirilip kamuoyuna servis edilen, '128 milyar dolar nerede?' sorusu, ihanetin ve melanetin maskesi olarak mı kullanılmaktadır? Hazine ve Maliye Bakanı 'kaybolan para yok' diyor, Merkez Bankası Başkanı aynı şeyi söylüyor, üstelik somut ve rasyonel veriler de bu ifadeleri doğruluyor. Ne var ki CHP-İP-HDP ağız birliği etmişçesine 128 milyar doların akıbetini sorguluyor. Bre utanmazlar, 128 milyar doları bırakın da 104 emekli amiralin 4 Nisan bildirisinin hesabını verin. Çünkü alayınız işin içindesiniz. Aradığınız para devletin kasasında, peki siz neredesiniz? Hz. Ömer, 'Utanması olmayanın kalbi ölüdür' demişti. Bunların siyasetleri de kalpleri de iflas etmiştir. Mertlikleri ise sıvası dökülmüş kerpiç duvar gibidir. İşi gücü bırakıp gece yarısı bildirisi yayımlamak, sonra da 'metin değiştirilmiş, haberim yoktu, nasıl olduğunu bilmiyordum' diyerek kıvırmak, mertlik değildir. Mertlik, demokrasiye sahip çıkmaktır. Mertlik, milli iradeye sadakat göstermektir. Mertlik, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü savunmaktır. Mertlik, Yargıtay eski Başkanı'nda olmayan, zillet ittifakında görülmeyen haslet ve davranış kalıbıdır."
"ANAYASA MAHKEMELERİ HER YERDE SORUN KAYNAĞI"
KKTC Anayasa Mahkemesinin, Kur'an kurslarını laikliğe aykırı olduğu gerekçesiyle kapatmasını, "Rumların değirmenine su taşıyan kepazelik" olarak değerlendiren Bahçeli, "Bu mahkemeye nüfuz eden bağnazlığın ne laiklikle ne de din ve inanç hürriyetiyle alakası vardır. Kur'an-ı Kerim'in öğretilmesinin neresi laikliğe aykırıdır? Allah kelamına yönelik bu saygısızlığın, bu nefretin neresinde laiklik vardır? Anayasa mahkemeleri her yerde çıbanbaşı, her yerde sorun kaynağıdır. KKTC Anayasa Mahkemesinin bu ilkel kararından dönmesi inancımıza ve insanlık onuruna saygının bir gereğidir." diye konuştu.
Bahçeli, mübarek ramazan ayında, söz konusu mahkeme kararını kınadığını, asıl laikliğe aykırılığın, bu mahkemenin varlığında ortaya çıktığını söyledi.
İtalya'da gerçekleşen Paralimpik Yüzme Dünya Serilerinde Olimpiyat ve Avrupa Şampiyonu olan Sümeyye Boyacı'yı, Portekiz'de yapılan Avrupa Judo Şampiyonası'nda 78 kiloda Avrupa Şampiyonu olan Kayra Sayit'i kutlayan Bahçeli, Afrika kökenli Kayra Sayit'in zaferinden sonra bozkurt işaretiyle selam vermesini de ayrıca anlamlı ve değerli bulduğunu sözlerine ekledi.