Güncelleme Tarihi:
MGK Genel Sekreterliği’nden yapılan açıklamada şöyle:
"Milli Güvenlik Kurulu ve Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Kanunu’nun 10 uncu maddesine göre ’MGK tutanakları ve görüşmeler açıklanamaz ve yayınlanamaz.’ Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 125 inci maddesine göre ’Devlet sırrı niteliğindeki bilgilen içeren belgeler, ancak mahkeme hakimi veya heyeti tarafından incelenebilir.’ Bu çerçevede 23 Şubat 1997 tarih?nde yapılan MGK toplantısına ait ses kayıtları ile tutulan tutanaklar Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 09.10-2012 tarihli yazı ile talep edilmiş; MGK Genel Sekreterliği, yukarıdaki mevzuat hükümleri uyarınca Başsavcılığın bu talebini yerine getirmenin mümkün görülmediğini bildirmiştir. Bahse konu tutanaklar yetkili mahkeme tarafından talep edilmemiştir. Yargılamanın ilerleyen safhalarında talep edilmesi halinde mahkemeye sunulacaktır."MGK, 28 Şubat kararlarının alındığı toplantının tutanaklarının 'devlet sırrı' olduğu gerekçesiyle mahkemeye göndermemişti.
Koman fenalaştı
Bu arada dün başlayan 28 Şubat davasına bugün de devam edildi. sanıklardan Teoman koman fenalaşınca salondan çıkarıldı. Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 28 Şubat davasında eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı'nın da arasında bulunduğu bazı sanıklar veya avukatlarının, dosyanın görevsizlik kararıyla askeri yargıya veya Yüce Divan'a gönderilmesi taleplerinin reddine karar verdi.
Duruşmanın öğleden sonraki oturumunda mahkeme heyeti, sanıklar veya avukatlarının taleplerine ilişkin kararlarını açıkladı.
Mahkeme, dosyanın görevsizlik kararıyla askeri yargıya veya Yüce Divan'a gönderilmesi talebini reddetti.
Buna ilişkin kararda, Anayasa'nın 145/1. maddesinin son cümlesinde devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçların her halde adliye mahkemelerinde görüleceğinin hüküm altına alındığı belirtildi.
Sanıklara isnat edilen ve 765 sayılı TCK'nın 147. maddesinde düzenlenen "Türkiye Cumhuriyeti icra vekilleri heyetini cebren ıskat veya vazife görmekten cebren men etmek" ile 5237 sayılı TCK'nın 5. bölüm başlığı altındaki 312. maddesinde düzenlenen "Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs" suçunun, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine yönelik bir suç olduğu kaydedilen kararda, 2010'da yapılan anayasa değişikliğinin gerekçesinde getirilen düzenlemeyle askeri mahkemelerin görev alanının, askeri suçların yargılanmasıyla sınırlandırıldığı bildirildi.
Askeri suçun yüksek mahkemelerce tanımlandığına dikkat çekilen
kararda, Anayasa Mahkemesinin 25 Ekim 1994 tarihli kararında askeri suçun
unsurlarının askeri bir kararı ihlal etmek ve askeri nitelikte olmak biçiminde açıklandığına dikkat çekildi.
"Askeri suç sayılmasına yetmez"
Kararda, bir suçun Askeri Ceza Kanunu'nda açıkça yer almasının, onun askeri suç sayılmasına yetmeyeceğinin belirtildiğine işaret edilen kararda, Anayasa Mahkemesinin 1 Temmuz 1998 tarihli bir kararında da askeri mahkemelerin görev alanının askeri hizmetlerin yürütülmesindeki özellikler, disiplinin korunması, asker kişilerin astlık ve üstlük ilişkileri dikkate alınarak belirlenmesi gerektiğinin vurgulandığı kaydedildi.
Kararda, şöyle denildi:
"Bu veriler göz önüne alınarak, askeri mahkemelerin görev alanı çağdaş ülkelerde olduğu gibi daraltılmakta ve asker kişilerin sadece askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işletilen askeri suçlara ait davalarla sınırlı tutulmaktadır. Maddede yer verilen asker kişi, askeri hizmet ve görev ve askeri suç kavramlarının tahdidi ve daraltıcı bir düzenleme olarak askeri gerekler ile demokratik hukuk devleti ve adil yargılanma hakkı gereklerini ölçülü bir şekilde denkleştirmektedir."
Kararda, öte yandan devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçların her halde adliye mahkemelerinde görüleceğinin düzenlendiğine dikkat çekilerek, "devletin güvenliğine karşı suçlarla anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar" ibaresi ile 5237 sayılı TCK'nın 4. kısımında ve 5. bölümde yer alan suçların kastedildiği belirtildi.
Kararda, şunlar kaydedildi:
"Hangi suçların askeri suç ve dolayısıyla sanıkların görevleriyle ilgili olduğu belirlenmiştir. Aynı şekilde Anayasa'nın 148/7 maddesi ise 'Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz, Hava Kuvvetleri Komutanları ile Jandarma Genel Komutanının da görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan'da yargılanır' hükmünü içermektedir.
Sanıkların üzerlerine atılı suç ve sevk maddeleri nazara alındığında, atılı suçun askeri yargı ya da Anayasa'nın 148. maddesinde belirtilen, sanıkların görevleriyle ilgili bir eylemin söz konusu olmadığı, sanıklara atılı suçun askeri yargı ya da Yüce Divan'ın görevine girmediği anlaşıldığından bir kısım sanıklar ve müdafilerinin görevsizlik kararı verilmesi yönündeki taleplerin reddine karar verildi."
"Davanın reddi" ve "durma kararı" istemleri de reddedildi
Mahkeme heyeti, eski Bakan Hasan Celal Güzel'in 28 Şubat ile ilgili geçmişte bulunduğu suç duyurusuna dayanarak, davada durma kararı veya davanın reddine karar verilmesi yönündeki taleplerini de reddetti.
Buna ilişkin kararda, Güzel'in dilekçesi üzerine takipsizlik kararı verildiği, buna itirazda bulunulduğu, itirazın İstanbul 4 Nolu DGM Başkanlığı tarafından reddedildiği ifade edilerek, daha önce itirazın reddine karar veren İstanbul 4 Nolu DGM'nin işlerine bakan İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin, konuya ilişkin olarak 19 Temmuz 2013'te, daha önceki ret kararını CMK'nın 173/6. maddesi uyarınca kaldırarak, soruşturmanın kaldığı yerden devamına dair karar verdiğine dikkat çekildi.
Kararda, "bu yönüyle söz konusu takipsizlik kararının kapatıldığı kısmına yönelik soruşturma şartının yerine getirildiği anlaşılmakla, bir kısım sanıklar müdafinin davanın durması veya reddine karar verilmesi yönündeki taleplerinin reddine karar verildiği" bildirildi.
Kararların açıklanmasının ardından, TRT spikerleri iddianameyi okumaya başladı.