Güncelleme Tarihi:
1968 yılında okumaya hak kazandığı Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksekokulu'na girdiğinden beri profesyonel olarak resimle uğraşıyor Fevzi Karakoç. Dile kolay tam 39 yıldır dur durak bilmeden resim yapıyor, adeta onunla yaşıyor. Bu uzun sanat hayatını da kendi içinde bölümlere ayırıyor; 1968-1990, 1991-1995, 1996-1999 ve 2000-2006 gibi. Resim hayatını bu yıl aralıklarıyla devirlere ayırdığını ancak onlara bir türlü geriye dönüp bakamadığını söylüyor Karakoç. Bunun için de 15 Mart'ta Caddebostan Kültür Merkezi Sanat Galerisi'nde bir retrospektif sergisi açtı. Amacının da hem kendisiyle hesaplaşmak, hem de sanatseverlerin şimdiki çalışmaların dışında geçmişini de görmesi, tanıması olduğunu anlatıyor. Sanki bu başarının bir tesadüf olmadığını kanıtlamak ister gibi...
ESKİ KÜLTÜRLERİN TÜRKLER'E BIRAKTIKLARI
İlk dönem resimlerinde daha çok sosyal içerikli hikayeler anlatan konulara değinen Fevzi Karakoç, sonraki yıllarda bunlardan biraz sıyrılarak geçmişe, Sümerler'e kadar uzandı. Amacı Türkiye'de yaşamış olan eski kültürlerin bıraktığı izleri takip etmek, onları bir şekilde resimlerine yansıtmaktı. O dönemlerden kalma kitap ve yapıtlardan faydalanan Karakoç, resimlerini hazırlarken amacının sanat tarihi anlatmak olmadığını da özellikle vurguluyor:
"Her ne kadar bu resimleri araştırma yaparak hazırlamış olsam da amacım sadece resim yapmaktı. Bu konular her zaman resimlerimin altına gizlenmiş birer malzeme oldular. Hedefim resme bakan kişinin az da olsa kafasında bir şeyler çağrıştırmaktı. Yaptığım araştırmalarda insan faktörünün geçmişle günümüz arasında çok da farklılık göstermediğini anladım. Halk ve yöneten kesimininin ayrımı o zaman da karşıma çıktı. Bu dönem çalışmalarımda özellikle Mezopotamya'nın izlerini görmek mümkün."
AT RESSAMI DİYE ANILMAK BENİ MEYVE VE SEBZELERE YÖNLENDİRDİ
Tarihsel araştırmalarla hazırladığı resimlerin yavaş yavaş tıkanmaya başladığını hisseden Fevzi Karakoç, 1986 yılına rastlayan bu dönemde kendini yeni bir malzeme arayışı içinde buldu. Osmanlı döneminden kalma minyatürler fazlasıyla dikkatini çekiyordu. Karakoç'a göre bu resimler çağımızın sanat anlayışına çok paralel bir yapıya sahipti. Birçok objenin aynı ebatlarda, modern bir şekilde ifade edildiği bu resimlerden atları ve onların felsefesini, minyatüre fazla yakınlaşmadan kendi resimlerine yansıttı. Ancak yapıtlarının Karakoç'un etrafta "At ressamı" gibi anılmasına sebep olmaya başlaması, ressamın çok daha farklı bir döneme geçiş yapmasını sağladı. Her ne kadar resimlerinde uyguladığı mantık hep aynı kalsa da Karakoç'un eserlerinde bambaşka bir obje; meyveler ve sebzeler ön plana çıktı. Bu kez hikaye anlatımından kaçınan Fevzi Karakoç, böyle bir objeyi tercih etmesindeki sebepleri şöyle anlatıyor:
"Meyve ve sebzelerin resimsel bir dili olduğuna inanıyorum. Çünkü bir elmayı resmettiğinizde belki çok bir anlam ifade etmiyor ama yan yana iki elma çizdiğinizde ortaya birçok anlam çıkabiliyor. Tıpkı sözcükler gibi... Renk zıtlıklarını da kullanırsanız değmeyin resmin keyfine. İncelediğiniz zaman insanların da aslında ne kadar zıt olduklarını ama biraraya geldiklerinde ortaya çok güzel bir birliktelik çıkabildiğini görebilirsiniz. Bu durum müziğe de benzetilebilir; notalar da tek başlarına pek bir şey ifade etmezler ama yan yana geldiklerinde harikalar yaratabilirler."
Özellikle meyve ve sebzelere geçtiği 2000 yılından itibaren resimlerindeki fazlalıklarından arınmaya başlayan Karakoç, şu sıralarda ilgisini antik mekanlara yöneltmiş durumda.
Fevzi Karakoç'un Retrospektif (1968-2006) sergisi 13 Nisan'a kadar Caddebostan Kültür Merkezi Sanat Galerisi'nde görülebilir.
Adres: Haldun Taner Sok. No:11 Caddebostan-Kadıköy
Tel: 0216 386 26 81