Oluşturulma Tarihi: Kasım 12, 2004 00:00
Süleymaniye Kütüphanesi'nde bir süre önce bulunan kitabın, “Mevlana'nın kayıp eseri” değil, bir mecmua olduğu ve bu tür el yazması seçkilerden yüzlerce bulunabileceği iddia edildi. Mevlana üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan Selçuk Üniversitesi Fars Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Nuri Şimşekler, bir süre önce İstanbul'da Süleymaniye Kütüphanesi'nde, araştırmacı Emine Şeyma'nın, Mevlana'nın el yazması kayıp bir kitabını bulduğu yönündeki haberlerinin kendilerini de heyecanlandırdığını söyledi. Kitapla ilgili çıkan yayınları gördükten sonra hayal kırıklığına uğradıklarını ifade eden Şimşekler, “Eserin 1350 yılında Mevlana'nın oğlu Sultan Veled tarafından kaleme alındığı belirtiliyor. Kitabı kaleme aldığı söylenen Sultan Veled kitabın yazıldığı tarihten 38 yıl önce ölmüştür” dedi. Kitaba ilişkin verilen bilgilerden eserin bahsedildiği ölçüde bir ”kayıp kitap” özelliği taşımadığının anlaşıldığını iddia eden Şimşekler, bu konudaki bilgilerden kitabın daha önceden kayıtlara geçen Mevlana'nın “Fihi Mafih” isimli eserinin eski bir nüshası olduğu ihtimalinin güçlendiğini dile getirdi. MECMUA İDDİASI Matbaanın olmadığı geçmişte “müstensih” denilen bazı kişilerin çeşitli yazarların eserlerinden alıntılar yaparak, mecmualar yazdığını anlatan Nuri Şimşekler, şöyle konuştu. “Söz konusu kayıp, bir Mevlana kitabı değil, mecmua yani antolojidir. Müstensihler dönemin sevilen yazarlarının eserlerini kitaplaştırırdı. Süleymaniye Kütüphanesi'nde bulunduğu iddia edilen kitabın isminin Esrar-ül Celaleddin olduğu ifade ediliyor. Mevlana'nın Fihi Mafih isimli eserinin bir diğer adı da Esrar-ül Celaliye'dir. Bu nedenle, ünlü düşünürün kayıp kitabı diye kamuoyuna tanıtılan eser de bir müstensih tarafından kaleme alınmış, içinde Fihi Mafih'den alıntıların da bulunduğu bir seçkidir. Seçkilerden oluşan bu tür eserlerden yüzlerce bulmak mümkündür.” Mevlana'nın bilinen 5 eseri bulunduğunu, bu eserlerden yapılan alıntılarla geçmişte çok sayıda kitap yazıldığını belirten Nuri Şimşekler, önceden de Mevlana'ya ait olduğu öne sürülen çok sayıda kitabın daha sonra ünlü düşünürle ilgisinin olmadığının anlaşıldığını ifade etti. Yeni bir eser gibi sunulan söz konusu kitabın Meliha Ülker Tarıkahya'nın yaptığı çeviriyle 1952, Abdülbaki Gölpınarlı'nın çevirisiyle 1959 yıllarında basıldığını bildiren Şimşekler, “Kitabın sayfalarının kenarlarında bulunan boşluklara rubai yazılması eski bir gelenektir. Bu rubailer basılmamıştır. İddia konusu kitapta müzik eseri olarak ifade edilenler de bu rubailerdir” dedi. MEVLANA'YA AİT OLMAYAN ŞİİRLER Şimşekler, Mevlana'nın mevcut eserleri incelendiğinde ünlü şaire ait olmayan bazı unsurların iyi niyetle ona ithaf edildiğini, zamanla bunun ayrımını yapmanın da güçleştiğini söyledi. Mevlana'nın, 5-10 bin beyitten oluşanların yanında 50 bin beyitlik ”Divan-ı Kebir”lerinin de olduğunu dile getiren Şimşekler, “Divan-ı Kebir'in de içine aslında Mevlana'ya ait olmayan birçok şiirler girmiştir. Yüzyıllarca Mevlevi şairleri Mevlana'nın şiirlerine yenilerini eklemiştir. Bu normaldir” dedi. Şimşekler, Mevlana'dan yaklaşık 150 yıl önce yaşamış Ebu Said-i Ebul Hayr'ın şiirleri arasında “Gel, ne olursan ol, yine gel” dizeleriyle başlayan bir şiirin de bulunduğunu belirterek, şöyle devam etti: “Oysa bu Mevlana'nın en çok sözü edilen dizeleridir. Mevlana'ya gönül vermiş kişiler, sevdikleri bazı şiirleri ona ithaf etmiş olabilirler. Divan-ı Kebir'den Mevlana'ya ait olmayan şiirleri titiz bir çalışmayla ayıklamak gerekir. Daha önceden Mevlana'nın olduğu öne sürülen Tıraşname, Risale-i Afaku Enfus gibi eserlerin de yapılan araştırmalar sonucunda 16. Yüzyıl'da yaşamış Mevlevi şairlerinden Şahidi Dede'ye ait olduğu anlaşıldı.” Şimşekler, tüm bu gerçekler göz önüne alındığında geçen yüzlerce yıl içinde kayıtlara girmeyen Mevlana'nın bir kayıp kitabının bulunmasının çok mümkün görünmediğini sözlerine ekledi.
button