OluÅŸturulma Tarihi: Ocak 05, 2003 00:00
SöylediÄŸi birbirinden güzel ilahilerle, sadece kulaklarımızın deÄŸil, ruhumuzun da pasını silen Ahmet Özhan, tasavvufun safiyetinin ve derinliÄŸinin yeniden terennüm edilmesinde de önemli bir kilometre taşı olagelmiÅŸtir hep. Giderek klasikleÅŸen 'sanatçı' kaprislerinden uzak ve kendisiyle barışık nadir isimlerdenden biri olan Ahmet Özhan, bu kez ‘‘Rüya’’ isimli bir albümle çıkıyor hayranlarının karşısına. Albümde yıllar Ahmet Özhan'ın meÅŸhur ettiÄŸi, Ahmet Özhan'ı meÅŸhur eden ‘‘Yalnız benim için bak yeÅŸil yeÅŸil’’ ÅŸarkısı bile var.Åžeb-i Arûs sırasında konuÅŸurken, kimilerinin ÅŸan ve şöhret için Mevlevilik'le ilgilendiÄŸinden söz etmiÅŸ, kendinizin tam da ÅŸan ve şöhretin göbeÄŸindeyken geriye çekilip bu iÅŸlerle meÅŸgul olmaya baÅŸladığınızı söylemiÅŸtiniz. Neydi sizi şöhretin zirvesindeyken her ÅŸeyi bir kenara bırakıp böyle bir yola sevk eden?- 1984'de ilk Güldeste Konserleri oluÅŸtu. Rahmetli Egemen Bostancı da Åžan Sineması'nı alıp müzikhol yapmış ve birtakım faaliyetlere giriÅŸmiÅŸti. 'Superstar, Hisseli Harikalar Kumpanyası' gibi güzel ÅŸeyler yapılıyordu ve benim de orada canım bir ÅŸeyler yapmak istiyordu. O yıl da Milliyet gazetesinin düzenlediÄŸi 'yılın sevilen on ÅŸarkısı' konseri, Åžan'da yapılmış ve çok rafine bir çalışma olmuÅŸtu. Hemen ertesi gün Egemen AÄŸabey beni çağırdı. ‘‘Ya Ahmet’’ dedi, ‘‘şurada her ÅŸeyi yaptık ama kendi kültürümüzü ortaya koyan bir ÅŸey yapamadık, kendimi borçlu hissediyorum. Sen toparla da bir ÅŸeyler yapalım’’ dedi. Ben de kabul ettim ve bir format hazırladım. III. Selim'den baÅŸlayan klasik bölüm ve arkasından Türkiye sahnelerinde ilk defa 15 dakikalık bir Tasavvuf Musikisi bölümü koydum. Sonra da günün sevilen ÅŸarkıları geliyordu. Sizin Tasavvuf MüziÄŸiyle ilginiz açısından ilk deÄŸildi ama...- Hayır deÄŸildi, benim Tasavvuf MüziÄŸiyle münasebetim zaten devam ediyordu. BeÅŸ yaşımdayken ilk kez babamdan meÅŸk etmiÅŸtim. Konservaturda Dini Musiki okumuÅŸtum. Yani bu müzikten koptuÄŸum bir dönem olmadı. Milletin zannettiÄŸi gibi bir sabah kalkıp, ‘‘Bundan sonra, 'Ya Allah, hû diyelim, ilahi okuyup zikredelim’’ türünden marjinal bir romantizm içinde olmadım. Tasavvuf MüziÄŸi diye bir tür var mı peki?- Hayır, Tasavvuf MüziÄŸi diye saf bir müzik yok. Belli bir koreografiye uygulanan bir müzik var. Ama o koreografi, tekke ve zaviyelerin kapatılması ile birlikte 1925'ten itibaren ortadan kalktı. Sadece Mevlevi semaı bu ihtiyaca cevap veriyordu. YERALTI TEHLÄ°KELÄ°DÄ°RPeki Åžan'daki konser ne gibi tepkilere sebep oldu?- Ä°nsanlar çok ÅŸaşırdı, ‘‘Bu da nereden çıktı, çok güzel ama nedir bu’’ diye sormaya baÅŸladılar. Biz de anlattık. Bunun üzerine, bu bölüm ciddi olarak istek aldı. Ä°stek alınca da sürdü. Kimler istiyordu bu müziÄŸi, dinleyici profili nasıldı?- Ä°ki tür insan vardı. Birinci grup, hakikaten oradaki sözleri yaÅŸama arzusunda olan ama siyasal bir duruÅŸla ilgisi bulunmayan insanlardan müteÅŸekkildi. Siyasal duruÅŸu olanlar da gelip gitmiÅŸtir ama ağırlık böyle insanlarda deÄŸildi. Ä°kinci gurup ise entelektüellerden oluÅŸuyordu. Ama bunlar da kapalı devre iÅŸlerdi. DoÄŸrusunu söylemek gerekirse, ben Tasavvuf MüziÄŸi Halk Konserleri yapmadım. Tamamiyle kültür adına yola çıkılmış iyiniyetli bir çabanın istismar veya provoke edilmesinden korktum. Onun için konser salonlarını tercih ettim. Arkasından yurtiçi ve yurtdışı konserleri baÅŸladı. Seyirci profili deÄŸiÅŸti mi zamanla?- Şöyle deÄŸiÅŸti: Ä°slami yaÅŸayışı özleyen insanlar için münbit bir ortam oluÅŸtuÄŸunda, bunlar sosyal deÄŸillerdi. Müslümanlığını yaÅŸama durumunda olanlar, ikinci sınıf insan muamelesi görüyordu Türkiye'de. Bu nedenle de birtakım ritüellerini yeraltında yapmak zorunda kalıyorlardı. Yeraltında yapılan ÅŸey de, bilgi ve görgü eksikliÄŸinden zamanla deforme oluyordu. Sadece koreografik bir deformasyon deÄŸil sözünü ettiÄŸim, zihniyet açısından da deformasyon meydana geliyordu. Bunun sonucunda da kendi FrankeÅŸtayn'ını kendin yaratmaya baÅŸlıyorsun. SAYEMÄ°ZDE KAÇ-GÖÇ KALKTITekke ve zaviyeler açık kalsaydı durum farklı olur muydu?- Hayır, bunu kapattılarsa eminim ki bir bildikleri vardı. Açarlarsa yine kendileri açarlar ve ne zaman açacaklarını da onlar bilirler.Sizin konserleriniz sayesinde yeraltından yerüstüne çıkma imkánı bulundu mu bir miktar?- Bir miktar ve bu da istismarı önledi. Bununla da kalmadı, sosyalleÅŸmeyi de saÄŸladı. Eskiden düğün yapmayan, düğün sırasında yaÅŸananları 'kafir adeti' zanneden insanlar, zaman içerisinde bizi düğünlerine davet etmeye baÅŸladılar. BaÅŸlangıçta haremlik-selamlık ÅŸeklinde düzenleniyordu konserler. Arkasından bu kaç-göç de kalktı ve insanlar Tasavvuf MüziÄŸi eÅŸliÄŸinde düğün yapmaya baÅŸladı. Peki bu geliÅŸmelerden rahatsız olanlar çıkmadı mı hiç?- Bizim her ÅŸeyimiz ortadaydı. Bu nedenle belirgin bir rahatsızlık yansımadı bize. Ama Türkiye'nin demokrat olmasını istemeyen kiÅŸi ve kurumlar, bize Mevlana Kriterlerini çok gördükleri gibi, Kopenhag Kriterlerini de çok görmek istiyorlar. Bizim yaptığımız iÅŸi çarpıtmak isteyenler de bunlardı zaten. Bizim hiçbir zaman siyasal bir tavrımız olmadı, hiçbir zaman bir tribünün adamı olmadık, olmayacağız da. Mevlana Kriterleri derken neyi kastediyorsunuz?- Kopenhag Kriterleri'nden AB üyesi ülkelerin uyması gereken ekonomik, sosyal ve kültürel davranış biçimleri anlaşılıyor. Mevlana Kriterleri ise sevgi ve feragatı öne çıkartıyor. Birbirimizi sevmemizi söylüyor. Sevgi olunca sınırlar kalkar ortadan. Yunus'un dediÄŸi gibi, ‘‘AÅŸk gelicek cümle eksikler biter.’’ Bu anlamda. Mevlana Kriterleri, Kopenhag'dan çok daha ileridir. Ãœstelik, zamanında yaÅŸanmış. Avucumuzun içinde ama biz kıymetini bilmiyoruz.MEVLANA CD'SÄ° YAPACAÄžIM‘‘Rüya’’ albümü fikri ne zaman çıktı ortaya? - Uzunca bir süredir talep vardı bu konuda. Senelerdir, ‘‘Bizi Ahmet Özhan'dan mahrum bırakmaya Ahmet Özhan'ın hakkı yoktur’’ diye tepkiler alıp duruyordum. Ama bir türlü vakit olmuyordu, çünkü çok yoÄŸun çalışıyorduk. Geçen sene bir TV programı yaptık ve ortalık birbirine girdi. Fahrettin Aslan, ‘‘Gel Maksim'de ÅŸu konserlerine baÅŸla’’ dedi. TV kanallarından teklifler geldi. Bütün bunlar, bende bir albüm yapma isteÄŸi doÄŸurdu. Ali Taran benim iyi arkadaşımdır. Onun fikrini sordum. O da birkaç gün sonra telefon edip beni çağırdı. Erol Köse ile birlikte çalışma fikri, Ali Taran sayesinde ortaya çıktı. Albümü kapağına kadar Ali Taran yaptı. Devamı gelecek mi?- Evet Mevlana ile ilgili bir projem var. Åžimdiye kadar yapılmamış formatta ve bütün dünyaya satılabilecek ÅŸekilde bir Mevlana CD'si düşünüyorum. Bestelerin neredeyse tamamı hazır. Altyazılımları devam ediyor. Bunu önümüzdeki aralık ayına yetiÅŸtirmeye çalışacağım. Hacı BektaÅŸ etiÄŸiyle zerre alakalı olmayan insanlarla meselem varGaliba Ehl-i Beyt'le ilgili bir projenin hazırlıkları içerisindesiniz...- Evet, Muharrem projesi bu. Muharrem'den kasıt Kerbela, Kerbela'dan kasıt Ehl-i Beyt. Bununla alakalı ciddi bir CD yapacağım. BektaÅŸilik'in bugünkü durumuna iliÅŸkin bir rahatsızlıktan mı kaynaklanıyor bu?- Ehl-i Beyt, kimsenin tekelinde deÄŸildir. Ehl-i Beyt sevgisini bir misyona baÄŸlı bırakmak gibi bir yanlışlık var. Daha doÄŸrusu, birileri siyasi bir rant mekanizması olarak bunu tekellerinde tutmak istiyorlar. Ben de buna karşı duruÅŸumu ortaya koymak istiyorum. Hacı BektaÅŸ'ın etrafında toplanan ama Hacı BektaÅŸ etiÄŸiyle zerre alakalı olmayan insanlar mevcut. Benim bunlarla meselem var. Nasıl meselem var, kültürel meselem var. Ä°stedikleri ortamda, istedikleri ÅŸekilde konuÅŸabiliriz. SiyasallaÅŸtırılmış ve yozlaÅŸtırılmış Hacı Bektaşı Veli'yi de, Ehl-i Beyt'i de bu insanların elinden kurtarmak istiyorum. Bu projeyi Alevi cemaatinden birtakım insanlarla konuÅŸtunuz mu hiç?- Alevi arkadaÅŸlarım benden fazla destekliyor bu projeyi. Tamamen siyasallaÅŸmış ama kendilerini Aleviler'in temsilcisi olan gören insanlar var. Alevi arkadaÅŸlar bunlardan kurtulmak istiyor. Hacı Bektaşı Veli'yi seçim malzemesi olarak görenler, kendilerini böyle tarif etsinler ve bu iÅŸin tasavvufi tarafına müdahale etmesinler. Ben esas olarak bu ayrımın yapılmasını istiyorum. Kim hangi mesleÄŸe özeniyorsa, onun etiÄŸine sahip olmak durumundadır. O etiÄŸe sahip olmayan adamın o iÅŸi yapmasına karşıyım. ‘‘Eline, beline, diline’’ sahip olamayanlar, Hacı BektaÅŸ'ın adını aÄŸzına alırken bir deÄŸil birkaç defa düşünmeli. Hacı BektaÅŸ, ‘‘Bizim soframızda zerre haram yoktur’’ derken, haramla iÅŸtigalden vazgeçmeyenler, kalkıp ‘‘BektaÅŸiyim’’ diyebiliyorlar. Belki başıma iÅŸ açıyorum ama bunları da söylemek durumundayım. Yarın Hacı Bektaşı Veli'nin huzuruna gittiÄŸimde nasıl bakarım yüzüne sonra?Kimse birileri Ahmet'i örgütledi zannetmesin Sinemayı ve sahneleri bırakmanızda 'Sahaflar Åžeyhi' olarak da bilinen ünlü sahaf Muzaffer Özak Hoca'nın sohbetlerinin bir etkisi oldu mu?- Muzaffer Hoca'nın varlığı, sadece burada deÄŸil, bizim insanlığımızda, hayata bakışımızda etkili oldu. Muzaffer Hoca, benim için resmen baba gibiydi. Ben 1974'te Muzaffer Hoca'yı tanıdım. 75 senesinde babam öldü ve onun yerine Muzaffer Hoca geçti. Benim babam, büyüğüm, mürÅŸidim, danışmanım, sığınağım oldu. Musiki tarafı da çok kuvvetliydi. Zekai Dede'nin oÄŸlunun öğrencisinden ders almıştı. Besteleri ve ÅŸiirleri vardı. Ama bana hiçbir zaman şöyle veya böyle yap dememiÅŸtir. Kimse, birileri Ahmet Özhan'ı örgütledi zannetmesin. Katiyen böyle bir ÅŸey olmamıştır. Muzaffer Hoca, tasavvuf düşüncesinin enteleküel çevreye nüfuz etmesini saÄŸladı galiba. Ä°ÅŸte Ãœmit Meriç, MFÖ'nün Mazhar'ı filan Hoca'nın yakın çevresindeydi söz geliÅŸi... - Çok doÄŸru. Zaten Muzaffer Hoca fevkalade entelektüel bir insandı. Engin bir tarih ve tasavvuf bilgisi ve üst düzeyde de bir espri kabiliyeti vardı. Bu nedenle, sadece ülke içinden deÄŸil, dünyanın dört bir yanından insanlar gelirdi kendisine. Kemal Tahir kendi sahasında ne kadar entelektüeli etkileyip yetiÅŸtirmiÅŸse, Muzaffer Özak da tasavvuf konusunda benzer bir ÅŸeyi yapmıştır. Mahir Ä°z keza öyleydi. Kenan Rıfai öyleydi. Samiha Ayverdi'den Ekrem Hakkı Ayverdi'ye, Nihat Sami Banarlı'dan Agáh Oktay Güner'e Türkiye'ye profil kazandıracak insanları yetiÅŸtirmiÅŸtir. Peki bütün bunlar olup biterken yani siz sahneleri bırakıp tasavvufa yönelirken sizi eleÅŸtirenler olmadı mı?- Olmaz olur mu? 'Kafayı sıyırdı' diyenler oldu. 'Aklını mı kaybettin, ÅŸanın-şöhretin zirvesindesin, etrafında fıstık gibi kızlar var, ne iÅŸin var bu iÅŸlerle, rahatsız mısın kardeÅŸim' diyenler oldu. Halbuki biz çocukken baÅŸladık bu iÅŸlere. Hem eÄŸlendik, hem de hizmet ettik.Â
button