Güncelleme Tarihi:
Aralarında 15 km olan iki evde de hala yas var. Önce Kemalpaşa’nın Dereiçi Köyü’ndeyiz. Abisi Metin Lokumcu'yu 31 Mayıs 2011’de kaybeden Mete Lokumcu ikinci kez Dereiçi Köyü muhtarlığına seçilmiş. “Hayat devam ediyor ama bir yanımız yok işte” diyor. Kardeşini elleriyle toprağa vermenin acısını ancak yaşayanlar bilir derken “Arkasından Metinler ölmez falan diyorlar ya; Metinler de ölüyor, dereler de satılıyor” sözü çıkıyor ağzından. Abisinin iflah olmaz çevre mücadelesini anlatıyor. Söz geride bıraktıklarına geliyor. Yengesi ve İzmir Ege Üniversitesi’nde okuyan yeğeniyle, köydeki iki katlı evlerinde altlı üstlü yaşıyorlar. Adını yavruyken eve getirildiği salça kolisinden alan ve abisinin arkasından intihar eden köpeği Tukaş’ın oğlu da o evde. “Daha birçok oğlu var Tukaş’ın” diyor eşe dosta verdiği yavrulardan bahsederken. Köyün en güzel tepesindeki dağ manzaralı mezarlığın girişinde ise Metin Lokumcu karşılıyor sizi. Mete Lokumcu TMMOB yarışmasıyla dizayn edilen beş kalemden damlayan mürekkebe bakarken tek tesellisini paylaşıyor: “Her yıl acımızı paylaşanların sayısı artıyor.”
SANKİ BİLİYORMUŞ GİDECEĞİNİ
Bir başka dağ manzaralı anıt mezarda alıyoruz soluğu. Yanımızda bu kez Kazım Koyuncu’nun annesi Hüsniye Koyuncu ve ablası Canan Koyuncu var. İkisi de 9 yıldır günde ikişer ilaç ve psikolog yardımı alıyor. “Hala şarkılarını dinleyemiyorum” diyor anne Hüsniye Koyuncu ve ekliyor: “Hele ‘İşte gidiyorum’u dinlersem hastanelik oluyorum. Sanki biliyormuş gideceğini...İyi insanlar yaşamıyor işte!” Abisinin yolundan giden Niyazi Koyuncu’yu hatırlatıyoruz. Yeni kasetini dinleyip dinlemediğini sorunca “O da güzel söylüyor ama Kazım’ın yerini kimse tutamaz, onun yeri bambaşka” diyor 6 çocuk annesi Hüsniye Koyuncu. Sonra kulağını çınlattığımız Niyazi’nin de gönlünü alıyor: “O da büyüdükçe abisine benzedi”. Abla Canan Koyuncu giriyor devreye: “Ömürleri benzemesin!”
KİRALIK BİR APARTMAN DAİRESİNDE...
Mezarlığa iki kilometre uzaklıkta Sugören’de kiralık bir apartman dairesinde 85 yaşındaki baba Cavit Koyuncu ile de tanışıyoruz. Sol geçmişinin yanısıra Zeki Müren’e hayranlığını ve Bursa’daki mezarını ziyaret edişini anlatıyor. Sonra “Anadolu’dan çıkan tüm sanatçılar benimdir, hepsini sahiplenirim” diyor. “Kazım Koyuncu da onlardan biri, o da Hopa’nın sembolü oldu” sözlerimizi annenin yakarışı kesiyor: “Keşke yaşasaydı da sembol olmasaydı. Köyde ev yapacaktı, tüm kardeşleriyle yaşayacaktı...”