Güncelleme Tarihi:
İki düzenleme arasında derin farklar bulunduğunu belirten Özbudun, “Bütün devlet tanımlarında meşru güç kullanma tekeli sadece devlettedir” dedi. Prof. Özbudun, son çıkan ve tartışmalara neden olan 696 sayılı KHK’yla ilgili şunları söyledi:
ÇOK DERİN FARK VAR
“2016’da kamu görevlileriyle ilgili bağışıklık getirilmesi ile hiçbir kamu görevi olmayan sivil şahıslara getirilmesi arasında çok derin fark var. Birbirinin paraleli sayılamaz. Bu açıdan hükümetin açıklamasını kabul edilebilir görmüyorum.
Kamu görevlisi bile, bir isyanı, ayaklanmayı, şiddet hareketini bastırırken belli şartlar altında güç kullanabilir. Ama hiçbir zaman bu yetki bir sivil şahsa verilmemiştir. ‘İkisi birbirine paraleldir, yeni bir şey yapılmıyor’ tarzındaki savunma geçersizdir.
Bir kamu görevlisiyle sivil şahsın durumu ayrıdır. Bütün devlet tanımlarına göre meşru güç kullanma tekeli sadece devlettedir. Devlet dışı, kamu görevlisi olmayan şahıslara, ‘Kendi takdirinize göre terör eylemi tanımı yapıp şiddet kullanabilirsiniz’ denemez.
Kaldı ki bir başka nokta var; bu örtülü dahi olmayan kesin af kanunu niteliğindedir. Bizim anayasamıza göre bir af kanunu TBMM üye tamsayısının üçte iki çoğunluğuyla çıkarılabilir. 15-16 Temmuz’la mı sınırlı, sonrasına da şamil mi, o da ayrı bir tartışma konusu.
VEKİLİN BİLE SINIRI VAR
Bu düzenleme milletvekili dokunulmazlığıyla kıyaslanamaz. Ama seçilmiş milletvekillerine dahi verilmeyen bir hak veriliyor. Milletvekili dokunulmazlığı hemen hemen bütün Batı demokrasilerinde mevcut ama sınırları olan bir bağışıklıktır. Her şeyden önce ağır cezayı gerektiren suçüstü hallerinde yoktur. Bu halde kaldırılmasına dahi gerek yoktur, doğrudan doğruya kovuşturma (dava) yapılabilir.
Yani aslında temsil dönemiyle sınırlı geçici bir korumadır. Görev süresi bittiğinde yargılanabilir. Sadece kürsü masuniyeti (dokunulmazlığı) mutlaktır. O da düşünce ve ifadeleriyle işlenen suçlar bakımından. Ama bir eylemi kapsamaz. Bir darp olayını, öldürmeyi kapsamaz.”