Güncelleme Tarihi:
Feyzi Halıcı derseniz Konya durur, Mevlana derseniz Feyzi Halıcı durur. 40 yıl önce Mevlana Festivali'ni başlatan O'dur, Mesnevi'yi tercüme eden de. Gül festivalini, aşıklar bayramını, cirit oyunlarını, yemek festivallerini, güvercin yarışmalarını başlatan yine bu Feyzi Halıcı'dır. O bir kimyagerdir, o bir parlamenterdir. ‘‘Günaydınım, Nar Çiceğim, Sevgilim’’ şarkısının sözleri onundur. Futbolcudur, tenisçidir, ping pong ustasıdır. Ankara Fasılbar'daki, İstanbul Pera Palas'taki ‘‘Gönül Sohbetleri’’nin mimarı da yine odur. 54 yılda 120 kitap yazan, 44 yıl önce yayınlamaya başladığı sanat dergisi ‘‘Çağrı’’yı ayakta tutan yine odur.
O Feyzi Halıcı ki, Konya'nın tarih tüten coğrafyasında Mevlana aşkıyla Aşık Mehmet Ağa yolundan halk kültürü ve edebiyatı çizgisinde yürüdü, yürüyor ve yürüyecek de. Bugün 77 yaşını kutlayan Feyzi Halıcı adlı sevgi ve hoşgörü fedaisiyle Konya'da buluştuk, konuştuk, meşk ettik. Ve Mevlana'nın sözünü dinleyip, onu fethetmeye değil, keşfetmeye çalıştık.
Hayatın yüzde 80'i seks Mevlana niye söz etmesin
Mesnevi çağını aşıp sonsuzluğu müjdelerken cinsel yaşamı da unutmamış galiba.
- Elbette sapına kadar seks var, niye olmasın Yener'ciğim? Bir insanın hayatının yüzde sekseni, affedersin çiftleşmek, Mevlana bundan niye bahsetmesin yahu? İbrahim Hakkı Hazretleri'nde de var. Bir gence çiftleşmenin tarifini anlatamazsın, helvadan daha tatlı bir şey dersen anlar. Mevlana hayatında iki hanım almıştır. Hanım meclislerinde konuşmalar yapar, onların sema meclislerine iştirak ederdi. Mevlana gönül insanıdır, kadın erkek ayırımı yapmaz. Onun Tavus-u Çengi hikayesini anlatayım sana: Çengi o zamanın fena adla anılan hanımların başı olan bir hanımefendi. Mevlana bir gün medreseye giderken Şekerci Han'ın önünde toplanan geyşa hanımları ona gül atarlar. Mevlana onlara şöyle bakarak ‘‘Hanımlar siz ne mübarek hanımlarsınız. Bu şehrin azgın erkeklerinin iffetli hanımlara tecavüzlerine sizler mani oluyorsunuz’’ der. Geyşalarının başı olan Tavus-u Çengi de ‘‘Ya molla hünkár, bir kahvemi içmez misiniz’’ deyip evine buyur eder. Mevlana girerer kadının odasına, ikindi namazını da orada kılar. Kadına çeşitli nasihatlarda bulunduktan sonra evden çıkarken sarığından bir parça koparıp ‘‘İnşallah senin için hayırlı olur’’ der. Dışarı çıktığında kapıya toplanan esnaf ‘‘Ya Mevlana, sen nasıl kalırsın orada?’’ diye şikayetçi olur. Bunun üzerine Mevlana ‘‘Siz olduğunuz gibi görünmesini biliyor musunuz, o göründüğü gibi oluyor’’ diye çıkışır onlara. Mesnevi'yi gönülden okuyup anlayacaksın. Bugün semazen diye ortaya çıkanların çoğu, değil Mesnevi'yi, Mevlana kelimesini bile yazamaz. Tatil köylerinde, otel barlarında sema gösterisi yapılmaz. Bu yüzden eskiden aylar öncesinden dolan Şeb-i Arus'un izleyicisi kalmadı.
Ney ve tenise tutkunum
Çoğu bilmez Feyzi Çelebi'nin usta bir nefes olduğunu.
- Çocukluğumda iki şeye meraklıydım. Bir ney, biri tenis. Orduevinde tenis oynayanları görünce hep imrenirdim. Sonradan iyi bir tenisçi oldum, hálá da oynarım. Ney tutkumun ilk adımı ise Niyazi Sayın'dan 500 liraya aldığım Şah Ney'le attım. O tarihte dayım bana ‘‘Evlat, ODTÜ kurulacak, 500 liraya 3 bin metrekare arsa vereyim sana’’ demişti. Ben o parayı arsa yerine neye verdim. Kendi kendime nota öğrendikten sonra Halil Dikmen'den dersler aldım, meşk ettim. Nevzat Atlığ'ın üniversite korosunda çalıştım. Ney gönül nefesiyle çalınır. Bir delikten dört ses çıkar. Neyin sesi odanın içinde değil, elli metre öteden duyulacak, uzun solukla çalınacak.
5 yaşından beri Mevleviyim
Feyzi Halıcı'ya sorarsanız kim olduğunu, Çelebi bir cevap alırsınız.
- Ben Hazreti Pir'in karıncasıyım. Beş yaşından beri Mevlana'ya hizmet eden, onun yolunda emek sarfeden bir fakirim. Bende Hazreti Mevlana'nın himmeti olduğuna inanıyorum, çünkü onun yaşadığı Celal Sokak'ta doğurmuş annem beni. Tasavvuf, İslamiyeti mümkün olduğu kadar daha geniş sınırlarla ifade eder ve yaşatır. Mevlana Mesnevi'yi Kuran-ı Kerim'in özünün özü olarak sunar ve ekler: ‘‘Bizim Mesnevimiz vahdet dükkanıdır, onda vahitten, Allah'tan başka ne görürsen puttur.’’ İslamiyetin esesı hoşgörüdür,, Allaha iman ve inanç yolunda her insanın bu gerçeğe ulaşmasını, kötü ve zararlı adetlerden kurtulmasını diler. Bunun içindir ki ‘‘Yüz kere tövbeni bozsan yine gel’’ demiştir. İnsana ölünceye kadar tövbe ve rahmet kapıları kapanmamıştır. Son anda her insan hak yolunu bulabilir. İman insanın kurtuluşudur. Bir numaralı hoşgörü sahibi Cenabı Allah'tır. Günahla sevap arasında soğan zarı kadar bir mesafe vardır. O zarda gezinebilmek hüner meselesidir. İşte buna cesaret eden insan Mevlana'dır. O çok geniş düşüncelidir, insanı serbest bırakır. Dindar geçinip de Mevlana'nın huzurunda ona kıçını çevirip bir saat duranları biliyorum. Neden bir Fatiha bile okumazsın ey Müslüman? Mevlana'yı alaylılar iyi bilir, mektepliler pek bilmez, anlayamaz.
Boktan bir politikacıydım
Feyzi Halıcı, 1968'de Adalet Partisi'nin Konya Senatörü olarak parlamentoya girdiğinde amansız rakibi Bülent Ecevit'ti. Kaderin cilvesine bakın ki oğlu Konya Milletvekili Emrehan Halıcı, bugün DSP'nin Grup Başkan vekili.
- Babam rahmetli siyasete girmemi hiç istemedi. Hiçbir partiye rey atmazdı, anamı sandıklara ben götürürdüm. 1968'de Adalet Partisi'nden Konya senatörü seçildim. Süre bitince kaçacaktım ama, 1977 Ekimine kadar uzatılar. Siyasetteyken bir tek kitabım çıkmadı, şiire zaman ayıramadım. Ben siyasete uyum sağlayamadım, boktan bir politikacıydım. Saf ve temiz adam olduğum için beni siyasette ciddiye de almadılar. Ben sanatçı bir adamım, yalan mayamda yok. Bugüne kadar kimseye maddi ve manevi borçlu da olmadım. Aç kaldım, yine de bir kuruş para istemedim. Türkiye'de siyaset, doğruya en yakın yalan söyleme ve arkadaşının cesetine basarak yükselebilme sanatıdır. Oğlum Emrehan'a siyasete girmeden önce bunları çok söyledim, nasihat ettim. O benden akıllı, benden iyi politikacı. Doğruluktan, dürüstlükten ayrılmadan gözü pek çalışıyor. Oğlum Emrehan cerbezeli, benim gibi yumuşak başlı değil. Son seçimlerde DSP'ye oy verdim, ama şu anda hiçbir partiyi tutmuyorum.
Kenan Evren ve Erbakan Mevlana'ya hiç gelmedi
Kenan Evren'i Konya'da 2. Ordu Kurmay Başkanlığı'nda da, Cumhurbaşkanlığında da Mevlana'yı ziyaret ettiğini görmedim. Rahmetli Genelkurmay Başkanı Cemal Tural bir Mevlana aşığı idi.
Necmettin Erbakan'ın Mevlana türbesini ziyaret ettiğini hiç hatırlamıyorum. Kendisiyle hiç münasebetim olmadığı gibi mülahazat hanemde de Erbakan yazmıyor.
Neyzen Tevfik çok tuhaf adamdı. Evdeki toplantıda meşk ederken kedisine rakı içirirdi.
İstanbul'da kimya fakültesinde okurken arkadaşlarla Kristal ve Novodni gazinolarına giderdik. Safiye Ayla, Müzeyyen Senar ve Hamiyet Yüceses'in hayranıydım, bir de İzmirli Melahat'in. Melahat her şarkısında yüz gram yağı erirdi, o kadar hissederdi.
Çocukluğumdan beri futbol hastasıydım, santrfor oynardım. Üniversitedeyken beni İstanbulspor istedi ama, babamın korkusundan gidemedim.