Güncelleme Tarihi:
Kentin önde gelen el sanatlarından süpürgecilik, teknolojik gelişmeyle geriledi ve eskiden 300 olan süpürge imalatçılarının sayısı 15'e düştü.
Babadan oğula aktarılan ve yıllardır Edirne'nin en önemli el sanatlarından biri sayılan süpürgecilik, zahmetli bir zanaat olarak da biliniyor. Mart, nisan ayında ekilen süpürge otu, ağustos ayında biçiliyor. Otların sarılması, kesilmesi gibi aşamaların ardından süpürge oluşuyor. Bir usta bir günde 20-30 süpürge üretebiliyor.
Mesleklerini yaşatmak için yetiştirecek çırak ve kalfa bulamayan süpürge ustaları geleneksel el sanatını yaşatmaya çalışırken, eskiden çeyiz sandığının baş köşesinde bulunan, güzelliğin ve temizliğin sembolü olarak bilinen aynalı süpürgenin varlığı, buzdolabı süsü halinde minyatürleştirilerek yaşatılmaya çalışılıyor.
AYNALI SÜPÜRGENİN HİKAYELERİ
Edirne'de aynalı süpürgeyle ilgili anlatılan birçok rivayet var. Bunlardan biri şöyle:
“Güzel bir gelin, bir de kayınvalidesi varmış. Gelin çok süslüymüş, günde defalarca aynaya bakarmış. Bu nedenle pek iş yapamazmış. Bu konuya çözüm bulmak gerektiğini düşünen kayınvalide, süpürgeye ayna takarak gelinin eline vermiş. (Gelin! Gelin! Al sana aynalı süpürge, hem aynaya bak, hem de işine bak) demiş.”
Aynalı süpürgenin, evlenme çağındaki genç kızların evlerinin önünü süpürürken sokaktan geçen delikanlıları aynadan izlemeleri için kullandığı da söyleniyor.
Bir diğer rivayete göre, eskiden aynalı süpürgenin başında “kabara” adı verilen iri başlı bir çivi bulunurdu. Bu, genç kız için bir temizlik, saflık simgesiydi. Aynalı süpürge, evin dış kapısına asılmışsa 'evimizde evlilik çağında kızımız var' anlamı taşırdı. Gelin kızın çeyiz sandığına, evine düşkün, eli iş tutan, becerikli ve temiz bir kız olduğunu anlatmak için aynalı süpürge konulurdu.
Ev işini yapmaya üşenen gelin, kayınvalidesinin geldiğini süpürgenin kendisine doğru olan tarafındaki aynadan görür ve kendisine çeki düzen verirmiş. Kayınvalidesiyle küsen, sözünden incinen gelinler ise “Dön de kendine bak” demek için süpürgenin aynasını abartılı hareketlerle kayınvalidesine doğru tutarak bu hislerini anlatırmış.
KADIN GİRİŞİMCİLERİN MÜCADELESİ
Bayramoğlu, Edirne kültürünün tanıtılması bakımından derneğin önemli bir işlevi yerine getirdiğini belirterek, geçen mayıs ayında “30 Gün 3 Ülke” adlı proje gerçekleştirdiklerini bildirdi.
Onar gün süreyle Yunanistan, Bulgaristan ve Edirne'de etkinlikler düzenleyip kaybolmaya yüz tutan el sanatlarını yurt dışında da tanıttıklarına işaret eden Bayramoğlu, TRT'nin Arapça yayın yapan kanalında bir programda da tanıtım faaliyetinde bulunduklarını söyledi.
El sanatlarından yemeklerine, halk oyunlarından türkülerine kadar her yönüyle Edirne'yi tanıtmak için seferber olduklarını ifade eden Bayramoğlu, şöyle konuştu:
“Edirne'yi Tanıtma ve Turizm Derneği üyesi 3 girişimci olarak Edirne'de ahşap bir binayı kiralayıp atölyeye dönüştürerek geleneksel el sanatı ürünlerimizi üretiyoruz. Şimdi Kütahya'daki fuara katıldık. Standımızda Edirne'nin mis sabunları var. Meyve görünümlü sabunlar, kentimizin en önemli geleneksel sanatları arasında yer alıyor. Bunlar Osmanlı döneminde saraylarda sultanların odalarına güzel koku vermesi için kullanılırmış. Edirne'nin bez bebeklerini teşhir ediyoruz. Aynalı süpürgelerimizin buzdolabı süsü şeklinde hediyelik eşya olarak yapılanları standımızda var. Eskiden genç kızların çeyiz sandıkları, aynalı süpürgesiz olmazmış. Bu süpürgelerin normal ve çeşitli boyutlarda olanlarını Edirne'deki çarşılarda bulmak mümkün.”
Bayramoğlu, “Edirne işi” anlamına gelen ve sandık, dolap, çerçeve gibi ahşap malzemeler üzerine boyayla işlenerek yapılan Edirnekari örneklerine de yer verdikleri standın, fuar süresince açık kalacağını sözlerine ekledi.