Merve, peçe de takmak isterse!

Güncelleme Tarihi:

Merve, peçe de takmak isterse
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 09, 1999 00:00

Haberin Devamı

1980'lerde, ANAP Zonguldak milletvekili Engin Cansızoğlu'nun kravatını beline takarak başlattığı kılık-kıyafet isyanını kolaylıkla aşan TBMM, bugün FP milletvekili Merve Kavakçı'nın türban sorunuyla karşı karşıya. Çorap giymeyen kadın kameramanı Meclisten dışarı attıranlar, bugün ‘türbanlı yemin’i savunuyor. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Anayasa Bilim Dalından Prof.Yavuz Sabuncu, Kavakçı'nın çıkışını ve türban olayını Anayasa ve hukuk açısından değerlendirdi.

Kavakçı'nın türban ısrarı, hukuk açısından haklı bir nedene dayanıyor mu? İçtüzükteki boşluktan yararlanma çabası mı? Yoksa bir zorlama mı?

- İçtüzükte kıyafetler hakında sınırlı hüküm var. Tabii hukuk yalnız içtüzükte yazılı olanlardan ibaret değil. Bir de uygulama, teamül var. Hem içtüzüğü de fazla büyütmemek lazım. Nihayetinde bir Meclis kararıdır, yeni bir kararla, uygulamayla değiştirilebilir.

Yıllardır yeni içtüzük yapamamış Meclis bu maddeyi nasıl değiştirecek?

- Merve Kavakçı, yemin edip başörtüsüyle girmeye devam etseydi, bu içtüzüğe aykırılık oluşturmazdı. Sadece teamül değişmiş olurdu. Tersi yönde, içtüzüğe başı bağlı kadınların girmesini yasaklayıcı hüküm konulabilmesini ise hiç beklemiyorum. Çünkü Kavakçı'yı protesto edenlerin sayısı sadece 136'ydı...

Kavakçı'nın türbanla girmesi sadece mevcut teamüllere aykırı yani...

- Evet ama hukuk, -geniş anlamda- yazılı kuralların dışında bir de teamüllerden oluşuyor.

MOŞE DAYAN ŞORTLA GELİYOR

Meclis içtüzüğünün 56. maddesinde erkeklerin ceket ve kravat giymesi hükmü var. Kadınların da tayyör giymesi isteniyor. Yeterince açık değil.

- Tabii içtüzükte sınırlı hüküm var. Herşey de yazılamaz. Erkek kıyafetiyle de ilgili bir sürü sorun çıkarılabilir. Bunlar başka ülkelerde pek yaşanmayan tartışmalar. Oralarda bir milletvekilinin farklı kıyafetlerle gelmeleri, görülmemiş bir olay da değil. Alman yeşilleri parlamentoya çiçek saksıları, bulucinleriyle geldiler. Kimse birşey demedi.

Alman parlamentosunun içtüzüğünde böyle düzenlemeler var mıdır acaba?

- Akıllarına gelmemiştir herhalde. Birileri olmadık kıyafetlerle gelmeye kalkarsa olabilir. Ancak blucin olmadık kıyafetler kategorisine girmiyor herhalde. Mesela İsrail'de, Moşe Dayan, Bakanlar Kurulu toplantısına şort ve kısa kollu gömlekle katılıyor, kimse itiraz etmiyordu.

Sorun kıyafet değil de o kıyafetle anlatılmak istenen şey galiba.

- Zaten tartışma, bunun devlet kurumlarıyla ilgili örnek oluşturacağı noktasından çıkıyor. O da yanlış bir düşünce değil. Yalnız TBMM, bir devlet dairesi değil, milletvekilleri de kamu personeli değil. 1982'de yayınlanmış kıyafet kararnamesinin onları bağlaması sözkonusu olamaz.

Refah Partisi, hukuki sorun çıkmaması için geçen seçimlerde türbanlı aday göstermemişti. Şimdi FP, neden bu yola başvurdu sizce?

- Muhtemelen büyük bir meclis grubuyla geleceklerini ve DYP'nin de desteğiyle türban yasağını delebileceklerini umuyorlardı.

Seçimlerden bekledikleri gibi büyük grupla çıkamamalarına rağmen Merve Kavakçı'yı türbanla Meclise sokmakta ısrar ediyorlar ama...

- FP açısından stratejik bir davranış bu. Hem MHP ve ANAP'ı, hem de DSP'yi tavır almaya zorluyor. RP kapatıldı, sürekli üzerlerine gidildi ve FP, uyum sağlama adına sünepe, ürkek bir tavır izledi seçimlerde. Ancak bu da ona birşey sağlamadı. Duvara dayanmış hisseden FP, kendini bir gösteri yapmak zorunda görüyor.

YA ILICAK BAŞÖRTÜSÜ TAKARSA!

Peki, FP'nin bu stratejisinin amacına ulaştığı söylenebilir mi?

- Bence amaç hasıl oldu. FP'nin bu çatışmayı uzun süre devam ettireceğini sanmıyorum. ‘Laik düzenin tahammül edemediği kahraman kadın’ imajına bürünen Merve Kavakçı, istifa edebilir. Tahminim bu yönde.

DGM de Kavakçı ve FP hakkında inceleme başlattı...

- DGM savcısının ilgilenmesini, başsavcının demeç vermesini anlamakta zorlanıyorum. Çünkü bu bir ceza konusu değil. Sadece içtüzük hükümlerine uymamak ile ilgili bir mesele olabilir.

İnceleme, ‘laikliğe karşı isyan’ yaklaşımından kaynaklanıyor sanırım.

- Laikliğe karşı çıkmanın siyasi partiler kanunundaki müeyyideleri başka, şahsi davranışların müeyyidesi başka. Türban meselesinden radikal bir sonuç çıkarmanın rejim bakımından olumlu sonuçlar yaratacağına inanmıyorum. Siyasi çözüm isteyen konuların hukuki araçlarla çözülmesi her zaman mümkün değil. Başka örnekler akla gelebilir. Mesela Nazlı Ilıcak yemin etti ama sonradan başörtüsü takabilir. Ne olacak?

Ya da Merve Kavakçı'nın dini inancı, peçe takmayı da gerektirebilir.

- Bu örnekler abese doğru götürülebilir. O zaman o maddede ceketin de tarifinin yapılması lazım...

İNGİLTERE ÖRNEĞİ

Prof.Bülent Berkarda, ‘Anayasa’nın 24. maddesinde (kamu kuruluşlarında dini esaslara dayalı düzenlemeler yapılamayacağı hükmü olduğunu hatırlatarak, başörtüsünün anayasaya aykırı olduğunu savunuyor.

- Elbette böyle birşey yapılamaz ama 24. maddede böyle bir hüküm yok. İyi de devlet dairelerinde mescit nasıl oluyor? Ona cevap vermek lazım.

O zaman laikliğin sınırlarını yeniden tartışmak gerekir sanırım.

- Türkiye Cumhuriyeti, laikliği bundan 30 sene önceki gibi mi tanımlıyor? O zaman da gelinen noktada bir dilim daha ileri gitmek isteyen insanlar da elbetteki çıkacaktır. 1960 darbesinden sonra imamlar ilk defa devlet memuru olmuşlardı, şimdi 100 bin imam devlet memuru. Bunları düşünmek lazım.

Türbanı sizce insan hakları problemi olarak görmemek gerekiyor...

- Hayır bu biçimde ele almak gerektiğine katılmıyorum. Eğer o yemini o şekilde etmezseniz milletvekilliğine başlayamazsınız. İngiltere'de Kuzey İrlanda'dan seçilen Katolikler, kraliçenin adı geçtiği için yemine katılmıyorlar, milletvekilliklerini üstlenmiyorlar.

Merve Kavakçı, inanç özgürlüğünün zedelendiği gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurabilir mi?

- Kimse milletvekili olmak zorunda değil ki. İnanç özgürlüğü sınırlanmıyor, TBMM üyesi olduğu için birtakım kurallara uyması isteniyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine giderek, inanç özgürlüğüyle bağlantı kurabileceğini, siyasal haklarla ilgili bir sonuç alabileceğini sanmıyorum.

FP Genel Başkanı Recai Kutan, Kavakçı'yı savunurken, şapka kanunundaki şapka giyme zorunluluğunu örnek veriyor. Sizce bu haklı bir örnek mi?

- Bu tür olaylar çıkınca bunlar gündeme geliyor. Üniversitelere öğrencilerin başörtülü alınıp alınmaması tartışması sırasında bazı rektörler, sakallı, blucinlileri almayız demişlerdi. Demek istediğim, hukuka saygının sağlanması açısından, işlemeyen bazı hükümlerin kaldırılmasında fayda var.

75 yıllık Cumhuriyet, bu sorunları nasıl aşacak?

- Türkiye'nin bu tür olaylardan kurtulması mümkün değil, bu hep olacak. Yalnız başörtüsü ve meclisle ilgili olarak söylemiyorum. 1991 açılışında HEP'li milletvekillerinin olayı oldu, 1999'da da Merve Kavakçı'nın türbanı. Gelecek yeminde belki başka bir olay olacak. Yani, Türkiye eskisi gibi bir ülke değil, eskiden İki parti çıkıyor; biri iktidar, biri muhalefet oluyor, işler öyle gidiyordu, şimdi öyle olması mümkün değil.

Bugünkü Türkiye'yi nasıl tanımlıyorsunuz?

- Türkiye, sağına soluna, eline koluna pek hakim olamayan, biraz iri yapılı çocuklara benziyor. Kendi iç yapısı da öyle. 10.Yıl marşının fevkalade yaygın biçimde söylenmesine rağmen seçim sonuçları öyle çıkmadı. 10.Yıl güzel bir marş, ama 75.yılda her rejim 10.yıldakinden farklı olur. Türk toplumunun da farklılaştığı, çeşitlendiği açıkça görülüyor.

NEREDE O ESKİ TAYYÖRLER?

TBMM İÇTÜZÜĞÜ MADDE 56- Başkanlık kürsüsünde Başkan, beyaz kelebek kravat ve siyah yelek üstüne siyah fırak giyer. Görevli Katip üyeler de koyu renk elbise giyerler. Genel Kurul salonunda yer alan milletvekilleri bakanlar, TBMM Teşkilatı memurları ve diğer kamu personeli ceket giymek ve kravat takmak zorundadırlar. Bayanlar tayyör giyerler. Görevlilerin kıyafeti Başkanlık Divanınca tespit edilir.

ŞAPKA TAKMAK ZORUNLU

ŞAPKA KANUNU (28 Kasım 1925) MADDE 1- TBMM üyeleri, İl Genel Meclisi ve yerel yönetim ve özel idareler ile tüm kurumlara bağlı memur ve hizmetliler şapka giymek zorundadırlar. Türkiye halkının da genel serpuşu şapka olup, buna aykırı bir alışkanlığın devamını hükümet yasaklar.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!