Merkez sağ nedir, ne değildir

Güncelleme Tarihi:

Merkez sağ nedir, ne değildir
Oluşturulma Tarihi: Ocak 09, 2000 00:00

Özdemir İNCE
Haberin Devamı

Türkiye'yi yirminci yüzyılın son yarısında çoğu zaman Merkez Sağ'ın partileri yönetti: Demokrat Parti, Adalet partisi, Anavatan Partisi, Doğruyol Partisi.

Merkez, genellikle, oy veren halkın çoğunluğunu, bu kitle'nin ortak paydasını temsil etmiştir. Kitle'nin siyasal eğilimlerini merkez'in temsil ettiği düşünülmüştür.

Merkez partileri batıda status quo'nun temsilcileridir. Bir başka deyişle Anayasa partileridir.

*

Merkez partileri mevcut durumu savunurlar, her türlü değişime karşıdırlar. On dokuzuncu yüzyılın zihniyetiyle örtüşen bu anlayış yirminci yüzyılda şu ya da bu oranda değişse de bu eksenden çok sapmamıştır. Yani vahşi kapitalizmin temsilcisi olan özelliklerini sürdürmüşlerdir.

Bu nedenden olacak, Türkiye'yi kalkındırmayı amaçlamış olan Türkiye merkez ve merkez sağ partileri insan hayatının toplumsal olan yanlarıyla pek ilgilenmemişler, toplumsal kaygıları zenginleşmenin karşısına çıkan engeller olarak görmüşlerdir. Devleti ve kurulu düzeni korumak ve sürdürmek için anti-demokratik yollara baş vurmuşlar; liberal anlayışa uygun olarak bireyi ve onun özgürlüklerini öne çıkarmamışlardır.

Zamanla biraz yumuşamalarına, biraz daha liberalleşmelerine karşın evrensel merkez sağın özelliklerinden uzak durmuşlardır.

*

Hükümeti oluşturan partilerden birinin, özellikleri itibariyle Türk tipi bir merkez sağ partisi olan ANAP'ın lideri Mesut Yılmaz, aralık ayının ortalarında şaşırtıcı bir çıkış yaptı. Devlet anlayışından irticanın tanımlanmasına, idari ve adli sistemin yenilenmesinden eğitim sisteminin gözden geçirilmesine kadar status quo'yu silkeleyen şeyler söyledi. Daha sonra ‘‘Yanlış anlaşıldım. AB'nin yolu Diyarbakır'dan geçer sözüyle kastettiğim Güneydoğu sorunudur. Bunu yıllardır söylüyorum,’’ dediyse de, gerçekte, siyasal yürüyüşünde ayak değiştirmek niyetinde olduğunu ‘‘çıtlattı’’.

*

Avrupa Birliği'ne üye adaylığının Helsinki'de kabul edilmesi Türkiye'nin siyasal, ekonomik ve toplumsal taşlarını yerinden oynattı. İlk örneğini Mesut Yılmaz'ın ağzından işittiğimiz bu değişim rüzgarı siyasal partilerimizin konumlarının Avrupa birliği normlarına göre yeniden tanımlanmasını zorunlu kılıyor.

Mesut Yılmaz, bu çıkışıyla, merkez sağa yeni bir program önermekte ve öteki partileri de kendilerini yeniden tanımlamaya zorlamaktadır.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!