Güncelleme Tarihi:
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ile birlikte, partisinin mitingine katılmak üzere Bursa’ya geldi. Akşener ve Yavaş, Kent Meydanı’ndaki miting öncesi, Ankara’da öldürülen eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in ailesini ziyaret etti. Akşener ve Yavaş'a, Yavaş'ın eşi Nursen Yavaş, İYİ Parti Bursa İl Başkanı Mehmet Hasanoğlu, İYİ Parti Grup Başkanı İsmail Tatlıoğlu ve İYİ Parti Bursa milletvekili adayları eşlik etti.
‘GABAR’DA BİZE MEZAR KAZDIRAN ERDOĞAN, SİNAN ATEŞ’İN KATİLLERİNİ BULAMIYOR’
Ziyaretin ardından Akşener, Kent Meydanı’nda düzenlenen mitingde vatandaşlara hitap etti. Konuşmasına, Sinan Ateş cinayeti üzerinden hükümeti eleştirerek başlayan Akşener, “Bursa bir değerini kaybetti. Gencecik bir akademisyen, Ankara'nın göbeğinde katledildi. Azmettiriciler belli, katiller belli ama uçan kuşu bilen, bilumum teröristlerin ayak numaralarına kadar bilen, Gabar'da bize mezar kazdıran Sayın Erdoğan, nasıl oluyor da Sinan Ateş'in katillerini, azmettiricilerini bulamıyorsun. İşte bunun adı, artık iktidardan gidiyor olmaktır. Sözünün geçmediği bir cumhurbaşkanı, topal ördek olmuş bir cumhurbaşkanı demektir. Öyle olduğu için bu kadar kabalar, bu kadar hakaret ederek yol yürüyorlar. Ama 14 Mayıs akşamı Allah şahittir, helal oylarınızla bu seçimi kazanacağız. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu 13’üncü cumhurbaşkanı olacak. Recep Bey ve arkadaşlarını emekli edeceğiz. Sayın Kılıçdaroğlu'nu da makamına alkışlarla oturtacağız. Partimizi birinci parti çıkaracaksınız ve ben de sizin helal oylarınızla başbakan olacağım. Buradan söz veriyorum, Sinan Ateş'in katilleri, azmettiricileri elbette hesap verecekler. Ben o hesabı sormazsam namerdim, şerefsizim. Bugün evlerine gittik. Sinan'ın arkadaşlarından, bazı arkadaşlarımızla görüştük. Bana dedikleri şu; milletvekili görünüşlü bir muhterem diyormuş ki, bunlara, onun arkadaşlarına, bu işin peşine düşenlere diyormuş ki, ’14 Mayıs akşamının ertesi günü 15 Mayıs sabahı artık Bulgaristan'a kaçarsınız.’ Dervişin fikri neyse zikri de odur. Sen Bulgaristan'a kaçmayı mı düşünüyorsun muhterem? Görürsün, kaçamayacaksın” dedi.
‘TÜRKİYE SANKİ SAVAŞA GİDİYOR’
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştiren Akşener, “Türkiye mübareklerin elinde sanki savaşa gidiyor. Yahu seçime gidiyoruz seçime. Bu arkadaşlara göre biz işgalciyiz. Ne zaman milli iradenin gücü bu ülkede işgalci oldu. Ne zaman işgalci oldu? Bu nasıl bir psikolojidir? Şimdi hepsi kafayı sıyırdı, hepsi kafayı yedi. Sayın Erdoğan bizi, Sayın Kılıçdaroğlu ile beni Gabar'a gömmek için mezar kazarken petrol bulmuş. Ya hayırlı bir işe sebep olmuşuz, vesile olmuşuz. Gabar'da mezar kazdılar, petrol çıkmış. Yakın zamanda Gabar'da petrol bulundu, ya Cudi'de. Çünkü Cudi ve Gabar'a gömeceklerdi bizi. Gömecekti muhterem. Şimdi herhalde Cudi'de de başlayacak kazmaya. İnşallah orada da bir doğal gaz, petrol, neyse bir şey bulur, bir mezar kazımı esnasında Türkiye kazanır. Böyle cumhurbaşkanı olamaz. Cumhurbaşkanı, bu ülkede yaşayan her bir vatandaşının namusunun, şerefinin, güvenliğinin, malının, mülkünün emniyetinden sorumludur. Kadına sürtük diyemez, çürük diyemez, düşük diyemez, gençlere süfli diyemez, doktorlara defolun gidin diyemez. Çiftçiye hain diyemez. Domates yetiştiricisine terörist diyemez. Muhalefete oy verecek bu asil milletin mensuplarına işgalci diyemez, darbeci diyemez. Yahu arkadaş kafayı mı yedin sen? Bizim belimizde silah mı var darbe yapacağız. Bu asil millet, senin beceriksizliğin yüzünden 15 Temmuz'da ortaya çıkan o darbe kalkışmasının karşılığı olarak, bu devleti köprüden ve sokaktan toplayıp getirdi. Şehit olma uğruna, şehit verme uğruna, gazi olma uğruna bedelini ödedi. Daha ne yapsın bu millet? Bir de onlara sen darbeci mi diyorsun? Senin canını onlar kurtardı. Bu millet kurtardı. Milli irade, hepimiz için bütün siyasetçiler için baş tacıdır, baş tacı olmak zorundadır” diye konuştu.
‘APO'NUN KARDEŞİYLE AKRABA MI OLDUNUZ'
Akşener, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Van'da, Diyarbakır'da ben faili meçhulcüyüm. Bursa'da, Ankara'da, Kocaeli'de, doğduğum şehirde de PKK'lıyım. Ya muhteremler kafayı mı yediniz, karar verin. İkisi birbirine o kadar zıt ki. PKK'lıysam, PKK'yla mücadele etmişlere yapılan bir iftiradır faili meçhulcülük. Bizatihi onların, o mahkemelerin savcısıydın sen Sayın Erdoğan. Ve böyle bir durumda ben PKK'yla mücadele etmişlerden birisiyim. Ama aynı zamanda da PKK'lı diyorsunuz. Şimdi soru şu. Siz iktidarı kaybetmişsiniz. Ben İçişleri Bakanlığı görevim nedeniyle ve Türkiye'nin sınır ötesi en uzun, en derin harekatının altında imzası bulunan tek İçişleri Bakanı olduğum için, bu ülkenin şerefli polisleri tarafından korunuyorum. Ben istemiyorum. O kanun veriyor. Ben PKK'lıysam tutuklayın, tutuklayın. Derhal tutuklayın. O şerefli Türk polislerini niye beni korumaları için, bir PKK'lıyı korumaları için tahsis ediyorsunuz? Yeryüzünde böyle bir manyaklık olabilir mi? Böyle bir ruh hastalığı olabilir mi? Yani PKK'lı serbest geziyor, şerefli Türk polisleri koruyor. Ve bu arkadaşlar diyor ki bu PKK'lı. Benim sağ elimde Gaffar Okkan’ın katilleri yok. Sayın Recep Bey, senin sağ elinde Hizbullah var, katiller var, Gaffar Okkan'ın katilleri var. Sol elinde PKK var. Sen Abdullah Öcalan'a diyorsun ki, ‘Bizim Mehmet’ diyorsun. Diyorsun ki, ‘Apo’ya, ailesi gitti, gitti, gönderdik.’ Bir de gülüyorsun. ‘Bizim Mehmet gitti’ diyorsun. Ulan Mehmet kim? Apo'nun kardeşi, akraba mı oldunuz? Bilmediğimiz bir dönemde akraba mı oldunuz siz? Bebek katilinin kardeşine, ‘Bizim Mehmet’ diyen bir cumhurbaşkanı var. İşte bütün bunlar niçin yapılıyor biliyor musunuz? Çünkü Tarzan zorda. 14 Mayıs akşamı, 15 Mayıs sabahı emekliye sevk ediliyor. Attaya gidiyor.”
‘ADALET ANLAYIŞI, HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ DEĞİL, ÜSTÜNLERİN HUKUKU HALİNE GELDİ’
Akşener’den önce miting alanındakilere seslenen Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş da sözlerine Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in ailesine başsağlığı dileyerek başladı. Yavaş, “Umuyorum ki başta cumhurbaşkanı adayımız Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere, İYİ Parti Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener olmak üzere, diğer dört genel başkanın birlikte, hepsinin verdiği söz şudur. İlk yapılacak işlerden birisi bu cinayetin faillerinin tamamının yakalanıp cezalarını çekmeleridir. Bu kadar güçlü bir iktidar, bir tweet atanı dünyanın öbür tarafında yakalayıp getiriyor. Ancak maalesef Ankara'nın göbeğinde, bir cuma namazı çıkışı işlenen bu cinayetin faillerini yakalayamadı, cinayeti aydınlatamadı. Adalet anlayışı maalesef ülkemizde bu hale geldi. Adalet anlayışımız maalesef hukukun üstünlüğü değil, üstünlerin hukuku haline geldi” dedi.
‘ANKETLER YÜKSELDİKÇE, SESLERİ DE YÜKSELMEYE BAŞLADI’
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik’in 14 Mayıs seçimleri ile ilgili açıklamalarını eleştiren Mansur Yavaş, şöyle konuştu:
“Gelirken okudum, seçime gidiyoruz, diyorlar ki; ‘Kılıçdaroğlu’nu birileri aday etti’. Benim bildiğim Sayın Cumhurbaşkanı en az yüz defa Kılıçdaroğlu'na, ‘Çık karşıma’ dedi. Çıktı, onu aday yapan sizsiniz. Şimdi ne oldu? Ve anketler yükseldikçe bu sefer sesler de yükselmeye başlıyor. Bir sürü iftira, en son bir tane bakan, seçimin güvenliğinden, asayişinden sorumlu olmasına rağmen, kendisi de aday olmasına rağmen şu açıklamayı yaptı; ’14 Mayıs'ta AK Parti kaybederse, bu AK Parti'ye, Türkiye'ye vurulmuş bir darbedir. Bizi indirmek istiyorlar’. Sayın Ömer Çelik de şunu söyledi; ‘Tek amaçları var, Cumhurbaşkanımız ve AK Parti'yi yenmek.’ Evet, onun için seçime girdik. Yani seçime girerken, ey milletimiz, biz kaybetmeye gidiyoruz mu diyecektik. O zaman seçime niye girelim? Elbette ki iktidar olmak, sizin bozduklarınızı yapmak, yapamadıklarınızı yapmak için iktidara talibiz. Bundan daha doğal bir şey var mı? Demokrasi anlayışları şu. Seçime herkes girebilir ama kazanmaları yasak. Hani bir bakan da çıktı yine dini siyasete alet ederek, ‘Ey Müslüman, seçimi kazandığı zaman şampanyayla kutlayacaklara mı oy veriyorsun, yoksa alnı secdeye değenlere mi?’ diye söyledi. Ben de şunu hatırlattım. Sayın Bakan, biz seçimi kazandık, akşam otobüsün üzerine çıktık. Dedik ki sevgili Ankaralılar dur dediniz, seçimi bize verdiniz. Ama biz zafer falan kazanmadık. Benim konuşmam duruyor. Çünkü zafer düşmana karşı kazanılır. Bizim düşmanımız filan yok. Sadece ve sadece bize 5 yıllığına görev tevdi edildi. Bize düşen rozetimizi çıkarıp, herkese ihtiyacına göre, eşit şekilde hizmet etmek dedik. Sabah da gittik, Ankara'nın manevi sahibi Hacı Bayram Camii'ne, orada sabah namazı ve şükür namazımızı kıldık. Haydi Bismillah diye Ankara'yı donattık, işe başladık. Siz ne sanıyorsunuz bizi? Ama maalesef siyaset böyle, dini siyaset alet edince insanların gözü kör oluyor. Aynı Sayın Bakan, kendi hükümetlerinde bakanlık yapmış birisinin, adı yolsuzlukla anılan birisinin uçakta bir hali var devletin uçağında. Şampanyayı devirmiş, gözler bayılmış, kendi de yayılmış. Peki tek kelime ettiğini duydunuz mu? Bu bize yakışmıyor diye. Peki aynı bakan, bir gazeteciyle yaptığı konuşmada, ‘Her cuma günü bakıyorum Google'a, oradan bir ayet sallıyorum’ diyen bakan değil mi? Peki ona ne söylediniz? Ona tek kelime ağzınızı açtınız mı? Aynı kelimeyi başka partiden birisi deseydi Allah bilir başına neler gelirdi?” (DHA)