Güncelleme Tarihi:
Yakın siyasi tarihin en önemli kırılma anlarından Başbakan Adnan Menderes ile Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ın idamlarıydı. Bu tarihi olayların en önemli tanıklarından biri de Menderes’in idamını fotoğraflayan, dönemin Ordu Foto Film Merkezi Amiri olan 88 yaşındaki emekli astsubay İsmail Şenyüz. Hürriyet olarak biz de acı olayın yıldönümünü, “O günü hiç unutamadım, hâlâ gözümün önünde” diyen Şenyüz’ün anılarıyla hatırlatmak istedik.
O İKİ İDAMI İZLEYEMEDİM
“Ben ölüm görmekten hoşlanmam. Babamın cenazesine bile bakamadım” diye söze giren Şenyüz’ün idam günleriyle ilgili ilk önemli anısı, Menderes’ten bir gün önce, 16 Eylül 1961 günü idam cezaları infaz edilen Zorlu ve Polatkan’a ilişkin:
“Onların idamlarında da oradaydım. Ama fotoğraflarını çekmeye ben gitmedim. Ölüm görmekten hoşlanmadığım için beraber çalıştığımız arkadaşlarıma, ‘Siz gidin’ dedim. Onlar gidip çektiler. Ben oradaki gazinoda oturup bekledim. Orada olmak istemedim.”
Ancak, infazların ardından aynı gün İmralı’dan döndüklerinde, yeni görev emrini aldı. O anda bilmiyordu ama korktuğu başına gelmişti:
“‘Hazırlan, acele adaya gidiyorsun’ dediler. Gazeteler, Menderes’in hasta hasta asılacağını yazmışlardı. Sağlıklı olduğunu fotoğraflarla tespit etmek için görevlendirilmiştim. O zaman ben öyle biliyordum. Akşam üzeri gittim, Yassıada komutanına çıktım, ‘Şimdi uyuyor’ dedi. Ama o saat uyku saati değildi, anlayamamıştım.”
İSTİRHAM EDİYORUM, ÇEKME
Ertesi sabah odasına gittiğinde, Menderes kahvaltısını yapıyordu. Üzerinde pijamaları vardı. O haliyle fotoğraflarının çekilmesini istemedi; “İstirham ediyorum, bu kıyafetimle ben fotoğraf çektirmek istemiyorum” dedi. Şenyüz, “Çok kibar bir insandı” diye anlattığı Menderes’i beraberindeki askerlerin, “Bu fotoğrafları ailene vereceğiz, seni hasta biliyorlar” diye ikna ettiğini anlatıyor. Menderes’in de, “O zaman bir tane çeksin” dediğini söyleyen Şenyüz, o anlara ilişkin şu anısını paylaştı:
“Şöyle de bir şey yaşadık. O zaman bizim fotoğraf makinelerimizde kullandığımız flaşlarımız ampul şeklindeydi, bazıları da ses çıkararak patlıyordu. Bozuk olan bir tanesi aşırı ses çıkardı. Bir ara komutan odadan çıkınca bana, ‘Flaşın beni korkuttu, keşke haber verseydin, o sırada Kuran-ı Kerim’i yere koyuyordum, abdestsiz tuttum diye çarpıldım sandım’ dedi.”
HASTANEYE GİTTİĞİNİ SANIYORDU
Yassıada'dan idamın gerçekleşeceği İmralı’ya yola çıkılırken, Şenyüz’e göre Menderes hastaneye gittiğini sanıyormuş:
“Hastaneye gidiyorsun diye kandırmışlar. Ama hücum bota giderken, yolda söylemişler. Onu da gemide çalışanlardan duymuştum. İmralı’ya ayrı ayrı botlarla gittik. Zaten başka da bir ulaşım imkânı yoktu o zaman. Ada, havadan karadan abluka altına alınmıştı, başka bir vasıta gidemiyordu. Hatta yola çıkmadan öne ekibime telefon etmiştim, ‘Bu yalnız yapılacak bir iş değil, bir ekip gelsin’ diye, ama “Yok orası abluka altına alınmış, kimse gelemiyor, sen başının çaresine bak’ dendi bana. Yolculuk da çok sıkıntılı oldu. Hava yağmurlu, deniz de çok dalgalıydı. Kamaralarımızdan çıktığımızda, dalgalar neredeyse üzerimizden aşıyordu. Onun o yolculuğa nasıl tahammül ettiğini bilmiyorum.”
İDAMI YARIM SAAT GECİKTİRDİM
Sonunda İmralı’ya gidilmişti ama ortada bir problem daha vardı. Şenyüz’ün fotoğraf çekerken mesafe ayarını yapmakta kullandığı telemetresi bozulmuştu. İnfaza ilişkin işlemler için orada bulunan savcıya durumu anlatıp, “Şunu tamir edeyim” dedi. Yarım saate yakın uğraştı ancak arızayı gideremedi. Bu arada da görevliler sık sık gelip, “Hadi olmadı mı” diye sıkıştırmaya başladılar. Şenyüz, o anları şöyle anlattı: “Ben telemetremi tamire çalışırken, infazı da yarım saate yakın geciktirmişim. Baktım olacak gibi değil, bozuk telemetreyi bir kenara bırakıp, fotoğrafları tahmini metre ayarı yaparak çekmeye başladım. Korkum, fotoğrafların iyi çıkmaması halinde, “Zaten Menderes’i seviyordu, suikast yaptı” demeleriydi. Astığım astık kestiğim kestik bir dönemdi, insanın başına her şey gelebilirdi.”
SAKİN BİR ŞEKİLDE SEHPAYA DOĞRU GİTTİ
Peki idama giden yolda neler olmuştu. Şenyüz o anları şöyle anlattı: “Barakaların arasından idam sehpasının olduğu yere giderken, ben şoka girmişim. Kendimi öyle kaptırmışım ki.. Acaba sehpayı görünce ne yapacak diye düşünüyorum. Kendimi onun yerine koyuyorum da sehpayı görünce ben ne yaparım diye. Kolay bir iş değil. Hepimiz heyecan içindeydik yani. O sırada fotoğraf çekmeyi bile unutmuşum. ‘Hadi çeksene’ dediler, ben de yürürken arkadan görünen o fotoğrafı çektim. Menderes sakin bir şekilde önüne bakarak sehpaya doğru gitti, hiçbir şey yok, demek ki kendini hazırlamış. Sehpaya çıktı, kelime-i şehadet getirdi, son sözünü sordular. Sehpada, ayağının altındaki sandalye çekildikten sonra ipte dönmeye başladı. Dönerken yüzünün şekli de bakışları da değişiyordu.
SON KARELERDE ÖYLE BİR BAKIŞI VARDI Kİ
Çektiğim fotoğraflardaki son karelerde öyle bir bakışı var ki... Gözleri kısılmış, sert bir bakış.. O anı hiç unutamadım, hiç gözümün önünden gitmedi, hala hafızamdadır. Günlerce uyuyamadım. ‘Yatamıyorum’ dediğimde de arkadaşlarım teskin edici bir şeyler kullanmamı istediler. O sırada orada bulunanlar arasında sevinenler de vardı. Oradaki heyetin içinde hâkimlerden de vardı. Hatta biri, ‘Ben 40 tanesine ölüm için elimi kaldırdım, üçü öldü’ diyordu. Dikkat ederseniz, Menderes’in yürürken falan hiç yüzünden çekilmiş resmi yoktur, arkadakiler görünmesin diye.”
MENDERESÇİ OLARAK BİLİNİRDİM
“Allah bir daha kimsenin başına böyle bir şeyler göstermesin” diyen Şenyüz, Menderes’i çok sevdiğini anlattı: “İstanbul’a geldiğinde de devamlı peşinde koşardık. Fotoğrafçılar olarak zaten hangi başbakan olursa olsun, hepsine karşı bir sempatimiz oluyordu. Çalıştığımız serviste de Menderes’e olan sempatim biliniyordu. Arkadaşlarım beni Menderesçi olarak bilirlerdi.”
YASSIADA’YI GÖRMEK İSTEMİYORUM
Şenyüz için Yassıada acı hatıralar demek:
“Müzeye dönüştürüldüğünde, açılışına beni de davet ettiler. Hatta, Aydın’da Menderes için yapılan müzenin açılışına da davet etmişlerdi, ama gitmek istemedim, ikisine de gitmedim. İstanbul’a gittiğimizde arkadaşlarımız ‘Hadi Ada”ya gidelim’ derlerdi, ben de ‘Gitmek istemiyorum’ derdim, gitmedim. O anı bir daha yaşamak istemedim. Yassıada’yı bir daha görmek istemiyorum.”
ERDOĞAN: MİLLETİN GÖNLÜNDE YERLERİNİ KORUYORLAR
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 27 Mayıs 1960 darbesinin ardından idam edilen Başbakan Adnan Menderes, Maliye Bakanı Hasan Polatkan ve Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’yu yayınladığı mesajla anarken “Sözde yargılamalarla bir hukuk cinayetinin de yaşandığı 27 Mayıs darbe dönemi Türkiye tarihinde kara bir leke olarak yer almıştır” dedi. Erdoğan, Menderes, Zorlu ve Polatkan’ın, üzerinden 60 yıl geçse de milletin gönüllerindeki yerlerini koruduğunu vurguladı.