Güncelleme Tarihi:
Ayten Alpman, sanattaki ellinci yılını eski şarkılarını topladığı bir albüm ile kutluyor
Bundan tam 22 sene önce ‘‘Son Bir Defa’’ adlı şarkıyı söyledi Ayten Alpman. Sözleri Fikret Şenes'e ait parça gerçekten de son oldu. Bir daha da plak çalışması yapmadı. Sanatının 50. sessizliğinin 22. yılında elimizde bir albüm var: 67-77 yılları arasında söylediği parçalardan derlenmiş pırıl pırıl bir Ayten Alpman albümü. Ada Müzik'in eski 45'liklere kayıtlı Türk Pop Tarihi'ni günümüze aktardığı ‘‘Eski 45'likler’’ dizisi Ayten Alpman'la başladı.
Ayten Alpman uzun sanat hayatı boyunca bir çok şarkıya ses verdi. Ancak iki şarkı onun için çok önemli oldu: ‘‘Tek Başına’’ ve ‘‘Memleketim’’. Müzik otoriteleri ‘‘Tek Başına’’yı Türk Pop Müziği’nin en önemli parçaları arasında gösteriyor. Nilüfer, Sertab Erener gibi sarkıcılar albümlerinde bu parçaya yer veriyor. Aradan geçen bunca yıldan sonra ‘‘Tek Başına’’ öneminden hiç bir şey kaybetmedi.
İkinci parça ise ‘‘Memleketim’’. İlk çıktığında neredeyse hiç umursanmayan şarkının, dolayısıyla Alpman'ın kaderi 1974'teki Kıbrıs çıkartmasıyla değişti. Pop parçasından milli marşa dönüşen ‘‘Memleketim’’, ülkenin yer yerinde coşku ile söylendi. Ayten Alpman hayatının hiç bir döneminde bu kadar yorulmadı, Girne Kalesi'nden Nato'ya gitmediği yer kalmadı.
Ayten Alpman ‘‘Memleketim’’in memleketi kavurduğu o günlerden bir hikáye anlatıyor: ‘‘Kuaförde saçlarımı yıkatıyorum. Yanımdaki koltukta da o günlerde adı sanı pek bilinmeyen genç bir şarkıcı oturuyor. Şimdi çok büyük yıldız oldu. Telefon var dediler. Arayan bir gazeteciydi, hemen kalktım, üstümden şıpır şıpır sular damlatarak görüşmeyi yaptım. Tekrar yerime geldim. Bir süre sonra o genç şarkıcıya telefon geldiğini söylediler. Son derece kendinden emin, mağrur bir edayla, şimdi meşgulum daha sonra arasınlar dedi. O zaman kendi kendime şöyle dedim, bu kız büyük yıldız olur, ama sen hiç birşey olamazsın Ayten'ciğim.’’
Bu olay onun müziğe ve kariyerine bakışını çok güzel anlatıyor: ‘‘Beni bu kadar yıl ayakta tutan tek bir şey var, müziğe olan sevgim. Onun dışında yıldız olmak, zengin olmak, ünlü olmak... Bunlar karakterimde yok. Bana bir mikrofon versinler, bir de sahne. Başka bir şey istemem.’’
TIP BALOSUNDA SAHNEDE
Ayten Alpman üç yaşındayken annesi İsmet Hanım ile babası Fahrettin Bey ayrıldı. Küçük kız, İsmet Hanım'ın ikinci evliliğini yaptığı doktor Rauf Bey'i öz babası gibi sevdi. Ailenin tek çocuğu olduğu için bütün ilgi ve sevgi üzerindeydi.
Kandilli Kız Lisesi ve Nişantaşı Kız Lisesi'nde öğrenci olduğu yıllarda önce okulda sonra çevresinde güzel sesiyle ünlendi. Yine bu yıllarda hayatına yön veren erkekle, İlham Gencer'le tanıştı. Gencer'in evinde gizli gizli yürüttükleri müzik çalışmaları bir süre sonra Beyoğlu Halkevi'ne taştı. Ayten 17 yaşına geldiğinde ailesiyle birlikte Tıp Balosu'na katıldı:
‘‘Sahnedeki orkestra ile halkevinden tanışıyorduk. Aramızda çok güzel sesli bir genç hanım var diyerek beni sahneye davet ettiler. Çıkıp bir şarkı söyledim. Ama babamın tepkisinden çekindiğim için masaya bir türlü dönemiyorum. Babama baktım, gözleri dolmuştu. İlk orada öğrendiler şarkı söylediğimi.’’
Bundan sonrası hızlı gelişir. Alpman ve Gencer 1949 yılında İstanbul Radyosu'na girer, Elmadağ'daki Kervansaray'da programa başlar ve bu arada da evlenirler. O aralar Sevinç Tevs, Rüçhan Çamay gibi bir kaç ünlü isimden başka şarkı söyleyen kadın yoktur piyasada. Kervansaray kısa sürede ünlenen ikiliye dar gelir: ‘‘Bir gün İlham eve geldi, Site Sineması'nın üzerinde bir yer kiraladığını söyledi. Bütün perdeleri, masa örtülerini eve gelen terzi dikti.’’
Genç çiftin açtığı Çatı, kısa sürede dönemin en önemli müzik merkezlerinden biri olur. Müziğe meraklı gençler Çatı'nın kapısını aşındırmaya başlar. Sözgelimi Fecri Ebcioğlu, Ajda Pekkan'ı ilk burada dinletmiştir İlham Gencer'e.
Gencer ve Alpman'ın evliliği 7 sene sürer; çocukları Ayşe ve İlhan da bu evliliği kurtarmaya yetmez, çift 1963 yılında boşanır. Ayten Alpman artık dost olduğu İlham Gencer'le ilgili olumsuz bir şey söylemek istemiyor, ama o günlerin tanıkları bu evliliğin İlham Gencer'in aşırı kıskançlığı yüzünden bittiğini söylüyorlar.
O yıllarda Türkiye'de caz rüzgárları esmektedir. Alpman caz eğitimi için İsveç'e gider. Burada cazın üstadları ile tanışıp çalışma fırsatını bulur. Hatta Quincy Jones'tan Amerika'da çalışma teklifi alır ancak kabul etmez. 36 yıl önce reddettiği bu teklif bugün bile zaman zaman kafasını kurcalıyor.
Ayten Alpman birkaç sene sonra İsveç'ten döndüğünde gördükleri karşısında şok geçirir: ‘‘Bir geldim ki, herkes Türkçe dinliyor, Türkçe söylüyor. Ben zehir gibi caz öğrenmişim, ortalığı yıkacağım diye düşünüyorum ama cazın yüzüne bakan yok. Bir süre direndim, ama sonra Fecri Ebcioğlu ikna etti ve Türkçe söylemeye başladım.’’
İLK KLİBİNİ ÇEKECEK
Türkçe şarkılar 1977 yılına kadar sürer. Sanatçı bu yıldan sonra bir daha plak çalışması yapmaz. Bir dönem Erol Pekcan'la birlikte Bilsak'ta caz söyler. Şevket Uğurluer'le TRT'de caz programı yapar. O caza bu kadar meraklıyken kariyerinin ‘‘Memleketim’’ parçasına indirgenmesinden hoşlanmıyor: ‘‘Beni görenin aklına ‘Memleketim' geliyor. Yıllardır söylüyorum, artık sıkıldım. O kadar şişiriyorum ki söylerken, dinleseniz tanıyamazsınız.’’
Ayten Alpman 70 yaşına yaklaşırken, zarif ve enerjik görünümünü aynen koruyor. Yakın dostları Lale Oraloğlu ve Fikret Şenes ile sık sık bir araya geliyor. Evde bol bol kitap okuyor. Yeni çıkan albümünün hayatına getirdiği tempodan memnun, gazetecilere röportaj veriyor. Bir de klip çekecek. Üstelik bu onun ilk klibi.
Hiç bir hastalığı, yaşıyla ilgili hiç bir sorunu yok. Bunu da giderayak ettiği filozofça bir sözden anlıyoruz:
‘‘70 yaşına gelip de ruhunun 20 yaşında olduğunu söyleyenler için çok üzülüyorum. O yaşta genç bir ruh taşımak ne büyük ızdırap. Benim bedenimle ruhum aynı anda yaşlanıyor çok şükür.’’