Güncelleme Tarihi:
Melissa Laveaux’ün müziğine eklektik karışım denebilir mi? Hiç şüphesiz başka ne denebilir ki? 1985 yılında Montreal’de Haiti göçmeni anne babadan doğan Melissa Laveaux, Ottawa’da Anglosakson bir çevrede büyüdü. Çocukken karşılaştığı en zorlu mücadele frankofon ve kreyol kültüründen edindiklerini göz ardı etmeden kendisini Anglo sakson çevreye kabul ettirmekti.
Çok kültürlülüğün etkisinde kimlik çatışmasının tam ortasındaki Melissa giderek, kendi evindeki yaşam ile dışarıdaki yaşam arasında hiç bir benzerliğin olmadığının farkına vardı. Yaratıcı bir ergen olarak kendi kaçışını müzikte bulan, gece radyolarında çalan hitlerin evde mixlerini yapan Melissa anne babasının pek de tercih etmediği bir yönde ilerledi.
Müzik zevkini geliştirirken Kuzey Amerika folk müziği (Joni Mitchell, Feist, Tracy Chapman), İngiliz trip-hop müziği (Martina Topley-Bird, Morcheeba), alternatif psychedelic Brezilya müziği (Adriana Calcanhatto, Os Mutantes), hip hop ve nu-soul müziği (Erykah Badu, Common, the Roots, the Fugees) ile African-American müziğinin kurumsallaşmış isimleri Billy Holiday, Nina Simone, Aretha Franklin ve Rokia Traore, Lhasa gibi dünya müziğin yıldızlarının müzikleri çok önemli rol oynadı.
Tüm bu etkileşimleri kendi naif yaklaşımıyla mayalandıran, gitar yeteneğini her gün geliştiren Melissa tamamen kendine özgü, hayli kişisel ve ritmik enstrümantal bir stil geliştirdi.
Melissa Laveaux’ün kısa zamanda geliştirdiği, geçmişini ve etkilendiği her şeyi kullanarak ortaya çıkarttığı modern ve çarpıcı bestelerdeki içtenliği ve samimiyeti izleyicisine hemen geçiyor.
Ottawa Üniversitesi’nde Etik ve Toplum dalında diploma alan 23 yaşındaki Melissa Laveaux, 2007 yılında yayınladığı çalışması “Camphor & Copper” albümünde az tanınan iki parçayı da muhteşem yorumladı. Bunlar Elliot Smith’in “Needle in the Hay” ve Eartha Kitt’in “I Wanna be Evil” parçaları. Bu çarpıcı yorumlar, çok açık biçimde onun müzikal evreninin ne kadar geniş olduğunu gösteriyor. Kendisine ait besteler ise kendi alanında sadece en iyiler arasına sokulabilecek derecede etkileyici olgunluk ve tazelikte orijinal eserler.
Minimalist düzenlemeler, onun söz yazarlığının enerji ve şiirsel etkisini öne çıkartıyor. Hem görkemli hem kırılgan, hem baskın hem duygusal tonlardaki sesi kendi hayatını şekillendiren üç lisan gibi birbirinden çok farklı ama aynı zamanda da içiçe. İngilizcenin akıcılığı, Kreyol’un kayıtsız senkopasyonu ve Fransızcanın armonik sofistifikasyonu, hepsi aynı anda…
Hiç şüphe yok ki 23 yaşındaki Haiti-Kanadalı bu genç sanatçının albümü günümüzün sayıca pek de çok olmayan ümit veren şarkıcı-bestecileri arasındaki şaşırtıcı ve etkileyici çıkışını yapıyor.
Melissa Laveaux, “İyi Müziğin Mekanı” sloganıyla bu sezon Major Müzik Organizasyon ile işbirliği içinde iddialı bir sezona hazırlanan Beyoğlu Istanbul Live’da iyi müzik peşindeki tüm müzikseverler için Türkiye’de ilk kez 22 Ekim’de sahne alacak.
NE KADAR: 34.00 TL