Güncelleme Tarihi:
Melis Bilen, yazdığı İngilizce ve Türkçe besteleriyle ve 4 oktav koloratür soprano sesiyle internette ciddi bir dinleyici kitlesi edindi.
Facebook’ta hayranlarıyla birebir iletişim kuran Bilen’in, özellikle Amerika, Brezilya, Kolombiya, Almanya, İngiltere, Japonya, Mısır, ve Papua Yeni Gine gibi dünyanın onlarca farklı ülkesinden on binlerce takipçisi bulunuyor. Bu yaz çıkardığı yeni albümüyle de bu defa karşımıza aranjör kimliğiyle çıkıyor.
Yıllarca kendi söz ve bestelerini yazdıktan sonra, artık parçalarının aranjesini de kendi yapmaya başlayan Melis Bilen’le müziği konuştuk.
MELİS BİLEN'DEN YEPYENİ BİR ŞARKI / WEB TV
FOTOĞRAFLARLA MELİS BİLEN / FOTO GALERİ
Kendi şarkılarınızı aranje etmeye nasıl başladınız?
Esasında zaten bestesini ve sözünü yazdığım şarkıların çoğu hazır halde beynimde çalıyordu. Tek sorun bunu diğer müzisyenlerle bir araya geldiğinizde aktaramayabiliyorsunuz.
Aradığınız sound ları bulamayınca da şu soruyu soruyorsunuz; “Kafamda şu anda çalan sound u ben kendim bir programla ortaya koyamaz mıyım?” Çok yakın müzisyen arkadaşım Yuri Ryadchenko bana bilgisayar loop larını önerdi. Ben de bilgisayarıma yükleyip kurcalamaya başladım. Ve şarkılarımın altyapısını kendim hazırladım. Eğer ne çalacağınızı biliyorsanız zaten o şeyin aranjesini yapmış oluyorsunuz. Bilgisayardaki sesler de bunu müziğe dökmenize yarıyor. Bu sayede yeni albümümdeki 7 parçamı ben aranje ettim. Bunlardan biri olan “Aşkın Kucağına Fena Oturduk”u ilk defa hurriyet.com.tr'de yayınlayacağım.
Bestelerinizde nelerden esinleniyorsunuz?
Hayatın tüm yansımalarından… Gördüğüm hayatlardan, kişilerden, kendi yaşadıklarımdan, düşüncelerimden ve çıkarımlarımdan… Düşünen insan yaşadıklarından ders çıkarıyor ve ruhuna belli bir olgunluk katıyor. Dolayısıyla düşünen insan bu birikimlerinden gün gelip faydalanıyor; söz yazarken olsun, beste yaparken olsun, bir arkadaşıyla konuşurken olsun… Önemli olan düşünen insan olabilmek, çıkarım yapan, idrak edebilen insan olabilmek. Yani hayatı bilinçli olarak yaşayabilmek… Bu insana ürettiği eserlerde ilham kaynağı oluyor.
Yaptığınız müziğe, aldığınız mühendislik eğitiminin bir katkısı oluyor mu?
Elbette. Mühendislik eğitimi insana sistematik ve analitik düşünce yetisi kazandırıyor. Bu yadsınamaz bir şey. Sadece müzikte değil, günlük işlerinizde ve sosyal ilişkilerinizde bile bu düşünce sisteminden faydalanıyorsunuz.
Şu ana kadar internette kaç şarkı yayımladınız?
Şu ana kadar 42 yeni parça yayınladım, 21 adet de cover parça yayınladım. Tabi müzisyen bir nevi buzdağı gibidir, yayınladıklarımın haricinde şu anda elimde 150 tane yayınlanmayı bekleyen parça bulunuyor. Bunları da diğerleri gibi her hafta birer birer web sitemden ve facebook tan paylaşacağım. Şu anda bütün şarkılarım www.melisbilen.com adresinden indirilebiliyor.
Peki müziğe çocuk yaşlarda mı başladınız? Ve mühendisliği nasıl bıraktınız?
Evet, ilkokul korosuyla başladı. TRT Radyosu da olmak üzere çeşitli yerlerde konser verdik. Derken ortaokul, lise ve üniversitede şan dersleri, okul orkestrası ve şan konserleriyle devam etti. Liseden sonra konservatuar okumayı hiç düşünmedim bile, benim mesleğim belliydi, mühendis olacaktım. Müzik ise hep hobi olarak kalacaktı. Çünkü aile, okul ve sosyal çevrede konuşulan en büyük konu kendi ayakların üzerinde durabileceğin sağlam bir meslek, iyi hayat standartları ve güçlü bir kariyer sahibi olabilmekti. Bunun için de geleceğin meslekleri olan çeşitli mühendislik dalları, yahut tıp seçilmeliydi. Belki de bu yaşlarda düşünme ve sorgulama yeterince objektif yapılamıyor. Ben de Sabancı Üniversitesi Endüstri Mühendisliği’nden (ilk iki yılında elektronik mühendisliği okuyarak) mezun oldum. Sonrasında hayatı, ölümü ve var olmanın anlamını çok düşündüm. Bu çok uzun bir hikaye, ama işin özü şu ki; hayatta beni en çok mutlu eden şeyle hayatımı geçirme fikri, iyi standartlar ve şaşalı bir kariyer fikrinden çok daha ağır bastı. Sonrasında her şey zorlu, ama bir o kadar olgunluk katan bir süreçte yoğrulmakla geçti. Şimdiyse özel açılışlar, şirket organizasyonları ve festivallerde sahne alıyorum. Ayrıca kendi bestelerimin yanı sıra, jingle lar yazıp seslendiriyorum.
Peki yurt dışından bu kadar kitleyi nasıl elde ettiniz?
Esasında ben başlarda sadece İngilizce müzik yapıyordum. Sanırım bunun etkisi büyük. Şimdiyse hem Türkçe hem İngilizce besteler yapıyorum. Bunun dışında Almanca, İngilizce, Fransızca, Arapça, İtalyanca, İspanyolca gibi pek çok dilde bilinen klasikleşmiş parçaları yorumladım. İnternette bu parçalar oldukça çok dinlendi ve sevildi. Sonrasında kendi yazdığım besteler de bana farklı ülkelerden dinleyici kazandırdı. Facebook tan ve web sitemden benimle iletişime geçen dinleyicilerime tek tek cevap yazdım ve halen de yazmaktayım.
Bazı Brezilyalı yapımcılardan teklif geldi, ancak bu sözleşmeleri tam olarak oraya yerleşmeme değecek nitelikte bulmadım. Yine de Brezilyalı, İngiliz ve Alman müzisyenlerle çeşitli şarkılarda çalışmalarım oldu ve olmaya devam ediyor. Sonrasında hızla Amerika, Kolombiya, Urguay, Meksika, Almanya, İngiltere, Japonya, hatta Papua Yeni Gine gibi çok farklı ülkelerden dinleyicilerim oldu. Bu müthiş mutluluk ve gurur verici bir şey... Facebook’tan her gün yaklaşık 150’ye yakın mesaj geliyor ve bunların % 50 sinden fazlası yabancı. Bunun dışında şarkılarıma, fotoğraflarıma yazdıkları İngilizce dışında, Portekizce, İspanyolca, Almanca ve Fransızca yorumlar sayesinde ben de Portekizce ve İspanyolcamı geliştirdim.