Güncelleme Tarihi:
GEZİ RUHU CEZAEVİNDE
CHP Cezaevi İnceleme Komisyonu üyeleri Veli Ağbaba, Özgür Özel, Nurettin Demir, Muharrem Işık ile parti meclisi üyeleri Umut Akdoğan ve Gül Çiftçi, cumartesi gün boyunca Sincan Cezaevi’nde kaldılar. Ağbaba, “En çok dikkatimizi çeken husus, orantısız güce karşı orantısız zeka, engin mizah anlayışının burada da devam etmesi. Ama yaşananlar bir trajikomedi. Dinledikçe sinirlerimiz bozuluyor” dedi. Milletvekilleri, Gezi olaylarında en genç tutuklu olan, 1995 Tunceli Ovacık doğumlu Denizcan Aydın ile görüştü. Fen Lisesi’nde tam burslu okuyan Aydın, babasını 6 ay önce kaybettiğini söyledi. Kooperatif borçları nedeniyle zor durumda olan annesiyle yaşadığını anlatan Aydın, Halkevlerinin eylemi sonrasında annesiyle yürürken gözaltına alındığını belirtti. Aydın, “Bir ay önce ‘Halkevleri üyesisin’ diye uyarmışlardı. 15 polis evimizi bastı. Vefat etmiş babamın ve öğretmen annemin cep telefonlarını aldılar, delil türetmeye çalıştılar. İddialar 1.6 saniyelik görüntüye dayanıyor. Yüzü görünmüyor, eğilip taş alıyormuş gibi algılanan kişinin ben olduğumu iddia ettiler. Ama aradıkları kişi beyaz tenli, kara denecek kadar esmerim” dedi. Bazı tutuklular, farklı yerlerde polislerin, “25 kişi alınacak, sizi tanıyoruz, sizi aldık” dediklerini anlattılar. Bir tutuklu, Adli Tıp’ta “Bunları niye aldınız” diyen doktora da polisin “Tanıdıklarımız bunlar, o yüzden” dediğini söyledi.
3 ÖRGÜTE ÜYE YAPTILAR
Tutuklular, CHP heyetine “Aynı Hitler’in Yahudileri toplama kampına alması gibi Başbakan da sol görüşlü aktivistleri toplatıyor. CHP’ninki de Schindlerin listesi gibi. Ziyaret ettiğiniz listedekilerden bazıları medyanın ilgisi ve toplumsal duyarlılıkla serbest kalabiliyor” dediler. Tutuklular, “Polisten savcıya yollanan fezlekelerde 10 ayrı örgüt adı ve 20’den fazla suç yazıyor. Meclis’te torba kanun, poliste torba fezleke var. Duyup duymadığımız, bilip bilmediğimiz bütün örgütlere üye olmakla suçlanıyoruz. İçimizde 1990’larda doğanlar ağırlıkta. Biz doğmadan yıllar önce kendini lağvetmiş örgüte üyelikle suçlanıyoruz” dediler.
Tutuklu Yadigar Vuruşaner, “3 örgüte birden üye yapmışlar. Önceden hazırlanmış tutanaktaki tüm suçları bana yazacaklardı. Patlayıcı madde imalatı, yağma, hırsızlık gibi maddelerin ifademden önceden yazılmış olduğunu fark ettim. İtiraz ettim, sildirdim. Kürtçe ve Lazca müzik CD’lerimi delil yaptılar” dedi. Gençlerden biri, revirde ayak ayak üstüne atan arkadaşına bir görevlinin gelip ayağına vurarak “Müdür kameradan izliyor, saygısızlık yapma” diyerek ayağını indirttiğini anlattı. Raporda, “Gençlerin çoğuna nezarethanede yapılan uyarılardan biri de ‘Çağdaş Hukukçular Derneği’ne üye olan avukatları tutmayın, tutuklanırsınız’ telkini. Bu, mutlaka araştırılması gereken vahim bir durumdur” denildi.
Bazı tutukluların anlatımları şöyle:
- Murat Bozkurt: Tutuklanan kız arkadaşım da Sincan Kadın Cezaevi’nde, mektubu 15 gündür gelmiyor.
- Akın Can: Kafama gazı yedim, 10 dakika sonra Ethem vuruldu. Dosyam avukatıma verilmedi. İddiaları ve resimleri TRT’den yayınlanınca gördük.
- Şahin İmğa: Ethem’in vurulma anını gördüm. Tanık olmayı kabul edince tutuklandım. Tanık olarak adım geçiyor ama bana bir şey sormadılar.
- Eren Tayşan: Bayrak yaktığımı söylüyorlar, oysa ben o saatte Mamak’ta tiyatro oyunundayım.
- Mazlum Demir: Evden çıkarken görüntülendim, “Bayrak yakan yakalandı” diye haber yaptılar. Bir bayrak yakıldı, 3 kişi ayrı ayrı o bayrağı yakmaktan suçlanıyor. Bayrak yakan MOBESE’de belli, isterlerse bulurlar. Savcı, “Yakan bu değil” dedi, hâkim inanmadı.
Cezaevi müdürü bezdiriyor
HEYETİN raporunda bazı genel tespitler şöyle sıralandı: “Keyfi yönetim koşullarının hakim olduğu tespit edilmiştir. Mektuplar tutuklulara geç teslim edilmekte ya da hiç teslim edilmemektedir. 10 saat olması gereken sohbet süresi 1.5 saat olarak uygulanmaktadır. Tüm tutukluların şikayet ettiği hususlar; esnek kuralların tutuklu ve hükümlülerin aleyhine uygulandığı, idarenin keyfi davranışları, yıldırma politikaları, fiziksel tecrit ve psikolojik işkence yöntemlerinin bizzat cezaevi müdür eli ile ve kontrolünde uygulandığı yönündedir. Cezaevi müdürünün sürekli eşi benzeri görülmemiş disiplin cezaları ile mahpusları canından bezdirdiği, hayata küstürdüğü tespit edilmiştir.”