Ersan ATAKAN <br>eatakan@hurriyet.com.tr
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 11, 2008 00:00
SayIsal fotoğrafçılık merakımız "çek kaydet" çılgınlığıyla son hız devam ediyor. Adeta balıklama atladığımız bu güzel hobinin, gerekli bilgilenme olmadan tam sağlıklı yürümesi çok zor. Birçok terimi kullanıyor ama tam olarak ne anlama geldiğini bilmiyoruz. Daha bilinçli kullanımlar için bu sayımızda sizlere bazı terimleri hatırlatmak istedim, başka terimlere diğer sayılarımızda da devam edeceğiz.
Piksel: Sayısal fotoğrafçılıkta görüntüyü oluşturan en küçük ve bölünemeyen hücrelere verilen isimdir. Sayısal görüntüler piksellerin bir araya gelmesiyle oluşur. Piksel sayısının artması daha net ve kaliteli görüntüler sunar. Pikselleri daha rahat bir şekilde anlamak için, sayısal bir fotoğrafı büyüttüğümüzde kare kare oluşan parçaları hatırlamamız yeterli olacaktır. Şu meşhur kaç megapiksel (milyonpiksel) merakımız da, aslında daha kaliteli görüntü kaygısının bizlere empoze edilmesiyle oluşuyor. Sonuçta yatay ve dikey piksel sayılarının çarpılmasıyla ulaşılan megapiksel değerleri, bize daha büyük boyutlu baskıları daha kaliteli alma imkanı sunar. Ancak poster büyüklüğünde baskılar almayacak ve resimleri büyütüp keserek oynamalar yapmayacaksak, daha fazla megapiksel değerlerinin peşinde koşmak, maliyet göz önüne alındığında çok da mantıklı değil.
RAW: En basit tanımıyla sayısal fotoğrafçılığın negatifidir. Çekilen görüntünün, algılayıcıda hiçbir işleme tabii tutulmaksızın ham bir biçimde oluşturulmasına ve saklanmasına olanak verir ve özellikle ileri fotoğraf makinelerinde kullanılan bir formattır. RAW formatında veriler işlenmeden, düzenlenmeden oluşturulduğu ve belleğe aktarıldığı için, ilgili kare sonradan uygun yazılımlarla açılarak, arzu edilen ince ayarlamalar, tercihe bağlı olarak sonradan yapılır. Böylelikle kullanıcıya istenildiği kadar düzenleme imkanı sağlanır. Ancak herhangi bir sıkıştırmaya tabii tutulmadan oluşturulduğu için de hafızada oldukça fazla yer tutmaktadır. RAW formatında sonradan gren azaltma dahil birçok değişikliği yapabilme imkanı elde edersiniz.
ISO: ISO’yu mercek üzerine düşen ışık miktarını, yani ışığa duyarlılığı belirten ölçüm ve kavram olarak tanımlayabiliriz. ISO değeri arttıkça yararlanılan ışık miktarı, yani mercek üzerine düşen ışık artacağı için daha aydınlık fotoğraflar elde edilir. Dolayısıyla karanlık, aydınlatması az ve yetersiz olan ortamlarda daha aydınlık sonuçlar için ISO değerlerini arttırarak daha iyi sonuçlara ulaşabiliriz. Ancak ISO değerini artırdıkça çoğunlukla istenmeyen bir sonuç da bizi bekleyecektir. Gürültü (noise), grenlenme, kumlanma, kirlenme olarak adlandırdığımız bu sonuç, görüntümüzdeki ufak lekeler olarak karşımıza çıkar. ISO değerini arttırdıkça daha aydınlık ama kaliteden de daha ödün verilmiş bir sonuç elde ederiz. Bu kumlanma çoğu zaman rahatsız edici olsa da, bazen de değişik efektler için bir tercih sebebi olabilmektedir. Sonuç olarak ISO, fotoğraf çekimlerinde otomatik ayarın dışında zaman zaman elle müdahale ederek, daha farklı ve iyi sonuçlar alabileceğimiz bir özellik olarak karşımıza çıkar.
En iyi kompakt Türkiye’de
Panasonic, kontrolü joystick’in yanı sıra dokunmatik ekranla da kullanılabilen yeni fotoğraf makinesi Lumix FX500 ile bir yeniliğe daha imza atıyor. Pratik ve keyifli bir kullanım sunan Lumix FX500, kullanıcılarına çekim sırasında dokunarak veya ekran üzerindeki kaydırma çubuğunu parmakla ya da ’stylus’ kalemle kaydırarak ince ayar yapma fırsatı veriyor.
10,1 megapiksel özelliği ve 5x optik zumlu 25 mm ultra geniş açılı Leica DC lensi ile fark yaratan model, Akıllı Otomatik Mod, HD hareketli resim kaydetme, müzikli slayt gösterileri gibi gelişmiş fonksiyonlarıyla fotoğraf tutkunlarının yaşayacakları deneyimi zenginleştiriyor.
Panasonic Lumix FX500, kısa adı TIPA olan Technical Image Press Association- Teknik Görüntü Baskı Derneği tarafından 2008 yılı için verilen ve fotoğraf endüstrisinin en önemli ödüllerinden biri olan "Avrupa’nın en iyi kompakt dijital fotoğraf makinesi" ödülünü almasıyla da rakipleri arasında farklılaşıyor.