Medyalardan kısa kısa

Güncelleme Tarihi:

Medyalardan kısa kısa
Oluşturulma Tarihi: Ekim 22, 2002 17:15

Adam yanına oturan kafası tıraşlı gence fırça atmış: futbolculuktan başka, doğru dürüst iş bulamadın mı? – Ahmet Tulgar’ın nefis Ayşegül Porsuk röportajı – Erdal Bilallar, yalancı politikacılara karşı halkı uyardı – Emin Çolaşan kime “köpek” demeye getirdi? – Parti üyesi olmayan parti başkanı ve diğer haberler...

Haberin Devamı

Futbolculuktan başka iş bulamadın mı?

Yeni Şafak’ta, Mehmet Şeker’in köşesinde güzel bir hikaye vardı. (18 ekim) İşinden başka şeyi düşünmeyen Kayserili bir işadamı, diye tarif etmiş Şeker. Kayserililer uyanıktır, gazete okuyup, televizyon da mı görmüyormuş anlamadım ya neyse...

Uçakta yanına kafası sıfır numara tıraşlı bir genç oturmuş. Pek konuşkan değilmiş, ama işadamı sorunca Adanalı ve futbolcu olduğunu söylemiş. İşadamı ona nasihat çekmiş, “Yahu kardeşim, kendine doğru dürüst bir iş bulsaydın ya” demiş, genç adam ters ters bakmış. “Evli misin?” diye sormuş. Hayır cevabını alınca, bu sefer de fırça atmış adama “Tabii evlenemezsin, futbolla mutbolla uğraşacağına adam gibi bir iş bulsaydın kendine” demiş. Sıfır numara tıraşlı Adanalı futbolcu fena bozulmuş, yol boyunca gazetesini okumuş, hiç konuşmamış.

Kayserili işadamı yanındaki yolcuya adını da sormuş bu arada.

Hasan Şaş’mış genç adamın ismi...

(Mehmet Şeker’in yazısı için : http://www.yenisafak.com.tr/mseker.html)

Haberin Devamı

*

Döv, söv, bıçakla, ama herkesin içinde değil...

Ahmet yine tadına doyulmaz bir röportaj yapmış. Her zamanki gibi... Kocası tarafından kameraların ve polisin önünde 64 yerinden bıçaklanan Ayşegül Porsuk adlı kadıncağızla. (Ahmet Tulgar, Milliyet, 18 ekim) Ayşegül Porsuk’un cevaplarından bir iki alıntı:

- Annemle babam ayrılana kadar güzeldi çocukluğum. Sonra çocukluğumu yaşayamadım, evlerde çalıştım.
- 14 yaşında evlendirdiler beni.
- Nişanlıyken bile ip atlıyordum daha. Annem kızardı.
- (Kocamı) Sevmeye çalıştım. Ama daha 40 günlük gelinken karakoldaydım. Adli tıplardaydım. Akşam geliyordu, dayak yiyordum.
- Artık onun karısı oldum, dedim, namusu oldum dedim. Mucburdum mutlu olmaya.

Ve, en can alıcı cümle. Ahmet “Orada öyle yatarken (yani kocası yere yatırmış bıçaklarken) acı dışında başka ne hissediyordunuz? diye soruyor.

Ayşegül Porsuk cevap veriyor:

- Utanç, çünkü rezildi durumumuz. Herkesin gözü önünde.

Yani evde yenen dayağa, bıçağa eyvallah diyor garip kadınımız. Ama herkesin içinde... rezil oluyoruz ! Önce kadınlarımızın kafasını özgürlüğe kavuşturmalıyız.

(Ahmet Tulgar’ın röportajı için : http://www.milliyet.com.tr/2002/10/18/guncel/agun.html)


*

Dudak dudağa öpüşseler, koalisyonlar daha iyi yürür mü?

Sevgi Gönül, Hürriyet Pazar’da yazıyor :

“Seçime hazırlandığımız şu sıralarda oy isteyen siyasilerimiz bütün sıcaklıklarıyla ve şirinlikleriyle seçmenlerimize yanaklarını uzatarak öpüşüyorlar. Dünyada çok az ülkede erkek erkeğe öpüşme kültürü var. (...) Ama dua edin ki Türkiye’de erkekler hiç değilse yanak yanağa öpüşüyorlar. Ya Rus olsaydık. Erkeklerimiz dudak dudağa öpüşeceklerdi.
Bizim siyasiler, hayalimde birdenbire birbirleriyle öpüşürken canlandılar. Rus usulü öpüşselerdi acaba kim kimi nasıl öperdi diye meraklandım. İyi ki böyle bir geleneğimiz yok. Ama acaba olsaydı, koalisyonlar daha uzun sürer ve seçimleri bu kargaşa ortamında değil de zamanında mı yapardık ve ertelenmemesi gereken bazı sorunlarımızı halledip daha bir gönül rahatlığı içinde mi olurduk diye düşünmekten de kendimi alıkoyamıyorum.” (Hürriyet, 20 Ekim)

Sevgi Hanım haklı, Ecevit’le Bahçeli’nin, yahut Erbakan’la Demirel’in böyle bir dostluk gösterisine ben de tahammül edemezdim. 


*

Zamanında ve tam yerinde bir uyarı..

Star’ın göbeğinde, Erdal Bilallar köşesini “Afişlere basılan yalanlar”a ayırmıştı. Geçmiş seçimlerde, parti afişlerinin ve genel başkanlarının ne yalanlar söylediğini, halkı nasıl aldattığını anlatan (doğru ve güzel) bir yazı. Demirel’in “Bütün karakollar şeffaf olacak” yahut “Köprülere % 50 indirim” gibi palavralarını, Çiller’in “Vergi oranı ya düşecek, ya düşecek” lafını, Yılmaz’ın “Yolsuzun, hırsızın dokunulmazlığı olmayacak” sözünü derlemiş bir güzel. Yazısını da “Amacımız kimseyi karalamak, Pinokyo gibi burnu uzayan yalancı yerine koymak değil. Sadece seçime 3 haftadan az bir süre kala, sizlere daha mutlu yarınlar için dünü hatırlatmak” diye bitirmiş. “Dünü bilin ki, 3 Kasım’da sandıkta ona göre oy verin!” (Star, 18 ekim)

“Bayram değil seyran değil, bu tecrübeli gazeteci Star okurlarını neden uyarma ihtiyacı duymuş olabilir ?” diye düşünürken, açık bir radyo ya da televizyondan Star gazetesinin sabihi, Genç Parti Genel Başkanı Cem Uzan’ın seçim nutku duyuluyordu:

“Bir gecede 250 il yapacağız, okullar bedava olacak, kitap ve kırtasiye bedava olacak, 4 yılda üniversite sayısını 4 katına çıkaracağız, isteyen istediği üniversiteye gidecek, herkese evini yapmak üzere 200 m2 arsa vereceğiz,herkese evini inşa etmek için çok ucuza kredi vereceğiz, bütün vergileri indireceğiz, milletvekili dokunulmazlığını kaldıracağız, IMF’yi kovacağız, sizi Allah’a emanet ediyorum!”


*

Kurt belli, köpekler kim?

Emin Çölaşan, kaldırılan kadehi misafirinin elinden alıp kendi kadehini veren Bülent Ecevit’in düştüğü içler acısı duruma üzülmüş. “Kurt kocayınca... sözü bir kere daha geçerlik kazanıyor” diyordu. (Hürriyet, 20 Ekim)

Yarım bıraktığı atasözü “Kurt kocayınca köpeğin maskarası olur” şeklindedir. Ömer Asım Aksoy’a göre de bu atasözü “Güçlü iken herkesin kendisinden çekindiği kişi, gücünü yitirdikten sonra, güçsüz ve aşağılık kimselerin oyuncağı olur” manasına gelir.

Emin Abi “kurt” derken Bülent Ecevit’i kastediyor. Onu anladık.

Ecevit’i maskara eden “köpekler” kim ola ki?


*

Hoca bunu yaparsa, cemaat ne eder?

Ali Atıf Bir Hoca, asistanı ve öğrencileriyle bir olup, çok güzel bir araştırma yapmış. Okumadıysanız, aşağıda linkini verdim, MUTLAKA okuyun.

10 gün boyunca, 11 ulusal televizyon kanalının haberlerini taramışlar, 82 saat 8 dakika süren 1.908 haberin çetelesini tutmuşlar. Ve hangi partiye torpil yapıldığını, hangi partilerin görmezden gelindiğini, kimin kanalını silah gibi kullandığını belirlemişler. (Hürriyet, 20 ekim)

Ali Atıf Hoca yazısına başlık atmış : AKP’ye 6 saat, İşçi Partisi’ne 4 dakika.

Halbuki, verdiği tabloda, adı haberlerde İşçi Partisi’nden de az geçen bir diğer parti görülüyor. DEHAP, topu topu 3 dakika.

Ama Ali Atıf Hoca başlığa DEHAP’ı değil, İP’yi çıkarmayı tercih etmiş.

Demek ki (varsa) görmezden gelme ya da yok sayma televizyonlar mahsus değil...

(http://www.hurriyetim.com.tr/yazarlar/yazar/0,,sid~9@nvid~187480,00.asp)


*

Haberi ben mi yanlış anladım?

Haberin Devamı

Yine 20 ekim tarihli Hürriyet’ten bir haber. AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, sabıkası sebebiyle kurucu üye olamayacağı için, “Anayasa Mahkemesi’nin verdiği ihtar süresinin dolduğu gün Kurucular Kurulu üyeliğinden istifa etti. AKP Genel Sekreteri... Erdoğan’ın genel başkanlığının devam edeceğini belirterek, İstanbul Üsküdar ya da Ankara Çankaya’dan partiye ‘düz üyelik’ kaydını yaptıracağını söyledi.” 

Baktılar ki “yamuk üyelik” tutmadı, bir de “düz üyelik” deneyecekler demek ki...

Şaka bir yana, eğer haberi doğru anladıysam, Recep Tayyip Erdoğan, halihazırda, Genel Başkanı olduğu partiye üye değil... Mümkün mü?

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!