Medyadan: Zi politikıl end soyşıl niyuuz

Güncelleme Tarihi:

Medyadan: Zi politikıl end soyşıl niyuuz
Oluşturulma Tarihi: Şubat 06, 2005 19:13

Çin’de Rus kalpağıyla gezmek – Orhun Türkçesi mi kullanacağız yani – Adam meğer 12 senedir evliymiş de haberi yokmuş – Bunların da benim gibi bir oyu var, ama bunlarınki Meclis’te – Livaneli: Akmasan da gürle, ama yağmur bittikten sonra – Adamdaki kısmete bak, bizim her gün sağda solda resmimiz çıkar ama... – Üniversite mezunu kız iş bulamayınca manavlığa başladı, haberi iyi de... – Bu töre cinayetleriyle ilgili iddiamı bir gün yazacağım buraya – Öymen, Debré’nin karizmayı fena çizdi - Hıncal Abi, ‘Sükseler Monşer’ ne demektir ... ve sair alıntılar


Pekin’e bir resmi ziyaret yapan Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Çin Seddi’ni de gezmiş. Ajanslar bu geziden yandaki fotoğrafı geçtiler: Gül’ün başında bir ... Rus kalpağı. Malum, Çinliler’le Ruslar birbirlerini çok (!) severler. Gül de herhalde Çin’de Rus kalpağı giyerek, Pekin’e bir ‘diplomatik’ mesaj vermek istedi.

Bu arada, Fahri Korutürk’ün, Cumhurbaşkanlığı dönemine mi ait, yoksa Moskova Büyükelçiliği yaptığı günlere mi ait, bir kalpak hikayesi vardı. Hatırlayan var mı, çıkaramadım ben...


*

O KADAR DA DEĞİL!

Hürriyet’in okur köşesine yazan Güneş Barış, cümleye haklı giriyor “Bazı okurlar yanlış(ı) düzeltirken kendileri yanlış yapıyor. Siz bunu yorumsuz yayınlarsanız (Dilimizde “yayınlamak” diye bir fiil yoktur, yani yanlışı düzeltenlerin yanlışından şikayet eden bu okur da yanlış yapıyor ya neyse...) okuyucuya yanlış bilgi vermiş oluyorsunuz” diyor.

Buraya kadar eyvallah, fakar arkasından işin şeyini çıkarıyor: “Bir kere bir okuyucu ‘Efendim restoran demeyelim, Türkçemizde lokanta kelimesi var’ demişti. Locanda İtalyancadan gelir, lokal demektir. Avukat Filiz Yüksel de ‘mortgage demeyelim, Türkçe ipotek diyelim’ buyurmuşlar. İpotek, hypotheque, hypothek kelimesinden gelmiştir. Neresi Türkçe’dir?”

Bizim Okur Temsilcisi de bu saçmalığı böylece yayımlamış, Allah selâmet versin.

Yabancı dilden Türkçeye girmiş kelime artık Türkçedir. İpotek, Fransızca kökenli bir Türkçe kelimedir.

Size kalsa, Fransızcadan gelmiştir diye lamba demeyeceğiz, ampul demeyeceğiz, Farsçadan gelmedir diye âvîze demeyeceğiz, ışık demeyeceğiz, kökü bile doğru dürüst belli değil (herhalde Arapça şavk’ın bozulmuşu)... Orhun Yazıtları’nda kullanılan 100 kelimeyle mi konuşacağız?

Hürriyet, 31 Ocak


*

TÜRKİYE’DE SÜRPRİZİN NEREDEN GELECEĞİ BELLİ OLMAZ

Baksanıza, Çatlı Hasan Şahan’ın başına gelene. 12 yıldır bir kadınla nikâhsız yaşıyormuş, 6 da çocuğu varmış. Resmî nikâh yaptırmak, çocuklarına da nihayet (en büyüğü 12 yaşında) nüfus cüzdanı çıkartmak için başvurunca... anlaşılmış ki 12 yıldır tanımadığı bir kadınla ‘evlidir’, nikâhı da Bodrum’da kılınmıştır...

Allah muhafaza yani...

Gözcü, 31 Ocak


*

BUNUN DA BİR OYU VAR, HEM DE MECLİS’TE

Hani “bunların da benim gibi bir oyu var” diye yanıyorum ya zaman zaman...

“Bunun” da bir oyu var ama pir oyu var, çünkü o bir oyu TBMM’de kullanıyor.

Binlerce Hakkarili’nin oyunu temsilen...

5.5’luk depremden korkup evlerine girmeyi reddeden hemşerilerini, bakın AKP Hakkari Milletvekili Mustafa Zeydan nasıl ‘ikna’ ediyor:

Ben evlerine girmeyen insanların Allah inancının zayıf olduğunu düşünüyorum.”

Posta, 31 Ocak


*

YANİ İSTESEYMİŞ OHOOO ...

Vatan gazetesinde bir röportaj okudum “Muhaliflerin lider adayı” diye takdim edilen “muhaliflerin kendi kendine lider aday adayı” Zülfü Livaneli’yi.

Poli-aydınımızın şu cümlesi dikkatimi çekti:

Adaylık için yeterli imzayı toplamıştık ama son gün bir toplantı yaptık ve ben dedim ki, ‘Arkadaşlar bu kurultaya katılmayalım, çünkü kan gövdeyi götürecek...”

Yeterli imzayı toplamıştık ama...

Zülfü Bey, bıraaak bu işleri!

Vatan, 2 Şubat


*

NEREDE BİZDE BÖYLE KISMET

Bir reklam ajansı, adamın 20 sene önce ‘deneme için’ fotoğraflarını çekmiş. Yıllar sonra, Nestle bu fotoğraflardan birini yeni bir ürününün şişesinde kullanmış.

Tabii ki yer Amerika. Adam dava edip, sıkı durun, 16 milyon $ yani 21 milyon YTL (ki ceman 21 eski trilyon eder) götürmüş.

Bizim de sağda solda bir sürü fotoğrafımız var ama kısmetimiz yok anasını satayım!

Vatan, 2 Şubat


*

POPÜLİST HABER YAPMAK KOLAY DA...

Klasik ‘renkli gazete’ haberi:

Üniversite mezunu kız, iş bulamayınca manavlığa başladı

Bu, maalesef, Türkiye’de çok yaşanan bir hadise, daha da kötüsü, manavlık da bulamayan yüzbinlerle genç diplomalı geziyor piyasada.

Ama işin bir de şu yönü var işin: Bu genç kız “Elazığ Fırat Üniversitesi Desinatörlük ve Halıcılık Bölümü” mezunu imiş.

Bu kızımız, bu bölüme (büyük bir olasılıkla ‘istemeden’) kaydolduğunda, mezun olunca iş bulacağını mı sanıyordu acaba? Bu bölümü açan Milli Eğitim, acaba Türkiye’de ‘desinatörlük ve halıcılık’ mezunlarına ihtiyaç olduğunu mu düşünüyor?

Gözcü, 2 Şubat


*

DOLGU MALZEMESİ

Satır doldurmak için uydurulmuş resimaltlarına bir muhteşem örnek.

Irak’ta, katliamın, patlayan bombaların ortasında, birileri, BBC binasının boş duvarına gerçekten nefis duvar resimleri çizmişler. Resimaltı ‘... şehirde yaşamın devam ettiğini gösteriyor” diyor. Ama doldurma cümlesi muhteşem:

Halka açık tuval işlevi gören (!) duvarlardan BBC’nin bürosunun duvarına çizilen resimler ilgi odağı olurken (!), resimlerde kullanılan vahşi at, uçan halı gibi figürler, (sıkı durun) halkın duygularını temsil ediyor.”

Takvim, 4 Şubat


*

BİR GÜN SÖYLEYECEĞİM

Bir gün gelecek, yıllardır ağzımda gevelediğim bir gerçeği yüksek sesle söyleyecek, kimilerini kırmayı göze alarak burada yazacağım.

İddiaya göre, kızın ailesinin onayı olmadan kaçıp evlenmişler. Kız dediğim de çocuk değil hani, 26 yaşında. Galiba hamileymiş, üstüne üstlük.

Sefaköy’deki fakirhanelerinde ölü bulunmuşlar. Başlarına birer kurşun sıkılı...

Töre cinayeti diyor polis, kızın ailesinden şüpheleniyor.

Nereliler? Şanlıurfa!..

Töre cinayeti. Hürriyet, bu kez kendini tutamamış, birinci sayfadan TÖRENİZ BATSIN diyor.

Ben de ekliyorum: Boyunuz devrilsin inşallah!

Hürriyet, 5 Şubat


*

ÖYMEN DEBRE’Yİ FENA MAT ETTİ

Eski diplomat yeni CHP Milletvekili Onur Öymen, Fransız Ulusal Meclisi Başkanı Jean-Louis Debré’yi nasıl dağıttı duydunuz mu?

Haber şöyle:

FRANSA Ulusal Meclis heyetinin TBMM AB Uyum Komisyonu ile görüşmesinde ‘soykırım gerginliği’ yaşandı. Heyet dün, basına kapalı toplantıda TBMM AB Uyum Komisyonu üyeleri ile biraraya geldi. Fransa Meclis Başkanı Jean-Louis Debre, Ermeni soykırımı iddialarının, Birleşmiş Milletler ya da Avrupa Konseyi’nin himayesinde uluslararası bağımsız bir kuruluş tarafından araştırılmasını önerdi. Debre, soykırım iddialarının gerçek olup olmadığının, böylece tespit edilebileceğini savundu.

Fransız Başkan’ın bu ilginç çıkışına tepki gösteren CHP İstanbul Milletvekili Onur Öymen, ‘Siz soykırım olup olmadığı konusundaki gerçekleri mi öğrenmek istiyorsunuz’ diye sordu. Debre’nin ‘Evet’ yanıtı üzerine Öymen, ‘Madem gerçekleri öğrenmek istiyordunuz, neden gerçekleri öğrenmeden Ermeni soykırımını kabul eden yasa çıkardınız’ dedi. Öymen’in bu sözleri ortamı gerdi. Debre, soruya yanıt vermekten ziyade, ‘Bunları artık bir kenara bırakalım. Olan oldu. Bundan sonra önümüze bakalım’ sözleriyle soruyu geçiştirdi.

Diplomatik tuş dedikleri bu olsa gerek!

Hürriyet, 5 Şubat


*

BİLE BİLE LADES

Beni en çok üzen haberlerin başında geliyor bu.

Son 1,5 ayda Türkiye’de soba zehirlenmesinden (sıkı durun) ... 100 kişi ölmüş!

İnanabiliyor musunuz! 45 günde 100 kişi. Günde ortalama 2 candan fazla.

Yıllardır yetkililer bir tarafını yırtıyor, lodoslu havalara dikkat edin, yatmadan sobanızı mutlaka söndürün, diye..

Hadi gazete okumuyorlar, televizyon da mı seyretmiyorlar, Yarabbi bu kadar da cahil olunabilir mi?

Radikal, 5 Ocak


*

KANCA ATANA BAK!

CHP’li muhaliflere DSP ve SHP kanca atmış, “Bize katılın” diye çağrı yapmışlar. Maksat, CHP’den bir iki milletvekili kapıp Meclis’te temsil edilmek sadece, yani ‘pis politika’ !

Bir ara Fener’in maç oynamadan yıldız olmayı başarmış futbolcularından (şimdiki yorumcu yazar) Rıdvan Dilmen’den dinlemiştim. Sarıyer’de oynadığı yıllarda, bir maç kazanmışlar, tribünlerdeki üç beş seyirci başlamış bağırmaya:

- Sarıyer buraya! Sarıyer buraya!

Tribünün önüne çağırıyorlar, alkışlamaya.

Biri ‘Hadi gidip şunlara bir selam verelim’ deyince, Rıdvan atılmış:

- Biz daha kalabalığız, onlar bi’zahmet buraya gelsin!

DSP ile SHP’nin ‘bize katılın’ çağrısını okurken bunu hatırladım...

Star, 5 Şubat


*

ZEKÂ ARTTIRAN HAP PİYASADA, diyor haber.

Yine bir takım uyanıklar, bir takım salakların parasını yiyecekler desenize...

Hürriyet, 6 Şubat

 

*

İŞTE BU KADAR BASİT

CHP ile ilgili bir eleştiri yaptım bir iki gün önce, hatırlarsanız. Sırf kadındır, güzeldir diye CHP Parti Meclisi’ne tiyatrocu Şahnaz Çakıralp’in seçilmesinin, CHP’de sonun başlangıcı olduğunu iddia ettim.

Elif Koralp’e cevap veren Çakıralp diyor ki “Beni telefonla arayıp ‘Adını listeye yazıyoruz’ dediler. ‘Peki’ dedim. Sabah bir uyandım ki, 658 oyla seçilmişim.”

Türkiye’de sosyal-demokrasiyi iktidar yapacak olan parti bu mudur yani?

Hadi canım sen de!

Milliyet, 6 Şubat

 

*

KENDİN YARGILA, KENDİN CEZALANDIR

Televizyonda uzun uzun gösterdiler. Bir adamla bir kadın birlik olmuşlar, sokağın ortasında genç bir delikanlıyı sille tokat dövüyorlar, evire çevire.

Sokaktan geçenler sırıtarak seyrediyor. İki ayrı kameraman da hadiseyi sakin sakin filme çekiyor.

Neymiş, genç adam telefon sapığıymış da, kadını sürekli taciz ediyormuş. Karı koca tuzak kurmuşlar, genç adamı bir yere çağırıp kıstırmışlar, akrabaları da dayağa katılıyor, adamı dövüp hastanelik ediyorlar.

Aynı haberi Posta da ‘Sapığa tuzak’ diye veriyor.

(Sapık olduğunu nereden biliyorsunuz, sokak ortasında döven saldırganların ifadesi mahkeme kararı hükmünde midir, diye sormuyorum. Gazetelerin adetidir, yargılayıp infaz etmek!)

Böyle haberleri yaparken çok dikkat etmeli, cezayı bizzat uygulayanları alkışlamamalı.

Vebâli çok ağır olur!

Posta, 6 Şubat

 

*

BANA BİRAZ ASPARAGAS GİBİ GELDİ YA, NEYSE...

Takvim gazetesi birkaç gün önce “Çiller yoğun bakımda” diye manşet atmıştı.

Manşetin hemen altında da diyordu ki “Medyada yaşlı haliyle fotoğrafının çıkması üzerine, güzellik merkezlerine kapanan Çiller’e yoğun gençleştirme programı uygulanıyor.”

Yine Takvim’in manşetteki iddiasına göre, bazı gazeteciler sadece manşetlere baktıkları, gazeteleri adam gibi okumadıkları için, “Çiller yoğun bakımda” diye Yeniköy’deki yalının kapısında saatlerce nöbet tutmuşlar. MIŞ

Takvim de “İlahi Medya! Siz insanı gülmekten öldürürsünüz!” diye manşet yapıyor.

Takvim, 6 Şubat

 

*

HINCAL ABİ’YE BİR SORUM VAR...

Pazar Neşesi köşeceğinde / kutusunda yahut, Siyasal Bilimler’de okuyan bir züppeye ‘Tam Paris aksanıyla’ şöyle dedirttiriyor (merhaba, günaydın yerine):

- Sükseleğ Monşeğ!

Paris aksanıyla konuşanlar R’leri çatlatarak ‘RRR’ diye söyler, ‘Ğ’ diye değil, ama bu önemli değil, ben bu ‘SÜKSELER’ ne demektir, onu anlayamadım.

Monşer’i anladım, ‘SÜKSELER’ ne demek? Fransızca olmadığı muhakkak da...

Sabah, 6 Şubat

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!