Güncelleme Tarihi:
www.acikgazete.com <http://www.acikgazete.com>
*
İLAHİ MELİHA
Meliha Okur, ekonomi programında, halka açılmaya hazırlanan Trabzonspor’un Başkanı’na soruyor: Hangi takımı tutuyorsunuz?
Meliha’dan korkulur vallahi, adam kazayla boş bulunup...
CNN-Türk, 5 Nisan
*
KİMİN NESİN, KİMİN FESİ (mi derler?)
Posta, ‘Harvard’da bir Türk kızı’ diye haber yapmış. Ece Kamar çok iyi bir öğrenciymiş, Sabancı Üniversitesi’ni bitirmiş, Harvard’a doktora başvurusu yapmış ve kabul edilmiş.
Eee? Ece Türkiye’nin Harvard’da doktora yapacak ilk kızı mı? Yoksa Posta gazetesinden birinin akrabası filan mı?
Posta, 5 Nisan
*
KAFA BULMUŞLAR diyor Sabah.
“TEKEL Alkollü İçkiler Genel Müdürü, özelleştirilen bölümündeki 80 trilyonluk hammaddeyi hediye ettiği Mey'in başına geçti.. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, TEKEL'in alkollü içkiler bölümünün özelleştirilmesinde sürecin kurumun aleyhine işlediğini saptadı: Özel şirket Mey'e devirden önce bölüme 80 trilyonluk hammadde alınmış. Alımı yapan TEKEL'in Alkollü İçkiler Genel Müdürü Esen Ataay'ın ise bu hammaddenin şirkete bedelsiz devrinden sonra emekliliğini isteyip Mey'e genel müdür olduğu öğrenildi.”
Çok kötü yazılmış ama güzel bir haber, Sabah dalgasını da geçiyor: Bu özelleştirme ayık kafayla yapılmaz...
Sabah, 5 Nisan
*
KIZILAY’IN BAŞKANI NASIL FAKİRLEŞTİ
Hadi Tekel içki, sigara, kötü alışkanlıklar diyelim, ya Kızılay gibi bir hayır kurumuna ne demeli?
Kızılay Genel Başkanı Talat Yılmaz, 23 Eylül 2004’te göreve geldiğinde 2 milyon YTL’lik mal ve servet beyanında bulunmuş. Son model 2 araba, kooperatif hisseleri (dikkat edin bütün karanlık işlerde bu ‘kooperatif hisseleri’ kalemi mutlaka vardır, bol bol... Bu kooperatiflerde bir dümen dönüyor, yahut da dümenlerde kooperatif dönüyor!), para, mücevherat vs...
Yılmaz, birkaç ay sonra bir dava sebebiyle tekrar mal beyanında bulunmuş. Bu kez ‘üzerime kayıtlı mal yoktur’ diyerek...
Milliyet de haklı olarak soruyor: ‘Başkan 4 ayda nasıl fakirleşti?’
Tabii aslında, başta sorulması gereken soru başka: Kızılay’ın başındaki memur, bu serveti nasıl edindi?
Milliyet, 5 Nisan
*
(K)ALINTI
“Keşke Fetullah Gülen de Papa’nın cenaze törenine katılabilseydi. Çünkü dinler arası diyaloga kendini adamış bir din adamı olan Gülen, bu amaçla Vatikan’ı ziyaret edip, müteveffa Papa ile gödüşmüştü.”
Mehmet Barlas - Sabah, 6 Nisan
*
MESİHLİĞİN BELGESİ Mİ OLUR A DIIT!
Mehmet Ali Ağca adlı, en zarif tabiriyle katil, Vatikan’a bir mektup gönderip ‘Kardeşi’ Papa’nın ölümünden duyduğu üzüntüyü ifade etmiş, altına da MESİH diye imza atmış.
Ağca’nın ne olduğu malum da, ben haberin arkasını çok sevdim: Mehmet Ali Ağca Mesih olduğunu yakında ‘BELGELERİYLE’ ispat edecekmiş.
Acaba elinde Noter’den velaketname filan mı var?
Gazeteler de bunu haber diye kullanıyor...
Akşam, 6 Nisan
*
ERDOĞAN’IN TABANI
AKP iktidarının nereden doğduğunu merak edenlere, Mimarlar Odası’nın yaptığı bir araştırmadan sadece bir rakam:
“300 bin kişinin yaşadığı Sultanbeyli’de 33 bin binadan sadece 318 tanesi tapulu, gerisi kaçak.”
Vatan, 6 Nisan
*
(M)ALINTI
“Papa öldü ya, Türk medyası olarak bizler de acayip havaya girdik! Yüzüğünden başladık, testislerine (aman ha, teslis değil, testis, yanlış anlaşılmasın) kadar indik Papa'nın...”
Haşmet Babaoğlu - Vatan, 8 Nisan
*
NEYİNE NEYİNE?
Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç, Rus turistler için ‘sonradan görme ve görgüsüz’ dedi sonra özür diledi. Öyle bir memlekette yaşıyor, öyle bir başbakan tarafından yönetiliyoruz ki, bu kadar büyük bir ‘görgüsüzlük’ yaptıktan sonra (Kızmayın Sayın Bakan, ben de sizin gibi esprili tabiatım sebebiyle böyle konuşuyorum) istifa edeceğine, gülerek özür dilemesi bile ‘aferin’ almasına yetiyor.
Bu ‘Kültür’ Bakanı, Mehmet Ali Birand’ın ‘Pişman oldunuz mu?’ sorusuna şöyle cevap verdi:
- İnsanları niye pişmanlık şeyine sokmak istiyorsunuz?
Vallahi siz şanslısınız Sayın Bakanım, eğer bu potu medyanın medya olduğu bir memlekette bir bakan kırsaydı, inanın adamı pişmanlık şeyine sokar sokar çıkarırlardı...
CNN-Türk, 7 Nisan
*
LAİK DEVLETİN MEMURLARI
Din İşleri Yüksek Kurulu uzmanı Tahir Ural, Diyanet’in resmi haber bülteninde yorum yapıyor:
“İslam milleti es-selamü aleyküm cümlesiyle selamlaşır. Selamın yerini merhaba, günaydın, tünaydın gibi sözler dolduramaz. Ancak es-selamü aleyküm dedikten sonra bu sözler kullanılabilir.”
Allah bizi bunların eline düşürmesin!
Posta, 7 Nisan
*
NE DİYEYİM ADAM SANA
Yorum gerektirmeyecek kadar üzücü bir haber, başlık: Gaz kaçağını ateşle kontrol etmek istedi
Ölmüş garibim. İşin daha da acıklı yanı... tüpgaz bayii imiş!
Posta, 7 Nisan
*
ÖYLE, LAF OLSUN DİYE...
Adam Bursa’da bir barınma evinde kalıyormuş zaten. Yaşıda da daha 47. Elinde bastonu, kaldırımda yürürken düşüp bayılmış. Esnaf, Allah razı olsun, hastaneye götürmüş. Cebinden bir Yeşil Kart çıkmış, o kadar. Anlaşılmış ki, son 3 gündür parasızlıktan tek lokma geçmemiş boğazından, açlıktan bayılmış.
Aynı gazeteden, bir başka haber. 3 yaşındaki Hatice, yıkılan duvarın altında ölmüş. Anacağı ‘Yavrumu yokluklar içinde büyüttüm, parasızlıktan bir fotoğrafını bile çektiremedim’ diye ağlıyordu...
Öyle, laf olsun diye yaptım bu iki alıntıyı...
Hani dünya gustodan, sosyetik güzellerden, Versace’den ibaret değil...
Posta, 9 Nisan
*
‘REALİTEDE’ BİR ADIM DAHA İLERİ GİDEBİLİRİZ BENCE
Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanı Hanefi Avcı ‘Çetelerin içinde kamu görevlileri var’ diyordu. Emniyet Genel Müdürlüğü Sözcüsü Ramazan Er de teyit ediyor bu bilgiyi: ‘Çetelerin içinde kamu görevlileri var, demek bir itiraf değil, bir realitedir. Bu polis teşkilatında da vardır, diğer kuruluşlarda da vardır...’
Ben de yıllardan beridir burada diyorum ki: İçinde kamu görevlisi olmayan çete YOKTUR!
Posta, 9 Nisan
*
GÜNGÖR MENGİ’DEN BAŞBAKAN’A ‘MİYAV’ İKAZI
Vatan’ın başyazarı Güngör Mengi, Başbakan’a sesleniyor ve kendisini kedi olarak çizen karikatüristler aleyhine açtığı tazminat davalarından vazgeçmesini istiyor ve diyor ki:
Başbakan'ın kazandığı tazminatlar büyük ihtimalle AİHM'den dönecektir. Karikatürcülerden aldığı paranın kim bilir kaç misli Türkiye'den ceza olarak istenecektir.
O tarih, Türkiye'nin seçime gittiği tarihe denk gelebilir.
Ve Erdoğan, miting meydanlarında miyavlama seslerinden dolayı konuşma zorluğu çekebilir.
Vatan, 9 Nisan
*
ALLAH İYİLİĞİNİ VERSİN İNŞALLAH REHA...
Sevgili dostum, meslektaşım Reha Erus’un imzasını taşıyan bir haberdi. Papa hakkında, ‘Vatikan azizlik için düğmeye bastı’ diyordu başlığı.
Haberden bir alıntı: “Şu ana kadar Papa’nın Meksika’da lösemini bir çocuğu iyileştirdiği, Hindistan’ın Kalküta kentinde yatalak bir kadının yürümesini sağladığı BİLİNİYOR.”
Biliniyor... Bu ‘mucize’ martavallarına sen de mi inanıyorsun Reha, Hürriyet gazetesi de mi inanıyor ki ‘ biliniyor’ diye yazıyoruz?
Hürriyet, 10 Nisan
*
Bir haberin ÇOK ACI kutusu
“Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin nüfusu 500 bin ama 114 bin kemik iliği vericisi var. 70 milyonluk Türkiye’de verici sayısı ise sadece 30 bin.”
Tokat gibi!
(Konuyu sulandırmak istemem ama, yöneticilerimize bir tavsiyem var, bu ‘verici’ lafının yerine Türkler’in yanlış anlamayacağı, alınganlık yapmayacağı bir kelime bulsanız, bizim millet ‘donör’ yahut ‘verici’ denince, koşa koşa gitmez hani...)
Vatan, 10 Nisan
*
NEREDE GÖRÜRSEM TEŞHİR EDECEĞİM DEDİM YA...
Vatan-34’ün birinci sayfasında bir ‘gizli reklam’ yayımlandı.
Kadınlar probiyotik yoğurdu çok sevdi!
İlan afişi, Activa marka probilmemne yoğurdun ne kadar faydalı olduğu, fiyatı 65 YKR...
Yuh artık!
Vatan-34, 10 Nisan