Güncelleme Tarihi:
Aslında magazin bölümüne daha iyi giderdi ama... Bedri Koraman, Sabah’ın Pazar ilavesinde tam sayfa çiziyor. Konuları pek değişmez ya zaten, bu haftanın teması “EVLENECEK KIZLARA küçük öneriler”. Dokuz öneriden biri de diyor ki “Daha ilk günden sizi kaybetmek korkusunu bir içgüdü olarak (KOCANIZIN) içine özenle yerleştirin ki, sizden başka bir şeyi düşünmeyi aklına getirmesin!” Yeni gelin, kocasını korkutmak için, gerdek odasının duvarına ‘edeleli’ erkek resimleri, Brad Pitt’in fotoğrafını filan asmış. Benim dikkatimi sağ üst köşedeki fotoğraf çekti: MEHMET BARLAS! Niye Mehmet Barlas ayıptır sorması, bir erkek güzeli filan mıdır? (ÜSTTE)
*
MELİH AŞIK’IN AÇIK PENCERE’SİNDEN
Genç adam, İstanbul'dan Ankara'ya otobüsle giderken sıkışmıştı, Bolu dağında verilen molada tuvalete koştu. Tam kabine girip tuvalete oturmuştu ki, yan kabinden bir soru geldi:
- Ne haber, nasılsın?
Genç adam şaşkın:
- Sağ ol iyiyim, dedi.
Bir soru daha, bir soru daha...
Genç adam sorulara cevap yetiştirirken yan kabindeki delikanlı şöyle konuştu:
- Hayatım, telefonu kapatıyorum. Yandaki tuvalette bir geri zekâlı var. Sana sorduğum sorulara cevap verip duruyor. Ben seni sonra ararım.
Milliyet 28 Kasım
*
KEŞKE O BAŞLIK ATILMASAYDI
HOT’un pazar sohbeti yaptığı Gençlik ve Spor Genel Müdürü Mehmet Atalay, gazetenin attığı başlığa bakarsanız eğer, “Tribündeki cinayet keşke yaşanmasaydı” demiş.
Okuyunca yerimden zıpladım, ne demek “Tribündeki cinayet keşke yaşanmasaydı” ? Ne yani “iyi ki yaşanmış” cinayetler var mıdır?
Üşenmedim, bütün yazıyı okudum, lafın orijinalini bulmak için.
Adamcağız, “Tribündeki cinayet keşke yaşanmasaydı” demiyor tabii ki, diyor ki “Keşke o günü yaşamasaydık” !
İkisinin arasında dağlar kadar fark var, okuduğunu anlayana...
HO Tercüman, 29 Kasım
*
KENDİ KENDİNİ HORTUMLAYAN BİR MİLLET
İSKİ Genel Müdürü, son 14 yılda İstanbul’da 8,5 katrilyonluk kaçak su kullanıldığını itiraf etmiş. İstanbullular (bakınız YOLSUZLUKLAR konusundaki yazım) 8,5 KATRİLYON LİRALIK HIRSIZLIK YAPMIŞLAR!
İSKİ Genel Müdürü Mustafa Mutlu (Ben Mutlu’dan alıntı yapan Hasan Pulur’dan aldım aşağıdaki bilgileri) bunun, günlük kurdan, 5 milyar 877 milyon dolar ettiğini ve bu parayla ne yapılabileceğini hesaplamış:
Tanesi 1.2 trilyon liradan, 30 derslikli, 7 bin 150 okul
Veya, beheri 30 milyon dolardan 200 yataklı 195 hastane
Olmadı, tanesi ortalama 950 milyon dolardan 6 baraj...
Türk Milletinin yolsuzluklardan, hortumculardan şikayete hakkı var mı, Türkler’den daha büyük hortumcu var mı?
Milliyet, 29 Kasım
*
ÖNCE KIZDIM, SONRA DÜŞÜNDÜM...
Hani, Karslı küçük Ferdi, yatakta uyurken leğene düştü de, daha on aylıkken boğulup gitti...
Annesiyle dedesi, çocuğu başı leğenin içinde görünce ne yapmışlar?
Kucakladıkları gibi ... İMAMA götürmüşler!
Önce bu habere “Ne kadar cahil bir milletiz Allahım!” diye tepki gösterdim, sonra tekrak okuyunca düşündüm: Acaba köylerinde doktor, hemşire hatta öğretmen var mıydı ki?
Milliyet, 29 Kasım
*
HÜP KAHVE, HÜP HÜP KAHVE
Benim “Darbe Dede” adını verdiğim (hani yeterli sayıda genci beslememek için astıktan sonra şimdi vicdan huzuruyla Marmaris’te oturmuş, hamamda çıplak kız resimleri yapan tonton darbecimiz) Kenan Evren neden Türk kahvesi içmezmiş, duydunuz mu?
Yıllar önce, bir komutana kahve götüren bir erin, arkasını dönüp “birşeyler” yaptığını görünce şüphelenmiş Evren, bastırıp itiraf ettirmiş : Asker, taşırken dökülmesin diye, kahvenin köpüğünü “hüp” yapıp ağzına alıyor, Paşa’ya ikram etmeden önce, fincana yeniden boşaltıyormuş.
O tarihten beri, “tiskinmiş” Paşa, bir daha kahve içmemiş.
Çocukluğumda radyoda Orhan Boran’ın skeçlerini dinlerdim, bir kahramanı vardı, münasebetsiz Kayınbirader’i. Boran, güya Kayınbirader’i merdiven çıkarken kahveyi dökmemek için böyle “hüplerken” yakalamıştı, bundan 40 yıl önceki bir espriydi bu...
Demek ki gerçeği varmış!
Milliyet, 29 Kasım
*
BİR ALTERNATİF OL DA, İSTERSEN...
“Tercüman’dan çarpıcı bir yazı dizisi daha” diyor gazetenin sürmanşeti, GENÇ KALMANIN SIRLARI.
Akıl ve ruh jimnastiği, kum saati diyeti, hayat enerjisi auara ve daha birçok bilinmeyen...
Alternatif Tıp’ın önde gelen isimlerinden XXX, Tercüman okurları için genç ve zinde kalmanın formülünü açıkladı.
Kimmiş bu “Alternatif Tıp’ın önde gelen isimlerinden XXX” tahmin edin bakalım!
ÖZER ÇİLLER!
Yakışır!
DB Tercüman, 30 Kasım
*
O MECZUP, SEN DAHA MECZUP
Belli ki adam meczupun biri. Tarikat şeyhiymiş güya. Bir kitap bastırmış, yok efendim organ bağışlayan boynunda halkayla cehennemde yanacakmış da, kan nakli günahmış da, bir sürü deli saçması.
Koskoca Sabah gazetesi de çıkıp bu zavallıyı (güya eleştirir ayaklarına) manşet yapıyor, işi gücü yok, sanki ciddiye almaya değermiş gibi, ilahiyat profesörlerine danışıyor...
Kim daha meczup acaba?
Sabah, 30 Kasım
*
HALKIN PARASIYLA AKP PROPAGANDASI
Ben pazartesi sabahı haftalık alıntı yapacağım derken geç kalıyorum bazen, öyle olunca da benden önce kullananın hakkını yememek için, alıntıdan alıntı yapmak gerekiyor.
Bu sefer Melih Aşık yakaladı, Star’ın 2 Aralık tarihli manşetindeki yıkama yağlamayı.
"Rayına oturtulan ekonomi ve kesilen hortumlar, 'Zengin Türkiye' hayallerini gerçeğe dönüştürüyor. Önümüzdeki 3 yıl, Türkiye'yi ekonomide adım adım AB standartına götürecek..."Bu ve benzeri satırlar, dün TMSF tarafından yayımlanan Star gazetesindeydi. TMSF'nin organında, halkın parasıyla hükümet propagandası yapılıyor... Halkın parasıyla halka umut pompalanıyor. Gelecekle ilgili kaygınız varsa Star okuyun... Umut ve neşe dolun....”
Milliyet, 3 Aralık
*
AĞRI NİRE, İSTANBUL NİRE?
Meclis’e bir teklif geldi: İstanbul Doğu ve Batı diye iki yönetim birimine ayrılsın.
Teklif kimden geldi?
AKP Ağrı Milletvekili Melik Özmen’den.
Ağrı niree, İstanbul niree?
Kardeşim sen, Meclis’te temsilcisi olduğun, Türkiye’nin en fakir şehriyle uğraşsana, sana mı kaldı İstanbul’u düzeltmek?
HO Türcüman, 3 Aralık
*
GAZOZUNA DİN
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın atadığı ilk kadın vaiz Ardahan’da göreve başlamış. Sümeyra Sav, Çamlıçatak Köyü camiinde öğle namazı için toplanan otuz kadar kadına ilk vaazını da vermiş. Çocukların da dine ihtiyacı olduğunu söyleyen Sav “Çocuklara cehennemi değil, cenneti anlatın. Cennette gazoz nehirleri, çikolata ağaçları olduğunu söyleyin ki çocuklar dine ilgi duysun.”
Babalarını 16 yaşındaki hurilerle, çocuklarını da çikolatayla... Maşallah!
Posta, 3 Aralık
*
3 ARALIK “DÜNYA ENGELLİLER GÜNÜ” İDİ
Göz boyamak için yapılan etkinliklerle, ama asıl ... “Bu insanlarımıza sakat mı, engelli mi, özürlü mü diyeceğiz” tartışmasıyla geçti Engelliler Günü.
DAHA ADINI BİLE KOYMAKTAN ACİZ OLDUĞUMUZ bir sorunu nasıl çözeceğiz?
Bu kadar çözeceğiz işte...
Gazeteler, 4 Aralık
*
VALİ BEY NERENİN VALİSİ?
İstanbul Valisi Muammer Güler “İstanbul’da oturanlar bedel ödemiyor. 34 plakalı araçlardan alınacak ek vergiyle Boğaz Köprüleri, otoyollar, belediye otoparkları ücretsiz kullanıma açılır” buyurmuşlar.
İstanbul’u yağmalayanların oylarıya seçilen Artvinli Belediye Başkanı Kadir Topbaş “İstanbul’a giriş paralı olacak” diyordu. (24 Kasım)
Vali Bey de “Kent Vergisi yılda bir kere araç vergisiyle tahsil edilebilir. İstanbullu nerede yaşadığı fark etmeli. Sahiplenmeli. Hep Devlet, hep Belediye mi bir şey verecek?” demiş.
Nereli olduğunu bilmediğim (İstanbullu olmadığı muhakkak) Vali Bey nerede yaşadığının, hangi kentin valisi olduğunun farkında mı?
Belediye Başkanı ve Vali elele verip AKP’ye oy vermeyen İstanbullular’ı cezalandırmaya mı karar verdiler?
HO Tercüman, 2 Aralık
*
CENAZE İLANINA DÜZELTME
Siz hiç Cenaze İlanı’nın düzeltmesinin yayınlandığını gördünüz mü? Nadirdir.
Merkez Bankası, Hürriyet’e verdiği bir cenaze ilanının “düzeltmesini” yayınladı ertesi gün.
Şöyle diyordu:
DÜZELTME İLANI
01.12.2004 tarihinde Hürriyet Gazetesinde ... basın no.suyla yayınlanan Bankamız Emekli Memurlarından ...in vefat duyurusunda Bankamızın Unvanı (niye bu kelimelerin ilk harfı büyük acaba?) “Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası” olarak çıkmıştır. Aslı (Doğrusu demek istiyor) “TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI”dır. Düzeltilerek ilan olunur.”
Bürokrasi işte budur!
Hürriyet, 2 Aralık
*
Deniz Gezmiş’in en yakın arkadaşı olan Bozkurt Nuhoğlu “KEŞKE DENİZ’LE BİRLİKTE ÖLSEYDİM” demiş.
Nuhoğlu hâlen Alaattin Çakıcı’nın avukatı ve bundan gurur duyuyormuş.
Vatan, 2 Aralık
*
BUNU YAZAN RUHAT MENGİ,
BİLENLER BİLMEYENLERE DER Kİ...
Vatan yazarı Ruhat Mengi Hanım, kamuoyunu bilgilendirmekte sınır tanımıyor. Hatta pratik bilgiler de veriyor okurlarına. Mesela Bilenler bilmeyenlere kutusunda bugün diyor ki: “Markette alışveriş yaparken, her şeye elinizi sürmeyin, domates, elma gibi yiyecekleri sıkıp ezmeyin, satılamayacak hale getirmeyin. Ayrıca meyvelerin tadına bakmak da artık ayıp sayılıyor unutmayın.”
Ben bir vatandaş olarak bu medeniyet uyarılarından faydalanıyorum, size de tavsiye ederim!
Vatan, 2 Aralık
*
AİMH BİN PİŞMANDIR HERHALDE
Kadın arabasını satmak için notere gitmiş, ama Türkçe bilmiyormuş. Noter işlem yapmak için Kürtçe bilen yeminli tercüman istemiş, yokmuş. Kadın arabayı satamamış, bu işten zarar eden galerici diyor ki “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gideceğim.”
Avrupa, bize selam verdiğine bile pişmandır rahat, daha şimdiden işin b.kunu çıkardık baksanıza...
Vatan, 2 Aralık
*
ELALEMİN BANYOSUNA DALAN GÖRGÜLÜ EFENDİ
Melih Aşık (Bu hafta ne çok alıntı yaptım Açık Pencere’den) Emekli Büyükelçi Yüksel Söylemez’in görgü kitabından (Görgüsüzlük Çağı) alıntı yaparken, bir örnek veriyor, diyor ki:
“Efendilik deyince... Kitapta bir örnek veriliyor...”
“Evde konuk olan yabancı, yanlışlıkla banyonun kapısını açar... Hanımefendiyi yıkanırken görünce "Affedersiniz beyefendi" diyerek kapıyı kapatır. Böylece hanımefendiyi görmemiş izlenimi verir... Ne zekâ, ne nezaket...”
İyi de (1) Evdeki konuk yabancı sormadan, kapıyı tıklamadan langır lungur banyoya niye dalıyor? (2) Hanımefendiyi görmemiş gibi yapmak için “Affedersiniz beyefendi” derseniz, kadına hakaret etmiş olmaz mısızın, çıplak halde erkeğe benziyor, diye?
Milliyet, 5 Aralık
*
ÇOK ŞÜKÜR!
Sabah sabah, Sabah’ı açıp da Hıncal (Uluç) Abi’nin köşesine bakınca, inanın içim açıldı.
Bir Türk gazetesinde, bir köşe yazarı, Pazar sabahı kendisine hediye olarak gönderilen ... Pardayanlar’ı eline aldığında hissettiği mutluluğu anlatıyordu.
Allah’a şükür, “bunlardan” daha bir iki kişi var, Allah başımızdan eksik etmesin!
(Rahmetli Pierre Desproges’un dediği gibi “cahiller ve sosyalistler için” hemen ilave edeyim, Pardayanlar, Michel Zavaco’nun – Fransız yazar, 1860-1918 – kaleme aldığı bir kitap dizisidir. Çocukluğumuzda bizi çok etkilemiş kitaplardır. Yanlış hatırlamıyorsam eğer, Le Matin’de tefrika edilen bu romanlar, gazetenin genç ve parlak bir editörünün girişimiyle kitap haline getirilmiştir: Jean-Paul Sartre’ın!)
Sabah, 5 Aralık
*
HIYARDAN ADAM YAPMAK
Bekir Coşkun, insanların tabiatı bozoduğundan, genetik oynamalardan filan şikayet ettiği “domatesin kulakları” başlıklı yazısında önemli bir tarihi gerçeği hatırlatıyor:
“Gerçi Türkler, hıyardan adam yapmayı çoktan başarmışlardı...”
Sadece adam yapmazlar, önemli mevkilere de getirirler...
Hürriyet, 5 Aralık
*
ÖYLE BİR TÜRKİYE YARATACAKLARMIŞ Kİ...
Avrupa Parlamentosu Başkanı Hollandalı Josep Borrell, Güneydoğu’ya yapacağı seyahatten bahsederken “Kürdistan’a gideceğim” dedi, kızdık.
Bu sefer de “Öyle bir Türkiye yaratmalıyız ki, Diyarbakır’a gidiyorum dediğimde hiçbir duygusal tepki olmamalı...”
Bizim Diyarbakır’a gitmenize itirazımız yok da, o dilinin altından ucu fışkıran “Öyle bir Türkiye yaratmalıyız ki” baklasına kızıyoruz gibi geliyor...
Sana mı kaldı Türkiye yaratmak?
Hürriyet, 5 Aralık
*
BİR MUCİZE OLSA, BİR MUCİZE !..
Geçen hafta oğlumun bir arkadaşının trafik kazasında ölümü beni sarstı, (Bir okur kızdı ama yine aynı lafı edeceğim, bu delikanlı için, b.k yoluna gitti, diyeceğim!) Ardından bir başkası, yine gencecik, boşluğa düşerek öldü. Şimdi de, tiyatrocu Selçuk Uluergüven’in 21 yaşındaki oğulcağızı, oyuncu Eren... başına dekor düştü, beyni öldü. (Gazetelerimiz, başta benimki, ısrarla “beyin ölümü gerçekleşti” diyor. Gerçekleşmek, planlanan, programlanan, tasarlanan, beklenen bir şey için kullanılır. Beyin ölümü için bir fiil kullanmak da zor ya aslında...)
Beyin ölümü üzerine doktorlar Eren çocuktan umudu kestiler.
Babacığı, anacığı tereddüt etmeden oğullarının organlarını bağışladılar. Ama bakın babası ne diyor:
“OĞULDAN AYRILMAK ZOR. BİR DAHA HİÇ GÖRMEYECEĞİZ. MÜSAADE EDİN İKİ GÜN DAHA SEVELİM. BELKİ BU ARADA BİR MUCİZE OLUR!”
Allah düşmanıma gösterme Yarabbi, ana-babasına sabır ver!
Posta, 5 Aralık