Güncelleme Tarihi:
"BUSH VE BLAİR'DE HEYELAN... Başkanlık koltuğuna oturdu oturalı kamuoyu desteği en aza inen George W. Bush'un partisi Cumhuriyetçiler valilik seçimlerinde büyük yenilgi aldı. Özellikle muhafazakar eğilimli Virginia'nin kaybedilmesi, 'Bush için bir darbe' olarak değerlendirildi. Öte yandan ABD'nin kadim dostu İngiltere'de de Başbakan Tony Blair'in ısrar ettiği Terörle Mücadele Yasa Tasarısı'ndaki 90 günlük gözaltı maddesinin parlamentoda reddedilmesi, İngiltere ulusal basınınca 'Blair'in sonun başlangıcı' olarak yorumlandı." www.acikgazete.com adresindeki AÇIK GAZETE'dendi... (YANDA) * OLGUN ÖLEREK KURTULDU MU YOKSA? Geçen haftanın en üzücü haberi, 13 aylıkken bir yatimhane yatağında tek başına ölen ve görevliler tarafından toprağa verilen küçük Olgun’du. Çok ağladım! Adana’da bir yetimhanede kalan ve dördüncü sene üst üste bayramda aileleri ziyarete gelmeyince, birlikte ölmeye karar veren 13 ve 14 yaşındaki iki kıza da çok ağladım. Allah’tan kurtarılmışlar. Kurtararak iyi mi yaptık dersiniz? Gazeteler, 7 kasım * SEÇMENLERİNE BAĞIŞLASIN ALLAH Mardin’in eski Belediye Başkanı Abdülkadir Tutaşı’nın oğlu, Mardin Milletvekili Süleyman Bölünmez’i iki kurşunla kalçasından vurdu. Eski belediye başkanına sormuşlar ‘Oğlunuz sinemaya nasıl silah soktu?’ diye. Cevap: “Millet havan topu sokuyor. Oğlum silah sokmuş, çok mu?” Vatan, 7 kasım * KALIR KALIR, CACIK YAPACAK MALZEME TÜKENMEZ BİZDE... Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, milli gelirin 10 bin dolara yükseltilmesini hedeflediklerini söylemiş, gerekçesi şöyle: “O seviyeye ulaşınca ıvır zıvır adamların hepsi elenecek. Siyasette, iş dünyasında hatta sanatta cacık adam kalmayacak!” (Akşam, 7 kasım) Bir anekdot anlatayım. 27 Mayıs darbesinden sonra (galiba?) maçlarda küfür yasaklanmış. Tribünlerin arasında gezinen polis, jandarma, küfredenleri yaka paça götürüyormuş. Bir maç sırasında, hakem zırt pırt düdük çalıyor, sürekli yanlış kararlar veriyor ve seyirciyi deli ediyormuş. Bir, üç, beş... yasak, küfür de edemiyorlar... Derken, bir boşluk anında, tribünlerden bir çığlık duyulmuş: - Aslan hakeeeem, anlarsın yaaaaaaaa! * AMAN DİKKAT! Bakan Kürşad Tüzmen, Birleşik Arap Emirlikleri Prensi El Nahyan ile görüştükten sonra, ‘ARAP SERMAYESİ YAĞMUR GİBİ YAĞACAK YER ARIYOR’ demiş. Dikkat edelim, ortalık çamur olmasın! Vatan, 8 kasım * ELİNİN HAMURUYLA... Haldun T. isimli bir DIT 3 yaşındaki oğluna küfür etmeyi öğretiyormuş. Marifet zanneder bizim dallamalar, biliyorsunuz. Ne de olsa teyzelere pipilerini göstererek büyümüşlerdir hanzolar... Karısı, ‘Yapma, çocuğa niye küfür öğretiyorsun?’ diye karşı çıkınca, kocası haliyle bacağından bıçaklamış. Haklı adam, sana ne ulan eksik etek erkek işine karışmak! Vatan, 8 Kasım * Manşet yaptı Sabah, ‘GEL DE DOKUNMA’ diye... İşte dokunulmazlık zırhına sahip bir vekilin öyküsü, diyor. 100 trilyonluk kaçakçılıktan yargılandı, yedi ay hapis yattı, oy satın alıp seçildiği iddia edildi, hakem dövdü ve vuruldu... Mardin Bağımsız Milletvekili Süleyman Bölünmez sadece bir örnek, TBMM’de böyle yüzlercesi var! Sabah, 8 kasım * Hamburger astım riskini de artırıyor, diyor haber. Kanser, obezite, kalp hastalıkları, kolon kanseri, şimdi de astım... ulan ne hamburgermiş bu be, Azrail mubarek. Hamburgeri yasakla, bütün hastalıklardan kurtul! Sabah, 8 kasım * İYİ OKUYUN! “Geride kalan Ramazan'da hep aynı tabloya tanık oldum. Belirli bir kesim, özellikle Başbakan Erdoğan'ın da bulunduğu iftar davetlerini hiç kaçırmadılar. Kendi aralarında da en sosyetik mekanlarda iftar sofraları kurup, toplandılar. Hanımları için bu iftarlar en şık kıyafetlerin sergilendiği mekanlar oldu. Bu hanımların sosyetik umre ve hac gezilerini de izlemedik mi?” “Biraz daha yaşlılar, 27 Mayıs 1960 darbesinden bir gün önce Adnan Menderes'e yakınlıklarını ‘Dün akşam beyefendi ile beraberdim’ cümleleri kurarak anlatanların, Milli Birlik Komitesi üyesi subayları ağırlamak için nasıl yarıştıklarını da hatırlar. Bence Türkiye'de toplumun belirli kesimlerinde görülen bu çarpık görüntünün nedenleri arasında "Bilgisizlik" ve "Bilinçsizlik" yanında "Fırsatçılık" da ön sıralarda yer alıyor.” İktidarlara yağ çekenlerden, aynı sofrada oturmak için yırtınanlardan şikayet eden bu köşe yazarı MEHMET BARLAS’tır! Derim ki, yazısına dikkatle okuyun! Sabah, 8 kasım * NİMET VERECEĞİNE DÜŞMAN VERMESE DAHA KOLAY OLMAZ MIYDI? Bugün’ün meşhur Sonsuz Hayat sayfasında EVRENİN DİLİ diye bir kutu vardır. Tabiattan ‘Allah’ın mucizesi’ haberleri çıkarırlar. Bugünkü, Papağan balığı ile ilgili. Bu tropikal balığın vücudu bir tür jelatinle kaplanır, böylece düşmanları kokusunu alamazmış. Peki bu tabii korunmayı nasıl Allah’ın inayetine bağlayacaklar? Şöyle: “Her an onun rızkını veren İlahî Kudret, papağan balığına böyle bir nimet vererek Rahmetinin her yeri kuşattığını açıkça gösteriyor.” Bugün, 10 kasım * YORUMSUZ, YANİ YORUMU SİZE BIRAKIYORUM “İsteyen gıda firmalarına ve lokantalara "İslami usullere uygundur" belgesi verilecek. TSE, standardını hazırlıyor.” Daha neler göreceksiniz neler! * ÖNEMLİ BİR BULUŞMA Gözcü gazetesinin önemli bir yazarı, bir Türk aydın ve düşünürüyle bir akşam yemeğinde buluştu. Kemalizm’in ve Kemalizm’i istemeyen AB’nin konuşuldu masa: ATO Başkanı Sinan Aygün ve Şok yazarı Medyum Memiş’i buluşturmak fikri muhteşemmiş! Zavallı Atatürk! Gözcü, 11 kasım * HARAM STARDARDI Hazine’den siyasi partilere yardım yapılacak. Toplam 92 trilyon TL. Aslan payını 40 trilyonla AKP alırken, Cem Uzan’ın partisine 8.4 trilyon ödenecek. Bizim vergilerimizden... Helal gıda tartışmasını bırakın, siz helâl ediyor musunuz bu paraları? Gazeteler, 11 kasım * YETER ARTIK, BUNLARI HABER YAPMAYIN! Bir ilahiyat hocası çıktı, koskoca bir Prof. ‘Köpek beslenen eve melek girmez’ diye abuk sabuk, yersiz, zamansız bir laf etti. (Hürriyet, 11 kasım) Bilerek memleketi germek, kamuoyunun dikkatini AKP’nin gizli saklı bazı suçlarından başka yöne çekmek, yahut şahsi histeri için, olmadı kendilerini tutamadıkları, ortamı bulunca renklerini belli ettikleri için... Niye her hafta böyle bir saçmalıkla uğraşmak zorunda kalıyor Türkiye? * LEYLA VE GELİLEO yahut KAZDIĞI KUYUYA DÜŞMEK Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Leylâ Şahin davasında Türkiye’yi haklı buldu. Üstelik sadece ‘üniversitede türban yasağı, Türk yasalarına uygundur’ demekle yetinmedi, ‘ürban siyasal bir sembol haline getirilmiştir, böyle bir yasak anayasal ve laik düzenin korunması açısından da haklıdır, diye vurguladı. (Abdullah Gül’ün eşi gibi) ürkiye’deki hukuk yolları kapanmıştır, iddiasıyla Türkiye’yi Avrupa’ya şikayet eden ve AİHM’nda Türkiye Devleti aleyhine dava açan imamî korosu başladı bağırmaya. Gazetelerinden biri ‘Zaten bu AİHM, eşcinselleri savuruyor, makbûl bir kurum değildir’ demeye çalışıyordu. (Milli Gazete, 11 kasım) Tabii ortaya çok komik bir durum çıktı, kimi köşe yazarları hemen altını çizdi. Türkiye Cumhuriyeti’nin AİHM’de bu kadar önemli bir davayı kazanmasına sevineceklerine, en çok... TC Hükümeti’nin başbakanı ile başbakan yardımcısı sinirlendi. Gerçi, Türkiye bu davayı kaybetsin diye ellerinden geleni yaptılar, avukatı değiştirdiler, savunmayı zayıflattılar ama, tutmadı. Kendi kazdıkları kuyuya düşünce çok kızdılar. Köşe yazarlarından laikler bu sonuca sevinir, dinciler kızarken, ortadadaki 28 Şubat mağdurları da, köşelerinde, hukuku ve kanunları, eski Anayasa Mahkemesi Başkanı olan Cumhurbaşkanı’ndan, Anayasa Hukuku Profesörü olan YÖK Başkanı Erdoğan Teziç’ten daha iyi bildiklerini ve daha doğru yorumladıklarını göstermeye çalışırken, epey komik duruma düştüler. Bu arada, Türkiye’yi dava edip kaybeden Leylâ Şahin (ki türbanı ‘başörtüsü’ diye yutturmaya çalışan başbakanı yalanlar gibi ‘islamî başörtüsü’ diyordu) bir vecizeyle tarihe geçti: “TARİH BENİ HAKLI ÇIKARACAKTIR. TIPKI GALİLEO GİBİ.” (Vatan, 12 kasım) Leylâ kızımız Gelileo diye önadıyla hitap edecek kadar yakınsa eğer, Galileo’yu yargılayanların laikler değil YOBAZ DİNCİLER olduğunu da bilmesi gerekirdi. * BAKIN BAŞBAKAN TÜRKİYE’Yİ YÖNETİRKEN NASIL KARAR VERİYORMUŞ... Bu da haftanın en güzel haberiydi. İktidara getirdiğiniz imamilerin gerçek yüzü ağır ağır ortaya çıkıyor. Bakın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti emirlerini kimden alıyormuş... Nakşibendi tarikatının önde gelenlerinden biri, ‘profesör’ ünvanı taşıyan bir faninin rüyalarına girip, AKP başkanı ve başbakana öteki dünyadan emirler veriyormuş. Başbakanlık bu, psikiyatrların ele alması gereken profesörün yazdığı mektupları, GELEN EVRAK diye kayda geçirip ‘GEREĞİ İÇİN’ diye Milli Eğitim Bakanlığı’na, bakanlık da resmi yazışmayla YÖK’e sevk ediyormuş. (Hürriyetim, 13 kasım) Öbür dünyayla başbakan arasında iletişim görevini yürüten profesör, “Bize emir buyuruldu. Ben de bunları yazıp Sayın Başbakan’ın İstanbul’daki evine gönderdim. O da gereğini yaptı. Ama bunun açıklanması benim işlevimi yitirmeme neden olur” diyormuş. Yani kimliğim meydana çıkarsa, nakşi şeyhi artık benim rüyama girmez diye üzülüyor... Siz bir başbakan seçtim zannediyordunuz değil mi? Hayır, Türkiye’yi rüyada emirler tebliğ eden ölmüş bir şeyh yönetiyor! Diyorum size, biraz daha sabredin, neler göreceksiniz neler...
Ben de, suçtur, yorum yapamıyorum, onun için diyorum ki:
- Sayın Bakan, anlarsın yaaaaaaaa!
”Türk Standartları Enstitüsü, İslami usullere uygun gıda tüketmek isteyenlerin ihtiyacını karşılamak için "helal gıda" adı altında yeni bir standart oluşturuyor... Standart temmuz ayına kadar hazırlanmış olacak...” (Sabah, 10 kasım)