MEDYADAN – Muhtelif alıntılar

Güncelleme Tarihi:

MEDYADAN – Muhtelif alıntılar
Oluşturulma Tarihi: Kasım 07, 2005 10:08

Haberin Devamı

/images/100/0x0/55eb515cf018fbb8f8b983b9
"TÜRK GÜVENLİK BİRİMLERİ CIA'NIN TAŞERONU" İDDİASI...  İsveç devlet televizyonu SVT’nin Türkiye'nin terörist sanıkları yargılamadan CIA'ya teslim ettiği iddiası üzerine Danimarka Parlamentosu'nda soru önergesi verildi. www.acikgazete.com adresindeki AÇIK GAZETE'dendi. 

*

ALLAH TOPUNUZUN BELASINI VERSİN!

Geçen hafta alıntısını yapmıştım. (Hürriyetim, 31 ekim)

Aysun’un cenazesi kaldırıldı. (Acaba otopsi yapıldı mı? Haberler yine eksik...)

Kızını döverek hala oğluna “Al götür, kız sizin. Ne yaparsan yap!” diye peşkeş çeken, kızı hala oğlu olacak DIT tarafından tecavüze uğrayınca, hapisten kurtulmak için Aysun’u tecavüzcüsüyle evlenmey zorlayan BABA olacak bu DIT cenazede çok ağlamış...mış!

Haberin Devamı

Bugüne kadar gıkı çıkmayan, kızının evden kovulmasına, tecavüze uğramasına, tecavüzcüsüylü bağıra bağıra evlendirilmesine göz yuman ANNE olacak DITE ise kendini yerden yere atmış, “Çiğerim, kuzum, yaktılar, yıktılar bizi...” diye.

Hâkim ve hapis baskısıyla ırzına geçtiği 14 yaşındaki çocukla evlenen, resmi kocası olacak tecavüzcü sapık ise ortalarda görünmemiş.

Bu söyleyeceğimin cezası nedir bilmiyorum, ama ALLAH TOPUNUZUN BELASINI VERSİN!

Posta, 31 ekim

*

BASIN BİR TUHAFLAŞTI

Vatan’ın Genel Yayın Yönetmeni, köşe yazısında ‘TÜRKİYE’NİN EN İYİ GAZETESİ HANGİSİ?’ diye sordu ve (biliyorsunuz Sabah’ın sloganıdır ‘Türkiye’nin En İyi Gazetesi’) ve açıkça, adını anarak, büyük harflerle SABAH diye yazarak, Sabah’ı hedef aldı ve ‘eskiden iyi bir gazeteydi, artık hem bağımsızlığını hem kalitesini kaybetti’ demeye gelen uzun bir yazı yaptı. (Vatan, 30 ekim)

Ve Vatan ertesi gün, Sabah’ın logosu (nazar boncuğu) ve Sabah’ın sloganıyla (Türkiye’nin en iyi gazetesi) çıktı. Ayrıca, Vatan-34’ün yerine çıkardıkları ilavenin adı da (Vatan’la Gülümse) fena halde Sabah’ın ilavesi Sabah’la Günaydın’ı hatırlatıyor... (Vatan, 31 ekim)

Haberin Devamı

Biraz tuhaf oldu yani...

*

MAHMUD AHMEDİNECAD’IN ELÇİSİ BU KADAR OLUR!

Çankaya’daki Cumhuriyet Resepsiyonu’na davet edilen İran Büyükelçisi (adı önemli değil), Semra (Sezer) Hanımefendi’nin uzattığı eli sıkmamış, elini kalbine götürüp selam vermekle yetirmiş.

(1)Madem kadın eli bile sıkmayacak kadar yobazsın, bir Cumhuriyet Resepsiyonu’nda ne işin var? Bul bir bahane, terbiyesizlik etme...

(2)Cumhurbaşkanı’nın protokol görevlilerinin Serma Hanımefendi’yi uyarmamış olması ve böyle bir rezalete vesile olmaları da inanılır gibi değil!

Vatan, 31 ekim

*

VE RECEP TAYYİP ERDOĞAN’IN MİLLETVEKİLLERİ

Cumhurbaşkanı Sezer’in ‘dokunulmazlıklar kaldırılsın’ önerisine, AKP’nin Adıyaman Milletvekili Hüsrev Kutlu cevap veriyor: ‘YEMEZLER SAYIN CUMHURBAŞKANIM!’

Haberin Devamı

Bir CHP milletvekili, Van’a giden rektörlerden ’70 tane adam’ diye söz edilmesini eleştirince, AKP Çorum Milletvekili Ali Yüksel Kavuştu cevap vermiş: ‘KEŞKE ADAM OLSA, ADAM DEĞİL...’

Eee, imam-cemaat meselesi. Başbakan ve parti genel başkanı, Cumhurbaşkanı’ndan ‘ADAM’ diye bahsederse, milletvekili de böyle ‘göze girmeye’ çalışır...

Milliyet, 31 ekim

*

KONUŞAR ORHAN PAMUK

Yazdığından çok konuşan Orhan Pamuk, yine yurtdışında ‘Türkiye’de aşırı milliyetçilik, aşırı İslamcılık veya askeri bir müdahale olursa, o zaman yurtdışına kaçarım’ demiş. (Hürriyet, 31 ekim)

Ben şahsen ‘kalır, mücadele eder ve halkımın kaderini paylaşırım’ demesini tercih ederdim...

Haberin Devamı

Pamuk’un bu sözleri bana, size daha önce anlatmıştım ama yeri geldi, tekrarlayayım, 18-19 yaşındaki Serdar ve arkadaşlarını hatırlattı. Türkiye’nin adım adım 12 Eylül’e gittiği acı günlerde, Fransa’da ve emniyette olduğumuzdan, arkadaşlarla tartışıp, soruyorduk kendi kendimize, ‘Türkiye’de bir askeri darbe, bir ihtilal olursa, ne yaparız?’ diye. Kararımız ilginçti:

- Askerî darbe olursa, Ordu iktidarı nasılsa bir iki sene içinde sivillere devreder. Biz de fakülteyi bitirince eve döneriz.
- Komünist darbe olursa, dönmez, buradan mücadele ederiz.
- Şeraitçı bir darbe olursa, hemen döner silahlı mücadeleye gireriz...

Nedense böyle bir karar almıştık biz, 19-20 yaşında...

Haberin Devamı

*

AĞIR TAHRİK VAR SAYIN HÂKİM!

Vahap (Munyar), ‘Galatasaray lobisi Paris’te iş başında’ diye yazdı.

TÜSİAD heyeti AB lobisi için Paris’e gitti. İki kişi hariç, herkes Fransızca biliyormuş. Başkan Yardımcısı Pekin Baran bu durumu “Aslına bakarsanız bir anlamda Galatasaray lobisi iş başında. Fransızca bilen arkadaşların çoğu Galatasaray Lisesi kökenli...” demiş. (Hürriyet, 31 ekim)

Hemen Vahap’a bir e-posta attım, yazısını okuyunca.

“Vahap, beni tahrik ediyorsun, şimdi ‘Les bacheliers de Galatasaray parlent des fois français’diye yazacağım, beni linç edecekler!..”
JJ

(Galatasaray mezunları bazen Fransızca konuşur...)

*

KOMPLEKSSİZ VE TERBİYESİZ GAZETECİLİK

Diyorum ya her gün 20 gazete okuyorum, yani... okuyorum, günde 20 gazete okumak mümkün değil, görüyorum diyelim. Hürriyet’i ve bazı köşe yazarlarını iyice okuyorum, diğer gazetelere ve yazarlara da bakıyorum, ilgimi çeken bir şey varsa, okuyorum.

Tabii bu şekilde haber atlama ihtimalim yüksek oluyor. Ve bundan rahatsız oluyorum... dum. Son zamanlarda bu gerginliği üstümden attım. Çünkü fark ettim ki, gazeteler artık çıkmış, bayatlamış haberleri kullanmaktan hiç utanmıyorlar.

Bakıyorum, pazartesi bütün gazetelerin verdiği bir haberi, salı günü X gazetesi, üstüne tek satır eklemeden, hiçbir şey olmamış gibi, arsızca kullanıyor. Hatta bazen bayat haberi gazeteye manşet bile yapıyor. (Bu X her gazete olabilir, benimki dahil.)

Sonra kimi gazeteler var ki (personel, madddî imkânlar ve baskı saatleri sebebiyle mazeretleri olan kimi gazeteler... ki bir profesyonel olarak onları anlıyorum) diğer gazete ve dergilerde çıkan haberleri, ertesi gün, iki gün, üç gün sonra, aynen makaslayıp ve tabii kaynak göstermeksizin kullanıyorlar. Özel haberler, imzalı röportajlar dahil. Yani çıkan haberi-yazarı kaçırdıysan, ertesi gün X’de, iki üç gün sonra da Y veya Z’de bulup okuyabiliyorsun.

Gazetelerimizin yeni bir hizmeti olsa gerek, meslekî açıdan okura ve haberin sahibine büyük terbiyesizlik olsa da!

Gazeteler, bir iki aydır

*

HATIRLATMA

Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’nda 34 müdür ve müdür yardımcısı imam-hatip veya ilâhiyat mezunu.

Hani seçtiğiniz imamların icraatını bilesiniz diye diye söylüyorum!

Cumhuriyet, 2 kasım

*

MÜSLÜMANLAR 100 SENE YAŞAYAMAZ MI?

Geographic dergisi ‘100 yıl yaşamanın sırları’nı açıklamış. Okinawa ve Sardunya adalarında yaşayanlarla ABD’deki bir tarikat mensupları, böyle 100 sene yaşıyormuş, ortak özellikleri de şöyleşmiş:

1.Aile bağları ve dini inançları çok kuvvetli
2.Çok fazla yemek yemiyorlar
3.Her gün mutlaka 1-2 kadeh kırmızı şarap içiyorlar
4.İş bölümü yaparak çalışıyorlar
5.Sigara içmiyorlar

Bu araştırma fena halde moralimi bozdu. Demek ki – bu iddialar doğruysa – Müslamanlar’ın böyle 100 sene yaşaması mümkün değil! Sormalı, şarap yerine mesela ayran içsek?

Gazeteler, 2 kasım

*

KIL-TÜRK

Nihayet Türkler’in de bir ‘navigator’uolmuş. Türk mühendislerinin ve işçilerinin ürünüymüş. Yüzde yüz Türk’müş.

Hıncal Uluç çok sevinmiş bu habere, Londra’da görür de imrenirmiş meğer. “İlk işim Ercan'a bir tane almak olacak.. Böylece, Erenköy'e giderken, gazete okumaya dalınca kendimi Maltepe'de bulma şokundan da kurtulacağım” diyor, adresi, fiyatı filan veriyor.

Bu aleti imal edenler eşek değiller ya, Hıncal Abileri’ne bir tane gönderirler herhalde...

Bu arada, Hıncal Abi’nin “Yüzde 100 Türk. Yerli sermaye, yerli mühendisler, Boğaziçi Üniversitesi ve Tubitak Teknoloji Geliştirme Merkezleri” diye sevin/övündüğü aletin markası NavTurk imiş, Navigator Türkiye'den kısaltma.

Ne olurdu TÜRKÇE olarak mesela YOLTÜRK deselerdi, Yol Kılavuzu-Türkiye’nin kısaltması olarak mesela?

Aslında Kılavuz-Türkiye’den KılTürk daha doğru olurdu ama, pek ‘satıcı’ bir isim değil bu!

Sabah, 2 kasım

*

TANSU ÇİLLER DESEYDİ, OYARDIRIZ!

Kamuya mal olmuş bir insansan, kendini bu ‘namıssıs’ gazeteci milletine sevdireceksin.

Eğer sevdirmezsen, altını / gözünü / artık neren denk gelirse, oyarlar alimallah!

Ama sevdikleri, saydıkları bir insansan, ufak büyük hatalarını görmezden gelirler. (Fazlasını da yaparlar da, konu o değil!)

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Feriye Erdal adlı katili bağrına basan Belçikalı alçaklara çatarken, şöyle diyordu:

“Bu çok üzücü. Avrupa Birliği’nde terörle mücadele gündemin birinci sırasındadır. Bu karar hükümetin siyasi bir kararı değildir, ama Belçika’nın imajını zayıflatıcı niteliktedir. Belçika’nın teröre şemşiye olma görüntüsü veriyor. Bu, AB üyesi bir ülke için talihsizliktir. Bu Türkiye’nin değil, Belçika’nın problemidir.”

 

Alimallah, ŞEMŞİYE diyen Gül değil de, mesela Tansu Çiller olsaydı... inim inim inletirlerdi kadıncağızı.

 

Baktım, Hakkı Devrim bile ses etmemiş! J

 

CNN-Türk, 1 kasım ve Gazeteler, 2 kasım

 

*

 

BU HABERLERDE BİR TUHAFLIK VAR, dedim kendime de, adını koyamadım.

Mehmet Yılmaz yazdı, Allah’tan, beni de kurtardı.

Fener kazandı, Galatasaray yenildi, fark 3 puana çıktı ya... Galatarasay mafyası hareke geçti hemen.

Fenerbahçe, Gaziantep’i uzatmalarda penaltıyla yenince, ‘Hakem Cem Papila son dakikada bir penaltı yarattı’ dediler. Aksine, Galatasaray’ın da hakem Oktay Demiray yüzünden yenildiği iddia ettiler.

Mehmet Yılmaz diyor ki özetle, tamam pozisyonları tartışalım, hakem hatalarını eleştirelim ama hakemleri namuzsuz ilan edip linçe girişmeyelim. Soruyor:

- Papila gerçekten maçı ‘sattıysa’ neden son dakikayı bekledi? Nobre’nin ofsayt diye iptal edilen golünü verebilir, Faruk’un elle topu kesmesine penaltı çalabilir, Alex ve Anelka’ya yapılan fauller için en az dört tane frikik yaratabilirdi.

- Demiray, madem sahaya çıkarken Galatasaray’ın yenilmesini istiyordu, maçın daha başında Cihan’ın ‘topu elle oynamasına’ neden penaltı çalmadı? Madem Galatasaray düşmanıydı, neden Necati’yi ‘alkışlı protestosu’nun ardından oyundan atmadı? (Hürriyet, 2 kasım)

*

CEZA AĞIR DEĞİL Mİ BİRAZ?

Ankara’nın Sincan ilçesinde bir sapık (sapık diyorum çünkü bin insanın heykele saldırması için sapık olması gerekir) Atatürk heykeline 5 kene saldırıp tahrip edince, her eylemi için en üst ceza olan 4 sene 6 aydan 22 seneye mahkûm olmuş; hâkim suç teşkil eden fiili 5 kere tekrarlayan geri zekalının pişmanlığına da inanmamış.

Tamam, herif sopalık da, heykele saldırdı diye 22 sene hapis biraz ağır değil mi?

Gazeteler, 3 kasım

*

KARRRRRİZMA

Geçen haftanın en gırgır haberiydi.

İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün lojmanlarının otoparkında bulunan 40 kadar araç soyuldu.radyosu, hava yatsığı filan çalındı. Polisin ruhu bile duymadı.

Bunlar, vatandaşı koruyacak polisler öyle mi?

Donlarını çaldıracaklar yakında...

Gazeteler, 3 kasım

*

ÇEŞİT

Gazetelerde kitapla ilgili, yayıncılık sektörüyle ilgili bir haber gördüm mü, o kadar nadir ki, heyecanla okuyorum.

Milliyet’te Dilek Taş’ın ‘4’te biri korsandan 400 milyon dolarlık okuyoruz’ diyen haberini de böyle keyifle okuyamaya hazırlanıyordum ki... spota takıldı gözüm:

“300 milyon doları yasal, 100 milyon doları korsan olmak üzere kitap piyasasının büyüklüğü 400 milyon doları buluyor. Yılda 25 bin çeşit kitap piyasaya çıkıyor. Ortalama raf ömrü bir haftaya indi.”

“25 bin çeşit kitap” ne demek Allah aşkına?

25 bin ÇEŞİT KİTAP diyen bir haberi niye okuyayım ki ben?

Milliyet, 4 kasım

*

AAAH AH!

Çok olmadı ‘Bursa’da sobadan zehirlenme sezonu yaklaşıyor, Allah aşkına dumandan ölmeyin!’ diye yazalı.

Baba oğul, Bayram namazına birlikte gitmek için akşamdan sözleşmiş. Şenol Akseven, sabah zile cevap veren olmayınca, anahtarıyla açıp girince, annesini ve babasını sobadan sızan gazdan zehirlenmiş, ölü bulmuş.

Yahu ne olur!..

Posta, 4 kasım

*

BİR SANİYE

Bugün gazetesinin birinci sayfasındaki minik 1 SANİYE kutucuğunu hazırlayan RT’nin Rauf Tamer olduğu söylenir.

Tamer’in bugünkü esprisi biraz tuhaftı:

Susurluk

Şimdi Abdullah Çatlı olsaydı, Feriye’yi (Belçika’nın koruduğu katil Feriye Erdal) paketleyip Türkiye’ye getirirdi. RT

Bugün, 4 kasım

*

YESİNLER!

Milli Eğitim Bakanlığı karar vermiş, ‘Türk insanının el yazısı daha güzel olsun’ diye, bundan böyle okullarda ‘dik temel yazı’ yerine, ‘bitişik el yazısı’ öğretilecekmiş.

Yesinler! Sanki Türkler’e okumayı yazmayı öğretebildik de, sıra kaligrafiye geldi!

(Hayret, hâlâ birileri çıkıp ‘Bunların maksadı güzel yazı filan değil, Arap alfabesine dönmek!’ demedi. Dedi mi yoksa?)

Bugün, 4 kasım

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!