Güncelleme Tarihi:
"İsrail, Filistinliler'e karşı sualtında da set çekiyor" (YANDA)
*
ÖNERİ
Sabah’ın başyazarı Erdal Şafak’tan ilginç (benim çok işime gelen) bir öneri:
... iyi izleyin, özellikle de (Kemal) Derviş’i. Ne olur ne olmaz! Bir bakarsınız, 2007’de cumhurbaşkanlığı seçiminde kriz çıkarsa, uzlaştırıcı, sentezci bir adaya ihtiyaç duyulabilir...
Sabah, 13 haziran
*
TESADÜFE BAK!
Doğan Hızlan fark etti. Gece, ‘Eski İstanbul’da Topkapı Sarayı, Sultanahmet ve Nuru Osmaniye Camileri ışıl ışıl aydınlatılırken... Ayasofya Müzesi karanlığa gömülü!
Hürriyet manşet yapınca, Bakanlık Müsteşarı cevap verdi: Ayasofya gözden kaçmış!
Yani eski bir kilise olduğu için karanlıkta bırakılmamış...
Demek ki TESADÜF!
Hürriyet, 13-14 haziran
*
MESELEYE NEREDEN BAKTIĞINA GÖRE DEĞİŞİR
İstanbul ve Ankara Üniversiteleri’nde solcu öğrenciler protesto gösterileri yaptı.
İki gazetede aynı haber:
Solcusu: Üniversitelerde ülkücü saldırı protesto edildi
Sağcısı: Üniversitede arbede
Birgün ve DB Tercüman, 15 haziran
*
DİN HALKIN UYUŞTURUCUSUDUR DEDİKLERİ
Ilıcaklar’ın Tercüman’ında bir Huzur İklimi köşesi vardır, daimi Ramazan sayfası tadında. Ben de buradan arasıra alıntı yaparım.
Bugünkü ‘ana yazı’dan iki alıntı:
Spot: Annemiz mi daha merhametli yoksa o şefkati annemize veren Allah mı?
Haberin girişi: Bir deprem oluyor, yüzlerce çocuk yaralanıyor, can veriyor. Bir bomba atılıyor, onlarca bebek hayatını kaybediyor. Çocuklara, bebeklere yazık değil mi? Hayır, ne zulümdür, ne de haksızlıktır...
DB Tercüman, 15 haziran
*
BAŞBAKAN DİREKTEN DÖNDÜ
Başbakan, Deniz Baykal’a kızdı, AKP Grup Toplantısı’nda kürsüden bağırıp çağırdı “Bir mum yaksınlar, aydınlansınlar, karanlıktalar” dedi.
Cumhurbaşkanlığı seçiminin ‘mum yakmak’la, aydınlıkla, karanlıkla ne ilgisi var?
Başbakan niye kızınca aklına MUM geldi dersiniz?
Ödüm korktu, çünkü bana öyle geldi ki (televizyonda da seyrettim) Başbakan’ın ağzından tam bazı vatandaşlarımızı yaralayacak bir laf çıkıyordu ki, Allah’tan hitabeti yerinde, son anda ‘... aydınlansınlar, karanlıktalar’ gibi, alakasız bir cevapla durumu kurtardı.
Yoksa o ‘mum’ lafının sonu hiç de iyi değildi!..
Gazeteler, 15 haziran
*
KENDİN YARAT KENDİN ÇÖZ
Elhamdülillah, kendi yarattığımız milli meselelerden birini yine kendimiz çözmeyi başardık.
Başbakan’ın uçağında İLK ŞARAP KADEHİ Lübnan gezisinde kalktı.
Hürriyet de bu müthiş gelişmeyi birinci sayfadan duyurdu. Gerçi, Kuzey Irak’ta Kürtler’in Türkmenler’i kaçırdığı, işkence ettiği, gerekçe göstermeden tutukladığı haberi, mesela, ta 18’inci sayfada yer bulabilmişti ama olsun...
Başbakan’ın uçağında ilk şarabı BİZ İÇTİK ya, cihan değer!
Hürriyet, 16 haziran
*
İYİ DÜŞMAN KÖTÜ DÜŞMAN OYUNU
Ermeniler ve yandaşları, her sene ABD Başkanı’nı ‘soykırım’ dedirtmeye çalışır, Kongre’ye ‘soykırımı’ tanıttırmayı dener. Buna alıştık.
Bu ikili bir oyundur: Ermeniler ve Kongre’deki paralı veya parasız adamları konuyu böylece gündeme getirirler, sıcak tutarlar, istedikleri olursa ne âlâ...
Amerikan yönetimi ve Kongre de, bu girişimleri engellememe tehdidiyle Türkiye’den bir takım tavizler koparır. Dikkat edin bakın, nedense, İncirlik tartışmaları hep Ermeni talepleriyle paralel gelir Ankara’nın önüne...
Peki Almanlar’a ne oluyor, diyeceksiniz? Almanya’da yüz binlerce Türk ve Türk kökenli seçmen varken, Alman siyasetçiler ve aydınlar, niye Ermeni ‘soykırımını’ tanıtmak için manevralar yaparlar?
Almanya’nın derdi de başka: Onlar da ‘TARİHTE SOYKIRIM YAPMIŞ TEK ULUS’ olarak tanınmak istemiyorlar, soykırım ayıbını Türkler’e de yayarak, suçlarını hafifletme derdindeler.
Bilineni tekrarlamış oldum ama, gündemde olduğu için...
Gazeteler, 16 haziran
*
ABUK SABUK BİR MEMLEKETTE YAŞIYORUZ...
Erpiliç diye bir tavukçuluk şirketi varmış, günde 180 bin piliç kesiyorlarmış. Genel müdür yardımcısı ‘İslamî kesim için Müftülük’ten fetva aldıklarını’ söylerken, tüketicilere müjde veriyor:
- Bıçaklarımızın üzerinde (Arap alfabesiyle) Bismillah - Allah’u Ekber yazıyor!
Eh, Allah kabul ederse bizim bir diyeceğimiz yok!
HO Tercüman, 16 haziran
*
SİBEL CAN, BAKANI AÇIK ETTİ
Bakan Çelik, Sibel Can’ı şaşırttı, diyordu Anahtar Deliğinden köşesinin başlığı.
Sibel Can, Eğitime % 100 Katkı Kampanyası çerçevesinde bir okul yaptırmış, anladığım kadarıyla, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik de - Özel Kalem Müdürü ve sekreterleri atlayarak - bizzat aramış, sanatçıya teşekkür etmiş.
Sibel Can Bakan Bey’e nezaketinden ve iltifatından dolayı teşekkür edip telefonu kapattıktan sonra, içine bir kurt düşmüş, ‘Acaba birisi beni işletti mi?’ diye, Milli Eğitim Bakanı’nın Özel Kalemi’ne telefon edip ‘Beni az önce arayan Sayın Bakan mıydı?’ diye sormuş.
Evet, Bakan’mış!
Anahtar Deliğinden bu olayı ‘Bir Bakan, bir sanatçıyı direkt aramaz... Ama Sayın Çelik’in bir bildiği var herhalde...’ diye manidar bir espriyle yorumlamış.
Belki de Özel Kalem Müdiresi, Sibel Can gibi güzel bir sanatçıyı aramasını kıskandığı için Bakan gizlice ve bizzat telefonu çevirmişti. Teyit edeyim derken, Sibel Can Bakan Bey’i fena yakalattı desenize!
JHO Tercüman, 18 Haziran
*
DOMESTOS BAĞIŞLI KAYIT
Hani her sene Milli Eğitim Bakanları ve bakanlık yetkilileri mangallara doğru sallarlar:
- Okul müdürleri bu sene kayıt için öğrenci velilerinden bağış veya katkı istemeyecekler! İsteyeni bana şikayet edin... (ki çocuğunuzu başka hiçbir okula almasınlar!)
Her sene aynı palavra. Tavşana kaç, tazıya tut... Öğrenci velilerine ‘Sakın bağış yapmayın’, okul müdürlerine ‘Bütçe kısıtlı, nereden para bulursanız bulun!..’
Bağcılar’daki bir ilköğretim okulu da, Allah var yukarına, öğrenci velilerinden PARA istemiyormuş. Ancak kayıt yaptıracak öğrencilere verilen ‘Gerekli Evrak’ listesinde neler yok ki: 15 adet poşet dosya, 1 top fotokopi kağıdı, 4 adet tahta silgisi, 1 kutu tebeşir, 2 rulo havlu kağıt ve ... DOMESTOS ÇAMAŞIR SUYU!
Akşam, 18 haziran
*
KARLI İŞLER VE YAĞMURLU İŞLER...
Uzatma ve inceltme işaretlerini kaldırınca böyle olur işte...
Takvim’in İşsizliğe Pratik Çözümler yazı dizisinin başlığı diyor ki:
Karlı meslek
Özellikle ekonomi ve ticaret dünyasında web sayfası şart oldu. Site hazırlamak artık hem kolay hem de en karlı işlerden biri.
(Hatırlarsınız değil mi, bir yeşil sermaye şirketi gazetelere ilan vermişti, ‘Kârımızı sizinle paylaşıyoruz’ diye. Ama a’nın uzatmasını koymayınca, duyuru ‘Karımızı sizinle paylaşıyoruz’ haline dönmüştü...)
Takvim, 18 haziran
*
İNŞALLAH BEN DE İLERİDE BATACAĞIM
Batık bankacı ve işadamı Erol Aksoy’un kızı İsviçre’de üniversiteden mezun olmuş, ama annesi, yurt dışına çıkış yasağı olduğundan, törene katılamıyormuş. İnci Aksoy, izin için başvurduğu Tasarruf Mevduatı Siorta Fonu’ndan ilginç bir cevap almış:
Erol Aksoy’un Paris’teki bir bankada 2 milyon Avrosu olduğunu biliyoruz. Bu parayı tahsil etmemize izin verirse, biz de size bir kereye mahsus olmak üzere yurt dışına çıkma izni veririz.
Erol Aksoy da ‘Peki’ demiş, ‘Çocuklarım için herşey feda olsun...’
Yani eşi kızlarının diploma törenine gidebilsin diye, bir bankada gizlediği 2 milyon Avroyu gözden çıkarmış.
Allah insana BÖYLE iflaslar nasip eylesin inşallah!
Hürriyet, 18 haziran
*
ALLAH BELANIZI VERSİN!
Diyarbakır’da imam nikâhlı eşi askerde olan bir genç kadın, başka bir erkekle ilişkiye girdi iddiası üzerine, iki aile meclisi bir araya gelmiş. Aileler ayrı ayrı ‘töre cinayeti’ kararı almış. Kadını kayınbiraderi, erkeği ağabeyi öldürmüş.
Acaba yeni TCK, bu iki aileyi ‘töre cinayeti işlemek için teşekkül oluşturmak’ yani ÇETE suçundan yargılayabilecek mi?
Hürriyet, 18 haziran
*
KENDİNE DÖNÜŞ BAŞLADI
Herkes güldü bu lafa, herkes bunun nasıl bir ‘mugalata’ yani insanları yanıltma niyetiyle konuyu saptırma olduğunu vurguladı. Ama madem ki haftalık derleme yapıyoruz, tekrardan korkmayalım.
Şu laf TC Başbakanı’nın ağzından çıktı: “Tom Miks, Teksas okumaya kimse mani koymuyor. Kuran’a neden mani koyulsun? ... Orhan Pamuk’un kitabının toplatılmasına ne yaptınız? Hep beraber isyan ettiniz. Peki bir Müslümanın kendi arzusuyla tasarrufuyla kitabı olan Kuran’ı öğrenmesine niçin karşı çıkıyoruz?”
Başbakan bu söylediğinin konuyu saptırma olduğunu bilmez mi, bal gibi bilir. Ama kendisini dinleyen cahil ve yobaz kalabalıkların bunu bilmeyeceğini de bilir. Yani eski topçu yine tribüne oynuyor!
Hürriyet, 18 haziran
*
KALDIR C’Yİ, EKLE S’Yİ ... AL SANA BİR GOMONİS!
Ertuğrul Özkök’ten (reklamcı Ersin Salman’dan naklen) bir alıntı:
Türkiye’nin birçok parlak ismi gibi Ersin de Ankara’dan gelme.
TRT’nin parlak çocuklarından biriydi.
Birçoğumuz gibi onun da Ankara’yla yolu 12 Eylül’de ayrılıyor.
TRT’de çalıştığı dönemde, kurumun başına bir ‘Paşa’ tayin ediliyor.
TRT Komutanı, bir gün onu odasına çağırıyor ve aralarında şu konuşma geçiyor:
‘Gel bakalım delikanlı.’
‘Buyrun efendim.’
‘Bize herkes paşam diyor, ne efendimi? Bir oyun varmış, dün banda alınmış, metnini getirdin mi?
‘Getirdim.’
‘Nedir bu Cengel kitabı?’
‘Bu bir kitap... Jungle Book, Rudyard Kipling’in bir romanı, balta girmemiş ormanlarda geçer...’
‘Ne demek Cengel?
‘Cengel, İngilizce’de jungle demek, yani balta girmemiş orman efendim.’
‘Ne demek oluyor bu? Sen Cengel’in ‘c’sini at bakayım.’
‘Evet...’
‘Sonuna da bir ‘s’ ekle.’
‘Evet...’
‘Engels kitabını başucumdan ayırmam demek istiyorsun burada.’
Ersin o gün Ankara’dan ayrılmaya karar veriyor.
Hürriyet, 18 haziran
*
ONU AĞITÇI YA DA SAĞUCU DERLER
Karadenizli gençler ‘Cenaze Ağlama Derneği’ kurmuş. Cenazelere ağlama hizmeti veriyorlarmış. Ücrete göre, istenirse 70 ‘ağlamacı’ temin ediliyormuş.
Allah’ı kandırmaya kalkanların kulu kandırmasına şaşmamak gerek...
Takvim, 19 haziran