Güncelleme Tarihi:
Konuya girmeden evvel, 13 Haziran tarihli Sabah'tan küçük bir alıntı.
TÜBİTAK, 2005'in sonuna kadar bir yerli sığırın klonlanacağını ve 'Türk tipi' buzağılarımızın doğacağını müjdelemiş. Sabah esprili bir başlık atmış: Türk sığırı Dilaver, koyun Dolly'ye karşı...
Dilaver'ler bu işe ne der bilmem, ama ben sayfada kullanılan resme takıldım. Elinde tespih, sırtında köstekli yelek, başında kasket, bu bizim palabıyıklı 'Sığır Dilaver' bir İNEK nedense... (Siz memelerini göremiyorsunuz, resim küçük.)
Sabah bize anlatabilir mi acaba, klonlanmış ilk Türk sığırı NEDEN TRAVESTİ?
*
CEM UZAN'IN CEM UZAN OLDUĞU KESİN Mİ?
Sabah, 6 HaziranKaç gün geçti aradan, bilmiyorum. Cem Uzan’ın, kısa dönem bedelli askerlik yapmak için ibraz ettiği, yurtdışında çalıştığını gösterir belgelerin sahte olduğunu duyunca “Zaten bunun üniversite diploması da sahtedir” demiştim.
Haklı çıktım.
MSB araştırmış, 1983-1986 yılları arasında Cem Uzan hem şirketlerinin başında yönetici, hem Suudî Arabistan’da işçi, hem de ABD’de öğrenci görünüyormuş, ayrıca Amerikan Üniversitesi’nden aldığı diplomayı da YÖK’e tasdik ettirmemiş.
Özetle Millî Savunma Bakanlığı, büyük ihtimalle, Cem Uzan’ın er olarak yeniden askerlik yapmasına karar verecekmiş.
Benim bir küçük ikazım daha olacak: Doğum kayıtlarına ve nüfus cüzdanına iyi bakın, bu Cem Uzan, gerçek Cem Uzan olmayabilir!
*
DARISI BAŞIMIZA
Sabah, 6 Haziran
Konya’da 42 katlı bir iş merkezi inşa edilmiş, adı Selçuklu Kulesi imiş. Bunun içinde bir de alışveriş merkezi açılmış, bunun adını da Kule City koymuşlar. Konyalılar çok kızmış bu İngilisme... Ve merkezin adı Kule Site’ye çevrilmiş. (Niye Kule Şehir değil de Site, neyse...)
Aferin Konyalı sivil toplum örgütlerine ve vatandaşlara...
*
BİLİMSEL İTFAİYECİ
Birgün, 8 Haziran
Samsun’da bir evde iki gündür belirli aralıklarla yangın çıkıyormuş, itfaiye bir odayı söndürürken, diğerinden alevler yükseliyormuş. İtfaiye amirinin yorumu: “Bu iş insan işi olamaz, bu iş cin veya perilerin işi. Kapalı çantanın içinde bile yangın çıkmış...”
Eee, hangi hükümetin memuru?
*
BÜYÜK BİR TESİSMİŞ
Milliyet, 9 Haziran
Levi's, İspanya'daki fabrikalarını kapattı, diyor haber. Gerisi de şöyle:
Dünyaca ünlü kot markası Levi Strauss & Co. (Levi's), İspanya'daki iki fabrikasını kapatma kararın alırken, buralardaki üretimin Türkiye, Çin, Macaristan ve Polonya'ya kaydırılacağı bildirildi.
İspanya'nın Bonmati (Girona) ve Olvega (Soria) kasabalarındaki iki fabrikasını 3 Haziran'da kapatan Levi's, toplam 4 kişinin işine son verdi.
Levi's'in yaptığı açıklamada, 2003 yılında İspanya'daki 2 fabrikanın 31 milyon euro zararla kapandığı belirtildi.
Muzaffer Hakanözbay soruyor: Kapatılan fabrikada altı üstü 4 işçi mi çalışıyormuş?
*
TANIDIK HABER
?, ?
Caner Can “Serdar Abi, bana çok tanıdık geldi” diyor.
Haber şöyle:
"Sen seçilmiş insansın" diyerek dolandırdı!..
Bursa'da ''Seçilmiş insansın'' diyerek dolandırıcılık yapan kişi yakalandı.
AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, Erkan C. adlı kişi, ''Irak'tan geldim. Yardım edin'' diyerek, Şehreküstü Mahallesi'nde oturan Serpil Korkmaz'dan (46) para istedi.
Aldığı 6 milyon liralık hayrı beğenmeyen zanlı, Korkmaz'a, ''Senin evinde paran var. Bu paraları Allah için bana getir. Sen seçilmiş insansın'' dedi.
Bu sözler üzerine, daha önce gördüğü bir rüyayı anımsayan Korkmaz, evine döndü.
Evindeki 450 milyon liralık birikimini ve iki Cumhuriyet Altını'nı alan Korkmaz, parasını ve altınlarını Erkan C'ye teslim etti.
Söz konusu olaydan bir gün sonra, Erkan C'yi Üftade Sokak'taki bir türbenin önünde, başka bir kadına da aynı sözleri söylerken gören Serpil Korkmaz, dolandırıldığını anlayarak polise başvurdu.
Şikayet üzerine, Erkan C. gözaltına alındı. Soruşturma sürdürülüyor.
Vallahi Türk insanını dolandırmamak çok zor bir iştir!
*
BU ESPRİYİ BEN YAPACAKTIM YAHU!
Sabah, 9 Haziran
Keyif Verici Maddeler - Hakan ile Utku
Er Cem'in bedelli askerliği başlıklı yazı aynen şöyle:
Hükümetin 'ciğeri bir türlü soğumadı'. Adamın enerji şirketlerine, GSM operatörüne, medyasına el koydular, beyaz gömleğiyle dımdızlak bıraktılar. Ailesini kaçak pozisyonuna düşürdüler. Yetmedi. Şimdi askere de yolluyorlar. Cem Uzan er olarak 'pek yakında' bu kışlada. Normal gözüken ama aslında 'bedelli bir askerlik' bu. Bedeli de bir hayli ağır. Bakın Er Cem, askere gidince başına neler gelecek?
* Asker mektupları her er gibi okunacak. Ancak kardeşi ve babasıyla yaptığı şifreli yazışmalar çözülemediği için sık sık dayak yiyecek.
* Er Cem'in postallarına da TMSF tarafından el konunca er Cem terlik istirahatı alacak.
* Bunca sene cep faturalarıyla canı yanan millet, er Cem'i bulunca havalara uçacak. Bütün bölük memleketini er Cem'in cep telefonundan arayacak.
* Yapılacak bir tatbikatta er Cem, bir manga KONTÖR gerillaya tek başına karşı savaşacak.
* İmar Bankası mağdurlarından bir çavuşun eline düşecek. Diğer erler Cem'in haline üzülmekten, kendilerine üzülmeye fırsat bulamayacaklar.
* Er Cem bunalıp Star'ı arayacak. Hemen 'Er Cem'i kurtarmak' isimli bir senaryo yazılıp çekilmesini emredecek. Ancak sürekli 'aradığınız televizyon kapsama alanınız dışındadır' sesiyle karşılaşacak.
* Sabah koşularında komutanları tarafından "Açın Cem'in önünü" denerek en öne alınacak. Bunalan er Cem "Bırakın beni. Ben Ürdün vatandaşıyım" diye bağırdıkça bölük 'Yaylalar Yaylalar' yerine 'Ürdün müüüüü? Ürdün mü?' şarkısı eşliğinde koşacak.
* Er Cem'in askerliği kolay kolay bitmeyecek. Asırlar gibi gelecek. Uzun dönem askerlik kavramı, yerini Uzan dönem askerliğe bırakacak.
* Tam askerliğini bitirirken hükümet çıkardığı bir yasayla askerliği 6 ay daha uzatacak.
Bir şey itiraf edeyim mi size?
Bu Cem Uzan’ın askerlik meselesi ortaya döküleli “Riçi Riç Cem Askerde” diye bir yazı düşünüyordum, ama yalanım yok, kuramadım, bulamadım...
Hakan ile Utku benden erken davrandı, helal olsun!
Ben biraz daha düşüneyim yine de...
*
SIRA ORAYA GELENE KADAR
Gazeteler, 11 Haziran
Çanakkale Arkeoloji Müzesi Müdürü açıklayınca, bizim gazetelerimiz hayret etti, “Truva atının şekli aslında bilinmiyormuş, Troy filmindeki veya Truva’daki at tamamen hayal mahsulü imiş!”
Yahu, Truva Savaşı gerçekten olmuş mu, yoksa sadece bir efsane mi, onu bile bilmiyoruz ki daha atın şeklini ve şemailini bilelim!
*
İMDAT!
Milliyet, 11 Haziran
IMF Avrupa Bölüm Başkanı Deppler, Türkiye ile duygusal bağı olduğunu söylemiş ve “Entelektüel yatırımlar dışında, şefkat, ilgi, saygı duygularımız oldu” demiş.
Milliyet, tabii ki, Murat Sabuncu’nun bu haberine “IMF tamamen duygusal” diye başlık atmış.
Bana, IMF’in Türkiye’ye karşı olan bu “duygusallığı” daha ziyade kurbanına aşık olan tecavüzcüleri hatırlattı.
*
PKK KAFASI
Hürriyet, 13 Haziran
Leyla Zana, DEHAP, Apo haberlerine bulaşmak istemiyorum ama...
Tamam, DEHAP’lıların işi zor, bizim de onlara yardımcı olmamış gerekiyor, düne kadar PKK’nın siyasî kolu olan bir siyasî kadronun birden bire dümen kırması, içindeki radikalleri temizlemesi, demokrasiyi benimsemesi kolay değil. Ammaaa...
DEHAP Genel Başkanı Tuncer Bakırhan “Biz yasal bir partiyiz, yıllardır yaptığımız çalışmalar ortada. PKK/KONGRA-GEL’e de Hükümet’e de eşit mesafedeyiz” demiş.
Hükümet ile PKK bir midir! İkisine aynı mesafede duran, kanlı terörün kucağında oturuyor demektir! “Demokratik bir yasal siyasî parti” nasıl olur da kanlı bir terör örgütüyle Hükümet’e “aynı mesafede” durabilir?
Siz bu kafada oldukça, değil biz, Allah bile kurtaramaz sizi...
*
HANGİ YILIN FIKRASI?
Vatan, 13 Haziran
Ruhat Mengi, “Yılın Fıkrası” diye anlatıyor.
Yönetimi ele geçiren Başkan Bush buyurmuş; 'Üzerinde resmim olan pul bastırdım, bundan böyle Başkanlık'ın bütün mektuplarında bu pullar kullanılacak.'
Bir süre sonra görülmüş ki pullar zarfa bir türlü yapışmıyor. Başkan Bush küplere binmiş ve yetkiliyi çağırıp sormuş;
'Üstünde resmim olan pullar yapışmıyor, arkasına zamk sürmediniz mi?'..
'Sürdük efendim' demiş yetkili ve eklemiş; 'Yapamamasının nedeni, herkesin pulun ön yüzüne tükürmesi!..'
Ben bu fıkranın 1960’lı yıllarda Genel De Gaulle için anlatıldığını hatırlıyorum. Öncesi var mıdır, bilemem.
*
ABD’YE UĞUR BİLE GETİRMİŞ
Gazeteler, 13 Haziran
Avustralya Başbakanı John Howard uğursuz imiş, çünkü hangi ülkeye geziye gitse, felaket götürüyormuş. Mesela...
ABD’de 11 Eylül yaşanmış, Güney Kore başbakanı koltuğundan olmuş, Endonezya’yı sel basmış, Almanya’da havada iki uçak çarpışmış...
Buraya kadar doğru, adam nereye gitse felaket götürüyor. Ama sonuncu vukuatı farklı..
ABD’ye gittiği günlerde Ronald Reagan ölmüş, CİA Başkanı istifa etmiş.
Anlamadım, bu son ikisinin nesi ‘uğursuzluk’ ?
Aksine...