Güncelleme Tarihi:
Gazeteler, 8-9 Aralık
8 Aralık tarihli gazetelerde bir haber vardı, 4 aylık bir polis cinnet getirerek, beylik tabancasına davrandı, bir taksiyi gasp etti, benzin istasyonunda 3 pompacıyı rehin aldı, diye. Tıpkı İstanbul’da mesai arkadaşlarını öldüren genç polis gibi, bu memur da “beni rüşvet almaya zorluyorlar, polis kadın pazarlıyor” diye çok ağır suçlamalarda bulundu.
8 Aralık’taki bu haberin hemen ertesi günü, 9 Aralık’ta birçok gazetede birden yayımlanan aynı kaynaktan çıktığı belli bir “haber” dikkati çekiyordu:
Meğer genç polis paranoid şizofrenmiş, zaten babası da hastaymış, üstelik amcasının da ruhi dengesi bozukmuş.
Vay efendim bu adamın eline silah verilir miymiş?
Ve bütün gazeteler, genç polisin yandaki fotoğrafını kullandılar, yüzündeki dehşet ifadesini, deliliğinin ispatı gibi sundular.
Nedense, polisin rüşvet aldığını, suç işlediğini, yeni polisleri suça zorladığını söyleyip “cinnet getiren” ne kadar yeni memur varsa, hepsinin yedi sülalesinin “paranoid şizofren” olduğu anlaşılıyor, hemen ertesi günkü haberlerde...
*
SON FİNAL
Hürriyet, 16 Aralık
Koskoca Hürriyet gazetesi (benim gazetem) Pop Star yarışmasıyla ilgili bir haberde diyor ki:
“Bu arada sahnedeki rahat tavırlarıyla ilgi toplayan ama son finalde elenen Ayhan...”
*
E GÜZEL ESPRİ...
Vatan, 15 Aralık
Güngör Mengi yazıyor köşesinde.
“Dün gazeteye gelirken sitenin kapıcısına Saddam’ın yakalandığını haber verdiğimde, ondan hiç beklemediğim zekice bir karşılık aldım (demek ki kapıcıyı salak bellemiş):
- Duydum abi, hayırlısı olsun! İnşallah Bush da yakalanır.''
(Yakup Karahan’a teşekkürler)
*
DİYANET İŞLERİ BAŞKANI AÇIK KONUŞMUŞ
Sabah, 15 Aralık
Balçiçek Pamir, yeni Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu ile Kuran kursları meselesini konuşuyor.
Diyanet İşleri Başkanı diyor ki : “Şeffaf Kuran Kursları’nın belki isminden vazgeçebiliriz. Örneğin ‘Yaygın Dini Öğrenim Merkezi’ diyebiliriz.”
Yani, takiye yapabiliriz!
Ve devam ediyor:
- Ayrıca orada sadece Kuran okuma değil, dinin bütününü anlatan dersler de verebiliriz. Kuran’ın içini, mesajını öğrenmenin önemli olduğunu düşünüyorum.
Balçiçek Pamir soruyor, “Baştan niye böyle başlamadınız?”
- Nasıl başlayacaktım ki? İnsanlara ‘Size Kuran’ı değil, Kuran’ın mesajını öğreteceğiz’ deseydik, kimi bulurduk?
Diyanet İşleri Başkanı ekliyor: “Açık konuşturuyorsunuz beni...”
*
NAMUS, İLKE VS
Star, 15 Aralık
Gazetenin genel yayın yönetmeni Can Ataklı’nın yazısının birinci sayfadan anonsu şöyle giriyor:
- Star’ın düzgün, ilkeli, namuslu, dürüst yayın politikası artık herkesin dikkatini çekiyor.
Bir insan, bir gazeteci yahut bir gazete, niçin her gün “namuslu, düzgün, ilkeli, dürüst” olduğunu – bizzat kendisi – söyleme ihtiyacı duyar?
Söyleyeyim mi?
*
SAVCININ FIRÇASI
Star, 15 Aralık
Güneydoğu’da görev yapan uzman çavuş Uğur Çiftçi, üzerinde elbombasıyla yakalanmış. Kendini “Hatıra diye almıştım” şeklinde savununca, savcı fırçayı basmış:
- Bu kadar da abartılmaz ki, bari hatıra diye tank getirseydin!
*
HİÇ BİLİNMEYEN SIRLAR
Milliyet, 14 Aralık
Anıtkabir’in sırları, diye başlık atmış meslektaşım.
Haberin spotu diyor ki: Atatürk’ün ebedî istirahatgâhı Anıtkabir, o görkemli ve hüzünlü görüntüsünün derinliklerinde, hiç bilinmeyen sırlar da saklıyor...
Herkesin bildiği sırları biliyoruz da, acaba hiç bilinmeyen sırlar neymiş?
*
YOK ARTIK-1
Posta, 14 Aralık
Yukarıdaki sorumun cevabını Posta’dan okudum.
“Bilinmeyen sırların” çoğunu bilinen şeylerdi de, biri bana biraz garip geldi...
“Anıtkabir’e giden aslanlı yolda bulunan parke taşların araları 5’er santim açıktır. Bu aralıklara da çim ekilmiştir.”
Buraya kadar amenna...
“Ziyaretçiler takılıp düşmemek için yere bakarak yürümek zorundadır. Taşlar, Ata’nın huzuruna çıkacak olanlar başları öne eğik olarak yürüsün diye aralıklı dizilmiş.”
Yok artık!
*
BU İŞİN ARKASI GELECEK
Gazeteler, 14 Aralık
AB üyeleri Brüksel Zirvesi’nin sonuç bildirisinde baklanın ucunu ağzından çıkardı: “Türkiye’nin Güneydoğusu’nda yaşayanların kültürel hakları konusunda adım atılmalı.”
Tamam, Türkiye’nin AB’den başka çaresi yok gibi görünüyor şu anda, yahut da önümüze konan başka bir teklif, bir alternatif yok. Ve doğrudur, her ne kadar Başbakan “Kopenhag Kriterleri’nin adını Ankara Kriterleri koyalım, AB istediği için yapmıyoruz...” dese de, AB sayesinde birçok haksızlık gideriliyor, demokratikleşme, hukuk devleti olma yolunda önemli adımlar atılıyor.
Ammaaaa...
Bakın Serdar dedi, diyeceksiniz bir gün.
Bu alçaklar önümüze daha ne isteklerle, ne kriterlerle, ne şartlarla gelecekler...
“Güneydoğu’da yaşayanların kültürel hakları” diye başladıkları cümlenin arkası “sosyal haklar” sonrası “siyasal haklar” şeklinde gelecek; bir AB yetkisili – sanki ağzından kaçmış gibi – “Türk Kürdistan’ı” deyiverecek... ve iş ta “Plebisit yapılsın, Kürtler, AB projesinde Türkiye’yle birlikte hareket edip etmeme konusunda iradelerini serbestçe ifade etsin!” lafına kadar gidecek.
(Kimse bana AB’de kural budur, demesin. Siz Brüksel’in Yunanistan’taki, Bulgaristan’daki Türk azınlığa sahip çıktığını duydunuz mu şimdiye kadar?)
Tabii arada bir “Ermeni sorunu” sürprizi yaşayacağız.
Kıbrıs’ı zaten kaptırdık...
Maksat, AB’ye girme havucunu uzatıp, Türkiye’yi sopalamak, bölmek, parçalamak mıdır, yoksa “Türkiye’nin fakir, geri kalmış, dolayısıyla bizim mallarımız için iyi bir tüketici olmayan, üstelik AB’ye alırsak kalkındırmamız gerekecek Doğu ve Güneydoğu bölümünü ayıralım, sadece zengin Batı Türkiye’yi alalım” diye mi düşünüyorlar... bilmiyorum.
*
NE DE SEVERLER YA BAŞBAKANI
Star, 16 Aralık
Maazallah, diye başlık atmışlar. Diyorlar ki “Erdoğan 10 Bakan ve 84 vekille (milletvekili demek istiyorlar) Aliyev’in cenazesine aynı uçakla gidip geldi. Maazallah kaza halinde ülke yöneticilerinin yarısı yok olacaktı. Bu uygulama dünyanın hiçbir ülkesinde yok.”
Maazallah Başbakan Erdoğan’a ve bakanlarına bir hal olsa... Uzanlar’ın Star’ı da ne çok üzülür ya...
*
MARMARA’NIN GÜNEYİ NASIL İSTANBUL OLDU?
Milliyet, 18 Aralık
Lafı şeyinden anlamak diye buna derler...
Prof.Dr.Naci Görür demiş ki: “(Marmara Denizi’nde) Böyle bir deprem olması halinde, fayın güney kesimleri kuzeye göre 6 kat daha fazla etkilenecek.”
Başlık doğru: Tehlike, Marmara’nın kuzeyinde daha az...
Ama spot yamuk: Prof.Dr.Naci Görür, Marmara Denizi’nde beklenen 7 şiddetindeki bir depremin, İstanbul’un güneyinde, kuzeye göre 6 kat fazla etkili olacağını söyledi...
İstanbul’da çıkan Milliyet gazetesi, İstanbul neresi, Marmara Denizi neresi, bilmez olur mu, kafaları karışmış...
*
YOK ARTIK-2 !
Şok, 20 Aralık
Gazete “Besmele mucizesi” diye de başlık atmış. Farklı uzmanlık dallarından 30 Suriyeli üniversite hocası 3 yıl boyunca araştırmışlar, çalışmışlar ve .... “Besmeleyle kesilen hayvanın eti daha sağlıklıdır” diye açıklamışlar. Aksine, “Besmelesiz kesilen etlerde mikrop ve bakteri kespit edilmiş.”
“Bismillahi Allahü Ekber” diyerek kesmek “kesilen etin üzerinde etkisi” oluyormuş, bu “tıpta bilimsel bir devrim” imiş...
*
SANKİ BABALARI SINIFI GEÇTİ DE...
Gözcü, 20 Aralık
Bodrum’da ilköğretim öğrencilerine cinsellik konferansı vermişler. Çocuklar, uzman hocayı soru yağmuruna tutmuş. Mesela “Seks yapmak ahlaksızlık mıdır, günah mıdır?” diye, “Nasıl hamile kalınır, neden akraba evliliği sakıncalıdır?” diye, ne bileyim, “Mastürbasyon nedir, kızlarda erkeklerde çeşitleri nelerdir?” diye sormuşlar...
Gözcü diyor ki, “Cinsel eğitimde sınıfta kaldılar!”
Çocuklar 13 ila 15 yaşlarındaymış, kızlı erkekli.
Eğer gerçekten ayağa kalkıp, öğretmenlerinin önünde böyle suallere cesaret ettilerse, bu çocukları alkışlamak lazım, “sınıfta kaldılar” demek yerine.
Ayrıca, “13-15 yaşlarındaki çocuklar cinsellikte sınıfta kaldı” diyor Gözcü...
Hele annelerini, babalarını bir imtihan etsenize!
*
BEN AKSİNİ BİLİYORDUM
Milliyet, 20 Aralık
İddiaya göre, Yeni Zelandalı bilim adamları bir araştırma yapmışlar, en az kaza yapan araçların “gümüş rengi” olduğu anlaşılmış. Genelde açık renkli araçlar az kaza yapıyormuş, en “tehlikeli” renkler kahverengi, siyah ve yeşilmiş...
Doğrusu hayret ettim. Benim bildiğim, uzmanlar “asfalt rengi olduğu ve yolda diğer araçlar tarafından seçilemediği için” gri ve gümüşî renkli arabaları tavsiye etmezler. Taksi sarısı, turuncu, kırmızı araçlar trafikte daha iyi görülüyor, kaza riski azalıyor, derlerdi.
Bu sonuç beni biraz “saşırttı” doğrusu.
*
EN BÜYÜK ADALETSİZLİK BİTMEYEN DAVALAR
Milliyet, 20 Aralık
Ömürcek Ağı’nda tutuklu kalmadı, diyordu haber.
“Daha fazla tutuklu kalırsa, Türkiye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) zor durumda kalır” argümanı etkili olmuş, Erol Maks Kohen 26 ay tutuklu yargılandıktan sonra, serbest bırakılmış.
Allah’tan AB var, Allah’tan AİHM “tehdidi” var... Kabusu düşünebiliyor musunuz! Erol, Ahmet, Mehmet... Her kimse, bir zanlı, 26 aydır “tutuklu olarak” yargılanıyor, suçluluğu tespit edilmemiş, edildiyse cezası kesinleşmemiş, adam 26 aydır tutuklu olarak içeride.
Ya suçsuzsa? Kabusu düşünebiliyor musunuz?
*
BİRAZ ZORLAMA OLMUŞ
Star, 21 Aralık
Cim-Bom’a iki kötü haber, diye sürmanşet atmış Star.
1-Elazığ’da küfreden Terim’e ceza gelebilir.
2-Fener’in 6 Kasım 1980 doğumlu transferi Nobse, tarihi yenilgiyi hatırlatacak
Ben anlamadım bu ikinci “kötü haberi” !
Neymiş, Fener’in 6 Kasım 1980 tarihli transferi Brezilyalı Nobse, “Cim-bom’a geçen yılki 6-0’lık mağlubiyeti hatırlatacak”mış.
Yok devenin nalı...
*
BENCE KULAK VERİN
Gözcü, 21 Aralık
Piar-Gallup kamuoyu araştırma şirketinin eski patronu, CHP İstanbul Milletvekili Bülent Tanla “enflasyonun kesinlikle yanlış hesaplandığını” iddia etmiş, “Sepet yenilenmeli” demiş.
Bence, yöneticilerimiz bu ikazı dikkate almalı, Tanla “rakamlarda oynuyorlar” diyorsa, muhakkak bir bildiği vardır.