Güncelleme Tarihi:
2004’te magazin dünyasında en çok kime acıdım, biliyor musunuz? Bir zamanların porno yıldızı Anna Nicole Smith’e... Sen Playboy’u bırak, 780 milyon dolarlık mirastan pay koparacağım diye 90 yaşında bir ihtiyarın koynuna gir (çok da üzülmeyelim, bundan sonra neler oldu, bilmiyoruz...), sonra... sonra, havayı al! Ne koyar ama adama! Zaten zavallı, stresten 100 kilo olmuş diyorlar! (YANDA)
*
KİRALIK
Ailenizin gazetesi Şok’un ‘Arkadaş Cafe’ adlı ‘buluşturma’ (!) köşesine gelen bir mektup:
SELAM ben üniversitede okuyan genç bir kızım. Sosyal faaliyetlere katılmayı çok seviyorum. Ama maddi sıkıntım olduğu için sosyal faaliyetlere katılamıyorum. Benimle kiralık evimi paylaşabilecek ortama uyum sağlayabilecek yakışıklı baylarla tanışmak istiyorum. Resminizi gönderirseniz sevinirim. Ciddi olan beyler tercihimdir. Bekliyorum. RUMUZ : ÜNİVERSİTELİ
Merak ettim, kira kontratına neler dahil acaba?
*
İTİNAYLA OKUR FIRÇALANIR
Aynı gazetenin Altıncı His köşesinde, Okşan Abla bir okura fırça kayıyor:
Amasya’dan CF – Ben 36 yaşında dul bir erkeğim. Eşimden boşanmadan önce hayatımda bir bayan vardı. (BAĞYAN okunur. SD) Ayrıldıktan sonra da 17 yaşında bir bayana aşık oldum ve ikisi arasında kaldım. Aslında evlenmek istiyorum ama hangisi ile evleneceğimi bilmiyorum, bana akıl verin.
Okşan Abla – Ben akıl yaşı ile fiziksel yaşı bir olan insanlara akıl veriyorum. Zekâ seviyesi 0-12 yaş grupları benim tavsiyemi anlamıyor, bu yüzden de sana yardım edemeyeceğim. Sen hatta git 13 yaşında bir eş ara, çok daha uygun olur.
*
MİLLİ EĞİTİM NELER KAÇIRMIŞ...
Amerika’dan Türkiye’ye “hasret gidermeye” gelen Gizem Özdilli “Mankenlik dışarıdan göründüğü gibi o kadar bülyük paralar getiren bir meslek değil... Bugünkü aklım olsa... mankenlik yapmazdım. Manken olmasaydım, öğretmen ya daantropolog olmak isterdim” demiş, mini eteği sebebiyle “frikik vermemeye” özen göstererek.
Aslında Gizem Hanım’ın üzülmesine gerek yok, öğretmenlikte ve antropologlukta da fazla para yoktur!..
*
MERHABA, BEN NERDAL DEVRİM!
Dedikodu Kazanı köşesi, manken Tuğçe Kazaz’ın, Sezen Aksu’nun oğlu Mithat Can’dan ayrılır ayrılmaz Mehmet adlı bir sevgili bulması eleştirken... “Mithat gitti, Mehmet geldi” diyor.
Demek ki 2004’te M harfindeymiş, 2005’te adı N ile başlayanlar yaşadı...
*
DOKTOR POPOYLA AĞZI KARIŞTIRMIŞ OLMASIN!
Nedense, Hürriyet’in arka köşe güzelliğine terfi eden manken Aysu Baceoğlu, Jennifer Lopez’e benzemek için... POPOSUNU KALDIRTMIŞ.
Akşam’ın haberine göre de, “Ünlü mankene 15 gün boyunca kayak yapmak, spor salonuna gitmek, ağırlık kaldırmak ve en önemlisi sırtüstü yatmak yasak.” Ancak, diyor Akşam “Baceoğlu sonucun çektiği acılara değdiği görüşünde. Ünlü manken, 'Zor bir ameliyattı ama nihayetinde istediğim gibi bir popoya sahip oldum. Kalçalarım biraz düşüktü bu da beni rahatsız ediyordu. Artık sahnelere hazırım' diye konuştu.”
Bu nasıl bir operasyondur, yaygın mıdır, merak ettim. Estetik cerrah bir arkadaşıma açıp sordum, benimle dalga geçti:
- Türkiye’de böyle estetik ameliyatlara harcayacak parası olan dizi oyuncusu, şarkıcı, manken, sosyetik güzel veya fosillerinin, poposunu kaldırtmaya değil asıl indirtmeye ihtiyacı var!
Kapadı telefonu. Ne demek istedi, anlamadım.
Ama bu taze kalkık popolu manken hakkındaki bir başka haber çok güldürdü beni.
Vatan diyordu ki: Dudağını yaptırdı ama ağzını kapatamıyor - Aysu Baceoğlu bu aralar estetik üzerine estetik yaptırıyor. 10 gün önce 3.5 saat süren bir operasyonla popusuna silikon taktıran manken şimdi de dudaklarına yağ enjekte ettirdi. Dudağını yaptırdı ama ağzını kapatamıyor...
Beni okuyanlar bilirler, bu kızcağıza pek bir dertlenirim, “ağzını kapatamıyor bir türlü” diye... demek ki artık, kamera karşısında ağzını şekil yapmaktan yoruldu, kapanmasın diye ameliyat yaptırdı.
Yahut da estetik doktoru popoyla ağzı karıştırdı...
Hürriyet – Akşam - Vatan, 27 Aralık 2004
*
KARİZMAMIZ ÇİZİLDİ, ALLAH KESTANEYİ KORUSUN!
Bu haber bizi yıktı:
FRANKFURT'TA yaşayan 18 yaşındaki lise öğrencisi Suat Bahçeci, Almanya'nın en yakışıklı homoseksüel genci seçildi. 2005'in mayıs ayında Hollywood'da düzenlenecek 'Mr. Gay' yarışmasında Almanya'yı temsil edecek olan Bahçeci, hedefinin, "Cinsel kimliğini deşifre etmek istemeyen Türkler'e örnek olmak" olduğunu söyledi. En büyük hayalinin İngiltere'de moda tasarımı okumak olduğunu belirten Bahçeci, "Umarım insanlar büyük bir şey başardığımı algılar ve beni örnek alarak yalansız yaşamak için gerekli cesareti bulurlar" dedi. Suat Bahçeci uzun süredir 'Almanya Eşcinsel Toplum Temcilcisi' olarak çalıştığını sözlerine ekledi.
Uzmanlara bir sormak lazım, bu haber bizim AB’ye girişimizi nasıl etkiler?
*
EĞLENCEYE GEL
Başlık: Mutfakta tabak bırakmadılar
Spot: Şarkıcı Rober Hatemo, 29’uncu yaşını yakın dostlarıyla birlikte Neşe Taverna’da TABAK KIRARAK kutladı... Partinin ambiansına (!) kendilerini kaptıran Rober Hatemo ve Tuğba Özay taverna adabına uyarak BOL BOL TABAK KIRDILAR. İKİLİ TABAK KIRARKEN ADETA (!) KENDİLERİNDEN GEÇTİ...
*
ÖRNEK ABLA!
Turgut Özal’ın küçük oğlu Efe ile karısı boşanmaya karar verdi ve çok çirkinlikler çıktı ortaya, gazetelerde okumuşsunuzdur. Efe’nin ablası Zeynep Özal demiş ki “Olayların bu duruma gelmesi bence çok çirkin. Ben de evlenip boşandım ama kimse bunları duymadı. Evlilikleri hep tek celsede bitirdim”.
Allah için Zeynep Özal, özel ve tüzel hayatıyla Efe’nin örnek alması gereken bir ablaydı. L
*
AL İŞTE, ADAM GİBİ BİR ÇİFT
Zaten bizde boşanmalar, genellikle, canhıraç olur, çirkin hadiseler yaşanır. Hele hele ortada büyük paralar, mal mülk varsa.
Kıymetli iki sanatçı, Zuhal Olcay ile Haluk Bilginer, on bir yıllık evlilikten sonra tek celsede, anlaşarak boşandılar. Posta’nın Duydum, Gördüm, Yazdım köşesinde küçük bir haber vardı. Çiftin Altunizade, Silivri ve Londra’da üç evi, bir de (iş için kullandıkları) Chevrolet minibüsleri varmış. Bir de tabii Oyun Atölyesi adlı bir tiyatroları.
Londra’daki evin durumu belli değilmiş. Haluk Bey, diğer iki evi ve arabayı Zuhal Hanım’a bırakmış. Tiyatrodaki ortaklık da devam ediyormuş.
“Güzel insan” diye yeni bir laf çıktı. Güzel insanlar, medenî insanlar...
*
SERİN DURUŞ’TAN ARAKLAMA
Serhat Ulueren : Bazı hakem arkadaşlar, telefonla aradığımda, benim numaramı gördüklerinde no’luyorlar.
Tuğba Ünsal (Hollywood Film Festivali’nde hissettiklerini anlatırken) : İnsan kendini dünyalı gibi hissediyor
Kargo solisti Koray: Bak Aslı, sana hardkor şarlarım...
Alternatif şarkıcı (?) Aslı: Biz Koray’la sürekli hardkor girişiriz birbirimize...
*
ÖÖÖÖĞĞĞH!
Renkli gazetelerin 2’inci sayfaları giderek daha ‘kusunç’ hale geliyor.
‘Milliyetçi muhafazakâr ve hükümetperver’ DB Tercüman gazetesinin ikinci sayfasını işgal eden koca bir haber:
BUZLAR ERİYOR MU?
Semra Hanım, Ahmet ve Şale’nin düğününden oğlu Ata ve Sinem ile birlikte çıktı...
Bu iğrençliğe, bir de övünerek TERCÜMAN ÖZEL HABER diye de patlak koymuşlar...
Aman size özel kalsın!
*
İBRAHİM TATLISES RÖPORTAJI
Balçiçek Pamir, İbrahim Tatlıses ile söyleşmiş. Bir iki alıntı:
Pamir: Bir de Kıbrıs’ta kumarhaneniz var, değil mi?
Tatlıses: Orada dur, kumarhane dersen olmaz, ticarethane dersen olur.
- İsmi kumarhane değil mi?
- Casino başka, kumarhane başka. Biz casino kurduk, o başka bir şey.
- Ne farkı var canım, biri Türkçe sadece...
- Maksim de mi kumarhane yani?
- Orası gazino yani ‘G’ ile.
- (Yanındaki danışmanına dönüyor gülerek beni gösteriyor) Bak ya, ‘G’ ile diyor. Biz burayı ticarethane olarak görüyoruz...
Biraz ötede, başka bir mevzu, niye sadece şarkı söylemiyorsunuz da işlere girişiyorsunuz, suali üzerine:
- Evet abicim ya, sanatımı yapamıyorum. Klip dizi toplantısı yapacağıma şuraya beton yapalım şurayı kıralım şeklinde konuşuyorum. Öldürdüler beni. Her ay ben, 320 milyar bulmak zorundayım. Bu parayı bulamadığım zaman bir şeyler satıyorum. Arabamı satıyorum takviye yapıyorum...
Son bir alıntı daha:
- Size İmparator lakabını kim koydu?
- Fatih Altaylı olabilir...
Sabah, 30 Aralık
*
DUYDUM, GÖRDÜM, YAZDIM köşesinden:
“Nişantaşı Brasserie ve Ulus 29’un patronu Metin Fadıllıoğlu ile kızı Selin, Hello Dergisi’ne yılbaşı için poz vermiş. Metin Bey röportajında ‘Kızım Selin’in mükemmel tahsili, terbiyesi, harika arkadaşları, karizması ve duru güzelliği var. Bunlar Selin’e yaptığı her işte büyük başarı kazandıracak’ demiş.”
Müge Dağıstanlı haklı olarak eleştiriyor, diyor ki “Aman Metin Bey, bırakın da bunları başkası söylesin...”
Metin Bey de, Reha Muhtar gibi, ‘Sevgili Nebil’e söyletebilir mesela. (Bakınız “Medyadan : Genel konular” başlığı.)
Posta, 30 Aralık
*
RÜYA DEĞİL CENAZE HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
Şok’un Okşan Abla’sına gelen bir mektup ve cevabı:
UYGAR: Ben rüyamda babamla karlar arasında yürüyorum ve taksi bekliyoruz. Babam binmiyor, benim bir arkadaşım siyah bir ciple geliyor ve babam biniyor. Bu rüyayı gördükten bir süre sonra hasta olan babam vefat etti ama yine de yorumu sizden duymak istiyorum.
OKŞAN ABLA: Babanın vefatı sana bir şekilde anlatılmış ve mutlaka babanı son yolculuğuna o uğurlamıştır. Babanın temiz bir ölümü olacağı ve başka yaşamda çok iyi bir yerde olduğu anlatılmış.
“Böyle” bir rüyadan “bunu” anlayabildiği için Okşan Abla’yı ne kadar kıskandığımı bilemezsiniz. Uygar’a bu rüyayla “birileri” (kimse artık, rüyanın senaristi ve prodüktörü olabilir) babasının temiz bir sonla öleceğini ve başka yaşamda (demek ki bundan da eminiz) çok iyi bir yerde olduğunu “anlatmış” da ... Uygur çocuk, anlamamış demek ki. Ama üzülmesine gerek yok, diyor Okşan Abla, o “birileri” kimse, Uygar’ın rahmetli babasını son yolculuğuna bizzat uğurlamışlar.
Rüya değil Cenaze Hizmetleri Genel Müdürlüğü...
Şok, 30 Aralık
*
NO COMMENT !
“Sosyetik güzel” (Vallahi hâkim bey, bu tanım bana ait değil, gazeteler böyle yazıyor!) Siren Ertan kadınlara tüyo vermiş: “Eşinizin beğendiği yerlerinizi ön plana çıkartın!”
Peki “çokeşli” olanlar ne yapacak? Her bir “eşi” farklı bir “yerini” beğeniyorsa?
Onun tüyosunu da ben vereyim: Yarı çıplak gezecek...
Vatan, 30 Aralık
*
TARKAN SOSLU LOKANTA REKLAMI
“Haber” şöyle:
Tarkan sürprizi
Tarkan, yılbaşını yine İstanbul’da kutluyor. Yılbaşı gecesinde İstanbul’un ayrı bir güzelliği olduğunu her fırsatta dile getiren Tarkan’ın yılbaşında Nazan Öncel’in sahneye çıktığı Günay Restaurant’a giderek bir sürpriz yapması da bekleniyor. Tarkan’ın, Mr. Coll ile Yasmin’in yemek müziğiyle başlayacak olan Günay’daki yılbaşı eğlencesi, Tanyeli’nin kıvrak dansları, Nazan Öncel’in sevilen şarkıları ve Fedon’un sabaha kadar sürecek Grek şarkılarıyla devam edecek.
Gelelim sorulara:
(1) Tarkan’ın “Yılbaşı’nı İstanbul’da kutlaması” niçin sürpriz ve müjdeli bir haber oluyor? Kurbanlar kesip mi karşılamalıyız? Yılbaşı’nı İstanbul’da idrak ederek bizi mahçup etti, Allah da onu mahçup etsin (J) diye dualar mı etmeliyiz?
(2) Tarkan Yılbaşı’nı “yine” İstanbul’da kutluyorsa, bu niye bir sürpriz olsun? Şu kadar senedir ilk kez, beklenmedik şekilde İstanbul’da kutlarsa belki sürpriz olurdu. “Her sene tekrarlanan sürpriz” olur mu?
(4) “Beklenen sürpriz” ne demektir? Beklenen, önceden basın bülteniyle gazetelere geçilen sürpriz mi olur?
(4) Diyelim ki Tarkan’ın Yılbaşı için İstanbul’a gelmesi (Güzide Duran geldi, Güzide Duran gitti misali) haber oluyor, buna alıştık, hangi lokantaya gideceğinden bize ne?
(5) Diyelim ki Tarkan’ın Yılbaşı’nı İstanbul’da Günay Restoran’da karşılayacağını haber yaptık, buna bile eyvallah, şu cümle ne oluyor? “Tarkan’ın, Mr. Coll ile Yasmin’in yemek müziğiyle başlayacak olan Günay’daki yılbaşı eğlencesi, Tanyeli’nin kıvrak dansları, Nazan Öncel’in sevilen şarkıları ve Fedon’un sabaha kadar sürecek Grek şarkılarıyla devam edecek.” Bir haberde “Tanyeli’nin kıvrak dansları”, “Öncel’in sevilen şarkıları”, “Fedon’un sabaha kadar sürecek Grek şarkıları” diye unsurlar yer alır mı?
Bu biraz “Tarkan promosyonlu Günay Restoran reklamı” olmamış mı?
Hürriyet, 30 Aralık
*
RTÜK BUNU GÖRSE DELİRİR...
Amerikan MTV’de “Dismissed” diye bir program var. İki kız bir erkek (veya iki erkekle bir kız) birlikte çıkıyor, barlara filan gidiyor, sonunda tek erkek (kadın) iki kızdan (erkekten) birini seçiyor... Yine reyting rekorları kıran türden röntgenci-pezo programlarından biri yani...
Cumartesi akşamı ilk kez ... üç erkek birlikte çıkmıştı, barlarda öpüşüyor, koklaşıyor, birbirini tavlamaya çalışıyorlardı.
Yarın bu iğrenç program bize de gelir ve ... RTÜK bu sefer kesin delirir!
MTV, 1 Aralık
*
SOSYETE’NİN EN’LERİ VE DE BOY’LARI
Life+ köşesinde Bülent Cankurt, “SOSYETEDE 2004’ÜN EN’LERİ” diye bir derleme yapmış. Söz konusu magazin haberciliği ve Türk sosyetesi olunca (sosyete demeye dilim varmadı aslında, içlerinde pek çoğu dandik isimler, öyle sosyete mosyete değil, zaten gerçek sosyete nadiren magazin sayfalarına konu olur) bakın “yarışma kategorileri” neler:
En yardımsever sosyetikler (Phuket adasında dev-dalga felaketinden sonra kalıp insanlara yardım ettiğini iddia edenler), En sürpriz evlilik (Murat Atabarut-Arzu Yüksel), En gezgin (Rahmi Koç), En sürpriz kayıp (Mehmet Sabancı), En müzmin aşıklar (Sergen-Aslı), En dekoltesever (Deniz Berdan), En acı kayıp (Sakıp Sabancı), En kısa evlilik (Hande Ataizi-Fethi Pekin), En sürpriz beraberlik (Çiğdem Kayalı-Tarkan Sualp), En havalı düğün (Tansa Mermerci-Can Ekşioğlu), En sürpriz ayrılık (Derin Mermerci-Ralf Tezman) ve En zayıf hamile (Ethel Baler), ve de, üstelik, ayrıca, özellikle, dahi... En yanık tenli sosyetik (Eda Taşpınar) !..
Benim de bir iki “en dıııt sosyetik” önerim var ama dııtım yemiyor yazmaya, cezalar ağır!
Sabah’la Günaydın, 31 Aralık
*
SEÇİMDE BİR HATA OLMASIN SAKIN?
Kuyumcu Atik Berberoğlu birlikte yaşadığı sevgilisini dövüp hastanelik etmiş. (Kokainin tedavisi var, magandalık bâkidir...) Ahmet Cumalı diyor ki “Nevgül Hanımın şanssızlık yakasını hiç bırakmıyor. İkinci eşi Bülent Bey, Nevgül Hanım’ın ilk evliliğinden olan kızıyla (yani üvey kızıyla !!!) 1991 yılında evlenmişti. Bu evlilikten Nevgün Hanım’ın iki torunu (Eski kocası + öz kızı) var.”
Nüvgül Hanım’ın eş seçiminde bir hatası olamaz mı acaba?
Posta, 1 Ocak
*
CIZZZZZZZZZZ!
Genellikle gırgır geçmek için alıntı yapıyorum, bu sefer içim cız etti:
RUMUZ: RAZIYSAN YAZ
Merhaba, ben 22 yaşında özgürlüğü elinden alınmış bir gencim. Karanlık dünyamda bana ışık olacak bayanların mektuplarını bekliyorum. Dursun Eramil, Özel Tip Cezaevleri B.blok B/7 koğuşu Alaşehir/Manisa
Güneş, 1 Ocak