HALKIMIZ …BASMIŞ! ATV’de kadın kılığına girmiş erkeklerin yarışacağı bir..." />HALKIMIZ …BASMIŞ! ATV’de kadın kılığına girmiş erkeklerin yarışacağı bir..." />

MEDYADAN Haftanın magazin alıntıları

Güncelleme Tarihi:

MEDYADAN Haftanın magazin alıntıları
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 08, 2006 00:38

Haberin Devamı

HALKIMIZ …BASMIŞ!

 

ATV’de kadın kılığına girmiş erkeklerin yarışacağı bir travesti programı başlıyor. Gazetelerden ve kamuoyundan bu iğrençliğe tepki gelince, belli ki ATV kardeş gazetesi Sabah’tan rica etmiş, ‘yarışmacılar sokağa çıktı, halkımız onları bağrına bastı’ diye ittirik bir haber yapmışlar.

 

İnsanlar sokakta yürüyen ağdalı, makyajlı kazık kadar heriflere hayretlerle bakıyor. ‘Bağrına bastı’ dedikleri bu. Ayrıca bağrına basarsa şaşmam, bizim millet travestilere düşkündür...

 

Haberin Devamı

Sabah’la Günaydın, 1 mayıs

 

*

 

ŞENGÖR VE AVŞAR

/images/100/0x0/55ea8809f018fbb8f88612fa
Vatan’ın sürmanşetinde İTÜ’de Avşar krizi... başlıklı bir haber: “Türkiye'nin önde gelen deprem uzmanlarından Prof. Şengör, diyerek İTÜ'deki öğretim üyeliğinden ayrılmaya karar verdi. Şengör Hoca, kalitesizliğe şu örneği gösterdi: ABD'li uzmanı dinlemeye 4, Hülya Avşar'ın paneline 600 öğrenci geldi...”

Haklısınız ama, kabahat sadece öğrencilerde değil hocam. Eğer göğsü dışarı fırladı fırlayacak bir Hülyü Avşar fotoğrafı kullanmak için bahane olmasaydı... bu haber bile Vatan’a girmezdi

Vatan, 1 mayıs

*

ARTIK TAMAMEN ÖZGÜR

Vataniki’nin magazin sayfalarında bir haber, geçen ay boşanan Tuba Ünsal ile ilgili, diyor ki “Artık tamamen özgür olan Tuba...” işte bilmem nerede bir ev kiraladı.

Bu köşeyi yapan kadın meslektaşım Gülden Avuç’un başından kötü bir evlilik geçti galiba!J

Vataniki, 1 mayıs

*

DRAMATİK BİR KONFERANSTI

Seda Sayan’ın genç bir sevgilisi vardı hani, beyaz ceketli, beyaz potinli, Nihat Doğan adında bir delikanlı. Karşılıklı buldumcuklaşıp duruyorlardı o kanal senin, bu program benim. Ayrıldılar. Ayrılırken de haber olmanın yolununu bulup ayrıldılar.

Haberin Devamı

Kuliste, sevgilisinin ayaklarının altına gül döken kuaförü, delikanlı Nihat marizledi, Seda kızımız da bu hareketi affetmedi, nişan yüzüğünü attı. Nihat bu duyunca bir basın konferansı düzenleri ve şöyle dedi:

“Duydum ki Seda Hanım malum olaydan sonra yüzüğünü çıkarmış, çok zoruma gitti. Ben hâlâ Seda Hanım'ı seviyorum. O arkadaştan da özür diliyorum ancak bu özrü Seda Hanım istedi diye değil aldığım terbiyeden dolayı yapıyorum.”

Aldıği terbiyenin hakkını verdikten sonra, bu kez de içini döktü:

“Ayrılığın sebebi bu olay değil. Açıklamayı Seda Hanım konuşmadığı için yapma gereği duydum. Ben Seda Hanım'dan çok şeyler öğrendim. Kendisinden hayata dair, yaşama dair ve mesleki sanatıma kadar gerçekten çok şeyler öğrendim. Benim bu ilişkiye vermiş olduğum sadece ve sadece yüreğim vardı. Yüreğimi ve adamlığımı koydum. Bu büyük aşkın bitiş sebebi böyle olmamalıydı. Seda Hanım gibi susmak bir çözümdür. Biz bu aşkı basın önünde yaşadık. Ben Seda Hanım hala seviyorum. Hiçbir şey şekilde ona laf söyletmem. Onun aşkı benim kalbimdedir...”

Haberin Devamı

Ve sesi hafifçe titreyerek ekledi:

Ben çok hümanistim. Konu namusum olursa, şerefim olursa, ben bu tepki koyarım ve bazen bir pire için yorgan yakmaya gerektiriyor. Ben bugün bu pire için yorgan yakıyorum...”

Gazeteciler Nihat’ın basın danışmanının çantasından çıkaracağı bir siyah saten yorganı benzin döküp yakmasını beklerken, hümanist delikanlı parmağındaki nişan yüzüğünü masanın üstüne koyup mangal gibi yüreğini arkasında bırakarak sessizce uzaklaştı...

Hürriyet ve Hürriyetim, 2 mayıs (Tırnak dışındaki salçalar Serdar Devrim’e aittir.)

*

AYLIK OLAĞAN YALAN

Her ay onlar tekrarlıyor, ben de alıntı yapıyorum...

Aynı gün üç gazetede üç tam sayfa ilan:

Haberin Devamı

Hürriyet : Teşekkürler – Nisan ayında da izleyicilerin tercihi Kanal D oldu!

Sabah: ATV Nisan Şampiyonu!

Akşam: Zirve bizim! Show TV

(Doğan grubunun ikinci büyük kanalı olan Star gazetesi için çarşambayı bekleyiniz...)

Gazeteler, 2 mayıs

*

LAHAVLE!

Kolunda alçıyla gezen organizatör Erkan Özerman’ı iki ayrı davette, yanında aynı ‘beyle’ gördüğünü yazan Gece Kuşu “Beş saatlik bir operasyon geçiren Özerman, herhangi bir sorunla karşılaşmamak için doktoruyla geziyormuş” diye bilgilendiriyor okurunu.

Hastaysan niye o davet senin, bu davet benim geziyorsun bir defa, sonra kalp hastası olsan, düşüp bayılma riskin olsa amenna da, kolundan ameliyat oldu diye yanında doktorla gezmek ne demek oluyor?

Haberin Devamı

Söyleyeyim mi? Dıııııııııııııııt!

Akşam-Pencere, 2 mayıs

*

BENİM DE 3-4 AY BOŞ VAKTİM VAR, BEYİN CERRAHI MI OLSAM ACEP?

“Cameron Diaz’a benzerliğiyle dikkat çeken’ diyor haber Meral Kaplan, 4 aylığına ABD’ye gidiyormuş. İngilizce ve oyunculuk dersi alacakmış, “Türkiye’de eğitimli, yabancı dil bilen bir oyuncu olmak istiyorum, kendime güveniyorum” diyormuş. (Vataniki, 3 mayıs)

Bu haberi okuyunca çok mutlu oldum. Ben de ABD’ye gitmek istiyorum 4 aylığına, İngilizce ve tıp okumaya. Bu sürede eğitimli, dil bilen beyin cerrahı olacağım, kendime güveniyorum...

*

 

TEK KATIL, YÜKLÜ DÖN

 

Diş Hekimi Mehmet Çavdaroğlu bir ‘bekârlar kulübü’ kurmuş, bekârları tatile çıkaracakmış. Sloganı ‘TEK KATIL, ÇİFT DÖN’. (Vataniki, 3 mayıs)

 

Bu genç ve bekâr müşterilere hitap eden bir kulüp. Ben orta yaş ve evli çiftler için bir kulüp kurmayı düşünüyorum, Çavradoğlu’nunkine beş basar: ‘ÇİFT KATIL, TEK DÖN!’ J

 

Not: Bu espri aynı zamanda bir de test vazifesi görecek. Karımın yazılarını okuyup okumadığını anlayacağız bakalım!!!

*

HÜRRİYET’TEN BİR ALINTI:

“Hastaneye kaldırılan Reeves’ın sağlık durumu ciddiyetini korurken, aynı zamanda profesyonel güreşçi olan Shelton 1 milyon dolar kefaletle adam kaçırma ve öldürmeye teşebbüsten hapse kondu.”

Hürriyet, 4 mayıs

*

 

HABER!

 

Kelebek’te, Kubilay Gecelerde köşesinde önemli bir ‘haber’ !!!

 

Bu yazın gözlüğü

 

Lacoste, 2006-2007 güneş gözlüğü kreasyonunu müşterilerin beğenisine sundu. Sportif bir görüntüye sahip olan firmanın 1365 modeli, sezonun en çok satan modelleri arasında. Bu modelde dört farklı renk ve bir adet polorize cam seçeneği bulanmakta. Polorize cam, özellikle araç kullananlar, snowboard yapanlar için özellikle tercih ediliyor.”

 

Aktif reklam mı ne diyorlar televizyonlarda, basına da mı bulaştı?

 

Kelebek, 4 mayıs

 

*

 

HAYIRLISI!

 

Ayşegül Yazıcı hamı dostum, Astroloji köşesinde, hakkımda ısrarlı:

 

Sıkıldığınız konuların daha olumlu düşüncelere dönüştüğünü görüyorsunuz. Birikimlerinizin maddiyata dönüşmesi için önünüze fırsatlar çıkıyor. Aşk sancılı haliyle devam ediyor...”

 

Vataniki, 4 mayıs

 

*

 

BİR ARDIÇ KLASİĞİ

 

Bin yılda bir medyana gelen bir olay, diye lanse edildi hani 06.05.04.03.02.01 dizilişi (2006 yılının, 5.ayının 4.günü saat sabah 3’Ü 2 dakika 1 saniye geçe), yine 06.06.06 (6 haziran 2006) ‘Şeytan’a atfedilen 666 sayısını çağrıştırdığı için’ güya anneler doğurmak istemiyormuş diye haberler yapıldı. (Onlar da kıçını sıksın biraz!)

 

Engin Ardıç bu konuya değildiği Dangalak hurufiliği başlıklı yazısını şöyle bitirdi:

 

“Zarar yok, isteyen bu kez '06.06.06' enayiliğine takılabilir. Bir ay sonra, bu kez üç tane altı ve üç tane sıfır dizilecek, bakalım 6 Haziran 2006 günü uzaylılar mı gelecekler?”

 

“Onu bunu bilmem, hurufilerin 'mütedeyyin' kesimini tenzih ederim, fakat Amerikan çocuğu zırtapozlara bir önerim var:

Takvime bakın bakalım, bu ay kaç çekiyor?

Bunun derin bir anlamı olsa gerektir, hay içinizde patlasın!”

 

Akşam, 4 mayıs

 

*

 

ŞU KAFAYI YİYEN TÜRKLER’E DEVAM…

 

Niğde-Bor’da gece bir eve giren kimliği belirsiz biri, yanında getirdiği elekrik kablosunun bir ucunu prize sokmuş, öbür ucunu da… yatağında uyumakta olan ev sahibine temas ettirmiş!

 

Tabii adam çığlığı basıp da ev halkı uyanınca, sapık kaçmış…

 

Türkler gerçekten kafayı mı yedi, yoksa biz eskiden de böyleydik ama haberimiz mi yoktu.

 

Hürriyet, 5 mayıs

 

*

 

MUHTEŞEM BİR DETAYDI, ARADA KAYNAMIŞ

 

Hürriyet asıl haberi kaçırmış, daha doğrusu satır aralarında unutmuş.

 

Hani hırsızlık ve kapkaçtan aranan iki çocuk yaşta zanlı, Swisshôtel’de müthiş bir düğün yapmaya kalkınca polis bastı, yakalandılar ya…

 

İki önemli detay ortaya çıktı:

 

(1) Damadın beyaz smokinini Cemil İpekçi dikmiş. (Cemil Bey’in bir suçu yok tabii ki, benim şaştığım bu yangabozların İpekçi’nin kıymetini bilmeleri. Zaten düğünde ‘ailecek’ şampanya da içmişlerdi haçam!)

Ama asıl gırgır olan haber şuydu:

(2) Polis baskın yapacağını tabii ki otel müdürlüğüne bildirmiş. Peki müdürlük ne yapmış? Masalardaki kıymetli kristal yemek servisini… alelacele kaldırıp, yerine daha ucuzunu koymuş!!!
(Polis de ‘arbede çıkarsa, yaralanmaya sebep olmayacak gibi bir takım koyulmasını’ istemiş masalara. Belki de keskin bıçak, kırılıp bıçak gibi kullanılacak bardak, tabak istemediler.)

Hürriyet, 5 mayıs

*


AKTİF REKLAMA DEVAM…

 

Evinizde eksik kalmasın’ başlıklı reklam spotunda şöyle yazıyordu, Kelebek’in magazin köşesinde:

 

“Banyo-mutfak malzemelerinden her türlü aksesuvara, elektrikli küçük ev aletlerinden nevresim takımlarına, yatak örtüsünden ütü masasına kadar, evinizde eksik olan her ürünü bulabileceğiniz Evport, önceki gün Bakırköy'de açıldı. Sevgi Tunga da, Evport'un sahibi Esin Güral'ı açılış gününde yalnız bırakmadı.

 

Kelebek, 5 mayıs

 

*

 

SERDAR ORTAÇ

 

Serdar Ortaç, Müge Anlı’ya cevap veriyor.

 

Soru: ABD'de şarkı söylemenin ülkeye bir katkısı yok mu sence?

Cevap: Hikaye onlar... Ne yapıyoruz? Türkiye'yi tanımayan yok. Türkiye, Türkiye zaten. Tarkan'ın iki popo sallamasıyla mı iyi tanınacağız. Dört 'Dünya Güzeli' çıkarsak ne olur? Kültürel tanıtım bir ülkeyi Avrupa Birliği'ne sokamaz. Ama ekonomi dimdik, yaşayanlar mutlu, sosyal orgazm var. O zaman farklı işte.

Soru:
Mesela Ricky Martin denince akla Porto Riko geliyor. Bunun bir önemi yok mu?

Cevap: Ne oldu Porto Riko'ya? Adıyaman'da yaşayan adamın Ricky dediğin zaman aklına Porto Riko gelmez. Tarkan dünya starı oldu zaten... Ama ne oldu? Haa Türkçe şarkıyla çıksa, arada bilmediğin bir kelime duyup bu dil ne diyeceksin, bir lügat açacaksın. Bir tercüme sözlüğü alacaksın. Orada 10 euro'nun yarısı en azından ülkeye gelecek.

 

Müge Anlı ne iyi etmiş de Ortaç’la bu konuları konuşmuş!

 

Vatan, 5 mayıs

 

*

 

GÜZELLİĞE BAK!

 

Balçiçek Pamir yazdı, Güzellik Yarışması finalinden bir sahne…

“HHH Yarışmanın orta yerinde ‘Ece Erken kızlarımızla beraber, bakalım ne yapıyormuş’, diye anons yapıldı. Bayılırım sahne arkalarına, o ne telaş ne heyecan. Yanılmışım. Bu reklamın yeni türüymüş. Ece iki yarışmacı ile oturmuş, bacak tüylerini nasıl aldıkları hakkında sohbet ediyor. Yanlış okumadınız. Bacak tüyleri. Ekranın kenarında bir ürün tanıtımı ve ‘Bu bir reklamdır’ yazısı. Sizce o saatten sonra insanın içinde güzelleri seyretme havası kalır mı? Bana ne bacak tüylerini nasıl aldıklarından yani. Modern olacağız diye işi iyice abarttık. Bu bir güzellik yarışması. Nasıl güzelleşeceğiz programı değil ki... “

Sabah-Cumartesi, 6 mayıs

 

*

 

BİR GARİP MİLLETİZ VESSELAM!

 

Adam, vücuduna ağda yaptırmış, naylon çorap, mini etek ve topuklu pabuç giymiş, suratını da boyayıp kadın kılığında televizyonda yarışmaya hazırlanıyor. Para için…

 

Ben kocamın bu halinden (yani travesti halinden) memnunum, kadınların nasıl sıkıntı yaşadığını öğrenecek’ diyen karısı … saçlarının görünmesi erkekleri tahrik eder diye TÜRBANLI!

 

Bir garip milletiz biz…

 

Hürriyet, 7 mayıs

 

*

 

DEDİM YA GARİP BİR MİLLETİZ…

 

İstanbul’da, Avrupa Birliği desteğiyle ‘II.Uluslararası Roman Sempozyumu’ düzenlenmiş. Bu etkinlikle (bu lafa da alışamadım ama…) ilgili haberde, Milliyet şöyle diyordu:

 

“Hıdrellezi çoşkuyla kutlayan Romanlar, sempozyumda sarf edilen ‘Çingene’sözüne ise ‘Çingene sözü kötü şeyler çağrıştırıyor, biz Çingene değil Romanız…’ diyerek tepki gösterdiler.

Dedim ya bir garip milletiz biz… biri ‘Biz Kürdüz’ der, hayır dağlı Türksünüz diye diretiriz; bir diğeri ‘Biz Romanız, Çingene değiliz’ der, ‘Çingene’ diye tuttururuz…

 

Milliyet, 7 mayıs

 

*

 

MUHTEŞEM!

 

“Çağdaşlığı samanlıkta bastılar, şalvarını gül dalına astılar” başlıklı ve yine sadece ‘inisiyelerin’ bir mana verebileceği yazısında, 1940’tan sonra dağıtılan Nobel Kimya Ödülleri’nden her nedense bahsederken, Çetin Altan şöyle diyor:

 

“Biz ise o tarihlerde ülkemizi 2. Dünya Savaşı'nın dışında tutmaya çalışıyor ve ekmeği bile ancak vesikayla alabiliyorduk. Her ne kadar altını boka çevirdiğimiz iddialarıyla, Nobel Kimya ödülünün bize verilmesi gerektiği fısıltıları dolaşıyorsa da; biz, öncelikle siyasal alanda gelişme sağlamak için, Washington'un ricasıyla, çok partili döneme geçmenin baş dönmelerini yaşıyorduk.” (Milliyet, 7 mayıs)

 

Altını boka çeviremiyoruz ama, boku altın8a çevireceğim diye yırtınıp duruyoruz!

 

*

 

SERAY SEVER ŞİMDİ BİTTİ

 

Bir ara dedikodular çıktı, hani Seray Sever’in albümünde yer alan bir parça – Sever şarkı söylemeyi daha bilmediği için – önce İzel tarafından seslendirilmiş, Seray üstüne okumuş filan diye. Demek ki Sabah bu dedikoduyu haber yapmış.

 

Sabah’ın ikinci sayfasında 3 sütunü 14 santim bir ‘CEVAP VE DÜZELTME

 

Seray Sever vekili Avukat Mehmet Necef, Sabah’ı tekzip etmiş, yukarıdaki haberi ‘Seray Sever’in sanatçı kimliğine ve kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği için’ düzeltme yayınlatıyor.

 

Seray Sever genç bir kadın, bu işlerde yeni… Yapılmaması gereken bir hata yaptığını çok yakında öğrenecektir!

 

Gazeteciler adamı fena düzeltir!

 

Sabah, 7 mayıs

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!