Güzel insan! ..." />Güzel insan! ..." />
Güncelleme Tarihi:
Güzel insan!
Türkiye’nin yetiştirdiği nadide enkılmenlerden Reha Muhtar ile büyük bir aşk yaşaşan (ki bir ayda iki büyük aşk sarsıcı olmalı) şarkıcı Gülşen ‘Marilyn Monroe gibiyim’ demiş.
Marilyn Monroe’yu bilmem, ama John F.Kennedy mezarında dönüyordur herhalde! J
Vatan, 17 temmuz
Not: ‘Çiçeği şeyinde’ nasıldı o laf yahu, hah, ‘çiçeği burnunda’ sevgililerden Reha Muhtar, çok değil, ertesi gü (Sabah, 18 temmuz) köşe yazısını şöyle bitiriyordu: “Hayat da bitecek bir gün nasılsa... Çirkin olarak yaşamamalı ki... Çirkin olarak ölmesin insan...”
Güzel insan!
*
Rengi tutmayi
Hülya Avşar bir radyocu olmamıştı, (kendisi de ‘geniş spektrumlu’ bir sanatçıdır!) radyoda ‘özgün bir kadın programı’ yapacakmış. (Hürriyet-Kelebek, 17 temmuz)
İstasyonun adı RADYO PİNK.
Bizde ‘böyle’ bir radyo var mı? Kadınlar da dinliyor üstelik!
*
Uyanık!
“Güzel şarkıcı Banu Zorlu” tatile çıkmaya hazırlanıyormuş, “Tatilimi tek başıma yapacağım. Kaçamak yakalayamayacaksınız. Beni tatilde birisiyle görüntülerseniz, söz veriyorum, o muhabiri istediği yerde bir haftalığına tatile göndereceğim” demiş. (Bugün-Melodi, 17 temmuz)
Aynı “güzel şarkıcı” geçen yaz tatile çıkarken de “beni bikinili yakalayabilen muhabire, söz...” diye benzer bir vaatte bulunmuş, boy boy resimleri çıkınca da sözünü unutmuştu.
Uyanık bir “güzel şarkıcı” galiba bu Banu. Bu sayede bütün sazan muhabirleri peşine düşüreceğini sanıyor!
*
Aynı gece Silivri’de, diyor başlık.
İbrahim Tatlıses ile eski ve kavgalı sevgilisi dansöz Arena, aynı gece aynı saatlerde Silivri’de sahneye çıkmışlar. Allah Allah, büyük bir ‘magazinel-facia’nın eşiğinden döndük desenize...
Ama Allah’tan karşılaşmamışlar (pardon ‘pişti olmamışlar’) sadece ‘papaz kaçtı’ olmuşlar çünkü...
Aynı gece Silivri’de diyen haberin spotu açıklıyor: İki eski sevgili önceki gece birbirlerine sadece 1 kilometre mesafede sahneye çıktılar.
Tüh Allah sizi bildiği gibi yapsın!
Bugün, 17 temmuz
*
Kiralayıp da binmek alışkanlığı
“Aysu Baceoğlu’na Hakan Tankut’un hediyesi Ferrari aslında kiralık olabilir. Çünük Tankut’un daha önce Ece Gürsel’e aldığı Ferrari sonradan kiralık çıkmıştı...” (Takvim-Papatya, 18 temmuz)
Adamın niyeti, kiraladığı Ferrari’ye binmek değil anlaşılan...
*
Konuşturmaya çalış, konuşturamazsan uydur...
Şarkıcı Çelik’e gidip sormuşlar: Eski eşiniz Buket Saygı’nın Ali Başak’la (?) evlilik hazırlıkları yapmasına ne diyorsunuz?
Adamcağız gayet dikkatli cevap vermiş: “Bodrum’da tatil yaptıklarından haberdarım. Ama ne yaptıkları beni ilgilendirmiyor. Hayatımdan memnunum ve bu şekilde çok mutluyum...”
Magazinci ve ‘bu sözler ...’i kızdıracakçı’ meslektaşım hayal kırıklığına uğramış olmalı ki, bu habere şöyle giriyor:
“Eski eşi Buket Saygı’nın sevgilisi Ali Başak’la evlilik hazırlıkları yapmasını değerlendiren Çelik sert konuştu...”
Ya söyleneni anlamıyor, ya da beklediği cevabı alamayınca uyduruyor...
*
‘Aşirette karizma krizi’ diyor başlık
Mardinli bir aşiretin üyesi olduğunu söyleyen Ramazan Akman, reklamlarında izinsiz fotoğrafını kullanan bir tekstil firması ve bu reklamı dergisinde yayımlayan THY aleyhine 122 bin liralık tazminat davası açmış. Fotoğrafta Akman çıplak, ‘edeb yeri’ (bayıldım haberdeki bu lafa) kocaman bir yaprakla örtülü olarak görülüyor.
İfadesine göre, 12 yıl önce Datça’da denizden çıkarken turist kadınların çektiği bir fotoğrafa fotomontaj yapılmış ve izni olmadan reklamda kullanılmış.
“Aşiret arasında saygınlığım kalmadı” diyen Akman dava açmış.
Dava açınca da, söz konusu fotoğraf (yanda 19 temmuz tarihli Hürriyet’in birinci sayfasındaki haber) bütün ‘renkli gazeteler’de yayımlandı ve ... Akman’ın karizması asıl şimdi çizildi! J
*
Olmadı... mesela!
Şakir Süter’in Mesela kutusu:
Deniz Akkaya ‘Bana hayır diyecek erkek var mı?’ demiş. Çok iddialı... Oysa Fatih Ürek ‘hayır’ diyebilir. (Akşam, 19 temmuz)
I-ıh, bu espri iyi olmamış!
*
Damsız girilmeyen… elbise mağazası
Sivas, Erzunum, Erzincan, Iğdır, Kars ve İstanbul’da şubeleri bulunan Spot Giyim adlı bir mağaza, ‘yanında kadın bulunmayan’ erkek müşterilere satış yapmıyormuş. Gerekçe, ‘tek erkekler kadın müşterileri rahatsız ediyor’!
Tabii ki ‘mal satmayı reddetmek’ ticaret hukukunun ruhuna da ticaret örfüne de aykırıdır da... ‘Damsız girilmeyen mağaza’ formülünü Türkler’in icat etmesi ilginç...
Milliyet, 20 temmuz
Banu Alkan ya ... ya ...
Laf ola beri gele, Bugün’ün magazin eki ‘birilerine’ sormuş: Sizce şöhretin anlamı nedir?
Banu Alkan cevap veriyor: “Ben büyük şöhretim - Milyonlarca insan tarafından tanınmak demektir. Ben şöhretim. Ben büyük şöhretim. Ayrıca kalıcı şöhret olmak başka, geçici olmak bşka. Murat Taşdemir de Şöhret ama birşey üretmemiş gecici şöhretlerden. Ben yüz yıl sonra da varım. Filimlerimle raflarda öldükten sonra bile var olacağım. Hem beni sadece Türkiye'de değil dışarıda da tanıyorlar. Çünkü benim yüzümde, bakışlarımda star ışığı var. Oturuşumdan, yürüyüşümden star olduğum zaten belli olur.”
Hep merak etmişimdir, ne kadarı numara ne kadarı megalomani?
Bugün-Melodi, 20 temmuz
*
Saati belli değil mi?
“Bebeğini 3 aylıkken düşüren ve kahrolan ünlü (ıyk) şarkıcı Gülben Ergen aynı heyecanı bir kez daha yaşıyor” diyor haber, “Sanatçı, iddialara göre 16 günlük hamile...” (Takvim, 20 temmuz)
16 günlük hamile diye bir lafı ilk kez duyuyorum. Saati de belli mi?
*
Pasaportsuz vizesiz AB’ye girmiş, bu Tuğçe Baran’dan korkulur!
Onur Baştürk ‘Çat diye çatlamak üzere’ imiş, çünkü Tuğçe Baran ‘hep hayalindeki şeyi’ yapmış ve AB’ye vizesiz, pasaportsuz girmiş. (Pek de küçük ve absürt hayalleri varmış yazarımızın!)
Tuğçe Baran’ın vizesiz ve pasaportsuz girdiği AB, Yunanistan’ın Simi Adası imiş ama olsunmuş. ‘...kuralları deldi ya’ imiş...
‘Öpücüklere boğuyor(muş) kendisini ve ihbar ediyor(muş) yetkili mercilere, malum çat diye çatlamaK üzere(ymiş)” (Hürriyet-Kelebek, 21 temmuz)
Tuğçe Baran vizesiz ve pasaportsuz (zaten pasaport olmadan vizeli girmesi zor olurdu) girer, AB’ye de girer, ABD’ye de girer alimallah. Arsène Lupin kadar ‘görünmez’ bir yazarımızdır!
*
Türkiye’de ‘bir şey’ olmak o kadar ucuz ki…
Bülent Cankurt yazdı: “Paris Hilton'a benzerliğinden dem vurulan ancak yılda 8 milyon dolar kazanan Paris'e karşı babasından aldığı 10 bin dolar aylıkla geçinen Süreyya da artık para kazanmaya başlayacak gibi gözüküyor! Çünkü telefonda konuştuğum Süreyya'nın söylediğine göre reyting rekortmeni 'Kurtlar Vadisi'nin yapımcısı Raci Şaşmaz, Süreyya'ya film teklifi götürmüş. Süreyya, Raci Şaşmaz'ın "Prenses Süreyya'nın Hayatı" adıyla çekmeyi istediği filmde oynamaya da oldukça sıcak bakıyor.” (Sabah, 21 temmuz)
Aynı gazeteden: “Kaya Çilingiroğlu ile iki ay önce Antalya'daki bir barda samimi şekilde yakalandıktan sonra şöhret olan ve geçtiğimiz hafta yine aynı isimle el ele görülerek bu şöhretini pekiştiren Sinem Erülgen...”
Türkiye’de ‘şir şey olmak’ bu kadar ucuz işte!
*
Vantilatör Terim
Mahsun Kırmızıgül, Bodrum Keops’ta sahneye çıkıyormuş. Davetliler arasında gördüğü Fatih Terim’i şanına yakışır bir şekilde anons etmek istemiş mikrofondan:
- Türkiye’nin en iyi vantilatörü aramızda!
‘Antrenör’ yerine ‘vantilatör’ demek kolay değil, yanlışlıkla bile olsa...
Akşam, 21 temmuz
*
Serdar Turgut ve Ali Atıf
Akşam’ın Gen.Yay.Yön.ü (çok uzun bu laf, GYY desem bu sefer de anlaşılmaz) Serdar Turgut, “her gün yazı konusu düşünmekten bıktığı için” bir “yazı konuları listesi” yapmış, bir tanesi:
? İyi ki öyle değilim: İnsanın Ali Atıf Bir gibi olmamasının, ona benzememesinin hayatta ne kadar önemli olabileceğini, bunun nasıl da bir lütuf olabileceğinin irdelendiği bir yazı.
Akşam, 21 temmuz
*
Burhan Ayeri ve Ahmet Hakan
Burhan Ayeri, bizim gazetenin yazarı Ahmet Hakan’a ‘çakmaya’ karar vermiş nedense, ‘Ne giyse yakışmıyor...’ diyordu:
“Cengiz Semercioğlu’na destek atmaya karar verdik. Yıllar önce ‘Hayatının ideolojik dönüşünü yapan’ Ahmet Hakan Coşkun ‘Her telden çalan’ gruba geçti ve oturuşu-kalkışı bile değişti. Hatta, bir süredir konuklarının karşısında bacak bacak üstüne atabiliyor. Bu arada ‘Maço rengi’ çorapları fark ediliyor ama, olsun. En çok hayret ettiğimiz konu, Paris kökenli sponsor bile - Gömlekleri için biz önermiştik - yakışanı bulmakta zorlanıyor. Hani yine de giyim kuşamı Rauf Denktaş’tan kötü. Prof. Dr. Zekeriya Beyaz’la birlikte küme düşerler.”
“Ahmet Hakan’ı Filiz Akın’la söyleşirken, işte bu ard niyetle izledik. Tam 40 dakika yıldıza ‘Benim ünlü bir artist olduğumu öğrenen Fransızlar, çılgınca alkışladılar’ dedirtmeye uğraştı. Bir türlü de başaramadı. Açıkça itiraf etmeliyiz ki, Coşkun’u fena halde kıskanmaya başladık. Her şeyin uzmanı kesildi. Yakında ‘Paparazzi Şefi’ bile olur. Bereket, şarap konusuna girmiyor. Yasak yiyeceklerden hiç söz etmiyor...”
Benim anlamadığım Burhan Bayeri’nin ‘biz’ dediği kimdir? Kişilik ikilenmesi mi, benim bilmediğim bir grup mu söz konusu? J
Akşam, 21 temmuz
*
Belli ki çok seven olmuş…
Rus Tanya 7 yıldır, Leh Catrin (Polonyalılar Cathin diye bir isim koyar mı?) ise 5 yıldır Türkiye’de yaşıyor ve ‘fotomodellik’ yapıyormuş. Yaz aylarında da Bordum diskolarında dans etmeyi çok seviyorlarmış.
Şok’un özel haberine göre, iki güzel kızımız ‘Bizi (Türkiye’de) çok sevdiler’ diyorlarmış.
Belli, belli!..
Şok, 21 temmuz
*
İsmail, Eda’ya yazılıyo!
Takvim’in ikinci sayfasında bir haber, başlığı ‘Sosyetekini’ yani bir facia, imza İsmail Bayrak.
Şöyle diyor: “Bodrum'u mesken edinen sosyetik güzel Eda Taşpınar, adeta bir moda akımı yarattı. Her gün farklı kıyafetleri ve mayoları ile arzı endam eden Eda, bu kez de mayokinisi ile büyüledi. Mankenlere taş çıkartan Eda Hanım, bu kez de mayokinisi ile gözleri okşadı. Sosyetik güzel, bu hali ile top modelleri aratmadı.” (Takvim, 22 temmuz)
İsmail, istersen Allah’ın emri Peygamber’in kavliyle sana isteyelim Eda Hanım’ı ha? J
*
Haftanın alçakgönüllüsü
“HERKES GİBİ BİR FANİYİM BEN DE…”
Erol Köse’yi bırakıp Reha Muhtar’la ‘aşk yaşayan’ şartıcı Gülşen
Sabah’la Günaydın, 22 temmuz
*
Haftanın yüzücüsü
Sevgilisi Nurettin Hasman’ın rahatsızlığı sebebiyle İstanbul’da bulunmasından dolayı Türkbükü’ndeki tatilini tek başına devam ettiren (ona hasta sevgilisini yüzüstü bırakıp keyfine bakan derler ya neyse…) ‘sosyetik güzel’ Eda Taşpınar güzelliğini yüzmeye borçlu olduğunu ‘ifade etmiş’ ve ‘Açık denizde metrelerce yüzüyorum’ demiş.
‘Metrelerce’ yüzmek hakikaten ağır bir spordur…
Akşam-Siesta, 23 temmuz
*
Bu üçlü… altı ay sonra ikiler!
Bakmayın siz anketlere, Türkiye’de en büyük seyirci kitlesi Fenerbahçe’dedir. Gazetelerin spor servisleri bunu bilirler ve ‘Fenerbahçe seyircisini hoşnut edecek’ haberlere bol bol yer verirler.
Bu haberlerin başında da, her sezon başında ‘Bu Fenerbahçe Avrupa’yı sallar…’ türünden üfürükler gelir. Yalan olduğunu bile bile…
Alın bir örnek size, Star’ın sürmanşeti : Fener’in 100.Yıl bombaları Roberto Carlos, Trisran ve Lugano’dan bahisle BU ÜÇLÜ DÜNYAYI SALLAR!
Var mısınız iddiaya? Fenerbahçe bu ‘muhteşem kadrosuyla’ belki Türkiye Şampiyonu olur, o da ite kaka, ama Avrupa kupalarında ilk turda adı sanı duyulmamış bir takıma yenilip elenir ve ‘efsanevî’ Teknik Direktör Zico ile bu ‘muhteşem üçlü’ mart bilemedin nisanda ‘Ben İngiltere’de oynamak istiyorum’ diye tuttururlar…
Star, 23 temmuz
*
AKP’lilerin babaları da mantarlı volovan ve dana emense yerdi!
İstanbul-Beylikdüzü Belediye Başkanı AKP’li Vehbi Orakçı, iki oğlunu sünnet ettirdi. Davetlilerin getirdiği takılar çöp torbalarına zor sığdı, diyor Hürriyet’in (Lübnan’ın İsrail tarafından işgal edildiği, PKK’nın katlettiği şehitlerimizin cenazesinin peşpeşe kalktığı, ABD’nin Lübnan’a asker göndermemizi istediği, buna karşılık bize PKK’ya karşı önlem şantajı yaptığı gün Hürriyet’in) manşet yaptığı çok önemli haber.
Altında bir küçük kutu: İçkisiz mönüde neler var?
Bu muhteşem sünnet düğününde, davetlilere ‘tavuk ve mantarlı valouvent’ (‘vol-au-vent’ yani ‘volovan’ demek istiyorlar), ‘röşti patates’, ‘ıspanaklı fettucini’ va ‘dana emense’ ikram edilmiş.
Beylikdüzü Belediye Başkanı’nın babası da, Horasan’daki sünnet düğününde, misafirlere ‘ıspanaklı fettucini’ ikram etmişti! J