“İNGİLİZ GAZETECİLER UNAKITAN'I TERLETTİ... Londra'da basın toplantısı..." />“İNGİLİZ GAZETECİLER UNAKITAN'I TERLETTİ... Londra'da basın toplantısı..." />
Güncelleme Tarihi:
“İNGİLİZ GAZETECİLER UNAKITAN'I TERLETTİ... Londra'da basın toplantısı düzenleyen Maliye Bakanı
*
PEŞİN NOT: Geçen haftadan kalanlar sebebiyle, bu hafta alıntılarbiraz uzun oldu…
*
Bir sen eksiktin!
Ahmet Özal ‘yeni bir parti startı’ vermiş.
“Babasının vasiyetini yerine getireceğini belirten Ahmet Özal “2.Özal dönemi yeni bir parti ile başlayacak” diye müjde vermiş. (Sabah, 3 temmuz)
Mesut Yılmaz’ kesmedi. Şimdi de Ahmet Özal.. Bir sen eksiktin!
*
Hatalı sollama!
Ekonomiden az buçuk anladığım için, gazetelerimizdeki ekonomi haberlerini okumuyorum. Hepsi arkadaşım olduğu için ‘niye?’ sorusuna cevap vermeyeceğim...
Gözüme çarpan bir haber, TÜRKİYE OTOMOTİVDE AB ÜLKELERİNİ SOLLADI diyor.
Hemen üstünde bir tablo: Türkiye üretimde 17’inci sırada. 16 ülkenin üretimi bizden fazla imiş. Bunların içinde 6 AB ülkesi var. Küçücük Belçika bile bizden çok üretiyor. Peki biz kimi solladık Allah aşkına?
Haa, neymiş, “AB ülkelerinin üretim artışı % 1 azalırken (üretim artışı % 1 azaldı ne demekse artık) Türkiye’de otomotiv üretimi % 8 arttı” mış.
Reklam gelecek yerden tavuk esirgemeyeceksin, okuru kaz yerine koyma pahasına…
Sabah, 4 temmuz
*
İbadete açık Ayasofya diyordu Sabah’ın manşeti.
Ayasofya Müzesi yavaş yavaş ibadete açılıyor. Bir minareden ezan okunuyor. Çalışanlar için yapıldığı söylenen mescit, halkla dolup taşıyor. (Sabah, 4 temmuz)
Bu haberi ‘yalanlamak’ ertesi gün Hürriyet’e düştü! (5 temmuz) Detayına girmiyorum...
*
Yemeyin bizi beyler!
Suğra diye bir kız çocuğu çıktı, 4 yaşındaki bu zavallı yavrucağa artık anası mı, babası mı, hangi kendini bilmez ise, İstiklâl Marşı’nın ve Necip Fazıl’ın Sakarya şiirinin tamamını ezberbetmişler, çıkarıp çıkarıp kürsüde okutturuyorlar, bir takım siniri gevşek bakan ve milletvekili de salya sümük ağlıyor. İçler acısı bir manzara…
Sonunda Milliyet gazetecilik yaptı da, isyan etti “çocuğun psikolojisini bozuyorsunuz” diye... (Milliyet, 8 temmuz)
Aynı gün, Hürriyet bu zavallı yavruyu marifetmiş gibi haber yapıyor, bir de ekliyordu:
“Çok uykusu olmasına rağmen hiç yorulmadan sahnede duran Suğra, enerjisinin sırrını ‘ONLARI OKURKEN ATATÜRK VE ŞEHİTLERİMİZ GÖZÜMÜN ÖNÜNE GELİYOR’ diye açıkladı”!
4 yaşında bir çocuk söylüyor bu lafları öyle mi? Okur kaz ya!..
Hürriyet, 8 temmuz
*
Olmayan trenin indirimi ancak AKP’ye nasip olur!
Görülmemiş indirim, diyor Takvim. TCDD Genel Müdürü haklı bir gurur içinde açıkladı: 40 liralık Ankara-Konya hızlı tren biletleri, bundan böyle öğrencilere 20 lira, sürekli yolculara 10, erken alanlara da 7,5 liradan satılacak. Yani halkımız hızlı trenden istifade edebilsin diye TCDD hiçbir fedakârlıktan kaçınmayarak % 80’e varan indirime gitti.
Haa, Ankara ile Konya arasında hızlı tren seferi yapılmıyormuş, o başta...
Bu indirimden faydalanmak için hızlı tren inşaatanın başlamasını ve nasipse hattın 2008’de açılmasını beklemek gerekiyor.
Canım mühim olan niyet!.. Bunlar insanları öte dünyada Cennet’le kandıran takım, olmayan trenle kandırmış çok mu!
Takvim, 9 temmuz
*
Pardon, izniniz varsa askeri darbe yapacaktık da…
Geniş spektrumlu sivil toplum örgütü liderlerinden (sahi maydanoz için derler, değil mi, geniş spektrumlu bir bitkidir diye?) Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün “Türkiye’de bu saatten sonra darbe olmaz” demiş... “Buna hem siyaset hem halk müsaade etmez!” (Bugün, 9 temmuz)
Sinan Bey, 27 Mayıs’ta, 12 Mart’ta, 12 Eylül’de darbecilerin halktan ve siyasetçilerden izin istediklerini mi söylemek istiyor yani?
*
Hortumun Allah’ı
Başbakan bir kere daha ‘KESİLECEK HORTUM ÇOK” dedi. (Star, 9 temmuz)
Biliyorsunuz, Başbakan, nadiren de olsa aleyhte haber yapan gazeteler hakkında (ki onda dokuzu yalakadır) ‘HORTUMLARINI KESTİK DE ONDAN...’ diyor sık sık.
Kimin hortumu kesildi’den ziyade, bizim merak ettiğimiz asıl... BU HORTUMLARIN BUGÜN NEREYE BAĞLANDIĞI?
Bilmem anlatabildim mi, Sayın Başbakanım?
*
Anayasa’yı ve kanunları ihlal edin… diyen bir başbakan!
AKP Tokat İl Kongresi’nde partililere hitap eden Başbakan Erdoğan, en büyük rakibi ve hedefi gördüğü Cumhurbaşkanı Sezer’e dokundurdu:
- Yok burası kamusal, yok değilmiş. Bu tür ayrımlara halkı tabi tutmayın! (Radikal, 9 temmuz)
Yani Anayasa’yı ve kanunları ihlal edin, Danıştay’ın, Yargıtay’ın kararlarına uylayın, diye emrediyor TC’nin maalesef başbakanı...
*
CIA kokan fotoğraflar…
Saddam’ın torunları internette dolaşıyor, diyor Hürriyet. Güya Saddam’ın kız torunlarıymış, jakuzili bir havuzda eğlenirken, mayolu genç kızlar... (YANDA)
Iraklı Kürtler’e ait bir internet sitesiymiş...
Ne dersiniz, biraz fazla CIA propagandası kokmuyor mu? Bizimkiler de ‘sazan gibi’ atlayıp, sorgusuz sualsiz kullanıyor bunları…
Hürriyet, 10 temmuz
*
Bu Amerikalılar bir tuhaf...
ABD’de satılan Effexor adlı ilacın üzerine “DİKKAT, CİNAYETE TEŞVİK EDEBİLİR” diye yazılacakmış.
Çocuklarını boğarak öldüren bir annenin bu ilaç yüzünden cinayet işlediği anlaşılmışmış da, bundan böyle Efeexor’un prospektüsünde, ‘yan etkiler’ başlığı altında böyle bir UYARI yer alacakmış.
(“İstenmeyen bir etki görüldüğünde komiserinize başvunuz!” da diyecekler mi?)
Takvim, 11 temmuz
*
Meydan çoktan ite köpeğe terk edildi
Atatürk Havalimanı’nda geçenlerde bir pilot pas geçmek zorunda kaldı, pistte köpek geziyordu. Vatan manşet haberinde sekiz sütuna bir fotoğraf kullandı: apronda gezinen iki köpek.
Gazetenin manşeti: MEYDAN KÖPEKLERİ diyordu. (Vatan, 11 temmuz)
Sadece hava meydanı değil; cinayetler, yaralamalar, kapkaç, gasp... AKP Hükümeti çoktan meydanı ite köpeğe terk etti zaten!
*
Vay be!
ABD, eşinin annesini ve kardeşini öldürdükten sonra kaçtığı Türkiye’de yakalanan Irak kökenli Amerikan vatandaşı Ahmet Kordian’ın iadesini isteyince, Ankara şart ileri sürdü: “İdam etmeyeceğinizi taahhüt ederseniz iade ederiz, aksi takdirde vermeyiz!”
Dışişleri Bakanı Rice da teminat verdi. (Vatan, 12 temmuz)
Daha düne kadar batı ülkeleri bizden böyle teminat istiyordu. AB yolunda birden ne hızlı “katillerin bile hukukuna ve insan haklarına saygılı” bir memleket oluverdik böyle! J
*
Ohhh! İçimiz rahat etti!
Ruhat Mengi iyi bir tatili hak etmişti, “Son 2 yıldır neredeyse tek bir gün ara vermeden çalıştım. Zaman oldu mahkemelerden, dişçiden, doktordan, annemin hasta yatağının başucundan yazdım yazılarımı...” diyordu. (Vatan, 13 temmuz)
Allah razı olsun, Türk milleti bu fedakârlığını unutmayacaktır!
“Ama daha verimli bir şekilde çalışabilmek için artik dinlenmem gerekiyor. Önce bir süre yazısız tatil yapacak, sonra da Ağustos sonuna kadar haftanın bazı günleri ara vereceğim.”
Bu satırlara kadar gelen okurları arasındaki paniği hissetmiş gibi, hemen içimize su serpmeyi de ihmal etmiyor yazarımız: “Amaa, önemli bir olay varsa, kaçırmamam gerektiğine inanıyorsam anında oradayım merak etmeyin…”
Aman ha, Ruhat Hanım, önemli bir şey olursa, biz okurlarınızı yazılarınızdan mahrum etmiyin! Bizi öksüz bırakmayın…
Hadi size iyi tatiller…
*
Geçen haftanın en dramatik olayıydı
… ama iki satırla geçiştirildi, kaynadı. Hürriyet’ten başka yerde de görmedim.
Hani 10 yaşındaki Emine yavrucağın tecavüz edilmiş ve yakılmış cesedi Konya’da bir çöplükte bulundu. Arama sırasında, polis köpekleri beş yüz metre ötede (muhtemelen yine aynı sapığın kurbanı) bir ceset daha buldular…
Bu cesedin de, beş yıldır kayıp olan (o tarihte o da 10 yaşındaymış) ilkokul öğrencisi Ebru’ya ait olduğu anlaşıldı.
İşte, dehşeti yaşayan, öldürülen, yakılan bu iki yavcucağızın, analarının, babalarının trajedisinin yanında, dikkatlerden kaçan bir ‘yan dram’ daha yaşandı ki… korkunçtu!
Beş yıldır küçük Ebru’yu bulmaya çalışan, araştıran, Asayiş Şube’de görevli polis memuru Fahri Yüklü, küçük kızın iskeletinin bulunduğunu öğrenince… fenalık geçirdi. 112 Acil servis doktorlarının müdahalesiyle kendine gelen memur, ‘Ebru benim de kızım…’ diyerek saatlerce gözyaşı döktü!
Hürriyet, 15 temmuz (DHA’dan Ali Güler ve Akif Arıcı’nın haberiydi!)
Not: Ben bu satırları yazarken, söz konusu zanlının hücresinde ölü bulunduğu haberi geldi.
*
Üç ihtimal var, üçü de doğru
AKP Hükümeti üç günde üç tane tekzip (yalanlama) yedi, hem de yine devletten:
(1) Başbakan, uluslararası terörist (Ben söylemiyorum BM söylüyor) El Kadı için ‘Terörle bir ilgisi yok, ben kendim gibi kefil olurum’ dedi. Halbuki AKP Hükümeti’nin 2003’te BM’ye gönderdiği yazıda El Kadı’nın Türkiye’deki mal varlığına el konduğu, oturma izninin iptal edildiği yazılı. (Milliyet, 14 temmuz)
(2) Başbakan’ın dış politika danışmanı Büyükelçi Ahmet Davutoğlu’nun Suriye’de Hamas lideri Meşal ile görüştüğü haberi, iki gün gecikmeyle, Başbakan’ın Basın Sözcüsü tarafından yalanlandı. Ama Başbakan, kürsüden nutuk atarken, bu görüşmenin yapıldığını itiraf etti. (Sabah, 15 temmuz)
(3) Başbakan, Danıştay’a yapılan saldırının ‘derin bir komplo’ olduğunu, gazetelerin yazdığı gibi türbanla ilgisi olmadığını söylemiş, medyayı suçlamıştı. Savcılık, başbakanı yalanlayarak, saldırıyı yapanları ‘türbanı korumak için kurulmuş silahlı bir örgüt’ olarak niteledi. (Radikal, 15 temmuz)
Üç ihtimal var: Bu hükümet (a) aciz(b) yalancı (c) hepsi
*
Bir Arınç klasiği
Ne demiş atalarımız, ‘Çok mal haramsız, çok laf gafsız olmaz’. Öyle değil miydi? Neyse…
Meclis Başkanı Arınç, Moskova akıl almaz bir gaf yaptı yine, ‘Lenin’i ölü görmekten duyduğu memnuniyeti’ dile getirdi. Tabii herkes alkışlayınca (!), AKP’lilerin klasik refleksiyle, medyayı suçladı.
Bakın ne demiş:
“Lenin’in adı Vladimir İliç Lenin’dir. Beni eleştirenlere sorsanız bunu bile bilmezler. Biz bunları biliyoruz…’ (Sabah, 16 temmuz)
Aslan Başkan, bak neleri de biliyormuş!
Ne? Lenin’in gerçek adı Lenin değil? Gerçek adı Vladimir İliç Ulyanov mu?