"ABD İNSAN HAKLARI..." />"ABD İNSAN HAKLARI..." />
Güncelleme Tarihi:
*
SORUNU YARATAN ŞİKAYET EDİYOR!
Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan, “Açıkçası Merkez Bankası Başkanı'nın ya da yapacağımız herhangi bir atamanın, şahsın kendisinden ziyade aile fertleri, akrabaları üzerinde durulmasını, bunlar üzerinden yorum yapılmasını hiç de doğru bulmuyoruz” demiş. (Milliyet, 24 nisan)
Haklısınız ama... sorun sakın sizde olmasın, çünkü geçmiş hükümetlerle böyle bir sorun yaşanmamıştı !?
*
MÜTETESSADÜF!
“Bugün gazetesini Fetullahçılar ele geçirdi” diye iddialar ortaya atıldı, ilgililer yalanladı.
Bülenç Arınç’ın 23 Nisan vesilesiyle yaptığı çıkışı Zaman ve Bugün manşetten duyurdu, tesadüf bu ya, aynı ifadeyle: DEMOKRASİ MANİFESTOSU
Bugün ve Zaman, 24 nisan
*
İSTANBULLULAR NEREYE GİTTİ?
Son tahminlere göre, nüfusu 13 milyonu bulan İstanbul’da 3 milyon Sivaslı yaşıyormuş. Sonra, sırasıyla: 2,5 milyon Trabzonlu; 1,5 milyon Samsunlu; 1,5 milyon Kastamonulu; 1,3 milyon Diyarbakırlı; 1 milyon Giresunlu, 800 bin Malatyalı; 800 bin de Karslı geliyormuş.
Bu hesaba göre, bu 8 ilimizden gelenlerin toplamı 12.600.000 ediyor.
Geriye kalan 72 ‘taşra’ şehrinden gelenlerin toplamı da 400.000 etse... İstanbul’da, bırakın İstanbul kökenli olmayı, İstanbul’da doğmuş insan bile yaşamıyor demek ki!
Bunu da haber diye yarım sayfa yayımlıyorlar...
Bugün, 24 nisan
*
KLASİK BİR YORUM OLACAK AMA...
Marmara depreminde 316 kişiye mezar olan Yalova Yüksel Sitesi’ni inşa eden şirketin ortaklarına verilen ceza belli oldu: Adam başına 50 YTL.
Cinayet başına 15 yeni kuruş...
Milliyet, 25 nisan
*
HALKIZIMIN ÖNÜNE KOYDUĞU UYUZ EŞEKLER
Nazlı Ilıcak, eski Türkiye İşverenler Sendikası Başkanı Refik Baydur’un anılarını derlediği ‘Zirvede 15 yıl’ kitabından bir alıntı yapıyor, ‘benim de sevdiğim’ dediği bir fıkra:
"Bir zamanlar, çok devesi olan bir deveci vakti gelmiş ölüm döşeğine uzanmış; eşini, çocuklarını, dostlarını çağırıp helâllik almış. En sonunda sıra develerine gelmiş. Onlardan da haklarını helâl etmelerini istemiş.
Develer dikilmiş:
"Etmeyiz."
-Yapmayın sevgili develerim, benim size ne kötülüğüm oldu!
-Daha ne kötülüğün olacak, bizi bir uyuz eşeğin arkasından yıllarca yürüttün ya..."
Ilıcak yazısını “Baydur, bu hikâyeyi, yönetimde yanlış tercihlerin sonuçlarını anlatmak üzere naklediyor. Herkes, kıssadan üzerine düşen hisseyi alsın” diye bitiriyor. (Bugün, 25 nisan)
Okurların seçim sıkıntısı olmayacaktır, Türkiye’de önümüze koyulmuş o kadar çok ‘uyuz eşek’ var ki!
*
KENDİNE ‘SİZ’ DİYE HİTAP EDEN KÖŞE YAZARI
Gazeteci-köşe yazarları arasında hâlâ taraftar bulan, bana fazlasıyla demode ve küf kokulu gelen, bir üslup vardır: kendinden ‘biz’ diye bahsetmek. Hasan Pulur, Oktay Ekşi gibi abilerimiz, Enis Berberoğlu, Sefa Kaplan gibi yaşıtlarım bu eski Babıâli geleneğini sürdürürler.
Hürriyet’in taze yazarı Ahmet Hakan bu üslûbu bir adım öteye götürdü, kendinden ‘biz’ diye bahsetmekle yetinmeyip, kendine ‘siz’ diye hitap etmeye başladı.
‘Soru ve cevaplarla Çankaya hesapları’ başlıklı yazısında kendi sonup, kendi cevaplarken mesela ‘Erdoğan’ın kararı SİZCE’ hangi yönde olur?’ diye soruyordu.
Hürriyet, 26 nisan
*
O KEYFİ AHMET HAKAN ÇOK İYİ BİLİR
Aynı yazarımız, kendi kendine sorduğu ‘Abdüllatif Şener’in merkezdekiler tarafından hoşnutlukla karşılanan mesajları Çankaya hedefiyle ilitili olabilir mi (Sayın Ahmet Hakan Bey?)’ sualine cevap verirken şöyle diyor:
“Üzgünüm, yine ‘kesinlikle hayır’ diyeceğim. Şener için şöyle diyebiliriz: İslami camianın sözcülerinin geçmişte yaptıkları yanlışlardan, üslupsuzluklardan, köylülüklerden en fazla şikayetçi olan isimdir. Samimiyetle değişmiştir. Yozlaşmadan uzlaşmanın ve meseleleri cepheleşmeden çözmenin tadına varmıştır. Kendi safındakilerin hatalarını dile getirmenin ne denli keyif verici olduğunu keşfetmiştir ve işin keyfini sürmektedir. Üstelik başta Erdoğan olmak üzere partinin ileri gelenlerinin bu duruma fena halde sinir olduklarını bildiği halde.” (Hürriyet, 26 nisan)
Şener’in aldığı bu keyfi, Ahmet Hakan’dan iyi kimse bilemez...
*
ALİMALLAH!
Başbakan ‘ülkenin menfaati için susuyoruz’ dedi. (Gazeteler, 26 nisan)
Alimallah bir de konuşsalarmış!..
(Şaka bir yana, Erdoğan’ın mesajı dinci tabanına: ‘Ben de Arınç gibi sert konuşmayı bilirim ama takiye yapıp susuyorum...’)
*
MUZLUMDER’DEN SONRA MAZLUMAKP
Meclis Başkanı Bülent Arınç’ın türbanı laikliğin tek ölçütü, laikliği de Türkiye’nin tek sorunu gibi gösteren konuşması hakkında, İsmet Berkan diyor ki:
“Çok istiyorsa bir Anayasa değişikliğini gerçekleştirmeleri işten bile değil. Üstelik onlara destek olacak Anavatan Partisi de var. Ama hayır, bu sorunu çözmek onların da işine gelmiyor. Sorun kanamalı ki onlar kendilerini acındırıp oy toplamaya devam etsinler...”
Radikal, 26 nisan
*
MEHMET Y.YILMAZ’IN HATRINA GELMEYEN BEYİT
Mehmet Y.Yılmaz Mersin’de narenciye üretimiyle ilgili bir yazısına şöyle giriyor:
“Her zaman şuna inanmışımdır: Başarmaya istekli, meraklı bir tek insan bile bir ülkenin ya da bir toplumun kaderini değiştirebilir.”
Ve şöyle bitiriyor:
“Bildiğim şu: Bir tek insanın başarma isteği, çok şeyi değiştirmeye yetiyor!” (Hürriyet, 27 nisan)
Yılmaz’ın aklına gelmemiş, Mustafa Kemâl’in çok sevdiği söylenen, Nâmık Kemâl’e ait, Hürriyet Kasidesi’nden bir beyti ben hatırlatayım:
Eder tedvir-i âlem bir mekînin kuvve-i azmi
Cihan titrer sebat-ı pay-ı erbab-ı metanetten
*
NO-BEL ÖDÜLÜ
Bilkent Üniversitesi’nde bir törene katılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ‘Artık Nobel beklentisi içindeyiz’ demiş. (Milliyet, 27 nisan)
Kendisi için istiyorsa Süleyman Demirel’dir, tabii ki memleketi için, Türk ilim ve fenni için bu temennisi.
Ama ne yazık ki fizikte, kimyada, tıpta, edebiyatta, barışta ve ekonomide... ileri gidenlere Nobel veriyorlar, geri gidenlere değil!
*
MÜTETESSADÜF-2
Spot: Prof. Aşkın tutuklanınca ‘Yolsuzluktan hapise giren rektörün olduğu üniversitede görev yapamam’ diyerek istifa eden Prof. Odabaş, emekliliğini istemesine rağmen Konya’ya başhekim olarak atandı.
Başlık: Protestocu Prof. Ödüllendirildi. (Milliyet, 27 nisan)
Eeee, AKP Hükümeti eşek değil ya...
*
ANLAYANA…
Tarhan (Erdem) Bey bir siyaset bilgesidir, bence şu söylediğini AKP çok iyi düşünmeli:
“Sayın Arınç'ın dile getirdiği bu görüşleri, demokrasi anlayışına aykırılıkları bir yana, ülkeyi altından kalkılamayacak çatışmalara taşıyacak gerilim alanlarıdır. Siyaset adamları, farklılıkları ve çatışma noktalarını kaşımamalıdırlar; zira, kaşınan yer yaraya dönüştüğünde ilk zararı kaşıyan görür. Halisane tavsiyem, iktidardakilerin 'İnceldiği yerden kopsun' dememeleridir. İktidar, sakınmazsa 'Hodri meydan' diyecek tahmin ettiklerinden çok insanı karşısında bulur.”
Radikal, 27 nisan
*
ESKİ BİR ESPRİ GELDİ AKLIMA
ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’in Esenboğa’dan havalanan özel uçağının Sofya’ya yönlendiği söylenmiş, oysa (herhalde güvenlik aldatmacası yaptılar) Bakan, Bağdat’a gitmiş. (Star, 27 nisan)
Bu kısa haberi okurken, aklıma gençliğimizdeki bir espri geldi.
1970’li yıllarda THY’nin uçakları Bulgaristan’ın başkenti Sofya’ya kaçırılırdı sık sık, ya El Fetih militanları, ya da Türk ‘anarşitler’ (Demirel’in deyimiyle) tarafından.
Esprisi çıkmıştı, işadamı Ankara’ya gitmek üzere İstanbul’dan havalanan uçağın kokpitine girmiş, pilota silahını çevirmiş:
- Uçağı Ankara’ya yönlendir! diye emretmiş.
Tecrübeli kaptan sakin olmaya çalışarak cevap vermiş:
- Zaten tarifeli Ankara uçağı bu, Esenboğa’ya gidiyoruz...
- Yok ya! demiş beriki, geçen hafta Ankara’ya diye iki kere Sofya’da bulduk kendimizi...
*
BİZİM DÜNYAMIZ DEĞİL, AKP’NİN DÜNYASI
AKP’nin yayın organı sürmanşet yapmış: FIRST LADY’LER ÇIRAĞAN’DA BULUŞTU diyor. (Yeni Şafak, 28 nisan)
Cumhurbaşkanı’nın eşi Hanımefendi’nin neden ‘unutulduğunu’ anladınız değil mi, yoksa Emine Erbakan ‘evsahibi’ olamaz, ‘THIRT LADY’ durumuna düşerdi.
Bir küçük not daha: Gelen misafirlere bakın ve AKP’nin Türkiye’yi dünyada nereye oturttuğunu görün: Dünya İşkadınları dedikleri Tunuslu, Faslı, Lübnanlı, Suriyeli… hemen hepsi Arap veya Ortdoğulu…
*
BA PLAKALI MAKAM ARACI
Eğer bir gençlik hevesi değilse, arabasına ‘adına soyadına uygun’ plaka almak az buçuk kroluk işaretidir.
Eminim, Meclis Başkanlığı makamına BA yani Bülent Arınç plakası alındığından Başkan’ın bile haberi yoktur…
Gazeteler, 28 nisan
*
SABAH MÜTHİŞ BİR ‘SCOOP’ YAKALAMIŞ
Spot: Adolf Hitler'in üvey kardeşinin New York'ta yaşayan çocukları, diktatörün soyunun devam etmemesi için aralarında çocuk yapmama kararı almışlar.
Başlık: Soyu bitsin diye Hitler'in yeğenleri çocuk yapmadı (28 nisan)
Güzel haber de… yayımlamakta sadece 8-10 sene geç kalmışlar, o kadar!
*
SUÇLUYU ÖDÜLLENDİRMEK
İstanbul’daymış Sayın Başbakan, konvoyla yolda giderken, makam aracına arkadan bir minibüs çarpmış. (Bazı gazetelere, ‘tam çarpacakken durduruldu’ diyordu.)
Şoför ehliyetsizmiş, ‘Başbakan seni görmek istiyor’ diye korumalar yaka paça yanına götürmüşler.
Milliyet’in haberine göre “Erdoğan, Alakuş’a (kaza yapan ehliyetsiz şoför) hasarını karşılaması için 1.700 YTL para vermiş.” (Milliyet, 29 nisan)
Doğruysa, bravo başbakana!
Ehliyetsiz kaza yapan şoföre madalya da verseymiş…
*
OLAĞAN ŞÜPHELİ
Milliyet çok ilginç bir iddia attı ortaya:
Terörle Mücadele Yasası’nın ‘Apo’yu serbest bırakmak üzere eklendi’ diye tartışılan ve çıkarılması söz konusu olan 6.maddesi, Milliyet’in iddiasına göre… Fetullah Gülen’i affetmek ve kurtarmak için araya sıkıştırılmış!
Olur olur, bal gibi olur!
Milliyet, 29 nisan
*
GELİYOR GELİYOR…
MÜSİAD (Resmi adıyla MÜSTAKİL takiye adıyla MÜSLÜMAN Sanayici ve İşadamları Derneği) Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Bolat, belli büyüklükteki market ve alışveriş merkezlerine MESCİT AÇMA zorunluluğu getirilmesini istedi. (Hürriyet, 30 nisan)
Hazır konu açılmışken, kadınlara ayrı, erkeklere ayrı alışveriş merkezi yapsak ya…
*
İMAM NİKAHLININ SAĞLIK PRİMİ… BENDEN!
Hürriyet’in vergi danışmanına soruyor yatandaş: Biri resmi ikincisi imam nikahlı iki karım var, imam eklemesi benim sağlık sigortamdan yararlanabilir mi?
Şükrü Kızılot cevap veriyor: Hayır ama yeni Genel Sağlık Sigortası kapsamında eşiniz prim ödeyebilir, “yeni sistemde ödeme gücü olmayanların primini devlet karşılıyor.”
Yani herifin imam nikahlı karısının sağlık giderlerini VERGİLERİMİZLE biz karşılayacağız!
*
KALEMİNDEN DOLAR DAMLIYOR, diyor Vatan’ın manşeti.
“İlnur Çevik gazetesinde Talabani ve Barzani'yi övdükçe ihale alıyor. K.lrak'taki ihalelerinin toplamı 109 milyon dolara ulaştı.”
Yapmaz İlnur Çevik öyle şey, günahını almayın, sizi gidi dedikoducular sizi… J
Vatan, 30 nisan
*
YARDIRMIŞ YİNE
Bir aralar - turizmin yanında maalesef kültüre de ‘bakan’ - Atilla Koç adlı bakanımız ‘Ruslar sonradan zengin olmanın görgüsüzlüğüyle fazla para bırakıyor” demiş ve bir rezalete sebep olmuştu.
Bu kez de ‘Trabzon’da bir rahibin öldürülmesi turizmde rezervasyon iptallerine sebep oldu mu?’ diye soran bir milletvekiline, kürsüden şöyle cevap vermiş:
“Cinayet, rezervasyon iptaline yol açmadı. Avrupa’da tatil yapmayı planlayan Arap turistlerin Türkiye’ye yöneldikleri gözlenmiştir.” (Posta, 30 nisan)
Eh, demek ki turizm gelirini arttırmak için bir iki papaz daha öldürmemiz yeterli!
*
OKUDUĞU HABERİ ANLAMAYAN VE CÜMLE KURAMAYAN EDİTÖRLER
Demek ki AKP’yi pohpohlayacak bir konu bulamadılar, Yeni Şafak pazar günü ‘insani’ bir konuyu manşet yapmış. Yapmış ama adam gibi yazmayı başaramamış. (30 nisan)
Buna kalp dayanmaz manşetinin spotu şöyle:
“Selvinaz Uslu’nun kalbi doğum sırasında durdu. Genç kadın, tam 4 yıl sonra kalp nakliyle yeniden hayata sarıldı. Şimdi, tek isteği, doğar doğmaz kucağından alınan oğluna kavuşabilmek”. (Kalbi doğumda durmuştu da, dört yıl ameliyatı nasıl bekledi?)
Küçük spot:
“16 yaşında anne olan Selvinaz Uslu bir erkek çocuk dünyaya getirdi. Sevdi, okşadı, kokladı bebeğini. Ancak bu mutluluğu uzun sürmedi. Doğum sırasında kalbi tekleyince… (Bir dakika, kadın çocuğunu doğurmadan önce mi sevip okşamış? Önce sevmiş sonra mı doğurmuş?) kocası önce çocuğunu aldı kucağından, sonra arkasına bakmadan onu terk etti.
3 yıl boyunca Selvinaz’a nakledilecek uygun bir kalp arandı. (Hani TAM 4 YIL sonraydı, EKSİK kaldı…)
Neyse baktım, Yakup Bulut adlı meslektaşım haberi adam gibi yazmış da, birinci sayfayı yapanlar iki tane spot çıkarmayı becerememişler…
Allah’tan Hürriyet’te böyle şeyler olmaz! J
*
AĞAR, O LAFLARIN NE ANLAMA GELDİĞİNİ BİLİR Mİ?
BİLİR DE KULLANIRSA MI DAHA KÖTÜ, BİLMEZSE Mİ?
CNN-Türk’te DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar’ı gördüm, Fikrat Bila ile Murat Yetkin’in siyasetle ilgili sorularına cevap… VERMİYORDU.
Ağar ‘konuşup konuşup’ sorulara cevap vermiyor, sual ne olursa olsun, etrafından dönüp siyasi kalıplarla seçim nutukları atıyor, herhangi bir karşı teklifte de bulunmuyordu. Bir zamanlar Tansu Çiller de böyleydi, çok kötü bir Süleyman Demirel taklidiydi yani…
Ama Allah için, Süleyman Bey’in kahvehane ağzıyla konuştuğunu, mesela iktidar partisinden bahsederken “kürsüye çıktıklarında mangallarda kül bırakmayanlar” dediğini, yahut Terörle Mücadele Yasası’ndan bahsederken “Türkiye’de bir laf vardır, ‘su kaçtı’ derler, 6.maddeye su kaçtı” dediğini hiç işitmedim.
CNN-Türk, 30 nisan