MEDYADAN: Genel konular

Postadan ‘Ülker’ çıktı, diyor başlık.

Spot: Daha önce Adalet Bakanlığı’ndan 20 trilyon liralık ihale alan Ülker Grubu’na ait Datateknik şirketi, bu kez de PTT’ye 4,5 trilyon liralık 4 bin bilgisayar satacak.

Şu gazeteci milleti de çok art niyetli. Yani Ülker’in böyle yıldızının parlamasının, Başbakan’ın Ülker’in pazarlamacısı olmasıyla ne alakası olabilir?

Tıpkı Albayraklar’ın aldığı 12 trilyon liralık polis montu ihalesi gibi...

*

Reha Muhtar ‘Dünyanın en kolay yazısı siyaset yazısıdır’ vecize başlıklı yazısında diyor ki, “Okur aptal olmadığından bunları (basma kalıp lafları tekrardan ibaret siyasi yazıları) okumaz... Onlar da (yazarlar) kendi raison d’etre’lerini yani varlık nedenlerini ortaya koyabilmek için her türden sivil toplum örgütlerine konuşmacı olarak davet ettirirler kendilerini.”

Muhtar’ın ‘raison d’être’i ne ola ki?

*

“Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, Şişli’nin en yüksek binası Elite Residence’ın 28. katına taşınınca binanın (iki yıldır gelmeyen) doğalgazı anında döşendi.”

Küçük bir alıntı daha: Sarıgül’ün kiraladığı dairelerin fiyatı 2.500 ila 10.000 dolar 3.7 milyar ila 15 milyar arasında değişiyormuş.

Belediye başkanlarının maaşı ne kadar?

*

Star, güzel bir başlık atmış bu habere: 11’İNCİ KURBANINA HAMİLE

Akraba evliliği yaptı, 10 çocuk doğurdu, 6’sı öldü. 4’ü kalp hastalığından ölüm döşeğinde. Şimdi 11’ince çocuğuna hamile. Üstelik kendisi göğüs kanseri, kocası sinir hastası ve işsiz... diyor haberin spotu.

Hangi birine küfredeceksin:

- Herifin sinirleri çalışmasını engelleyecek kadar bozuk, ama bilmem neresi harıl harıl çalışıyor maşallah!

- “Cahillik ettik, aile evliliği yaptık” diyor gazeteciye! Birincide cahillik ettin, beşincide cahillik ettin, 11’incide de mi uyanmadın!

- “Mağdur durumdayız, Devlet bize yardım elini uzatsın” diyor. İtlaf bir çare olabilir mi acaba?

Star, 20 Ekim


*

“Unutma hapı” denilen bir ilaç bulunmuş. İnsanların büyük acıları, şahit oldukları bir cinayeti, bir felaketi, maruz kaldığı bir tecavüzü “unutmasını” sağlayacak bir ilaç. Depresyonu, stresi önlemek için önemli imiş...

Haberin bir iki cümlesi bir tuhaftı: “(ilaca) Eleştiriler bir kısım etikçi (?) ve bilimadamındang (!) geldi. İnsanoğlunun hatalarından ders aldığı hatırlatılarak ‘unutma hapının’ kullanılmasına kalmadığı öne sürülüyor.”

Şahit olduğun hunharca bir cinayetten yahut uğradığı tecavüzden insanın ne gibi bir ders çıkardığını (!) söylememişler...

*

Tıp dünyasından önemli bir haber. “Kahve tiryakileri için önemli haber” diyor başlık. Şöyleymiş:

Faydaları:

- Kanser riskini azaltıyor
- Konsantrasyonu artırıyor
- Başağrısını hafifletiyor

Zararları:

- Kalp atışlarını bozuyor
- Ülseri azdırıyor

- Migreni tetikliyor

Hem başağrısını azaltıp hem migreni nasıl azdırıyor acaba?

Vatan, 20 Ekim


*

AGRARIAN ÜNİVERSİTESİ

Hürriyet’in Dış Haberler Müdürü tayin edildiğim günlerdi, İngilizcem öyle Allah Allah değil... Bir haber yaptık bir Amerikan ajansından “Forensic adlı adli tıp kurumundan yapılan açıklamaya göre...” diye bir cümle kullandık içinde. Ne bileyim ben (o zaman o koltukta ne işin var, diyeceksiniz, vallahi arkamdan ittiler, ben talip olmadım) Forensic’in zaten adli tıp demek olduğunu... Ertuğrul Özkök çok gülmüştü bu hatamıza.

Takvim’de bir haber: “Çok lezzetli olduğu iddia edilen Gine Domuzu (yani gazeteci ‘vallahi ben yemedim başkaları iddia ediyor’ demeye getiriyor) market vitrinlerinde yerini aldı. Peru’nun Lima kentindeki Agrarian Üniversitesi tarafından...

Agrarain Üniversitesi! Yani Ziraat Fakütlesi!

Takvim, 20 Ekim


*

Yine, Türk dostu (!) o dinonun soyadı Giscard-d’Estaing (asil filan değil, tüccar babası parayı basıp böyle bir unvan satın almış), d’Estaing değil!

Bir değil, iki değil... zor değil ki açar sorarsınız yahu!

*

Fatih Altaylı diyor ki, “Başkan adaylarından Kerry katolikmiş. Kerry’nin ‘mezhep’ seçimi, zaten başkanlık şansını baştan sıfıra yaklaştırmış durumda.”

Fatih acaba insanların Kilise’ye gidip “Ben Kaloliklik alayım” yahut “Benim tercihim Protestanlık” diye çoktan seçmeli tercih yaptıklarını mı sanıyor?

*

TARİHE KAYIT DÜŞELİM, AB 21.yüzyılın ilk yıllarında, AB kapısındaki bir Türkiye neleri konuşuyordu, torunlarımız bilsinler:

“Diyanet'in internet sitesinde cinsiyet değiştirme dahil tüm estetik ameliyat ve dövmenin haram olduğu açıklandı. Gerekçe olarak da Allah'ın insanı güzel bir biçimde, ölçülü ve dengeli yarattığı gösterildi. Saç ektirmenin ise dinen sakıncası bulunmuyor.”

Ya melekler, meleklerin cinsiyet değiştirmesi hakkında bir görüş yok mu?

*

“Başbakan Erdoğan’ın, Sevim Tanürek’e çarparak ölümüne neden olan oğlu Burak Erdoğan için ‘tamamen kusursuz’ raporu veren Eyüp Çakmak Adli Tıp uzmanlığından istifa ettikten sonra Ulaştırma Bakanlığı’na geçti ve ... Türkiye Denizcilik İşletmeleri Genel Müdür Yardımcılığı görevine getirildi.”

*

Eski Başkan Gürtuna döneminde sessizce imara açılan arsa için emlakçılar "Buraya 6 blokta 120 daire inşa edilir. Yaklaşık 40 trilyon eder" diyor.

Sabah, 21 Ekim

*

*

Pamukova’da faciayla sonuçlanan bir tren kazası oldu hani (unuttuk da, onun için hatırlatıyorum), bu “hızmandırılmış tren kazası” için “takdiri ilahi” diyen bir TCDD Genel Müdür Yardımcısı vardı, adı (bir dakika bakmam lazım) Ali Kemal Ergüleç.

Bu Ergüleç, İETT Raylı Taşıma Daire Başkanlığı’nda uzman olarak çalışmaya başlamış.

Uyarmak insanlık görevi..

*

İstanbul Bayrampaşa’daki Kocatepe Camii’nin imamı, haftada bir gün kadınlardan gelen yazılı sorulara cevap veriyormuş. (Kadınlarla konuşmak da günah mıdır acaba?)

Soru: Belediyenin el koyduğu arsamızda yetişen meyveleri yemek günah mıdır?
Cevap: Tabii yiyebilirsin, bana da getir.

Soru: Hediye getirilen rakıyı ne yapayım?
Cevap: Tuvalete dök.

Soru: İçki satan bakkaldan alışveriş yapmak caiz midir?
Cevap: Değildir.

Böyle akıllı müminlerin, böyle aydın imamların yetiştiği bir memleketi AB kaçırırsa yazık eder!

*

Gazetenin manşeti “Siz olsanız ne yapardınız?” diye soruyor.

İsim benzerliği yüzünden adamın banka hesabına yanlışlıkla 425 bin dolar yatırmışlar, adam da bu parayı dayanamamış yemiş...

Haberin birinci sayfadaki girişi, spotu muhteşem, gazetecilik okullarına ders olacak gibi:

“Kimseye bir şey söylemedi. 1 hafta bekledi. Kimse parayı ne arıyor ne soruyordu. Şeytan bütün alçaklığı ile ‘Çek ulan parayı... Öde borçlarını, bak hayatına’ diyordu. Ama hem korkuyor, hem ayıp sayıyordu. Ancak sonunda Şeytan galip geldi.”

“Önce 5 bin dolarını tırtıkladı. Yine ses seda yoktu... Bu cesaretle 420 bin doların hepsini birden çekti. Artık milyarderdi... Ertesi gün işinden ayrıldı, ağabeyini de yanına alıp ‘Ver elini macera’ dedi. Her gün 300-400 milyon yiyor, krallar gibi yaşarken (?) garibanlara (?) da yardım ediyordu.”

Sonunda yakalanıp içeri atılmış. Üçüncü spot şöyle bitiyor: “Cevahir, şimdi kendisine ‘Ne yaptın be İbo?’ diyenlere soruyor: ‘Sen olsan ne yapardın be birader!”

“Hayk Mamer” romanı gibi vallahi...

*

Gece para çekmek için sokağa çıkmış genç kadını 3 hayvan kaçırıp bir koruluğa götürmüş ve tecavüz etmişler, parasını, cep telefonunu gasp etmişler, Allah’tan öldürmemişler.

Saldırganlardan biri diyor ki “Namuslu bir kadının gece vakti dışarıda ne işi var? O zaten çalışan bir bayandı...”

Hukuk herkese lazım mı gerçekten, bazı şeyleri kendi aramızda halledemez miyiz, sayın Yargıtay yargıçlarını filan da fazla yormadan?

Takvim, 24 Ekim

*

NE KORKUNÇ BİR TESADÜF, DEĞİL Mİ?

1991’de Alpler’de bir ceset bulundu, 3 bin yıllık, donmuş, donduğu için de iyi korunmuş bu cesete Ötzi adı verilmiş, bilim dünyası çok heyecanlanmıştı bu keşifle.

Ötzi’yi bulup, buzların arasından çıkaran araştırmacı Helmut Simon, bir haftadır kayıptı. Cesedi bulundu... Alp dağlarında bir yarıkta!

Hürriyet, 24 Ekim

*

Trafik polisi karayolunda kamyonları, kamyonetleri çevirir (daha önce de yazdım) gazete kamyonuysa genelde bir spor gazetesi, sucuk taşıyorsa iki kangal sucuk, pastörize süt taşıyorsa iki litre süt, yumurta satıyorsa bir viyol yumurta alır. Her polis değil, ama satıcılar, servisler bu “ayni rüşveti” iyi bilirler, o kadar yaygındır.

Ali Atıf Bir yazıyordu. Polisler ilaç satış temsilcilerini de çevirip, ilaç istiyorlarmış, ilaç ama ne? Viagra! O kadar ki, Viagra, Pfizer’in ürünü ya, diğer şirketlerin kamyonları, Pfizer’cilerle ilaç takas ediyorlarmış ki, yanlarında ‘memur için’ bir iki kutu Viagra bulunsun...

*