Güncelleme Tarihi:
Şanlıurfa Viranşehir’de 29 Ekim törenlerinde yapılan geçit resmine (resmi geçit demeyeyim, şimdi ‘resmî geçit’ diye okuyanlar çıkar, kimi televizyoncular gibi) esnaf da katılmış. Bir kamyonun kasasına bir ütü makinesi, bir masa, birkaç takım elbise, bir döner tezgahı ve bir çay tepsisi yüklemişler... (Üstte)
*
KERİM DEVLET
“Terör bittikten sonra artık farklı bir yapıya gidiyoruz, ‘kerim devlet’, koruyan devlet, şefkatli devlet...” demiş DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar.
Gazetenin birinci sayfadaki anonsu diyor ki, “DYP lideri Ağar, reni devletten sonra yeni bir devlet tanımı yaptı.”
İyi de, bu tanım o kadar da yeni sayılmaz.
Kemal Tahir’in değil midir “kerim devlet” tanımı?
Vatan, 25 Ekim
*
KORKUNÇ BİR TABLO
AB kapısında Türklüğümüzden çok Müslüman oluşumuz, daha doğrusu Türk-Osmanlı tarihinin olumsuz hatıralarından ziyade, Suudî Arabistan’ın, İran’ın, Taliban’ın, İkiz Kuleler’e saldarın El Kaide’nin, Irak’ta kafa kesen vahşilerin, Beslan’da okul basan teröristlerin olumsuzluğu engel olarak çıkıyor karşımıza.
Bakın, Almanya’da, Almanlar’ın “İslam kelimesi size neleri çağrıştırıyor?” sualine verdikleri cevap:
% 93 - Kadınladın ezilmesi
% 83 - Terör
% 82 - Aşırılık ve radikallik
% 70 - Tehlike
% 60 - Gericilik
% 45 - Misafirperverlik
% 6 - Hoşgörü
Çok zor olacak, aşması çok zor...
HO Tercüman, 25 Ekim
*
SEHVEN YANLIŞLIK
Milliyet’in Okur Temsilcisi bir “Düzeltme ve Özür” kutusu yayımlamış bu hafta.
Bir valinin adı yanlış kullanılmış, şöyle diyor düzeltme ve özür: “Sehven yapılan bu hata nedeniyle Yayın Koordinatörümüz Emre Oral, Yazı İşleri adına okurlarımızdan özür diledi.”
Haftaya bir kutu daha koyacaklar demek ki: “Geçen hafta yayınlanan düzeltme ve özür yazısında, sehven ‘sehven yapılan hata’ diye yazılmıştır, düzeltir ve özür dileriz.”
(Not: Sehven, yanlışlıkla demektir.)
Milliyet, 25 Ekim
*
TARAFSIZ BİR BAŞLIK
Hürriyet’in Dünya sayfasında bir haber:
“İsrail yönetimi, 2001 yılının aralık ayından beri Batı Şeria’nın Ramallah kentinde ev hapsinde tutulan Filistin lideri Yaser Arafat’ın (75) tedavi amacıyla karargahından çıkmasına izin verdi.”
Başlık: Afarat, İsrail ablukasını deldi
Buna delmek mi derler?
Hürriyet, 26 Ekim
*
NE UZMANMIŞ AMA !..
“Adını açıklamak istemeyen bir yetkili” ağzından haber yapmak bakın ne kadar sakıncalı...
Hürriyet’in DHA-Trabzon kaynaklı haberine göre, Trabzon’da McDonald’s dükkanına atılan bomba “Bir Terörle Mücadele uzmanına göre” oruç tutmayanları korkutmak içinmiş...
Yani Trabzon polisi “Bizde terör yoktur, bu bir meczupun marifetidir” demeye getiriyor.
Peki söz konusu “uzman” saldırganın “sağcı bir fanatik” olduğunu nereden anlamış?
Diyor ki “Bombacının eşkali de daha çok muhafazakar düşünceye sahip olduğunu ortaya koyuyor.”
Bilin bakalım, bombacının “muhafazakar düşünceye sahip” olduğunu gösterir eşkali nasılmış?
Yeşil şalvarlı, kafasında sarık, ayağında çarık, elinde asa filan mı varmış saldırganın?
Değil, “Saldırganın, 25-30 yaşlarında, 70-80 kilogram ağırlığında, 1.65-1.70 boylarında, siyah saçlı, beyaz tenli, ince burunlu, bıyıklı ve kirli sakallı olduğu, üzerinde ise siyah pantolon ve bordo işlemeli gri renkli kazak bulunduğu belirlendi.”
Terörle Mücadele Uzmanı gerçekten işinin ehliymiş demek ki, bu tarife bakıp, saldırganın kafasının içini okuduğuna ve “muhafazakar düşünceye sahip” olduğunu şıp diye anladığına göre...
Hürriyet, 26 Ekim
*
ALLAH MUHAFAZA
Yeni Türk Liralarının da kuruşlarının da üzerinde Atatürk’ün resmi var. (Bir ara Türk parasının üzerinde İsmet İnönü’nün resminin olduğunu, çok partili dönemde yine Atatürk’e dönüldüğünü bilir misiniz?)
Milliyet ressamlara, grafikçilere yeni paralar hakkında fikir sormuş, grafik tasarımcısı Bülent Erkmen “Bu devlet parasının üstüne 60-70 yıldır Atatürk’ten başka bir yüz, başka bir görüntü niye koyamıyor?” diye soruyor ve Batı’da olduğu gibi bilim adamlarını, sanatçıları öneriyor.
İyi de, AKP iktidarı es kaza Atatürk’ün resmini kaldırıp yerine mesela Mevlana’nın yahut Piri Reis’in resmini koyuverse, biz adamlara neler ederiz, düşünebiliyor musunuz!
Milliyet, 26 Ekim
*
YANLIŞ OLDU
Çok yadırgadım, emin olun çok yadırgadım...
Bizim grubumuzun şirketlerinden e-kolay yeni bir hizmet başlatmış, ‘Astroloji ve Kariyer Planınız’ adlı bir ‘eğitim semineri’.
Eğitim başlıkları da şöyleymiş:
- Çalışkan Burçlar
- Lider Burçlar
- Burçlar ve Rekabet
- Burcunuza Göre Rakibinizi Nasıl Köşeye Sıkıştırırsınız
İşin kötüsü, bu ‘eğitim semineri’nin ilk toplantısı da bizim burada, Hürriyet Binası’nda yapılmış.
Doğan Grubu bunu yaparsa, Telli Baba’ya çaput bağlayan, Zuhurat Baba’ya loto bileti sürttüren, yahut kısırlığını gidermek için kendini hocalara parmaklattıran cahillere şaşmamak lazım...
Gözcü, 26 Ekim
*
BİZİ NİYE TAVUĞA BENZETİYOR Kİ?
Yalçın Bayer’in köşesinde, ekonomi hocası Prof.Osman Altuğ, YTL’nin göz boyama, aldatma olduğunu söylerken şöyle bir örnek veriyor: “Örneğin, 100 yumurtayı 100 liraya alıyoruz. Halbuki tavuklara (halka) iyi baksak, horozların (yatırımcıların) moralini iyi tutsak, yumurta üretimi artarak 50 liraya düşmez mi?”
Ekonomik açıdan eleştirmek haddim değil, ama koca bir Prof.un halkı tavuğa, yatırımcıyı horoza benzetmesini yadırgadım.
Hani bir fıkra vardır, horoza sormuşlar “Tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan?” diye, “Polemiğe girmem, işimi yaparım” demiş...
Yatırımcı da acaba bize Osman Hoca’nın baktığı gözle (!) mi bakıyor?
Hürriyet, 27 Ekim
*
BUNLARA OY VERMEDİM, BU DA BİR TESELLİ...
Bakın kimleri “vekiliniz” sıfatıyla TBMM’ye gönderdiniz...
İnsan Hakları Darışma Kurulu’nun hazırladığı tartışmalı rapora, Meclis kürsüsünden tepki veriyor:
“Bunlar, Barzani’nin danışmanlığını yapan Filistin kamp kaçkını, eski sosyalistler, şimdilerde liboş, bu şekilde AB’ye girersek finoş olacak zatlardır. Azınlık arayanlar analarına babalarının kim olduğunu bir kez daha sormalıdırlar. Sözlerimi Bilge Kağan’ın ve Atatürk’ün özdeyişiyle tamamlıyorum. Ey Türk titre ve özüne dön. Ne mutlu Türküm diyene.”
AKP Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş...
Allah seçmenlerine bağışlasın!
Böyleleriyle aynı pasaportu taşıdığım için, şahsen çok ‘Mutlu’ olduğumu söyleyemeyeceğim!
Hürriyet, 27 Ekim
*
YORUMSUZ
Ancak bizde olur, diyordu Vatan’ın manşeti.
“İnşa ettiği bina Düzce depreminde 20 kişiye mezar olan mimar Hamza Cebeci, şimdi İstanbul'da belediye imar komisyonu üyesi.”
Aynı gazetenin başyazarı Güngör Mengi ekliyor:
Siyasetin bu ülkede ne kadar kötüye kullanılan bir sığınak olduğuna daha ibretli örnek zor bulunur:
Veli Göçer, depremde yıkılan çürük binalarının sebep olduğu ölümler yüzünden 25 yıl hapis cezası yedi. Düzce depreminde dört ortaklı bir şirketin yaptığı bina da 20 kişiye mezar olmuştu. Ortaklardan Fahri Çakır AKP'den milletvekili oldu, dokunulmazlık zırhına bürünüp kurtuldu.
Öteki ortaklar birer yıl hapse hüküm giydi fakat "iyi hal" den cezalan 10'ar aya indirilip tecil edildi. Bitmedi.. Bunlardan biri Hamza Cebeci idi. Yerel seçimde AKP'den İstanbul Belediye Meclisi'ne seçildi.
Herhalde "yıkılacak binaları en iyi o bilir" diye düşündükleri için Cebeci'yi İmar Komisyonu'na üye yaptılar. Yapsınlar.. Ama bir şeyi unuttular: Bu kafayla Veli Göçer'i de Bayındırlık ve İskân Bakanı yapmaları gerekmez miydi?!
Vatan, 27 Ekim
*
TARAFSIZ EKONOMİ BASINI, AFERİN SİZE!
Haber, bütün gazetelerin ekonomi sayfasındaydı, çoğunda manşet. Bir büyük uluslararası tröstün Türkiye’deki şirketi halka açılıyormuş.
Aynı gün, uluslararası ajanslar bu dünya deviyle ilgili bir başka haber daha geçmişti: Şirketin dünya çapındaki satışları % 25 geriledi, diye.
Bizim ekonomiciler sataştım sabah “Bakalım şirketin halka açılma haberiyle, satışların % 25 gerileme haberini nasıl bir arada kullanabileceksiniz!” diye.
Yalnız bizimkiler değil, bütün gazeteler kolay yolu seçti: Sadece halka açılma haberini kullanarak...
Eyyy reklam pastası, sen nelere kâdirsin!
Gazeteler, 27 Ekim
*
TRAFİKTE RÜŞVETE KAMERALI DENETİM
... diyordu başlık, haberde şöyle:
EMNİYET Genel Müdürlüğü, trafikteki rüşvet iddialarını araştırmak için on aydır gizli kameralı özel ekipler kullanıyor. Kılık değiştirip Türkiye’yi dolaşan ekipler, gizli kamera kullanarak denetim yapıyorlar. Gizli kameralı ekiplerin varlığının kulaktan kulağa yayılması bile, yazılan cezaların on ayda yüzde 28 artmasını sağladı.
Aksaray, Konya, Nevşehir, Eskişehir, Kütahya, Manisa, Afyon, Antalya, Muğla, Denizli, Adana, Mersin, Aydın, İzmir ve Isparta yollarında yoğunlaştırılan denetimlerde, Bölge Trafik Şubesi’ne bağlı ekiplerden hiçbiri rüşvet girişiminde bulunmadı.
Sivil giyinen başkomiser, emniyet amiri, şube müdürü ve daha üst rütbedeki polis müdürleri, radar gördükleri yerlerde kasıtlı olarak hız limitini aşıp denetime giriyorlar.
Bir kontrolde 150 kilometre hızla radara giren Şube Müdürü, trafik ekibindeki polis memuruna, ‘Ben bir firmada çalışıyorum, bana radardan işlem yapmazsan olmaz mı? Bu iyiliğinin altında kalmam, hallederiz’ dedi.
Görevli trafik polisi ise,’Sizin 150 kilometreyi geçtiğiniz gizli kamerayla tespit edildi. Bu görüntü kasetleri hem görev yaptığımız Şube Müdürlüğü’ne, hem de incelenmek üzere Ankara’ya gönderiliyor. Kasetler ikili denetime tabii tutuluyor. O yüzden size işlem yapmak zorundayız’ karşılığını verdi. Teklif edilen rüşveti geri çeviren görevli memur, Şube Müdürü olduğunu bilmediği sürücüye ceza yazmak isteyince ‘denetlendiğini’ öğrendi.
Şimdi siz, TC vatandaşları, bu söylenenlere inandınız mı?
Hürriyet, 27 Ekim
*
KARDİYALOG
Manşet: Kardiyaloğu bir başka doktor para için öldürttü
Spot: Kardiyalog Süha Ekmekçioğlu’nu...
Haber: 56 yaşındaki Kardiyaloji uzmanı Dr. Süha Ekmekçioğlu...
Benim bildiğim kardiy
olog, kalp hastalıkları uzmanıdır, kardiyalog, kalple diyalog sağlayan mıdır?Hürriyet, 27 Ekim
*
ALLAH RAZI OLSUN!
Fatih Altaylı’ya bu toplum, mu memleket borcunu nasıl ödeyecek bilemiyorum.
Bakın ne yazıyordu köşesinde:
Köprülerden atlayan kalmadı
KANAL D Haber’i yönetmeye başladığım zaman izleyicilere verdiğimiz sözlerden birinde, ‘Artık intihar haberlerine bu kanalda yer verilmeyecek’ dedik. Çünkü o günler Reha Muhtar türü haberciliğin etkili olduğu günlerdi ve boğaz köprülerinden neredeyse her akşam canlı yayın yapılır olmuştu. İpini koparan köprüye çıkıyor, intihar şov yapıyor ve akşam ailece oturup ekranda kendini izliyordu.
Kanal D Haber olarak bu saçmalığa son verdik. Bizi izleyen diğer kanallar da haber bültenlerinde aynı şeyi yaptılar.
Ve dikkat ediyor musunuz, iki yıldır boğaz köprülerinden atlayan kimse yok. Eskiden her gün 10 intihar girişiminin olduğu köprülerde şimdilerde olsa olsa arada bir intihar oluyordur. Basının sorumlu davranmasının, toplum açısından ne kadar ‘önemli’ olduğunu gösteren bir örnek değil mi?
Yani... Köprüden atlayarak intiharları da Fatih Altaylı engellemiş meğer...
Hürriyet, 28 Ekim
*
BENCE İNANMAZ, KAZARLAR...
Vahap’ın (Muhyar) köşesinden bir alıntı:
Boşuna yorulmayın altın ve gümüş yok Hürriyet, 29 Ekim GEÇMİŞİNİ GELECEĞİNİ... Fener’in eski futbolcularından (Trabzonspor kökenli) Abdullah’la bir röportaj yayımlandı spor sayfasında. Satır aralarında kalmış bir cümle: Hürriyet, 29 Ekim ACIYIN BU ÖKSÜZ YETİME İki kardeş, 10 yıl önce başkasıyla evlenen annelerini, klasik “kötü yola düştü” sabit fikriyle öldürmüşler Tarsus’ta. Polis tatbikat yaptırmış, ana katili diyor ki: “Ben ve kardeşim rahmetli annemin elini öptük...” Öldürdüğü annesinden “Rahmetli annem” diye bahsediyor. Hani anasını ve babasını öldürdüğü için idama mahkum edeceği katile, hâkim sormuş, “Söylemek istediğin son bir şey var mı?” diye. “Hâkim bey, acıyın bu öksüz yetime” demiş... Takvim, 29 Ekim ŞAKA ŞAKA Anahtar Deliği köşesinde, “Bunları biliyor musunuz?” diye bir liste... 1- Bir futbolcunun topa her kafa vuruşunda, beyninden 1000 hücrenin öldüğünü... DB Tercüman, 31 Ekim
GÜLSAN İnşaat’ın patronu Mehmet Gül, ÇEKÜL Başkanı Prof. Metin Sözen’in öncülüğünde memleketi Elazığ’da bir Harput evini yeniden canlandırıyor.
Harput Kültür Evi adını verdikleri yapıda restorasyon sona yaklaşıyor. Ancak, define arayanlar, onların çalışmalarını zaman zaman aksatıyor. Çünkü, hemen her gece birileri restore edilen duvarların orasında burasında çukurlar kazıp, altın ve gümüş arıyor. Onlar da çareyi şu tabelayı asmakta buluyor:
‘Sayın halkımız, kültürel hizmet amaçlı bu tesis hepimize hizmet edecektir. Burada her türlü kazı çalışmaları yapılmıştır. Altın ve gümüş yoktur. Yorulmamanız kendi menfaatiniz içindir. Bilgilerinize sunulur.’
*
“Abdullah, geçmişini ve geleceğini Hürriyet’e anlattı.”
*
*
Bu bilgiyi okuyunca Allah’a şükrettim, ‘santrfor’ Başbakanımız iyi ki futbolu erken bırakmış diye!..