MEDYADAN : Genel

Güncelleme Tarihi:

MEDYADAN : Genel
Oluşturulma Tarihi: Mart 28, 2004 19:40

“AKP’yi CHP kurtardı” demiş - Gazi bir yolunu bulup manşet olurdu, siz asıl o garip köylüyü haber yapsaydınız - Haber Merkezi’nden bir süper espri daha - Katil zanlısının etnik kökenini dört kere yazmak şart mıydı - Leonardo Da Vinci kitap mı yazmış - Peynirde süt yok, diye okuyunca şaşmış - Bazı hafızalar pek seçici olur - Hemen hemen tam 1051 yıl - Lafa değil kimin söylediğine bak - Hıncal Abi, feministler amutta mı duruyor - Eleştirmeyi de öğreneceğiz inşallah...


Milliyet, 22 Mart

Haberin Devamı

İzmir mitinginin haberini yapan Milliyet, sayfanın manşetine CHP Genel Başkanı’nın bir sözünü çıkarmış.

Baykal : “AKP’yi CHP kurtardı” diyor.

Biliyoruz. Kurtarmak ne kelime, ihya ettiniz, ihya...


*

ASIL BUNU MANŞET YAPMALIYDINIZ!

Milliyet, 25 Mart

Haberi aynen aktarıyorum size:

'DUR' İHTARINI DUYMADI, ÇÜNKÜ SAĞIRDI (ANKA)

Başkale'de jandarma 'Dur!' ihtarına uymayan köylüyü vurdu. Ölen köylü sağır olmasına rağmen, askerler bırakıldı

Van'ın Başkale ilçesinde jandarmanın 'Dur' ihtarına yanıt vermeyen ve mazot kaçakçılığı şüphesiyle açılan ateş sonucu ölen Haşim Beyazgül'ün sağır olması ilginç bir tablo ortaya çıkardı.

Sağır ve dilsiz Beyazgül, 19 Eylül 2001'de Yüksel köyü yakınlarında, sol koltuk altına isabet eden tek kurşunla hayatını kaybetti. Cesedi bir köylünün haber vermesi üzerine çukura gömülü bulunan Beyazgül'ün yakınları askerler hakkında dava açtı. Savcı, Üsteğmen Adem Kardaş, Asteğmen Rahim İskender Demir, erler Murat Dikbaş, Turan Sayar, Bayram Çetin, Kenan Uysal ile Recep Kaymaz'ın 'yasal sınırı aşarak adam öldürdükleri' ve 'cesedi izinsiz gömdükleri' gerekçesiyle cezalandırılmasını istedi. Davayı 3 yılda sonuçlandıran Van 1. Ağır Ceza Mahkemesi, askerlerin havaya 4 - 5 el ateş açarak 'Dur' ihtarında bulunduğu, kaçmanın sürmesi üzerine, yetkilerine dayanarak ateş açtıkları değerlendirmesi ve 'eylemin yasal sınırlar içinde olduğu' kanaatiyle, beraat kararı aldı. Askerlerin 'İzinsiz gömme gerekçesiyle' cezalandırılması istemi de, 'Türk Ceza Yasası'nda böyle bir suç olmaması' nedeniyle reddedildi.

Ertuğrul (Yalçın) da benim gibi isyan etmiş bu habere...

İsyan edilmeyecek gibi değil...

Asıl isyan edilmesi gereken de, “hak, hukuk, adalet, insan hakları” diye mangallarda kül bırakmayanların (başta bazı gazeteler ve gazeteciler) bir gazinin hukuk açısından fazla aldığı, mükerrer gazilik tazminatını (hukuk açısından fazla, diyorum, çünkü böyle bir genç insanın sönen hayatı için değil 50-60 milyar, 500 milyar tazminat bile az...) manşetlere çıkarıp, suçsuz yere sırtından vurulan bir garip köylünün hakkını ve vatandaşı sırtından vurup cesedini gizlice gömen jandarmanın suçunu göz ardı etmekte bir sakınca görmemesi...

Bizim memlekette hak, hukuk, adalet, insan hakkı da bu kadar ucuz ve bu kadar popülisttir işte...


*

YA BOYNU DA YOKSA...

Milliyet, 25 Mart

Milliyet iyi yapmış “Nasıl oy kullanacaksınız” diye bir tablo hazırlamış. Bir detay ilgimi çekiyor, yüksek sesle tekrarlıyorum:

Haberin Devamı

Oy kullandıktan sonra seçmenin sol elinin işaret parmağına çıkmayan boya sürülecekmiş. Sol elinin işaret parmağı yoksa, başka parmağına, hiç parmağı yoksa boynuna sürülecekmiş.”

Haberin Devamı

Normalde Levent’ten gelir böyle “espriler” ama bu sefer Erol Abi erken davranıyor:

- Ya boynu da yoksa?

Anlatabildim mi “Bizim Haber Merkezi çok eğlencelidir” derken, ne söylemek istediğimi? (Bakınız ‘Medyadan: Magazin’ yazısı.)


*

YİNE AYIP OLDU...

Hürriyet, 26 Mart

“Bu kadın aranıyor: Türk kuyumcuyu torbayla boğdurdu” diye bir haber.

Spot. Ermeni asıllı Anahit Lackerschmid 138 milyar için Ahmet Türkay’ı öldürttü.

20 satırlık haberin içinde 3 kere daha “Ermeni asıllı” diye geçiyor.

Eee? Bizim grubun yayın ilkeleri ne oldu?

(Hakkını yemeyelim, bu haber sabah gündeminde okunduğunda, Ertuğrul Özkök, “Olayın kadının etnik kökeniyle bir ilgisi yok. Ermeni kökenli diye yazmayın...” dedi, ama nasıl olduysa haber Hürriyet’e yukarıdaki gibi girdi.)


*

ETTİKTEN ÖNCE ÇİNG ÇONG

Hürriyet, 25 Mart

“Katliam zanlısı 15 dakikayla kurtuldu” diyor başlık, haber de şöyle:

”Almanya'da eşi, üvey kızı, teyzesi ve teyzesinin oğlu dahil, toplam beş kişiyi bıçakla vahşice öldürmekten aranan Ali Göbelek'in 15 dakika farkla polisin elinden kaçtığı anlaşıldı. Ali Göbelek'in olay Türk polisine intikal ettikten 15 dakika önce İstanbul'da Atatürk Havalimanı’ndan ayrıldığı ortaya çıktı.”

Haberin Devamı

Esin Kaya’nın notu : Sayın Devrim, bu haberi yazan arkadaşınızı acilen Türkçe kursuna göndermeniz gerektiğini düşünüyorum:) Saygılar...


*

DA VİNCİ KİTAP MI YAZMIŞ!

Hürriyet-Kelebek, 25 Mart

Bahar Korcan, Kelebek'teki köşesinde küçük bir sevgi listesi yapmış. Şöyle diyor Korcan:

Bir dost kalesi Hakan Ezer ve fındık.
Kurutmam için kapıma çiçek bırakan kapıdaki çiçekçi.
Yeni koleksiyonumun heyecan verici kıvılcımları.
Yaz sezonundaki el işi kumaş kemerler.
Converse'in rengarenk spor ayakkabılarının hepsine sahip olma dürtüsü.
Leonardo da Vinci'nin Okyanus Kitabevi'nde gördüğüm o kocaman müthiş kitabını çok sevdim. Bir küçük sevgi listesi yapmanız dileği ile.”

Zerrin Konuralp’ın gözünden kaçmamış. Diyor ki:

Haberin Devamı

Bahar Korcan’ın “Leonardo da Vinci'nin Okyanus Kitabevi'nde gördüğüm o kocaman müthiş kitabı” dediği Dan Brown'un “da Vinci Şifresi” olsa gerek. Hani Bahar Hanım kitabı da Vinci’nin yazdığını sanmasın diye söylüyorum..


*

PEYNİRDE SÜT YOK, HABERİNE ŞAŞMIŞ AMA...

Gazeteler, 22 Mart

Burcu Kılınç aşağıdaki habere hayret etmiş, bana göndermiş. Ben de okudum bu yazıyı ama nerede, kimden, unuttum. Şöyle diyordu:

Peynirde artık süt yok: Marketlerde çok ucuz fiyatlara taze kaşar satılıyor. Bu fiyata kaşar nasıl oluyor? Merak edenlere söyleyelim: Onun içinde kazein, soya yağı, proteini, gam ürünleri ve margarin var. Ama süt yok!”

Burcu “peynirde süt yok” diye okuyunca hayret etmiş.

Sevgili Burcu, ben hayvancılıktan az buçuk anlarım, ayrıca yarım yüzyıla yakındır da iyi bir süt içicisiyimdir. Bu habere hiç hayret etmedim, çünkü SÜTTE ARTIK SÜT YOK ki, peynirde olsun!


*

SELEKTİF HAFIZA YAYGINDIR BİZDE...

DB Tercüman, 26 Mart

Nazlı Ilıcak yazıyor. Efendim VERSO’nin patronu Erkan Göksel, 1994 seçimlerinde Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Belediye Başkanı seçileceğini bilmişmiş, diğer bütün kamuoyu araştırma şirketleri Zülfü Livaneli yahut İlhan Kesici diyormuş. Nazlı Hanım’ın köşesinde Hürriyet’in, Sabah’ın ve Günaydın’ın kupürleri var da, nedense Milliyet’in kupürü yok.

Bir zahmet açıp bakıverin, Milliyet (Konda anketi) ne demiş?

Bu tablodan refah çıkar !

Erkan Göksel tabii ki işine gelen şekilde hatırlar da, Nazlı Hanım biraz araştırabilirdi...


*

HEMEN HEMEN TAM...

Gözcü, 26 Mart

Roma İmparatoru Sezar 15 Mart 47’de öldürülmüş. (Benim bildiğim İ.Ö. 44’te ölmüştür ya, neyse...)

Erdoğan Tokmakçıoğlu, Asabiye Koğuşu köşesinde, bir vesileyle şöyle yazıyor:

Ünlü Roma İmparatoru Jül Sezar’ın, son hançeri en yakınlarından Brutus’un sapladığı bir suikastte öldürüleli aradan hemen hemen tam 1051 yıl geçmiş...”


*

SÖYLEDİĞİNE DEĞİL, SÖYLEYENE BAK

Gözcü, 26 Mart

Laf çok doğru: “Dayatmayla demokrasi olmaz!”

Doğru lafı söyleyen yanlış: Eski MGK Genel Sekreteri Em.Orgeneral Tuncer Kılınç

Daha doğrusu ikisi uyumlu bir çift oluşturmuyor...


*

FEMİNİSTLER AMUTTA MI DURUYOR?

Sabah, 28 Mart

Hıncal Abi (Uluç) yılın icadı ilan ettiği bir ütü masasını anlatırken (masa ısındıkça, üzerindeki kadının bikinisi siliniyormuş) “Hadi bakalım bizim feministler ne diyecek. Yukarı tükürseler sakal, aşağı tükürseler bıyık...” diyordu.

Demek ki bizim feministler amutta duruyormuş.

Yoksa sakalı yukarıya, bıyığı aşağıya getirmek zor!


*

ELEŞTİRMEYİ ÖĞRENMEK GEREK

Hürriyet, 28 Mart

Hürriyet’in Okur Temsilcisine Mektuplar köşesinde Enis Berberoğlu’na bir eleştiri gelmiş.

Hürriyet’in Okur Temsilcisi (Yazı işleri Müdürü Doğan Satmış), Hürriyet’in Haber Koordinatörü Enis Berberoğlu’nun bir yazısındaki hatayla ilgili ağır bir eleştiriyi “Okur Temsilcisine Mektuplar” köşesinde çatır çatır yayımladı.

Haberin Devamı

Bir defa Hürriyet’e bravo diyelim...

Sonra gelelim Enis’in hatasına...

Okurun eleştirisi haklı, ama üslubu yanlış...

Şöyle diyor Nejat Üner isimli okur:

“23 Mart tarihli gazetenizde Enis Berberoğlu’nun ‘Hakkâri-İstanbul bileti nasıl 35 milyona düştü’ yazısında parantez içine alarak özellikle belirttiği ‘cerikan’ kelimesinin Kürtçe ile uzaktan yakından bil ilgisi yoktur. Kelimenin aslı JERRY CAN olup İngilizce’dir. Hitler’in emriyle Blitzkrieg esnasında yakıt taşımasında zaiyatı önlemek için Almanlar tarafından tasarlanmış bir yedek yakıt deposudur. Burada anlatamayacağım birçok teknik özellikleri vardır ve 20 lt yakıt alır, bir kişi tarafından taşınabilir. 70 litreyi ancak bidona koyabilirsiniz. Amerikalılar ve İngilizler buna bir şekilde JERRY demişler. CAN ise teneke kutu anlamına gelir. Meşrubat ve konserve kutusuna da CAN denir.”

Buraya kadar güzel. Okur bir yanlışı düzeltip, doğru bilgiyi aktarıyor. Ama burada durmayı bilmiyor:

Enis Berberoğlu’nun lisan bildiğini tahmin ederdim. Hakikaten köşe yazarlarınızın gerçek anlamda lisan bilgisi nedir? Lütfen Türk usulü cevap vermeyin.”

Türk usulü soruya, Okur Temsilcisi ve Enis Berberoğlu son derece medenî bir tonda, teşekkür ederek cevap vermişler.

Bana sorsaydı, okura kendi üslubuyla yani “Türk usulü” cevap verirdim...

Bayılırız böyle birinin hatasını yakalamaya, yakaladık mı hor görmeye...

Nasıl da bulmuş açığını Enis Berberoğlu’nun, nasıl da bildirmiş Hürriyet’e haddini!..

(Bu okurun “Amerikalılar ve İngilizler buna bir şekilde JERRY demişler” dediği de, İngilizler “German” kelimesinden türeterek - savaş yıllarında - Almanlar’a Jerry derlermiş, onun için Almanlar’ın kullandığı bu benzin bidonuna ‘Alman Bidonu’ manasına ‘Jerrycan’ demişler.)

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!