MEDYADAN : Genel

Güncelleme Tarihi:

MEDYADAN : Genel
Oluşturulma Tarihi: Mart 14, 2004 17:53

Eskiden erkekler kadın olurdu - Sanal muhalif Baykal, “AKP’yi önce kafanızda yenin” demiş - Ruhat Mengi: Amerikan Başbakanı - Sobadan zehirlenmeleri önlemek için kömüre zam yapalım - Serin Duruş’tan haftalık olağan araklar - Kerbela Kutlamaları - Sen misin törende sakız çiğneyen - Asker herkesi potansiyel vatan haini ilan edince bilin bakalım Tercüman hangi “uzmana” fikir danıştı - Fadime’nin donuna mali yaklaşım - Mağrur olma Başbakan Babam, senden büyük Allah var - Kalp krizinden ölüp de dirilenler muhabiri - Kabahat Ankara’da olmasın...

Takvim, 8 Mart

Gazete “Zor değişim” diye manşet atmış, “Dünya tersine dönmüş olmalı. Türkiye’de 20 genç kız, erkek olabilmek için aylardır ameliyat sırası bekliyor.”

Haberin Devamı

Haber de “Şimdi bu haberi okuyan herkes ‘dünya tersine döndü’ diye hayıflanacak...” diye başlıyor.

Vallahi Takvim’in bir bildiği olmalı, çünkü ben ne demek istediklerini anlamadım.

Yani eskiden Türkiye’de bütün erkekler kadın olmak istiyordu, şimde “dünya tersine döndü” kadınlar erkek mi olmak istiyor?

“Zor değişim” ne demek?

Niye bu haberi okuyan herkes “dünya tersine döndü” diye hafıylansın, yani “eskiden erkekler kadın olmak istiyordu, hay Allah bak artık kadınlar erkek olmak istiyormuş” diye niye üzülsün?


*

İLK DEFA DUYUYORLAR

Gazeteler, 8 Mart

Hani yeniçeri Sultanahmet Meydanı’nda, “Ulan (Mel Gibson’un filmi İsa’nın Çilesi’nde seyrettim) Hz.İsa’yı Romalılar’a siz teslim etmişsiniz” diye önüne çıkan bir Yahudi’ye girişmiş, adamcağız “Yahu o dediğin 1500 sene evveldi” deyince, “Bana ne, ben yeni öğrendim” diye kendini savunmuş ya cahil yeniçeri...

Bizim basınımızda bu “Ben yeni duydum” savunması çok yaygındır.

Birçok gazetede (Ben Milliyet ve Posta’da gördüm ama bir ajans haberiydi) bir “flaş haber” vardı:

Nuh’un Gemisi bir masaldan ibaretmişmiş de, Gılgamış Efsanesi’ndeki bir hadise, süslenip püslenip “Tufan ve Nuh’un Gemisi” masalı yaratılmışmış da, BBC’de yayımlanan bir belgeselde ortaya böyle “çarpıcı” bir iddia atılmışmış da...

Atılmıştır da, benim bildiğim en az 100 seneliktir bu “şok şok şok” iddia !

Ama demek ki arkadaşlar “yeni öğrenmiş!”


*

ANCAK KAFANDA YENERSİN...

Hürriyet, 9 Mart

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal: “AKP’yi öncelikle kafanızda yenin” demiş.

Haberin Devamı

Bence “Yerel Seçimler’de biz AKP’yi olsa olsa rüyamızda yeneriz” diyecek de, dili varmıyor...


*

AMERİKAN BAŞBAKANI

Vatan, 7 Mart

Ruhat Mengi kendi adını taşıyan köşesinde bir fıkra anlatmış, “Dönemin Amerika, İngiltere ve Türkiye başbakanları bir araya gelmiş...” diye başlayan eski bir fıkra.

Demek ki eskiden Amerika’da bir başbakan varmış!


*

ŞAKA ŞAKA...

Milliyet, 7 Mart

Toraks Derneği Başkanı Prof. Dr. Ali Kocabaş, mealen “Sigaraya zam yapılırsa, tüketim düşeceği için, yılda 4 bin kişinin canı kurtulur” demiş.

Yani, insanların sigaradan ölmesini önlemek için sigaraya zam yapalım, diyor.

Mükemmel bir fikir!

Haberin Devamı

* Trafik kazalarında ölümleri azaltmak için otomobil fiyatlarına,
* Sobadan zehirlenmeyi önlemek için kömür fiyatına
* Elektrik çarpmasından ölümleri azaltmak için elektrik fiyatına
* Boğulmaları önlemek için içme suyuna...

Hocam, hocaaaaam!


*

SERİN DURUŞ

Milliyet, 7 Mart

Serin Duruş köşesinden haftalık olağan araklarımız:

* Heyecan süzgecimizi o kadar follofoş yaptınız ki... (Ahmet San, Türkstar’da çok heyecanlı olduğunu söyleyen adaya...)

* Artık yemekleri yaparken salçayı ve yağı özümseyecek kadar azımsıyoruz. (Selçuk Kuzu)

* Böyle durumlarda pasifik olmak gerek. (Sevda Masalı programında bir damat adayı)

* Metin Uca: Kılıcını havaya kaldırıp ‘Gölgelerin gücü adına’ diyen çizgi roman kahramanı. ‘H’ harfi..
   Yarışmacı: Heidi!


*

Haberin Devamı

HARİTA ÇİZMESELERDİ ANLAMAYACAKTIK

Milliyet, 7 Mart

Ukrayna sohbeti başına dert oldu, diye bir haber.

Eski Ağrı Valisi Ersoy'un, Ukrayna ile yaptığı 'özel' telefon görüşmelerinin faturasını devlete ödettirdiği ortaya çıktı, diyor spotu.

Haber çok güzel, bir itirazım yok.

Ama ben Milliyet’in “görsel çalışmasına” bayıldım.

Tarifi zor ama deneyeceğim.

Bu haberi tamamlamak için ... Milliyet gazetesi bir harita kullanmış. Türkiye ve Ukrayna’nın yerini gösteren bir harita, Ağrı’dan bir ok çıkmış, Ukrayna’ya kadar uzanmış, yanında da küçük bir telefon figürü...

Yani bu harita olmasa, okur haberi anlamayacakmış!


*

TÜRKÇE BİLMEZLER, ABİSİ!

Hürriyet, tarihini yazmamışım.

Mustafa Yolartıran, internet sitemizde gördüğü bir haberi göndermiş bana. Şöyle diyor
haber:

Irak'ta 35 yıl aradan sonra ilk kez özgürce kutlanan Muharrem ayı matemleri kana bulandı. Milyonlarca Şii'nin akın ettiği Kerbela kentiyle, Bağdat'taki törenler sırasında bir dizi bombalı saldırı gerçekleştirildi. Kerbela kentinde 6 saldırıda en az 50 kişi, Bağdat'ta ise 75 kişinin öldüğü bildirildi.

Sonra soruyar: Serdar Bey, ne zamandır Şiiler Kerbela Olayı’nı kutluyorlar?

Mustafa Bey dostum, bu hata meslektaşlarımın tarih bilmediklerinden değil, Türkçe bilmediklerinden kaynaklanıyor.


*

SEN MİSİN TÖRENDE SAKIZ ÇİĞNEYEN!

Star, 11 Mart

Sakız çiğnedi yasayı çiğnedi, diyor başlık.

Ahmet Sarlık imzalı haber şöyle:

BANKACI İbrahim Murat Ayata, Afyon’da 29 Ekim 2001 tarihinde düzenlenen Cumhuriyet Bayramı etkinliklerine katıldı... Ayata, özel bankalar adına Kocatepe Parkı’nda bulunan Atatürk heykeline çelenk koydu. Bankacı, çelenk koyma töreninde, yerel bir televizyon kanalı tarafından sakız çiğnerken görüntülenmişti.

Haber televizyonda yayınlandı ve Afyon Savcılığı’na bu konuda şikayetler geldi. Savcılığın ifadesine başvurduğu İbrahim Murat Ayata, ‘O gün dişimi çektirmiştim. Ağzımdaki sakız değil pamuk tampondu’ dedi. Ama ifadesi yeterli görülmedi ve hakkında dava açıldı. Kamu davası 3 yıl sonra nihayet sonuçlandı.

Ayata, resmi bayramlar ve anma günlerinde anıtlara konulacak çelenklerin hazırlanma, taşınma ve sunulması konusundaki yönetmeliğe aykırı hareket ettiği için 3 ay hapse mahkum oldu. Sabıka kaydının temiz olması göz önüne alınarak ceza paraya çevrildi. Bankacı, 249 milyon ceza ödeyecek.

Düşünebiliyor musunuz. Adamın törende sakız çiğnediğini gören işsiz güçsüz bir iki dallama açıp suç duyurusunda bulunuyor. Savcılık “Hadi lan oradan!” diyeceğine açıp “Resmi bayramlar ve anma günlerinde anıtlara konulacak çelenklerin hazırlanma, taşınma ve sunulması konusundaki yönetmeliği” inceliyor (böyle bir yönetmeliği hazırlayanları bir yana bırakın) suç unsura bulunduğuna karar veriyor, konu adalete intikal ediyor, mahkeme adamı hapse mahkum ediyor...

Bu arada, suçsuz yere tutuklu olan, yargılanmayı bekleyen binlerce insan içeride çürüyor...

Bu arada işkenceci polislerin davası on senedir sakız gibi uzayıp zaman aşımına giriyor...

Laz fıkrası gibi bir memleket burası!


*

TERCÜMAN’IN UZMANINI YESİNLER

DB Tercüman, 11 Mart

Hürriyet patlattı haberi, Asker, satanistleri, vatan hainlerini, tarikatleri, Masonları ve “zengin çocuklarını” izlettirmiş. Bu müthiş haberi Doğan Grubu gazeteleri Hürriyet’i kaynak göstererek, diğerleri haberi çalarak kullandılar.

Haberin Devamı

DB Tercüman da açmış, ilgililere veya uzmanlara “görüş sormuş”.

Mesela, hukukî açıdan eski İstanbul Barosu Başkanı Yücel Sayman’a, MÜSİAD Başkanı Ali Bayramoğlu’na, TÜSİAD üyesi Aldo Kavlowski’ye, TESAV Başkanı Can Pakel’e...

Buraya kadar amenna.

Bir de... Selma Türkeş’e görüşlerini sormuş!

Kimmiş Selma Türkeş, o da parantez içinde yazılı:

Halil Bezmen’in eski eşi.


*

YAMYAN SENİN...

Gözcü, 11 Mayıs

Bir Türk kadını 52 gün Kenya’da Masai kabilesiyle birlikte yaşamış, anılarını da bir kitapta toplamış.

Gözcü’nün arka manşeti: Ormanda 52 gün yamyamlarla yaşadı

Bir: Masailer yamyam değildir, önemli bir kültürü temsil ederler

İki : Gördüğün her zenciyi yamyam zannetme ey meslektaşım.


*

FADİME’NİN DONUNA MALİ YAKLAŞIM

Hürriyet, 14 Mart

Hürriyet’te köşe sahibi olan Şükrü Kızılot “Don meselesi” başlıklı bir fıkra anlatıyor. Şöyle:

Don meselesi

TEMEL ile Fadime lunaparka giderler. Dolaşırlarken birara Fadime dönme dolaba binmek ister. Temel karşı çıkar; ‘‘Olmaz donun gözükür’’ der. Fadime susar. Az sonra Temel balonlara tüfek atarken Fadime çaktırmadan yanından ayrılır. On dakika sonra Temel'in yanına döner. Temel sorar:

- Neredeydin?
- Dönme dolaba bindim.

Temel sinirlenir:
- Ben sana binme donun gözükür demedim mi?
- Dedin ama gözükmedi. Çıkardım oni...

Şükrü Kızılot ekonomi sayfasında yazar, “vergi uzmanı” sıfatıyla yazar ve köşesinin adı Mali Yaklaşım’dır.

Haberin Devamı

Bu zarif Fadime’nin donu fıkrasının ekonomiyle, mali yaklaşımla ve vergi uzmanlığıyla ne alakası olduğunu biri bana anlatıversin...


*

BU CİDDİ BİR HABERDİR, ÇOK CİDDİ

Hürriyet, 14 Mart

Bir acılı haber: Ağrı'da sekiz bin öğrenci okula gidemiyor

Ağrı Valisi Hüseyin Yavuzdemir, ''İlimizde 8 bin öğrencimiz, okullardaki fiziki şartların yetersizliği nedeniyle okula gidemiyor'' dedi.

Vali Yavuzdemir, Ağrı'nın eğitim bakımından Türkiye'nin geri kalmış illeri arasında bulunmasının üzüntüsünü yaşadıklarını söyledi. Ağrı'da eğitimi mevcut imkanlarla istenilen seviyeye getirmenin güç olduğuna işaret eden Vali Yavuzdemir, halen birçok köyde uygulanmakta olan taşımalı eğitimde iseiklim koşulları nedeniyle büyük sıkıntıların yaşandığını belirtti.

Vali Yavuzdemir, il genelinde 8 bin öğrencinin okullardaki fiziki şartların yetersizliği nedeniyle okula gidemediğini ifade ederek, bu durumdan kurtulmanın tek yolunun pansiyonlu okul sayısının artırılması ve öğretmen açığının kapatılması olduğunu kaydetti. (aa)

Yorumsuz aktardım size bu üzücü haberi...

Ağrı Valisi boşuna “Ağrı’ya PİO veya YİBO gerekir” demiyor...


*

MAĞRUR OLMA BABACIĞIM SENDEN BÜYÜK ALLAH VAR!

Hürriyet, 14 Mart

Mağrur olma, diyor başlık.

Turan Yılmaz imzalı haber şöyle:

SON günlerde, seçim meydanlarında taleplerini dile getiren vatandaşları sert bir tonla azarlaması eleştirilere neden olan Başbakan Tayyip Erdoğan'ın her zaman yanında taşıdığı kişisel cep telefonunun ekranında, bu konuda kendisine yönelik ilginç bir uyarı bulunduğu ortaya çıktı. Erdoğan'ın, cep telefonunun ekranında her açılışta, ABD'de eğitim gören küçük oğlu Necmettin Bilal tarafından yüklenen, ‘‘Mağrur olma’’ yazısı selamlama mesajı olarak çıkıyor. Erdoğan'ın bu açılış mesajını taşıyan Nokia 8210 marka kişisel cep telefonun yanı sıra bir de Başbakanlık makamına tahsisli yine Nokia marka resmi cep telefonunu bulunuyor. Bu telefonu Özel Kalem yetkilileri taşıyor.

Altında bir de kutu var bu haberin, “Mağrur Olma” lafının tarihçesi anlatılmış. Şöyle:RESMİ TÖRENİN PARÇASIYDI

Eski devirlerde padişahlara büyük törenler sırasında kalabalık görevliler grubu tarafından haykırarak söylenen bazı sözlerle, dualar vardı ve bu işe ‘alkış tutmak’ denirdi. ‘Alkış tutma’ işini yapanlar, ‘Alkış çavuşu’ adını alırdı. Padişah sarayından çıktığı, büyük bir törene katıldığı yahut ‘cuma selamlığı’ denilen cuma namazı merasimine gittiği sırada sarayın kapısında bekleyen alkış çavuşları hep bir ağızdan ‘‘Mağrur olma padişahım, senden büyük Allah var’’ diye haykırmaya başlar, Türkçe olarak uzun bir dua okurlar ve alkış ‘‘Allah yardımcın ola, ömrün uzun ola’’ sözleriyle biterdi. Osmanlı İmparatorluğu'ndaki son alkış 1922'nin 10 Kasım günü, zamanın Sultan Vahideddin'in çıktığı son cuma selamlığında tutuldu.

Hürriyet
bu güzel haberi yaparken, küçük bir notu unutmuş.

Tebası, Padişah’a “Mağrur olma Padişahım, senden büyük Allah var!” diye bağırırken, iki mesaj birden veriyor:

(1) Kendini Allah yerine koyma, fazla böbürlenip şımarma

Ama asıl...

(2) Allah’tan sonra en büyük sensin Padişahım! (Halife, Allah’ın gölgesidir ya.)

Oğlunun Erdoğan’a geçtiği mesajda aynı manayı görüyorum ben...

*

ADİ-DASS

Sabah’la Günaydın, 14 Mart

Bu sefer de ben “yeni öğrendim”, ne yapayım, itiraf ediyorum. Sonra ne demişler, “Bilmemek ayıp değildir, bilmediğini belli etmek ayıptır!”

Adidas markası, şirketin kurucusu, meşhur tasarımcı Adolf (Adi) Dassler’in adından geliyormuş: Adi-Das. Herhalde meraklıları biliyordu ama ben yeni öğrendim. Çocuk gibi de sevindim...


*

KALP KRİZİNDEN ÖLÜP DE DİRİLENLER MUHABİRİ

Vatan, 14 Mart

“Soluksuz okuyacağımız bir yazı dizisi” olacakmış, öyle müjdeliyor gazete.

Başlık: Ölümden sonraki hayatım

Anons: Geceyarısı başlayan şiddetli göğüs ağrısı... Şans eseri bulunan taksiyle gidilen hastane... Ve acil serviste gelen ölüm... 2002 Mayıs’ında duran kalbi şok cihazıyla çalıştırılan Metin Münir, ölüm ile yaşam arasındaki yolculuğunu yazdı. Bu dizide kalp krizinden “ölen” bir insanın ... deneyimlerini de bulacaksınız

Turgut Özal’ın baypasından sonra, kalbi bir süre duran insanların beyninde tahribat olduğu iddia edilmişti. (Hürriyet’in o zamanki patronu Erol Simavi, Özal’ın hırçınlığını ve huyunun değişmesini bununla izah etmişti.) Bilmem “kalp krizinden ölmüp de dirilme muhabiri” Metin Münir bu konuya da bir açıklık getirecek mi?


*

ARAŞTIRMIŞLAR DA 4 SENE GEÇ KALMIŞLAR

Vatan’ın ilavesi Pazar, 14 Mart

Yakacık’taki saldırı üzerine Türk basını Masonlar’ı keşfetti. Bir çok köşe yazarı, gazete bu konuda yazdı, “Masonluk nedir, Mason kimdir?” sualine cevap vermeye çalıştı.

PazarVatan da yarım sayfasını konuya ayırmış. Konunun uzmanı olarak “Gül ve Haç Kardeşliği” kitabının yazarı Aytunç Altındal’a bir yazı sipariş etmiş.

Sayfada büyük bir fotoğraf, altında şöyle diyor:

Son yıllarda şeffaflaşarak merkezlerini kamuoyuna açan Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası’nın başında Tahir Sahir Akev bulunuyor.”

Allah rahmet eylesin, Sahir Talat Akev benim dostumdu, ağabeyimdi. Kendisini 2000 yılının Haziran ayında keybettik.

Büyük bir araştırmacılığa imza atmış olan meslektaşlarım sadece 4 sene gecikmişler, o kadar...


*

AKLIMI KURCALAYAN SORULAR

Hürriyet, 14 Mart

Kara Kuvvetleri Komutanlığı aklına kim geldiyse “potansiyel vatan haini” ilan edip fişlenmesini istemiş ya. Enis Berberoğlu “2’nci Susurluk (depreminin) öncüsü yaşandı” başıklı yazısında (parantez içindeki ilave bana ait) şöyle diyor bir paragrafta:

TEHDİT Mİ YOKSA KURBAN MI? Toplumsal mozaiğin parçası azınlıklar, çıkar grupları, lobiler, cemaatler tehdit haline gelebilir. Ama devletin asli görevi her ferdini korumaktır. Masonları ‘‘tehdit’’ sayan anlayış, son saldırıda hedef seçilmelerini nasıl izah edebilir, acaba biraz utanmaz mı?

Benim de Mason Mahfili’ne yapılan saldırıdan beri her önüme gelene sorduğum sual bu. Asker, bugüne kadar bir ihanete ya da şiddet olayına adı karışmamış olan Masonlar’ı izleteceğine, Masonlar’ı katletmeye hazırlanan teröristleri izlese daha hayırlı olmaz mı?

İkinci sorum: Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın “potansiyel vatan haini” ilan edip izlenmesini isteğini insanları (mesela Masonları) polis adam gibi korur mu?

Üçüncü sorum: (İçinizde niye benim İmam Hatip Lisesi mezunu polislere itiraz ettiğimi anlamayanlar, beni din düşmanı sananlar vardı.) İmam kökenli bir polis gücüyle, dini kullanan terör engellenebilir mi? İmam Hatip mezunu polisler, komiserle, din adına terör yapanları canları pahasına bulur, yakalarlar mı? İmam Hatip mezunlarını polis yaparak, böyle konularda tüm polis camiasını töhmet altında bırakmak haksızlık değil mi?


*

KABAHAT ANKARA’DA OLMASIN

Milliyet, 13 Mart

Ekonomi sayfasındaki haber şöyle diyor :

Son yıllardaki en ilginç enflasyon yorumu Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Zafer Çağlayan'dan geldi. Çağlayan yorumunu, kadınların etek boyları, selülit ve frikik üzerine kurdu. ASO'nun Düşen Enflasyon Ortamında Yaşamak konulu raporunu tanıtırken yüksek enflasyonu uzun eteğe benzeten Çağlayan, "Uzun etek hem bacakları örter, hem de uzun etek giyen bir bayanın oturup kalkarken dikkatli olmasına gerek yoktur. Kolay frikik verilmez" dedi. Çağlayan, "Ama etek boyu kısalınca hem selülitler görülebilir, hem de oturup kalkarken dikkatli olmak gerekir. Düşük enflasyon da benzer bir dikkat gerektirir" diye konuştu.

Bu Ankara’nın havasından mıdır, suyundan mıdır, Ankara’da Sanayi Odası’nın, Ticaret Odası’nın başkanları nedense bir “tuhaf” oluyor!

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!