“İŞGAL BÖLGELERİNDE..." />“İŞGAL BÖLGELERİNDE..." />

Medyadan çeşitli konular…

Güncelleme Tarihi:

Medyadan çeşitli konular…
Oluşturulma Tarihi: Kasım 19, 2006 19:14

Haberin Devamı

/images/100/0x0/55eb3a3ef018fbb8f8b3a88b
İŞGAL BÖLGELERİNDE DAHA ÇOK KAN AKACAK... ABD askeri istihbaratı, 2007 yılında Afganistan'daki saldırıların bir önceki yıla göre iki kat artacağı tahmininde bulundu. İngiltere Dışişleri Bakanı Margaret Beckett ise, ABD ve müttefiklerinin, Irak'ta şiddet ve mezhep çatışmalarının bu seviyede olmasını beklemediğini söyledi.” www.acikgazete.com adresindeki AÇIK GAZETE'dendi...



*

 

Haşırt!

 

Haberin Devamı

Fransa İçişleri Bakanı Nicolas Sarkozy Cezayir’e resmi gezi için gitti. Cezayir Başbakanı Abdülaziz Belkadem, Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın Ermenistan’dayken sarf ettiği “Ülkeler yol açtıkları dramları ve yaptıkları hataları kabul ederek büyüler” sözünü hatırlatarak Sarkozy’ye bir çağrı yaptı:

“Fransa’yı 1830’dan 1962 yılına kadar sömürgeci olarak kaldığı süre içinde Cezayir’de yaptığı soykırımı kabul etmeye çağırıyoruz; bu tanıma sadece soykırımı değil Cezayir’in ulusal kimliğini ve kültürel varlıklarını yok etmeyi de içermelidir. Fransa Cezayir’de yaptığı soykırımı tanırken, kaç kişinin katledildiğinin dışında, yapılan talanlarla ülke zenginliklerinin yok edildiğini de unutmamalıdır.” (Hürriyet, 13 kasım)

 

Türkçe’de ‘kendi kazdığı kuyuya düşmek’ diye bir deyim vardır…

 

Haşırt, şeklinde de özetlenebilir…



*

 

Gösteriş meraklısı görgüsüz millet

 

Ericsson bir araştırma yaptırmış, Türkler pahalı cep telefonu alıyor ama fatura ödememek için kullanmıyor, az konuşuyorlarmış. (Takvim, 13 kasım)

Haberin Devamı

 

Tıpkı pahalı cip alıp, benzin koyamadıkları için kullanmayanlar gibi.

 

Biri çok paralı görgüsüz, diğeri az paralı… Ama hepsi görgüsüz!

 

 

*

 

Zavallı!

 

Kongre seçimlerinde mektupla oy kullanan bir Amerikalı, zarfa geçen sene bir benzeri açık artırmada 3 milyon dolara satılan bir pul yapıştırmış. Uyanmışlar ama, yapıştırıldığı için pulun değeri yarım milyona düşmüş.

 

Sabah, 13 kasım

 


*

İç üzüntüsü…

 

Rahşan Ecevit cenazeden bir gün önce GATA’daki cenaze işleri sırasında uzmanlara sormuş “Bülent’i bir süre daha korumak mümkün mü?”

 

Sabah, haklı olarak “Yürekleri sızlatan soru” diyor.

 

Sabah, 13 kasım

 

 

*

Cumhurbaşkanı olunca da bağrırarak konuşur mu?

 

Mehmet Tezcan, yazısına benim de çok merak ettiğim bir soruyu başlık yapmış (Vatan, 13 kasım) :

Haberin Devamı

 

Cumhurbaşkanı olunca da bağrırarak konuşur mu?

 

Biliyorsunuz ben çok şikayetçiyim. Başbakan kapalı yerlerde nasıl konuşulacağını bir türlü öğrenemedi. Meclis toplantılarında bile meydan nutku atar gibi bağırıyor…

 


*

Aksi terbiyesizlik olurdu

 

Hak ve Özgürlükler Partisi’nin 2.Olağan Kongresi açılırken Türk Bayrağı asılmamış, İstiklal Marşı okunmamış. (Vatan, 13 kasım)

 

İsabettir. Ayrılıkçı ve ırkçı bir partinin Türk Bayrağı çekmesi ve İstiklal Marşı okuması hakaret sayılırdı asıl…

 

 

*

 

Aile değerleri zayıflayan Avrupa'da 12. yüzyıla dönüş

 

Başlık benim değil, spot da:

“Avrupa'da çöplerden çıkan ölü bebek sayısındaki artış endişe verici boyutlara ulaştı. Çare olarak 12. yüzyıldan kalma bir geleneğe sarılan Avrupalılar, hastane önlerine özel bebek kutuları yerleştiriyor”

Haberin Devamı

 

Zaman, 14 kasım

 

 

*

Bir daha Susurluk’a karışmazsa…

 

Susurluk sanıklarından Sedat Bucak yırttı.

 

Daha doğrusu “çete üyelerine bilerek yardım etmek” suçundan 1 sene 15 gün hapis cezası aldı ama, cezası tecil edildi.

 

Bir daha Susurluk’a karışmazsa” (!) hapse girmeyecek!..

 

Zaman, 14 kasım

 

 

*

 

4.eş olmayı içine sindiren kadın hakları savunucusu

 

Star’ın Ankara temsilcisi Şamil Tayyar ‘Medeniyetler İttifakı’ zirvesinden intibalarını yazarken şöyle diyor:

 

Tören alanında en çok ilgi görenlerden birisi de Katar Emiri’nin güzel eşiydi. Bir süre Başbakan’ın eşi Emine Erdoğan ile sohbet etti. Bir süre sonra konuk hanımefendinin, Katar Emiri’nin 4. eşi olduğu konuşulmaya başlayınca ilginç espriler üretildi. Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’ya sordum: ‘Doğru mu, Emir’in 4. eşi mi’ Bakan ‘Doğru. Bunu doğru bulmak mümkün değil tabii. Ama çok çalışkan bir kadın. Katar’da kadın hakları konusunda çok faal’ karşılığını verdi.” (Star, 14 kasım)

Haberin Devamı

 

Katar’da kadın hakları, bakanın dördüncü karısına emanetmiş.

 

Bir zamanlar beşinci Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’a atfedilen bir anekdot daha doğrusu hakkında yazılmış bir fıkra vardı:

 

Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın konseri sona ermiş. Sunay, Şef tarafından kendisine takdim edilen Birinci Keman’ın elini sıktıktan sonra orkestradaki diğer kemancılardan birine sormuş:

- Siz kimsiniz?

- İkinci keman efendim...


Sunay babacan bir tavırla kemancının kolunu sıvazlamış:

- Siz de çok çalışır ileride arkadaşınız gibi birinci olursunuz inşallah!


“Katar Emiri’nin kadın hakları konusunda çok faal 4.eşinin” de çok çalışması lazım.


*

 

Arap müsveddeleriyle Türk asrı…

Maalesef Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik ‘21.yüzyıl Türk asrı olacak’ demiş. (Bugün, 14 kasım)

 

AKP istifayı mı düşünüyor acaba?

 

 

*

 

Çarşaf ve türban ÇAĞDIŞIDIR!

 

Yorum farkı, diyordu Nazlı Ilıcak:

“Bağcılar Belediyesi, okuma-yazma seferberliğiyle ilgili Four Seasons Otel'de bir tören düzenledi. Bu törene, belediyenin açtığı kurslara giderek okuma-yazma öğrenen insanlar katıldı. Yandaki fotoğraf karesi hemen hemen bütün gazetelerin ilgisini çekti. Zira, sadece burnu ve gözleri gözüken çarşaflı bir kadın da okuma- yazma öğrenenler arasındaydı. Bu fotoğraf karesine, iki farklı yorum getirilebilir: Bana göre, çarşaflı kadın, karanlıktan aydınlığa çıkmak için kendisine sunulan imkânı değerlendirmiş ve önemli bir adım atmıştır. Onun bu konudaki azmi ve gayreti peşin hükümlerle karalanmamalı, o kişi, çağdışı bir insan olarak değerlendirilmemeli. Ama kimine göre, çarşaf giyen insan çağdışıdır. Bu düşünce tarzı, ayırımcılığı teşvik ediyor, farklı yaşantıyı seçen kadınları ezilmişlik ve mahcubiyet duygusuyla başbaşa bırakıyor.” (Takvim, 14 kasım)

 

Bir yorum daha yapılabilir tabii ki...

 

Bu cahil kadıncağız büyük gayretlerle okuma yazma öğrenip de sonuçta yanındakilere benzeyecekse çok yazık...

 

Şaka bir yana, Nazlı Hanım kötü bir demagoji yapıyor: çağdışı denilen çarşaf, köylü kadınlarımızın üstündeki geleneksel örtü değildir, okumuş-yazmış, şehirli insanlarımızın sokulduğu ideolojik poşete ‘çağdışı’ diyor medeni insanlar...

 

 

*

 

Sanatın içine tükürenler iktidarda

 

Başta BM Genel Sekreteri Annan ve İspanya Başbakanı Zapatero olmak üzere, Medeniyetler İttifakı toplantılarına katılanların izlediği, koreograf Beyhan Murphy’nin düzenlediği müzik ve modern dans gösterisi 50 dakika sürmesi gerekirken 30’uncu dakikada sahne ışıkları kapandı. Oyuncular apar topar sahne dışına çıkarıldı. 

 

Kadınların bacaklarını, erkeklerin de göğüslerini açıkta bırakan kıyafetler nedeniyle oyunun sansürlendiği söylentisi çıktı. Başbakanlık Sözcüsü Beki, “Zaman sıkışıklığıhdan olabilir” dedi. (Hürriyet, 15 kasım)

 

Sebebi ne olursa olsun... büyük bir terbiyesizlik.

 


*

 

Trafik iflas etti

 

“Sadece Ağustos ayında 25 bin 415 aracın trafiğe katıldığı toplam araç sayısının 2 milyon 389 bine ulaştığı İstanbul’un yolları bu yoğunluğu kaldırmaz oldu. Üstüne bir de kavşak düzenleme inşaatları trafiği iyice kabusa çevirdi” (Hürriyet, 15 kasım)

 

Elhamdülillah Ey Âlemlerin Rabbi... Hürriyet gazetesi nihayet uyandı!

 

 

*

 

Gerçekten önemli ve sembolik bir haberdi:

 

Çek asıllı Fransız vatandaşı yazar Milan Kundera’nan efsanevi eseri ‘Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği’ ... Çek dilinde ilk kez yayımlandı.

 

Bu haberin kıymetini bilip kocaman kullanan eski dış haberler ekibime bravo!

 

Hürriyet, 15 kasım

 


Not: Bu kadarını bilmiyordum, ben de haberder öğrendim. 68 Devrimi sırasında yaşanan gerçek bir aşk hikayesini anlattığı kitabını Çekce yazmış Kundera ama tabii komünist rejim yasakladığı için kitap Fransızca olarak Paris’te yayımlanmış. 1989’da ‘demirperde’nin yıkılmasına rağmen, ‘Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği’ orijinal metin kaybolduğu için Çek dilinde yayımlanamamış. Ta ki Milan Kunderi eserini anadilinde dilinde yeniden yazana kadar!

 

 

*

 

Kavram olmadan siyaset tartışılmaz

 

Başbakan laiklik ve irtica tartışmaları üzerine “Millet yıllarca kavramlarla meşgul edildi. Kavramlarla kamplaşmalara fırsat vermeyelim, ülkeyi bölmeyelim” dedi. (Milliyet, 15 kasım)

 

Haklı adam yahu, niye milleti laiklik gibi, irtica gisi lüzumsuz kavramlarla ‘meşgul’ ediyorsunuz ki!

Unutun artık bunları...

 

 

*

 

Pişmanmış hayvan!

 

Karısını, kaynanasını, baldızını ve öz kızını öldüren polis memurunun kayınbabası pişmanlığını ifade ediyor: (Ölen) Kızım 6 kere evden kaçtı, geri gönderdim, çok pişmanım. (Sabah, 15 kasım)

 

Öl be adam, öl!

 

Kadın altı kere baba evine sığınmaya çalışmış, boşanmak istemiş... Zavallı. Allah bu cehaletin, yobazlığın ‘konu komşu ne der’ zihniyetinin belasını versin!

 

 

*

 

Bush şimdi bitti!

 

CHP’li Bülent Tanla, George Bush’a mektup yazmış, ‘Dış politika konusundaki tutumunuz yanlış. Size olan güven giderek azalıyor. İnsanlar patlayan bombaların, artan terör tehdidinin sorumlusu olarak sizi görüyor” demiş. (Vatan, 15 kasım)

 

Bush’un artık gözüne uyku girmiyordur Allah bilir!..

 

(Not: Karadenizli imamın ‘Allah’ın da çok ipindeydi da...’ dediği fıkrayı tekrar anlatmayayım.)

 

 

*

 

Nazlı Ilıcak tarafsızlığına kefilse mesele yok!

 

ANAR adlı anket kuruluşu bir kamuoyu yoklaması yapmış, yüzde 20’ye varan ‘kararsızlar’ dağıtıldıktan sonra iki parti barajı aşıyormuş: AKP (% 41,5) ve CHP (% 18,2)

 

Bu bilgileri veren Nazlı Ilıcak, (Yeni Şafak için yapılan) “Bu araştırmanın tamamen objektif olduğunu ve siyasi bir amaz gütmediğini Genel Yayın Müdürü Mustafa Karaalioğlu’nu iyi tanıyan biri olarak söyleyebilirim” diyor.

 

Mustafa Bey’den bir şüphemiz yok, gazetesi AKP’nin yayın organı olsa da.

 

ANAR’dan da bir şüphemiz yok, basında çıkan haberlere göre, Devlet Bakanı Beşir Atalay’ın eski şirketi olsa ve YİMPAŞ’a ait olsa da.

 

Takvim, 15 kasım

 

 

*

 

Bir ithal katillerimiz eksikti

 

Beş yıl önce Almanya’da, ayrıldığı eşini yaralayıp sevgilisini de öldüren Türk, Adana’da yakalanmış ve çıkarıldığı mahkeme tarafından 33 sene 4 ay hapis cezasına çarptırılmış.

 

Çok anlamadım ama... Neticede, infaz yasasından faydalanıp 4,5 senede hapisten çıkmış.

 

Star ‘Beş yıldızlı infaz’ manşetiyle verdiği haberde “Umarız bu ‘Almanya’da öldür, Türkiye’de yat turizmi’ yaratmaz” diyor.

 

Star, 15 kasım

 

 

*

 

Tesadüfe bak!

 

Refah Partisi yöneticilerinin iç ettikleri trilyonlarla ilgili davada eski milletvekillerinden Rıza Ulucak... Allah kimselere vermesin, hafızasını kaybettiği için ifade veremiyormuş.(Hürriyet, 16 kasım)

 

Biliyorsunuz bunların adetidir. Müstakbel başbakan Recep Teallül Erdoğan da ishal olduğu için duruşmalara katılamamıştı.

 

 

*

 

Sabah’ın manşetiydi: Herkesi kovdular, onu sevdiler

 

“37 yıldır konuk ettikleri tüm yabancı liderleri yuhalayan ORTÜ’lüler, eski İran Devlet Başkanı (Muhammed) Hatemi’yi ‘reformcu’ diye dinledi ve alkışları (16 kasım)

 

Bunların abileri de Stalin’i sosyalist zannederdi zaten! J

 

 

*

 

Solda birlik arayışları... diyor Milliyet’in haberi.

 

Solda birlik konusunda fikir beyan edenler: Erdan İnönü, Deniz Baykal, Murat Karayalçın, Zeki Sezer, Mümtaz Soysal... (Milliyet, 16 kasım)


Türk solunu kurtarmak için bu eskileri öldürmemiz mi gerek?


*

 

Hakketen!

 

Radikal’in haberi: “Hükümet, Unakıtan'ı, Al Baraka Türk'te yöneticilik yaptığı dönemde gerçekleşen hayali ihracat suçlamasından kurtarmak için yedinci kez girişimde bulundu. Kaçakçılık tasarısına 'sıkıştırılan' af hükmü, komisyonda sessizce kabul edildi.”


Haberin başlığı: Kurtarın Kemal abiyi, bitsin bu komedi

Hakikaten yani!

Radikal, 16 kasım

 

 

*

 

Ey AKP Müslüman dürüst diye oy verenler…

 

Meclis’te bu ‘kurtarma operasyonu’ gerçekleşirken...

 

Büyük tesadüfe müthiş kıyak, diyor Tercüman’ın manşeti:

 

Kocaeli'nde skandal: Oğul Unakıtan'ın kurup ayrıldığı 'Kare İnşaat' 27 trilyonluk işi yarım bıraktı. Ceza yerine 5 trilyonluk yeni ihale aldı.”

Tercüman, 16 kasım

 

 

*

 

Yesinler!

 

Maalesef Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik “10 milyar sayfalık sanal kütüphaneyi Şimdinli’den İpsala’ya, Sinop’tan Anamur’a kadar yaydık” diyor... bütün okullara geniş bant internet bağlantısı yapmışlarmış da! (Bugün, 16 kasım)

 

Bu komik haberi okuduğum gün, İstanbul Üsküdar’dan bir öğrenci velisi beni arıyor, çocuğunun okuduğu ilköğretim okulunda, her sırada 4 çocuk oturduğu için Hürriyet’ten yardım istiyor...

 

 

*

 

Yakında AKP’ye geçecektir

 

Kumburgaz'ın CHP’li Belediye Başkanı Hüseyin Çorbacıoğlu’na partisi, ‘bir yıl seçilme yasağı’ koymuş. İddiaya göre, cezanın sebebi açtığı yeni parka İstanbul’un AKP’li Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın adını vermesi imiş. “Kadir Topbaş’ın ilçeye çok büyük katkısı oldu, inkar edemem” diyor. (Star, 17 kasım)

 

Yağcı arkadaş 2007 seçimlerinde AKP’den aday olmayı kafaya koymuş galiba…

 

 

*

Bu milletin vekili böyle olur

 

Beline üç beş tabanca takıp TBMM’ye zorla giren AKP’li şehir eşkiyasından sonra bir AKP milletvekilinin de THY uçağına silahıyla girdiği ortaya çıktı. (Milliyet, 17 kasım)

 

Eee, tarladan seçersen olacağı budur elbet…

 

Seçersen dediğim seçmen olarak sizlerden, tek seçici olarak da RTE’den bahsediyorum…

 

 

*

Güvende hissetmezsek İsveç’e kaçarız… değil mi Livaneli?

 

Kendinizi güvende hissediyor musunuz? diye soruyor CHP’nin İstanbul milletvekili Zülfü Livaneli. (Sahi siz hiç Meclis’te çalışırken gördünüz mü ayda 6-7 milyar lira maaş verdiğiniz temsilcinizi?)

 

Deprem için önlem alınmayışından, gasptan, cinayetlerden şikayet ediyor…

 

‘Kendinizi güvende hissediyor musunuz?’ diyor.

 

Güvende hissetmezsek, kahramanlar gibi… yurtdışına kaçar, İsveç’e sığınırız Zülfü Bey!

 

Vatan, 17 kasım

 

 

*

 

Zeki Sezer ‘neyin lideri’ oldu?

 

Hakan Aygün DSP Genel Başkanı Zeki Sezer için ‘ŞİMDİ LİDER OLDU’ diyordu.

 

Yani Ecevit ölünce zahir parti tamamen ona kalmış…

 

İyi de (1) parti başkanı olmakla lider olunmaz (2) DSP diye bir parti mi var ki lideri olsun?


Ayrıca Ecevit olmayınca DSP mi kalır?

 

Bugün, 17 kasım

 


*

Doğru!

 

“Kalkınma hızımız yüzde 7 diye övünüyoruz. Bu iyi bir hız, iftihar edebiliriz. Ama suç oranının yüzde 60 arttığı bir ülkede bu kalkınma hızı neyi ifade eder ki?”

 

Türker Alkan - Radikal, 17 kasım

 

 

*

 

Hürriyet ve AB

 

Hürriyet’in Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, 16 kasım tarihli ‘Oyumu kime vereceğim’ başlıklı yazısında, oyunu Türkiye’nin AB projesine en sıkı sarılan partiye vereceğini söylüyordu.

 

Ertesi gün, Emin Çölaşan AB için “Sadece bir masal vardı, o sona erdi” diyor ve “Gördüler ki, AB doymak bilmez bir canavardır, ne verseniz doyması söz konusu değildir. Toplumdan sesler, protestolar yükselmeye başladı. Toplum bu işin içyüzünü, nasıl kazıklar yediğimizi görmeye başladı. Övünmek gibi olmasın, bu süreçte bizlerin de önemli katkısı oldu. Kitleleri uyandırdık, işin sonunu gösterdik. Ne dedi isek aynen çıktı. En ufak bir yanılgımız bile olmamıştı” diye övünüyordu.

 

Hürriyet, 17 kasım

 

 

*

Gazeteci-siyasetçi ilişkisi

 

Ertuğrul Özkök, “gazeteci olarak bazı siyasetçilerle konuşmak kolaydır” dedirken sonra örnekler veriyordu:

“Mesela, Dokuzuncu Cumhurbaşkanı
Süleyman Demirel ile mülakat hep garantilidir.
Mutlaka manşete çıkacak bir cümleyi size verir.
Rahmetli
Turgut Özal
da böyleydi.
O daha çok manşetlik bir bilgi verirdi.
Mesela
Talabani’
nin Türkiye’ye yaptığı ilk gizli ziyaret.
Onunla zımni bir anlaşmamız vardı.
Önce
“Bunu yazma”
derdi.
Yazınca ertesi gün arar, siz kızacak sanırsınız. Oysa hiç beklemediğiniz bir tepki alırsınız.
“Mamafih yazman iyi olmuş” der” (Hürriyet, 17 kasım)

 

İletişim fakültesi öğrencilerinin çıkaracağı üç sonuç:

 

(1) ‘Yazılmamak kaydıyla’ söylenenleri ertesi gün manşet yapmak etik açıdan bir soru işareti gerektirmez.

(2) Politikacılar ‘bunu sana yazmamak kaydıyla söylüyorum’ derlerken aslında ‘bu haberi kullanmanı istiyorum ama benim sana ‘yazmamak kaydıyla söylediğimi’ belli et aman ha..” demek isterler, gazeteciler de bunu bilirler

*

 

Şimdi anladım…

 

Maalesef Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik:

 

Din üzerinden siyaset yapmak iğrenç’ demiş.

 

Niye midemi bulandırdıklarını şimdi anlıyorum…

 

Milliyet, 18 kasım

 

 

*

 

Alçakgönüllü

 

Vatan’da yazan Ruhat Mengi çok alçakgönüllü bir insandır.

 

Bir yazısına gelen tepkiler için şöyle diyordu:

 

İzleyenler dün sabahtan başlayarak bütün gün ‘Zorluğuna rağmen anlatılması gerekenleri çok iyi ifade ettiğimi bildirmek ve teşekkür etmek için’ sık sık telefonla aradılar. Çok sayıda mail geldi.”

Vatan, 18 kasım

 

Not: Başlığı atarken fark ettim. Bu Türkçe tuhaf bir dil. ‘Alçakgönüllü’ deyince bu bir övgü oluyor; ama ben bir insandan bahsederken ‘insanın gönlü ancak bu kadar alçak olur’ desem hakaret gibi algılanır. Böyle çok kelime var dilimizde. Bir gün oturup derlemeli…

 


*

AKP: En sevilen ve en nefret edilen parti

 

Şakir Süter yazdı. Verso bir araştırma yapmış. Bugün bir seçim olsa 3 parti Meclis’e giriyormuş:

 

AKP % 32 - CHP % 20 - MHP % 12 oy alıyormuş.

 

Bu arada ‘Asla oy vermem dediğiniz parti hangisi’ diye sormuş Verso.

 

En sevilmeyen parti, % 34 ile… AKP imiş.

 

Bu oran 2002 seçimlerinden önce yapılan anketlerde % 6 imiş.

 

Aynı zamanda en beğenilen ve en nefret edilen parti olması, AKP’nin memleketi nasıl gerdiğinin ve ikiye böldüğünün işaretidir.

 

Akşam, 19 kasım

 

 

*

İnsan hakkı, insanlara mahsus olmalı…

 

Maraşlı Temiray Kişi, 28 yıllık karısını öldürüp hapse girince 8 yaşındaki oğulları açıkta kalmış, Takvim çocuğun dramını haber yapıyor.

 

Katil Temiray ile öldürdüğü karısı Ferizana amca çocukları imiş, beşikte kertilmişler tabir caiz ise…

 

Akraba oldukları için kadın peşpeşe engelli 9 kız doğurmuş. Çocuklar yaşamamış, ölmüş. Ama bu ilkel yaratıklar doğurmayı sürdürmüşlür, sonunda Burak doğmuş. O da zihinsel engelli. Babası annesini öldürünce (hani insanın dili varmıyor ama, her acının bir tesellisi vardır: en azından artık çiftleşip dünyaya engelli çocuklar getiremezler) babaannesi bakmaya çalışmış, bakamamış, şimdi devletın çocuğu bir yuvaya yerleştirmesi bekleniyormuş. (Takvim, 19 kasım)

 

Demokrasi, insan hakları filan tamam da… bazen faşizan tedbirler de almak gerekiyor!

 


*

Kasımpaşalı

 

Bir gazetecinin “Elektriğe zam yapılacak mı?” sorusu üzerine başbakan yine ağzını bozdu:

 

Kimden duydunuz? Bu işin kararını kim verecek? Benim bakanımdan duydunuz mu? Benden duydunuz mu? Şartlar oluşursa, böyle bir şey yapmamız gerekirse biz bunu açıklarız. Ama sağır duymaz uydurur. Durmadan uyduruyorsunuz. Önüne gelen bir şeyler söylüyor. Filanca sanayi odası başkanı söylemiş. Halkı aldatmayın, halkta bir endişe yaratmayın. Niçin bunları söylüyorsunuz, aylardır bu konuyu konuşuyorsunuz?” (Sabah, 19 kasım)

 

Benim bakanımdan duydunuz mu? Benden duydunuz mu? diye soruyor başbakan.

Geçen hafta yapılan AKP kongresinde
Elektriğe zam yapmamak için 4 yıldır direndik, ama şimdi belli bir noktaya geldik. Ülkemiz bunu artık milletiyle paylaşmak zorunda kalacak” diyen babamdı çünkü! (CNN-Türk, 13 kasım)

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!