“ABD'YE UYGUN SAF..." /> “ABD'YE UYGUN SAF..." />
Güncelleme Tarihi:
*
Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç, kız öğrencilere sormuş:
- Erkeklerle kavga ediyor musunuz?
- Onlar bize bir şey yapamaz, demiş kızlar.
- Büyüyünce görürsünüz! demiş Bakan.
Milliyet bu haberi ‘Koç’tan dayak gafı’ diye veriyor.
Halbuki Koç kırk yılda bir çok doğru bir laf etmiş...
Milliyet, 6 mart
*
“DEĞİŞMEYEN” GERÇEK YÜZLERİ
Erzurum'da, Hz. Muhammed karikatürlerinin yayımlanmasını protesto etmek için Saadet Partisi ve Anadolu Gençlik Dergisi'nin organize ettiği ‘Peygamber'e Saygı’ mitinginde, tam Yasin Hatipoğlu kürsüden “Peygamberi terörist ilan eden batı, İslam’ın gerçek yüzünü görmek istemiyor” derken, iki SP seçmeni ellerinde Ayetullah Humeyni resmiyle ‘gerçek yüzlerini’ gösteriyorlardı: Yer Erzurum - Tarih 2006
*
BAŞKA İŞİNİZ YOK MU SİZİN?
Denizcilik Müsteşarlığı İstanbul Bölge Müdür Yardımcısı Mehmet Taşpınar, uzman Ramazan Açıkgöz'den ıslık çaldığı için savunma istedi. Taşpınar yazısında, şu ifadelere yer verdi:
“31 Ocak 2002 günü saat 11.00 sularında otururken daire içinde süreklilik gösteren bir ıslık sesi işittim. Sese doğru ilerlediğimde tarafınızca daire içindeki görev yerinizde Türk Sanat Müziği'ne ait bir besteyi sürekli ıslık çalarak söylediğinizi tespit ettim. Tahminen 'Ah bu gönül seni, seni arzu eder yâr' mısralarına uyum gösterir şekilde ıslık çalıyordunuz. Bu çıkarılan sesler tüm daireyi rahatsız ettiği gibi bizleri de rahatsız etmektedir, çünkü bu hal ve hareketiniz devamlı tekerrür etmektedir. Devlet memurluğuna yakışmayan bu hal, hareket ve tavırların nedeniyle savunmanızı 7 işgünü içinde yapmanızı rica ederim.” (Milliyet, 6 mart)
Bakın maaşını ödediğiniz memurlar nelerle uğraşıyor…
*
AL BİR TANE DAHA
Aynı haberden:
“İstanbul Bölge Müdür Yardımcısı Cengiz Özkan da 6 Ocak 2006' da, daha önce şube müdürü olan memur Nurbani Fikri hakkında şikâyette bulundu. Şikâyet üzerine Bölge Müdürü Cemalettin Şevli, Fikri'ye yazdığı yazıda şu ifadeleri kullandı:
“Özkan asansörden iner inmez, asansör kapısını hızla çarparak koşarak ilerlediğiniz, büyük gürültüyle ortamda toz ve duman bulutunun oluştuğu ve önceden beri şahsına karşı kasıtlı davranışlarınız olduğu için devlet memuruna yakışmayacak son davranışınız hakkında şikâyette bulunmuştur.”
“N.Fikri de şu savunmayı yaptı: ‘Asansör kapısının hızla çarpılarak kapanmasının elimdeki paketlerle mümkün olmayacağı açıktır. Teknik olarak asansör kapıları kapandığında toz ve duman bulutu oluşmaz. Toz ve duman bulutu şu hallerde oluşabilir: Helikopterlerin stabilize bir alana iniş ve kalkışlarında. Motorize taşıtların stabilize yollarda kalkış ve duruşlarında. Uçakların zorunlu hallerde stabilize yerlere inişlerinde. Bombalı saldırılarda.’ (Milliyet, 6 mart)
Bakın maaşını ödediğiniz memurlar nelerle uğraşıyor… devam!
*
Bir okurun ‘NİYE AK PARTİ DEĞİL DE AKP YAZDINIZ’ sorusuna Milliyet’in Okur Temsilcisi şu cevabı veriyor:
“Bu tartışma AKP kurulduğundan bu yana sürüyor. Dil kurallarına göre; kimse Türkçe sözcükleri, kurum ve kuruluşlara ait kısaltmaları kendi istediği gibi söyleyip yazamaz. Nasıl ki Cumhuriyet Halk Partisi CHP, Milliyetçi Hareket Partisi MHP olarak yazılıyorsa, Adalet ve Kalkınma Partisi de AKP diye yazılır. Baştaki iki kelimede uyum ve anlam var diye AK Parti şeklinde bir kısaltma yapamazsınız. AK Parti geçerli olsaydı, o zaman bunun kısaltması da AP olurdu!” (Derya Sazak – Milliyet, 6 mart)
Ombudsman konuyu iyi incelememiş. Konunun dil kuralıyla bir ilgisi yok. Siyasi partiler adlarının kısaltmasını İçişleri Bakanlığı’na ne şekilde bildirirse (ve kanunlar böyle bir kısaltmaya yasak getirmiyorsa) geçerli olan kısaltma odur.
Aynı okur, Derya Sazak’a... ‘Peki üstad o takdirde ANAP, SODEP, DEHAP, HADEP neyin kısaltması?’ derse, ne cevap verecek?
(Potansiyel Sazan’a bilahare cevap veririm...)
*
ERBAKAN’IN YETİŞTİRMESİ
“Başbakan Erdoğan’ın açılışlarını yaptığı 20 kavşaktan ikisinin inşaatının halen devam ettiği, üçüncüsünün ise çevre düzenlemelerinin tamamlanmadığı ortaya çıktı” diyen habere ‘Bitmeyen kavşaklara açılış’ diye başlık atmış gazete.
Haksızlık etmiş... çünkü ciddi bir terakki söz konusu. Erdoğan’ın muhterem hocasının attığı temeller, taksi bagajında arkasından gelirdi!
Sabah, 6 mart
*
ŞÜPHE… NİZ Mİ VARDI GERÇEKTEN?
“Boğaziçi Köprüsü'nün Ortaköy ayağının altında bulunan ve şüpheli bir yangında kullanılamaz hale gelen Gaziosmanpaşa İlköğretim Okulu ile Yüzme İhtisas Kulübü'nün spor tesislerinin bulunduğu araziler turizme açılıyor” diyen habere, Sabah ‘Şüpheli şekilde yanan iki yalı için 'otel izni' çıkıyor” diye başlık atmış. (6 mart)
Bu sayede... ŞÜPHE kalmıyor artık!
*
HAFTANIN İNSAFSIZI
“Medya bize boykot uyguluyor, günahtır!”
Recep Tayyip Erdoğan (Vatan, 6 mart)
El insaf yani, medya bugüne kadar hangi hükümete bu kadar ‘taharet hizmeti’ verdi?
*
SÖZ VERDİK AMA… TARİH VERMEDİK!
Dokunulmazlıkları kaldıracağını vaat eden ve milletvekili lojmanlarını büyük bir marifet yaparmış gibi kendi boşaltan AKP’nin Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu: “Dokunulmazlığı, lojmanı olmayan kıt kanaat geçinen, muhtaç bir vekil grubu isteniyor!” diyor ve ekliyor:
- Dokunulmazlık, yaptığımız göreve verilmiş...
Meslektaşım sormuyor, “Görevleriniz arasında mesela cinayet işlemek yahut uyuşturucu kaçırmak da var mı?”
- Bugün devlet memuru olup da dokunulmazlığı olmayan bir Allah'ın kulu yok.
Meslektaşım sormuyor, “Sizden başka, yargılanmak için kendi dokunulmazlığını kaldırma veya kaldırmama yetkisine sahip olan var mı?”
- Meclis'e günde ortalama 17 bin insan geliyor. Bu 17 bin insanın içerisinde, tek bir tane gelip de "Yahu sayın başkanım bu dokunulmazlık ne olacak? Bunu niçin kaldırmıyorsunuz?" diye sormamıştır. Vatandaşın derdi, ekmek, aş, iş...
Meslektaşım bunun üzerine “Vatandaş manyak mı, iş istemeye, avanta koparmaya geldiği milletvekilini sinirlendirecek böyle bir soru sorsun!” demiyor ama soruyor: “Öyleyse, ‘Dokunulmazlık kalkacak’ sözü niçin verildi?”
- Söz ayrı bir konu!, diyor Anayasa Komisyonu Başkanı. “Toplumun gündeminde böyle bir şey yok. ‘Bu verildi’ derken de, zaman belirtilmedi...” (Bugün, 6 mart)
Diyeceğim şudur: AKP’nin seçim öncesinde mangallara doğru savurduğu ‘dokunulmazlık kalkacak’ gibi vaatlerine inanan benim saf insanlarım, daha çok beklersiniz! Tıpkı türban vs palavraları gibi…
*
KÜRSÜDE SÖYLER SÖZCÜSÜ YALANLAR
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın İzmir'de kur politikasından yakınan tekstilcilere, "Merkez Bankası Başkanı'nın değişimi ile birlikte kur politikasında da değişikliklik olacağını düşünüyoruz" dediği yönünde bilgileri içeren haberlere ilişkin olarak, Başbakanlık Sözcüsü Akif Beki,“Başbakan'ın, İzmir'de tekstil sektörü temsilcileriyle yaptığı toplantıda Merkez Bankası yönetimi ile ilgili herhangi bir değerlendirmesi olmamıştır” dedi. (Milliyet, 7 mart)
Yine zavallı Baki kazı son anda çevirdi... çünkü Başbakan’ın bu sözleri resmen suçtu!
*
BAŞBAKAN OLANI BİTENİ GAZETEDEN ÖĞRENİYORMUŞ
Aynı sözcü, Şemdinli iddianamesi ve KKK’nın suçlanmasıyla ilgili olarak ‘Başbakan da gelişmeleri gazetelerden takip ediyor’ demiş. (Star, 7 mart)
Erdoğan’ın olup biteni gazeteden takip ettiği, memleketin gidişatından belli oluyor zaten...
*
ÖNÜNE KOYMUŞLAR
Deniz Baykal, dün Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya ile ilgili bir anımsatma yaptı:
"Sarıkaya, Rektör Aşkın'la ilgili iddianamesini hazırlık aşamasındayken basın toplantısı düzenleyerek kamuoyuna açıklamış... Bunun suç olduğunu söylenince kendisini, o basın metnini önüme koydular, okudum, sözleriyle kendisini savunmuştu."
Bir takım metinleri Sayın Savcı'nın önüne kim koyuyor, kim okutuyor? Ortaya çıkarılmalı!
Melih Aşık – Milliyet, 7 mart
*
KİŞİYE ÖZEL ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ
Zaman yazarı Ali Bulaç, Necmettin Erbakan’ı ziyaret etmiş, terliklerini güçlükle giydiğini (korumaları ne güne duruyor, ayağını yıkadıktan sonra terliğini de giydirirler!), namazın sünnetini oturarak kıldığını anlatıyor ve Erbakan’ın iki ‘talebini’ aktarıyor: (1) İade-i muhakeme (2) Anayasa değişikliği (Milliyet, 7 mart)
Beyefendiye ‘kişiye özel af yasası’ yetmedi ‘anayasa değişikliği’ de emrediyor demek ki...
*
İMAMI BIRAK GAZETE EDİTÖRÜ BUL KENDİNE
Sayfanın üstteki haber (Muğla Fethiye’deki bir camiyle ilgili olarak) “İngilizce bilen imam aranıyor” diyor.
Alttaki haber (doğuştan kemik erimesi hastalığı olduğu için babasının her gün sırtında okula taşıdığı 15 yaşındaki çocuk hakkında) “Sınıfta ona ‘Cam Bebek’ diye çağırıyor” diyor. (Bugün, 7 mart)
Altta üçüncü bir haber isterdi: TÜRKÇE BİLEN SAYFA EDİTÖRÜ ARANIYOR
*
BUNU DA YAZABİLDİLER
Aşırı sağcı Türkiye’de Yeniçağ gazetesinde, Aslan Tekin bakın ne yazdı:
“Yılmaz Güney Adana Yumurtalık'ta içmiş, keyiflenmiş sonra havaya ateş açmış, kendisine engel olmak isteyen hâkim Sefa Mutlu'yu doğrudan ateş ederek katletmiştir. (…) Yılmaz Güney de bir adam öldürdü, Mehmet Ali Ağca da… Biri Türkiye Cumhuriyetinin hâkimini; diğeri Marxistlere bütün kapılarını açmışken, sağa bütün kapılarını kapatan, Ecevit'in en yakın arkadaşı bir gazetenin genel yayın mürdürünü öldürdü… Yılmaz Güney büyük sanatçı… Ağca ise bir ‘katil’! Televizyonlarda, gazetelerde öyle diyor bazıları!” (8 mart)
*
MAKYAJ
İşkence ve dayak görüntüleri Türkiye’yi ayağa kaldıran Malatya Çocuk Yuvası’nın adı değişti: Sevgi Çocuk Yuvası... (Star, 8 mart)
AKP hükümeti sorunları işte böyle güzel hallediyor!
*
TÜRBAN YETER, KRAVATA GEREK YOK
Kenan Evren bir röportajda, Fetullah Gülen’in kendisiyle görüşmek istediğini, ‘kravat taksın da gelsin’ deyince bir daha ses seda çıkmadığını söyledi. Gülen’in avukatı yalanladı: “Gülen'in kravatlı fotoğrafları yüzlerce defa gazetelerde çıktı. Gülen'in, Cumhuriyet'i temsil etmektedir diye kravat takmadığı ve kravat takması şartı koşulduğu için Evren'le görüşmeye gitmediği şeklindeki sözler gerçeklere aykırıdır.”
Bu tartışma gazetelere yansıyınca, Hakkı Devrim uyarma ihtiyacı duydu:
“Saatler, kravatlar... hatta Evren'ler, Gülen'ler hayhay, aralarında atışsınlar, cilveleşsinler de, başımıza türbandan sonra lütfen, bir de kravat belası çıkarmasınlar. Bakın etrafa, bir sürü yeni meselemiz var zaten!”
Hakkı Devrim - Radikal, 8 mart
*
HAYL RAMAZAN!
İddiaya göre, Antalya Sosyal Hizmetler İl Müdürü Ramazan Özcan şöyle demiş:
- Evsiz kadınlara bir çare bulmak lazım. Sürekli hamile kalıyorlar, kürtaj parası vermektense kısırlaştırılmaları daha iyi.
Sonra, sözlerinin çarpıtıldığını söyleyerek şu açıklamayı yapmış:
- Sokaklarda yaşayan insanların durumları çok kötü. Akli dengesi bozuk kadınlar var. Tiner, bali çeken erkekler var. Gece erkekler bu kadınlara tecavüz ediyorlar. Hepsi için bir çözüm olarak aklıma bu geldi.(Gazeteler, 8 mart)
Mehmet Y.Yılmaz, tinercilerin kısırlaştırılmasının da bir çare olabileceğini söylüyordu, İl Müdürü’nü makaraya alarak. (Hürriyet, 9 mart)
Hem tinercileri hem evsiz kadınları ‘itlaf etmek’ daha ‘nihai’ bir çözüm olmaz mı? J
*
LAİK CUMHURİYETİN POLİSİ...
Batman’da 4 arkadaşları şehit olunca, polisler ve polis aileleri sokaklara döküldü, panzerlere ve özel araçlarına bayrak asıp yürüyüş yaptılar.
Haklılar! Bu haber tamam... Ama bir de ‘tam haliyle’ okuyun:
Batman’da 4 arkadaşları şehit olunca, polisler ve polis aileleri sokaklara döküldü, panzerlere ve özel araçlarına bayrak asıp tekbir getirerek yürüyüş yaptılar. (Milliyet, 9 mart)
Eee, boşuna mı yırtınıyorlar imam-hatiplileri polis yapmak için?
*
LAİK CUMHURİYETİN ÖĞRETMENİ...
Öğrenciye 'kızgın ütülü ceza' iddiası, diyor haber.
“Yalova'da lise öğrencisi M.Ş., mobilya ve dekorasyon dersinde kızgın ütüyü arkadaşı B.K.'nın eline değdirdi. İddiaya göre öğretmen T.Ö. eli yanan öğrenciye ‘Sen de al o ütüyü, onun suratına bas’ dedi.” (Sabah, 9 mart)
Bazı gazetelerse ütüyü öğrencinin yüzüne bizzat öğretmenin bastığını yazdı. (Posta mesela, 9 mart)
Neticede çocuğun yüzü yanık...
“Göze göz, dişe diş” diyen ceza usulü, tarih öncesi çağlardan kalmadır. Reform görmemiş dinlerde bir hukuk kuralıdır.
Eee, boşuna mı yırtınıyorlar imam-hatiplileri öğretmen yapmak için?
*
KÖPRÜDE YÜRÜYELİM Mİ, diye soruyor Akşam.
Boğaz köprülerini Manhattan ve San Fransisco köprüleri gibi yaya trafiğine açarak gelir elde etmek isteyen İstanbul Valiliği’ne Bayındırlık Bakanlığı itiraz etmiş: intiharlar artabilir! (Akşam, 10 mart)
Yıllardır sorarım, tatminkân bir cevap veren olmadı:
Niye köprülerin altına çelik bir file gerilip intiharlar engellenmez ki? Teknik açıdan zor mudur?
*
GOMONİS YUMURTA
Mersin’de gençler Başbakan Erdoğan’ı yumurta atarak protesto ettiler.
Yargıtay bu tür eylemleri ‘demokratik hak’ olarak yorumluyor. Ama polisimizin görüşü farklı. Beşi tutuklu yargılanan 9 gence polisin yönelttiği suçlama: Devletin düzenini değiştirlek, bütünlüğünü bozmak, devlet otoritesini ele geçirmek, hükümeti ortadan kaldırmak… (Radikal, 10 mart)
Milliyet ise polis fezlekesinde protestoculara isnat edilen suçun ‘Komünist devlet kurmak için hükümeti ortadan kaldırmak adına Başbakan’ı tehdit ederek yumurta atmak’ olduğunu yazdı. (10 mart)
Bu arada, Melih Aşık’ın köşesinde bir okur soruyordu: Laik gençler, antilaik Başbakan’a yumurta atarak laik düzeni nasıl yıkar? (Milliyet, 11 mart)
*
VE GAPİTALİS YUMURTA
Bakalım Hükümeti hangisi daha çok sarsacak: Mersinli gençlerin attığı GOMONİS yumurtalar mı, baba-oğul Unakıtanlar’ın kırdığı GAPİTALİS yumurtalar mı?
*
KİŞİYE ÖZEL FETVA GEREKİR
Hükümetin çıkardığı ‘kişiye özel af yasası’ sayesinde 11 trilyon lirayı hokus fokuslamak suçundan çarptırıldığı hapis cezasını yalısında istirahat ederek ‘çekecek’ olan Necmettin Erbakan’ın bir derdi daha varmış: Evinden çıkmadan Cuma namazını nasıl kıracak? (Milliyet, 10 mart)
Öyle ya, öte yanda ‘kişiye özel’ af yasası çıkaramazsın… 11 trilyonun günahına Cuma namazını da eklemek tehlikeli. Ama Erbakan ve talebesi Erdoğan onun da çaresini bulurlar elbet. Mesela ‘ulemaya’ danışıp ‘kişiye özel namazdan af fetvası’ çıkartsınlar!
*
KENDİNİ İNTİHAR
Anadolu Ajansı’nın abonelerine geçtiği kısa haber şöyle başlıyor:
SABIKALI HIRSIZIN ÖLÜMÜ...
İZMİR (A.A) - 10.03.2006 - İzmir'in Karşıyaka İlçesi'nde, bir kişinin, pompalı tüfekle kendini intihar ettiği bildirildi.
A.A. 10 mart
*
SUÇÜSTÜ
Çiftçiye, türbanlıya, imam-hatipliye ‘birden bire’ sahip çıkan ve taviz üstüne taviz veren AKP Hükümeti’nin bir baskın seçim hazırladığı düşünülüyor. Bu arada Yüksek Seçim Kurulu da hazırlıklara gizli gizli başlamış, seçim torbaları temizlikçiye gönderilmiş (herhalde AKP’ye yakın biridir eğer ‘Unakıtan Temizlik AŞ’ değilse! J) ve memurlar gece fazla mesai yapıyorlarmış. Ancak seçim söylentilerini güçlendirmemek için YSK’nın fazla mesaisi basından gizlenmeye çalışılıyormuş.
Herhalde YSK yetkililerinden fazla mesai söylentilerini doğrulatamayan gazeteciler bir hileye başvurmuşlar, gecenin bir vakti YSK’nın bir yetkilisini arayıp ‘Biz … Lokantası’ndan arıyoruz. 15 kişilik siparişiniz var, nereye getirelim?’ diye sormuşlar. Ve ‘Bizim gece mesaisine kalan çocuklar söylemiştir, adresiniz …’ cevabını almışlar.
Bugün, 12 mart
*
DEVLET ADAMI
Şemdinli iddiamesini hazırlayan Van Cumhuriyet Savcısı Fehrat Sarıkaya’yı ‘yönlendirdiği’ iddialarına Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, üslubunda cevap veriyor:
‘Bunlar paranoyak ve şizofrenik düşünceler…’ (Yeni Şafak, 12 mart)
Devlet adamına yakışır bir ağız…
*
VE HAFTANIN KABUSU
Detayını bilmiyorum, daha başlığı okurken gazeteyi elimden atmışım:
ÇİLLER SİYASETE DÖNÜYOR
Sabah, 12 mart