Güncelleme Tarihi:
*
AL SANA DEMOKRATİK BİR HUKUK DEVLETİ DAHA
Faslı iki gazeteci sokakta insanların birbirine anlattığı bir fıkrayı gazeteye bastıkları için ‘İslam’a hakaret ve kamu ahlâkına mugayır fiil’den yargılanıyorlar.
Hâkim fıkrayı okuduktan sonra gazetecilere dönüp soruyor:
- Size bu fıkrayı yazdıran nedir? Sizin için hiçbir şey kutsal değil midir? Ülkenizi sevmiyor musunuz?
Gazeteciler kendilerini ‘... ancak fıkralar bizim kişisel görüşlerimizi yansıtmıyor ki’ deyince salonda gülüşmeler oluyor.
Bu kez savcı sinirleniyor:
- Gülünecek bir şey göremiyorum. İfade özgürlüğünün bir sınırı vardır. Bazı şeyleri konuşmamak lazım...
Hür ve tarafsız bir mahkeme olacağı belli...
Hürriyet, 15 ocak
*
ÜMMİ EĞİTİM BAKANLIĞI
Tercüman ‘İmamlar naklen atandı, Diyanet imamsız kaldı’ diyor.
“Diyanet İşleri Başkanlığı’nda halen 6.217 imam-hatip, 693 müezzin kayyım kadrosunun boş bulunmasına karşın, kadrolu 615 imam-hatip Milli Eğitim Bakanlığı’na naklen atandı.”
Tercüman, 15 ocak
*
HERKESİN DERDİ KENDİNE..
Hürriyet’in ve Sabah’ın genel yayın yönetmenleri (Ertuğrul Özkök ile Fatih Altaylı) POAŞ konusunda birbirine girerken, yine Hürriyet kökenli bir diğer genel yayın yönetmeni, Serdar Turgut ‘Bu nasıl milliyetçilik?’ diyor genyayyön köşesinde (çünkü bir de psiko köşesi var Turgut’un) ‘Bu memlekette iş yapmaya soyunmayacaksın, sadece mezar soyucusu gibi davranıp var olana el koyacaksın. Hükümete soruyorum: Türkcell gibi milli bir şirkete yapılan, hakkaniyete sığar mı?’ diye yırtınıyordu.
Turkcell, Akşam’ın sahibi Mehmet Emin Karamehmet’in bir şirketidir biliyorsunuz.
Eee, herkesin derdi başka…
Akşam, 15 ocak
*
MADEM SENİN İŞİNE YARIYOR, NİYE KARŞI ÇIKIYORSUN?
Serdar Turgut’un yazısının hemen yayında, bu yazıya sebep olan gelişme de yer alıyor:
Turkcell Genel Müdür Yardımcısı İlker Terzioğlu, aynı GSM numarasıyla başka operatörlere geçiş hakkı tartışması hakkında iddialı konuşmuş: “Kaliteli hizmek için Turkcell’e kayma olur. Ama uygulama dünyada tutmadı. Numara taşıma oranı Avrupa’da yüzde 5’te kaldı.” (Akşam, 15 ocak)
Eee, o zaman patronunuzun niye paçası tutuştu?
*
URARTULAR’IN SADIK BEKÇİSİ diyor başlık.
‘Dünya’da 38 kişi Urartuca biliyor ve 37’si akademisyen. Vanlı Mehmet Kuşman ise hiçbir eğitim almadan kendi çabalarıyla öğrendiği dili okuyor ve yazıyor. Bekçiliğini yaptığı kalenin içinde kendini bir Urartu gibi hissediyor.’ (Star, 15 ocak)
Çok güzel bir haber! O kadar güzel ki, beş senedir en az on kere yapılmasına rağmen yine kendini okutturuyor!
*
ÇOCUKLARI ASMADAN EVVEL, YAŞINI BÜYÜTSEYDİN YA, A SALAK!
Saddam’ın kardeşi ve suç ortağı Barzan el Tıkriti asıldı, asılırken başı koptu.
Eski devrim mahkemesi başkanı Avad Hamid el Bender de asıldı. Onun boynu daha sağlam çıktı.
Bender’i idama götüren suçlar arasında, Türkçe özürlü Hürriyet’in hatırlattığı gibi ‘idama mahkum ettiği sanıklar arasında yasal olarak idam edilemeyecek olan 18 yaşın altındaki kişilerin bulunduğu’ yazıldı. (Hürriyet, 16 ocak)
Bender hakikaten idamı hak etmiş.
Reşit olmayan çocuk mahkumları (asmayıp da beslememek için) idam etmeden evvel, Meclis’e emir vererek yaşını büyütseydi eğer... bugün Marmaris’te çıplak kadın resimleri çizen tonton bir emekli olarak hayatını sürdürüyor olacaktı.
*
UZMANA GEL…
Güzel bir genç kız oturduğu evin merdiven boşluğunda ölü bulundu. Polis cinayetten şüpheleniyor. Hatta kızın e-posta adresiyle msn adresinin ‘Illuminati’ oluşu sebebiyle bir tarikat, gizli örgüt cinayeti ihtimali üzerinde duruluyor.
Sabah ‘Illuminati nedir?’ diye bir uzmana sormuş.
Doçent Doktor Ümit Sayın ‘Tarikat değil, gizli örgüt... bu örgütler Büyük Ortadoğu Projesi gibi çok büyük işlerle uğraşırlar’ filan gibi büyük laflar ediyor.
Merak bu ya, ‘gizli ezoterik örgütler uzmanı’ Ümit Sayın ne iş yapar diye merak edip araştırdım.
Adli tıp doktoruymuş!
Sabah, 16 ocak
*
PARMAĞINI İLLA ŞERİAT’IN MI KESMESİ LAZIM?
AKP’nin Ankara’daki genel merkez inşaatı için ‘yürütmeyi durdurma’ kararı çıktı. Çağdaş Başkent Ankara Derneği’nin suç duyurusu üzerine Ankara 8’inci İdare Mahkemesi’nin aldığı kararı, Başbakan RTE “Bazı derneklere ve belediyeye ideolojik bakılıyor, bu yanlıştır” diyerek tepki gösterdi. (Sabah, 16 ocak)
Yine iyi ‘Ulemaya sorun’ da diyebilirdi!
Bir başbakan, hukuka ve özgür mahkemelerin kararına ancak bu kadar saygılı olur!
Mutlaka Anayası Hukuku Uzmanı Sezer’in yerine cumhurbaşkanı olmalı!
*
SÖYLEYİNCE KIZIYORLAR…
“Herkes Güneydoğu zannediyor ama... Töre’nin yeni başkenti İstanbul” diyor manşet.
TBMM verilerine göre töre cinayetlerinde İstanbul birinci sıraya yükselmiş. (Milliyet, 16 ocak)
Söyleyince kızıyorlar sonra: Allah başımızdan eksik etmesin, Kürtlerimiz ve Araplarımız İstanbul’a gelirken iyi veya kötü törelerini de yanlarında getirdiler de ondan!
*
BENCE RAHATSIZ OLMAZ…
“Gittiği her yerin rengini alan bukalemun silahşörleri ise kendi patronlarının vergisini ödeyip ödemediğine, zarar yazıp yazmadığına bakmadan, başkalarına saldırıyor...”
Ertuğrul Özkök – Hürriyet, 17 ocak
*
HABERLER NİYE TÜRKÇE DEĞİL?
Hürriyet’in birinci sayfasından bir cümle:
“Almanya’nın en zengin işadamlarından biri olan Dr.Oetker’in yaratıcısı Rudolf August Oetker 90 yaşında öldü...”
Yani…
“Rudolf August Oetker 90 yaşında öldü... Dr.Oetker, Almanya’nın en zengin işadamlarından biri olan Dr.Oetker’in yaratıcısıydı.”
Demek ki... Dr.Oetker kendi kendini yaratmıştı!
Hürriyet, 17 ocak
Not - Bu cümleyi Türkçe olarak şöyle yazabiliriz: “Dr.Oekter markasının yaratıcısı olan, Almanya’nın en zengin işadamlarından Rudolf August Oetker 90 yaşında öldü...”
*
HRANT DİNK’İ KORUYACAKLARINA…
Melih Aşık’ın haberine göre, 16 ocak salı günü öğle saatlerinde İstanbul Valisi ile Büyükşehir Belediye Başkanı’nı arayanlar makamlarında bulamamışlar.
İstanbul’un en yüksek iki yöneticisi birlikte bir açılışa gitmişler.
... MUHALLEBİCİ açılışına!
Kadir Topbaş’ın sahibi olduğu Saray Muhallebicisi’nin Erenköy Şubesi’nin açılışına. (Milliyet, 17 ocak)
Meclis Başkanı ile Başbakan ayıp etmişler...
*
SEVERİM SİZİN ONURUNUZU…
Irak Parlamentosu’ndaki Kürt milletvekilleri Başbakan Erdoğan’ın Irak’la ilgili açıklamalarına çok kızmışlar, “Türk hükümetinin Irak’ın içişlerine karışmasını kınadıklarını” söylemişler. (Hürriyet, 17 ocak)
George Bush’un kucağına oturmuş, GI’ların arkasına sığınmış bir vaziyette ‘Irak’ın içişlerine karışılması’na böyle tepki göstermeleri çok onurlu bir çıkış!
Not: Bu arada, üniformalı bir Amerikan hödüğü ‘Bizim müttefikimiz artık Türkler değil Kürtler’dir’ demiş. (Takvim, 17 ocak) Ankara bu açıklamalara kızmamalı, gülmeli. Washington çok yakında Celal Talabani ile Mesut Barzani’nin ne kadar güvenilir müttefikler olduğunu anlayacaktır!
*
Dehşet bir haberdi, DEH-ŞET!
Son 14 yılda 380 polis intihar etti, diyordu!
Hürriyet, 18 ocak
*
BU ARAŞTIRMAYA NOBEL VERMEZLER
“İngiltere'nin Warwick Üniversitesi tarafından 524 bilim adamı üzerinde yapılan araştırma, fizik ya da kimya dalında Nobel Ödülü alanların ömürlerinin ortalama 2 yıl uzadığını ortaya çıkardı. Araştırmayı yürüten uzmanlardan Andrew Oswald, ‘Statü sahibi olmak adeta sağlık iksiri gibi’ dedi. Nobel'le birlikte alınan paranın bunda bir etkisi olmadığına da dikkat çeken Oswald, burada asıl önemli olanın ‘Nobelli’ statüsünü almak olduğunu da vurguladı.” (Sabah,18 ocak)
Gerçi aynı Andrew Oswald ‘Bunun nasıl bir mekanizma olduğunu henüz bilmiyoruz. Ancak insanlar için statü sahibi olmanın, ömür uzatacak kadar büyük bir etkiye sahip olduğundan eminiz’ demiş ama...
Benim anlamadığım:
(1) Niye fizik yaput kimya ödülü alanlar, ekonomi dalında Nobel alanların mesela ömrü uzamıyor mu?
(2) Bu hesabı nasıl yapmışlar? Nobel aldıktan sonra ölen bilimadamlarının ‘Nobel almasaydı iki sene daha az yaşayacağını’ yahut Nobel almadan ölenlerin ‘alsaydı ömrünün iki sene daha uzayacağını’ NASIL hesaplamışlar?
*
BEN ŞAHİDİM…
Sabah Grubu’nun Doğan Grubu’na açtığı savaşı izliyorsunuz. Sabah’ın Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı, vergi uzmanı Şükrü Kızılot’un bir yazısının (grubun işine gelmediği için) arşivden çıkarıldığını yazdı ve ‘... ama ‘bir tek bu yazı’ internetten çıkarılmıştı’ dedi. (Sabah, 18 ocak)
İnternet ortamında çalıştığım ve arşivi sık sık kullandığım için söyleyeyim: YALAN!
Perşembe günü yayına verdiğim ‘Allah korusun, jandarma kurtarsın’ yazısının dibinde bir link vardı, 2003 tarihli eski bir yazıya gönderen bir link. Arşivde bir sorun olduğu için şöyle bir not düşme ihtiyacı duymuştum: (Not: Bir teknik sorun var, eğer 'Dünyanın en talihsiz çifti' linki açmıyorsa, merak etmeyin. Olmadı ben yarın yayına veririm...) Çünkü arşivde bir sorun vardı.
*
NURCU’NUN KİBARCASI…
Engin Ardıç Zaman gazetesini tarif ediyor:
‘Fethullah Hocaefendi Hazretleri’ne yakınlığıyla bilinen’ (Nurcu’nun tibarcası oluyor) Zaman gazetesi...
Akşam, 18 ocak
*
HARAM OLSUN!
Şakir Süten yazdı.
Hazine ve seçim yardımı adı altında, vergilerimizden toplanan yaklaşık 504 trilyon lira siyasi partilere peşkeş çekilmiş (Akşam, 18 ocak) :
AKP’ye 200 trilyon
CHP’ye 120 trilyon
DYP’ye 56 trilyon
MHP’ye 50 trilyon
Anavatan’a 33 trilyon ve
Cem Uzan’ın GP’sine bile 45 trilyon
Benim 4 kişilik çekirdek ailemin cebinden 30 milyon lira çalınmış demektir.
Haram ediyorum!
*
YENİ ŞAFAK BİR TARAFINI YIRTIYOR
ABD askerleri, Kuzey Irak’ta PKK’nın denetimindeki bir ‘mülteci kampı’na girdi.
AKP’nin yayın organı Yeni Şafak bu haberi manşetten ve sanki AKP Hükümeti’nin bir başarısıymış gibi yutturmaya çalışıyordu:
“Ankara’nın Kuzey Irak’taki PKK varlığını etkisizleştirme konusunda yaptığı baskı Amerika’yı nihayet harekete geçirdi. Koalisyon güçleri dün sabah saatlerinde baskınla Mahmur Kampı’nı kontrol altına aldı.” (18 ocak)
Aynı haberi Takvim şöyle verdi:
“Güldüren bir baskın – ABD, Kuzey Irak’taki PKK kampı Manmur’a, Türkiye ile dalga geçer gibi baskın yaptı. Kamptakiler askerleri alkışlarla karşıladı, askerler de sakinlerle şakalaştıktan sonra ayrıldı.” (18 ocak)
*
İNSANIN AKLINA TAKILMIYOR DEĞİL…
Tarık Aziz, Saddam Hüseyin’in Başbakan Yardımcısı ve iki numaralı adamıydı. Saddam ve iki işbirlikçisi asılırken, 44 aydır tutuklu bulunan Tarık Aziz hakkında henüz dava açılmadı, bir suçlama bile söz konusu değil. Bu arada Tarık Aziz, Papa’ya mektup yazıp ‘Beni hapisten kurtarın, İtalya’ya yerleşeyim’ dedi.
Tabii herkesin aklına gelen soruyu Vatan soruyor: Sakın Hıristiyan olduğu için dokunulmuyor olmasın?
Vatan, 18 ocak
*
AZDILAR…
İktidarın tadını alan, cebi (yollu ve daha ziyade yolsuz) para gören AKP’li köylülerin biti kanlandı.
Aynı gün iki haber:
(1) Sepetlemiş – Türbanlı eşini bırakıp sevgilisiyle evlenen AK Partili Varan karısına ‘Tehlikedeyim. Boşanalım yeniden evleniriz’ demiş. (Takvim, 18 ocak)
AKP Gümüşhane Milletvekili, 17 senelik türbanlı eşini kandırarak boşamış, 17 gün sonra bir milletvekili arkadaşının genç sekreteriyle evlenmiş, Bodrum’da 5 yıldızlı otelde balayı bile yapmış. Kandırılan kadın mahkemeye başvuruyor.
(2) Otel odası yerine mahkemeye – AKP’li belediye başkanı ‘Eşim’ dediği kadınla kaplıcalı otele gitti. Otel görevlisi evlilik cüzdanı sorunca alkollü başkan silaha sarıldı ama karakolluk oldu. Evli olan başkanın bu kez ‘yeğenim’ dediği kadın, belediyenin halkla ilişkiler uzmanı çıktı. (Posta, 18 ocak)
Not: Bu arada Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin de öz yeğenini şikayet etti. ‘Adımı kullanarak dolandırıcılık yapıyor’ diye. (Gazeteler, 18 ocak) ‘Bravo bakana’ demeden evvel biraz bekleyelim bakalım...
*
Can Ataklı BUNU ADI DANIŞIKLI DÖVÜŞTÜR diyordu.
Özetle: Toplu Konut İdaresi (TOKİ) dar gelirlilere (?) sattığı evlerin taksidini bu yıl (ek ödenek almayan memur maaşlarındaki artışı esas alarak) % 8.38 oranında arttırdı.
Derken gazetelerde bir haber çıktı. Başbakan TOKİ’yi aramış “Yüzde 8.38’lik artış tüm memurlara yapılmadı. Bu nedenle ortaya bir eşitsizlik çıkıyor. Taksit oranını bu kadar artırmak doğru olmaz” demiş, TOKİ artış oranını yarıya indirmiş.
Can Ataklı diyor ki:
“İlk bakışta Tayyip Bey’in uyarısı çok şirin gözüküyor değil mi? Ama öyle değil. Bu yıl seçim yılı. Özellikle büyük oy potansiyeli taşıyan dar gelirli kesime verilecek her mavi boncuğun oya dönüşmesi ihtimali yüksek. TOKİ taksit oranını artırırken Tayyip Bey’in uyardığı ayrıntıyı hiç mi bilmiyordu? Bilmemesi mümkün değil. TOKİ yöneticileri ne kadar iyi niyetli hareket ettiklerini anlatırsa anlatsın, bunun danışıklı dövüş olmadığını asla kanıtlayamazlar. Ve Başbakan’a yaranmak ve ona oy kazandırmak için kendi onurlarını ayaklar altına almaktan çekinmedikleri suçlamasından kurtulamazlar. Seçime giderken bakalım daha ne ayıplarla ve kurnaz oy avcılığı yöntemleriyle karşılaşacağız?”
Vatan, 18 ocak
*
AKP Karaman Milletvekili Prof.Dr. Yüksel Çavuşoğlu ‘Onlar (yani Mehmetçik) zaten yiyeceklerini yiyorlar, götüreceklerini götürüyorlar’ deyince, kendi partisinin üyeleri bile isyan ettiler. (Milliyet, 19 ocak)
Ama Çavuşoğlu’na haksızlık ettiler, o sadece ‘Askerlik yan gelip yatma yeri değildir’ diyen Genel Başkanı’nın izinden yürüyordu...
*
GERİ BİR TARİHE ERTELEMEK
Milliyet bir haberinde ‘... gezisi ileri bir tarihe ertelendi’ diyordu. (19 ocak)
Demek ki ‘geri bir tarihe’ de ertelenebilirmiş! ?
*
TAYYİBİ HAVA YOLLARI
Sabah’ın haberi:
Salı günü Denizli-İstanbul seferini yapacak olan uçak Atatürk Havalimanı’nda sis olduğu gerekçesiyle 3 saat rötar yapmış. Saat 23’te ‘uçuşa elverişli’ haberi gelmiş ama... THY personeli ‘Kusura bakmayın, mesaimiz bitti’ diye otele gitmiş. (19 ocak)
Yahu bu THY personeline nazar mı değdi nedir? Hani bir kurban kestirsek, kan akıtsak...
*
AYIPTIR YAHU…
‘Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Kızılcahamam’da yapacağı toplantıda cumhurbaşkanlığına aday olmadığını açıklayacak’ diye dedikodu çıkmış.
İstanbul Borsası % 2.65 puan fırlayıp 40 bini aşmış. (Sabah, 19 ocak)
İnsan nezaketen ‘Vah vah, Çankaya’ya çok da yakışırdı!’ filan der, memnuniyetini böyle kabak gibi belli etmez...
*
1 NİSAN DA DEĞİL AMA…
Haber doğruysa - ki inanmam - Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu yalısında Tansu Çiller’i ziyaret etmiş, “Sizin cumhurbaşkanlığınız Türkiye için hayırlı olur. Umarım diğer partiler ve iktidar da bu gerçeği görür” demiş. (Bugün, 19 ocak)
Erkan Mumcu ‘intihar edelim bu acı bitsin’ noktasına nasıl geldi acaba?
*
RAIN MEN
Alanya’da bir Protestan papazı Kleopatra Plajı’nda yağmur duası yapmış. ‘Tanrım bu ülke ve ülkede yaşayan insanlardan yağmurunu eksik etme’ diye. Alanya Müftüsü de ertesi gün bir camide Cuma namazı öncesi yağmur duası edileceğini duyurmuş. Ancak namazdan bir saat önce yağmur başlamış.
Polemik: Yağmuru kim yağdırdı? Protestan papazın duası mı, Müftü’nün dua hazırlığı mı?
Dedikodu: Yağmur yağacağını önceden biliyorlardı, bile bile dua ettiler.
Alanya Müftüsü kendini savunuyor: “Sabah beni meteorolojiden aradılar. ‘Yağmur görünüyor fakat arkası yok. Yağmur yağacak diye lütfen duayı iptal etmeyin’ dediler. (Hürriyet, 20 ocak)
Şimdi siz bu habere göbeğinizi hoplatarak gülüyorsunuz ama… haberdeki vahim unsuru görmüyorsunuz. Eğer Müftü’nün sözleri doğruysa, bir bilimsel kurum olan Devlet Meteoroloji’nin görevlileri de yağmur duasına inanıyor demektir! Yani ya geri zekalılar ya da imamlar bu kurumu da ele geçirmiş…
*
BEN OLSAM…
SIPA Press’in kurucusu, Fransa’da ‘foto-gazetecilik’ deyince ilk akla gelen isimlerden biri olan Gökşin Sipahioğlu’na Fransa Cumhurbaşkanı tarafından Yüksek Şeref Madalyası verilmiş. (Milliyet, 20 ocak)
Gökşin Abi’nin en büyük nişanları hak ettiğine hiç kuşkum yok… ama ben olsam reddedirdim!
*
KENDİNİ SAVUNAYIM DERKEN BATIRMAK…
Hani, Mesut Barzani’ye ait olduğu söylenen Azmar Air’in pilotları Atatürk Havalimanı’nda apronda namaz kıldılar da haber oldu. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü kendini savunuyor:
Söz konusu hatta ve saatlerde uçuş izni alan uçak kayıtlarda Cibuti Airlines’e ait gözüküyor. Azmar Air şirketine verilmiş herhangi bir izin yok. Ayrıca Azmar Air, Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü kayıtlarında da görünmüyor. (Milliyet, 20 ocak)
Anlamadım?
Yani Atatürk Havalimanı’na inen (ve pilotları da arada namaz kılan) o uçağın uçuş izni yok muydu? Havalimanına iniş izni yok muydu? Yoksa, Türkiye’ye nasıl geldi, İstanbul’a nasıl indi? Orası yolgeçen hanı mı, izni olmayan uçaklar iniş kalkış yapabiliyor?
*
GÖMERİZ HRANT ALİMALLAH!
20 ocak cumartesi günü ‘HEPİMİZ HRANT’IZ’ manşetiyle çıkan Referans gazetesi, birinci sayfasında rahmetli meslektaşımın şu sözlerine yer vermişti:
‘Evet gözümüz var toprağında bu vatanın. Gözümüz var ama koparım götürmek için değil, en dibine gömülmek için…’
GÖMDÜK!
Toprağı bol olsun, nûn içinde yatsın!
*
SÖZDE DEVLET, SÖZDE HÜKÜMET
Enis Berberoğlu ‘Derin devlet, geldinse 4 kere vur’ diyordu:
“Derin devlet, geldinse dört kere vur olur mu?
Ve eğer varsan söyler misin lütfen;
1) Agos Gazetesi’nin kapısına polis karakolu kurmayı neden akıl edemedin?
2) Genelev kapısına tatlıcı, okul önüne simitçi koyan gizli servislerimiz neredeydi?
3) MOBESE kamerasını bile Agos’un 200 metre uzağına yerleştirmek neden?
Sadece soymayı, vurmayı, kırmayı ezcümle zulmü bilip... Vatandaşını korumaktan yana nasibini alamayana derin devlet demezler. Böylesinin adı kirli devlettir!
Zaten lazım olan derin devlet değil derin akıldır.”
Başbakan hazretleri emretmişler ‘dünden itibaren’ yani Hrant öldükten itibaren 301.maddeden yargılanan herkes polis tarafından ‘istemese’ de polis tarafından korunacakmış.
Oysa ‘terörün hedefinde olanların istemese de korunmasını emreden’ yasa ve Danıştay kararı var bu memletette.
Herkes mutabık, Devlet, Hırant Dink’i korumayarak cinayeti üstlenmiş oldu!
Ama Başbakan hâlâ görevde, Çankaya’ya kaçmayı umuyor.
İçişleri Bakanı görevde.
İstanbul Valisi görevde.
İstarbul Emniyet Müdürü görevde.
Bir tetikçi iti yakaladılar diye alkış bekliyorlar utanmadan!
Pakize Suda’nın bugünkü MIŞ-MUŞ’u trajikti:
Hrant Dink öldürülmüş. Keşke bu da ‘sözde’ olsa!
Oysa Türkiye’de her şey ‘sözde’ bir tek Hrant’ın ölümü gerçek!
Hürriyet, 21 ocak