Güncelleme Tarihi:
Sırada Danimarka’nın ‘Hayır’ı var! (YANDA) - www.acikgazete.comadresinden yayın yapan AÇIK GAZETE'dendi.. * TE BE BUNLAR BÖYLE OLURLAR, HABERİ-1 Kanun dışı Kuran kurslarını kurtarmak üzere TCK’da yapılan düzenlemeye AKP’liler dört elle sarıldı. Ne de olsa çoğu tarikatların adamı. AKP Grup Başkanvekili İrfan Gündüz ‘Eğer terörist yetiştirdi diye eğitim kurumunu kapatırsanız, mesela Siyasal’ı, ODTÜ’yü veya İTÜ’yü kapatmanız lazım’ dedi. Bu haberi okurken ‘AKP böylelerini çok aramış mı acaba?’ diye sordum. Bir arkadaş cevap verdi: - Çok aramıyorlar, hepsi bu tarlada yetişiyor! * Türkiye’de bir genelkurmay başkanı ilk kez, siyasi konularda vermesi gereken cevabı verdi: - Ben askerim, nereden bileyim! Milliyet, 31 mayıs Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç: ‘Yurtdışındaki (yani kaçırılmış) tarihi eserlerimizin getirilmesi pahalı. Ayrıca tanıtıma katkı sağlıyor!’ Gazeteler, 31 mayıs * BİLİN BAKALIM AŞAĞIDA KİM KİMİ TARİF EDİYOR? Akşam’ın Genel Yayın Yönetmeni Serdar Turgut, patronu Mehmet Emin Karamehmet’in... yani Karamehmet’ten bahsediyor. Değer mi? Akşam, 31 mayıs * GÜZELDİ Yukarıdaki yazıda adı geçen ve yalan söylediği iddiasılya Serdar’ın ‘Pinokyo’ dediği Fatih Altaylı, hemen ertesi gün cevap verdi: Organ uzmanına SEVGİLİ Serdar Turgut da, dün bana sallamış. Yalan söylediğim için burnumun uzayacağını anlatmış. Belli ki, patronları emir vermiş, o da yazmış. Ancak Serdar Turgut’un uzmanlık alanı burun değil başka organ üzerinedir. O uzmanlık alanına sahip çıksın. Burnuma değil. Hürriyet, 1 Haziran * GÜZEL DEĞİLDİ Fatih’in yazısına yine Serdar cevap verdi: Fatih Altaylı’nın bir yazısında ilk defa zeka pırıltısı gördüm... hayli şaşırdım ve de kendisi için sevindim. Akşam, 2 haziran * BEKİR COŞKUN, ‘YALAN ÇADIRI’ BAŞLIKLI YAZISINDA ŞÖYLE DİYORDU: O günlerde yine bir yol ayrımındaydı Türkiye. İki yol vardı: Birisi, Batı medeniyetine katılıp demokratik, çağdaş bir ülke olmanın yolu. İkincisi; gerisin geriye giden şu bildiğiniz yol. Sandıklara gidip ikincisini seçtiniz. Bekir Abi, tamam, ben de AKP Hükümeti’nden hazzetmiyorum ama, seçmene de çok haksızlık etmeyelim şimdi. ‘Birincisi’ kimdi Allah aşkına? Tansu Çiller’in DYP’sine mi, Mesut Yılmaz’ın ANAP’ına mı, Bülent Ecevit’in DSP’sine mi, Devlet Bahçeli’nin MHP’sine mi, Recai Bey Amca’nın RP’sine mi oy versin istiyordun bu millet? Hani İbrahim Tatlıses’in ‘Urfa’da Oxford vardı da, gitmedik mi?’ dediği gibi, vatandaşın AKP’den başka tercihi mi vardı Alla’sen de oy vermedi? Geçmiş bütün iktidarlar, siyasiler, partiler ve tabii yatacak yeri olmayan biz medya... birlik olup da vatanı ve -daşı AKP’nin, Erdoğan’ın kucağına itmedik mi? Adam gibi bir teklif götürdük da vatandaş oy mu vermedi? Hürriyet, 2 haziran * BANKA KARTI BORÇLUSUNUN HAPİS CEZASI PARAYA ÇEVRİLECEKMİŞ İyi etmişler, borcuna sıkıştı diye insancıkları hapse atacak halleri yok da, benim anlamadığım... kredi kartı borcunu ödeyemediği için mahkemelik olan vatandaştan, hem ödeyemediği kredi kartı borcunu hem de İcra İflas Kanunu gereği ödemesi istenen para cezasını nasıl tahsil edecekler? Sabah, 2 haziran * YILIN DITI Allah için nefis bir haberdi. Yani manşetlik miydi bilmem ama, çok güldüm... Hani açık artırmada Başbakan’ın kullanılmış pantolonunu, eski iskarpinlerini filan satın alan bir adam vardı... Adım gibi eminim, Sabah’taki meslektaşım da biraz ‘yol göstermiş’ (!), Hüseyin Akar, Erdoğan’ın bir yağlıboya tablosunun önünde gülümsüyor, duvarda bir askıda başbakanın eski pantulu, sütlü kahve renkte, şöminenin üstünde de birbirine bakan iki iskarpini.. Muhteşem bir fotoğraf... Sabah, 2 haziran * KENDİ HABERİNİ ATLAMAK Watergate Skandalı’nın baş aktörlerinden, nedense ‘Deep thraot’ (derin gırtlak) gibi pornografik bir kod adı taşıyan FBI görevlisi, yani Washington Post’ta haberi patlatan iki gazetecinin kaynağı ortaya çıktı, biliyorsunuz. Vanity Fair Dergisi’ne konuştu. Ancak New York Times bu gelişme üzerine espriyi patlattı: “Washington Post kendi haberini atladı...” Şık bir geçirmeydi... Gazeteler, 2 haziran * TAMAMEN ÖZEL BİRAZ DA TÜZEL Meltem Cumbul’un boşanma haberini Vatan gazetesi ‘VATAN ÖZEL HABER’ diye verdi. O kadar özel bir haberdi ki... hemen her gazetede vardı! Vatan, 3 haziran * İSTİFA ETTİLER AMA HABERLERİ YOK Başbakan Erdoğan, değiştirdiği 3 bakan için ‘Görev değişikliği gereğini hissetmiş olacaklar ki, istifa ederek önümüzü açtılar’ dedi. Halbuki bakanların üçü de istifa etmediğini ya söyledi, ya belli etti. Utanmazlar, başbakanı yalancı çıkardılar... Gazeteler, 3 haziran * ALLAH İÇİN, BİR DÜRÜST İŞ BE... Bir zamanlar soruyordum ya size, bu Uzan denilen ailenin Allah için namuslu, dürüst tek bir işi bile mi yoktur, diye... MİT’in dinlemeleri sırasında ortaya çıkmış, Telsim’in abone sayısı açıklandığı gibi 1,3 milyon değil, 6,5 milyonmuş. Yani Uzanlar, 5 milyondan fazla abonenin KDV ve ... sıkı durun DEPREM VERGİLERİNİ çalıyorlarmış. (Bu arada, devlet Telsim’e el koyalı aylar oldu. Yeni yönetim kaç abone olduğunun farkında değilmiymiş?) Vatan, 3 haziran * BELKİ DE BÖYLESİ DAHA HAYIRLI Dünya Turizm Örgütü İstanbul’da uluslararası bir toplantı yaptı. Türkiye bir senedir bu toplantıya hazırlanıyordu. Ancak toplantı yapılırken ... Turizm Bakanı Atilla Koç yurt dışında, gezideydi. Dünya burada Bakan nerede? diye soruyor Milliyet. Bekli de Başbakan bilerek İstanbul’dan uzaklaştırmıştır. Çünkü Bakan Bey, en iyi şartlarda uyuyor, horlamadığı zamanlarda da espri (!) yapıyor! Milliyet, 3 haziran * CANLI AMA O KADAR DA CANLI DEĞİL Ne kadar gazete, televizyon varsa ‘Tarım Bakanı canlı yayında görevden alındı’ diye haber yaptı. İyi de vatandaş seyretti, görevden alındığında Bakan Güçlü’nün canlı yayında olmadığını, yayına ara verildiği sırada Başbakan’ın aradığını GÖZÜYLE gördü. Ondan sonra medya olarak bu milleti nasıl inandıracağız sözümüze? Gazeteler, televizyonlar, 3 haziran * TE BE BUNLAR BÖYLE OLURLAR HABERİ-3 Ortaöğretimde Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi dersinde, yeni müfredata göre, Hz.Muhammedi’in ahlâk anlayışına ve (yeni moda olan) Kutlu Doğum Haftası’na fazla yer veriliyor şikayetlerine Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik cevap veriyor: Bunlara siz oy verdiniz! Milliyet, 3 haziran * OLMADI İstanbul’u dünyaya tanıtan (tanıtacak) reklam filminde üç semavi dinin temsilcisi de rol aldı, diyor birinci sayfadaki haber. Türkiye Ermeni Patriği Mesrob Mutafyan, Türkiye Hahambaşısı İshak Haleva ve İstanbul Müftüsü Mustafa Çağrıcı reklam filminde yanyana barış ve hoşgörü çağrısı yapıyormuş. Manşet diyor ki: Ezan, çan ve şamdan Biraz tuhaf olmuş, şamdanın ezanla ve çanla ne alakası var. Şofar deseniz (Melik Süleyman Mâbedi’nin ayakta olduğu zaman sürekli, bugün yılın belli bir döneminde çalınan boru) hadi neyse de... Sabah’la Günaydın, 4 haziran * EZANKAYA’YA 2 SENE KALDI, DAYANIN Başbakan, Güngör Mengi’nin söylediği gibi, Cumhurbaşkanı’nın (vekâleten atamaları eleştiren) mektubuna haşin bir cevap vererek (a) yobaz tabanına ‘Bakın, laikçilere nasıl fırça attım’ mesajı verirken (b) kanun dışı Kuran kurslarına getirilen teşvikin Çankaya’dan dönmesini konusunu da geçiştirmiş oldu. Çünkü bunları savunsa bir türlü, savunmasa bir türlü... Bu arada, Başbakan bir soru üzerine ‘Şu anda böyle bir hesabımız yok ama...’ diyerek yine her zamanki gibi ‘açık yürekli’ (!) davrandı, yani takiyesini patlattı ve ekledi ‘ama buna bağlı bir gerilim olduğu doğru. Vakit yaklaştığında parti olarak değerlendirmemizi yapacağız... Bu millet bizi seçti. Bu milletin bize verdiği yetkiyi sonuna kadar kullanacağız.’ Yani... Cumhurbaşkanlığı makamına ‘bizden birini’ oturtmaya yeminliyiz. Zaten Tayyip Bey değil miydi ‘Çankaya’ya bir imam-hatiplinin oturacağı gün yakındır’ diyen... İşte o gün, umuyorlar ki, KARŞI DEVRİM tamamlanmış olacaktır. Yine de, içlerinde bir huzursuzluk kalacak. Bir küçük endişe. Onu da dolaylı olarak Meclis Başkanı ve partinin İstanbul sorumlusu ağzından kaçırdı. TBMM Başkanı Arınç ne dedi? ‘Ben AB’nin ateşli karşıtıydım, hatta bunun vatana ihanetle eş olduğunu düşünüyordum. Ama 28 Şubat’ta AB’ci oldum!’ Çünkü belâlıları askerdir. Oyun bozan asker... İstanbul İl Başkanı Mehmet Müezzinoğlu’nun ‘Millet bize üçübiryerde (merkezi yönetim, büyükşehir belediyeleri ve ilçe belediyeleri) verdi. Ama bize yetmez, bize beşibiryerde lazım’ deyine gazeteciler sormuş, nedir geri kalan ikisi diye. Takiye gereği başkan cevap vermiş: ‘Cumhurbaşkanlığı ve bürokraside bazı yerler...’ Kimse sormamış artık ‘bürokraside bazı yerler dediğiniz nedir?’ diye. Sorsalar da AKP’li ‘GENELKURMAY BAŞKANLIĞI VE KUVVET KOMUTANLIKLARI’ der mi? Gazeteler, 5 haziran * OLMAZ, ANTİ-İMAJLA BU İŞ OLMAZ! ‘Bakalım tanıyabilecek misiniz’ diye cicilik yapıyordu ‘hem hesaplı hem yumuşak’ Türk basını. 1992’de başı açık, daha doğrusu TED Koleji’nin amerikanvari başlığıyla gülümseyen genç kız, meğer bugünün sıkmabaşlı Zeynep Babacan’ıymış! Cici cici... Ekonomik ve sosyal gerekçeler kadar, radikal İslam’a ve AB değerlerini reddeden Müslüman azınlığa duydukları antipati sebebiyle peşpeşe AB Anayasası’na Hayır! diyen Avrupa ülkelerine karşı, Türkiye’yi ‘karısı sıkmabaşlı bir başmüzakereci’ temsil edecek. Gazeteler, 5 haziran * KİLİS BELEDİYESİ’NE BAŞKAN DAYANMIYORMUŞ Son 6 belediye başkanından üçü öldürülmüş, biri yaralı kurtulmuş, biri tutuklanmış, biri de tehdit edilmiş. Uğursuz koltuk, demiş Vatan ve bir gazete daha. Allah Allah, mesela Kastamonu Taşköprü Belediye Başkanları’nın başına böyle şeyler gelmiyor, kabahat koltukta mı gerçekten, Kilis’in nasıl bir özelliği var dersiniz? Kaçakçılık maçakçılık olmasın sakın!
Hürriyet, 31 mayıs
ESPRİ DE OLSA BİR BAŞLANGIÇ
Gerçi, Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök Paşa, Avrupa Anayasası’na Fransız halkının ‘Hayır’ demesi üzerine sorulan bir soruya bu cevabı ‘ESPRİ’ olarak verdi ama, olsun, bu da bir başlangıçtır...
*
TE BE BUNLAR BÖYLE OLURLAR, HABERİ-2
“Türkiye ekonomisi kriz darbesi yediği yıllarda bile ülkesine büyük yatırımlar hediye eden bir patron mali sıkıntıya girmiş, ama söz verdiği gibi borçlarını tamamen temizlemiş ve adı aklınıza geldiği an saygıyla anacağınız her şirketi gibi yeni şirketler kazandırmak için kolları yeniden sıvamışken...”
SİZ AB’ye girmeyi 3 Kasım seçimlerinde ‘reddettiniz’.
“Ne yapacaktık, Michael Jackson’dan mı bahsedecektik?”
Yani ‘Askerin belini kırmak için AB’den güç almalıyız’ diyenlere 28 Şubat’ta katılmış Erinç.
‘Biz Türkler, Avrupa’nın değerlerini benimsiyoruz, Avrupalı yaşam biçiminin ve kültürünün bir parçasıyız’ diye onları Babacan ikna edecek! Hadi hayırlı işler, çok inandırıcı olacağı muhakkak!
Vatan, 5 haziran
*
KENDİ FIKRALARI
AKP’lilerin bu imam hatipler, türban, devleti tarikatlara teslim etme ısrarları konusunda Ankara’da anlatılan bir fıkraymış. İşin güzel tarafı Erbakan’a yakın olan bir siyasetçiden çıkmış. Hani AKP ne kadar gizlemeye, dizginlemeye çalışsa da, Milli Görüş zihniyeti her yerden pırtlak veriyor ya... Ankara kulislerinde bu fıkra anlatılıyormuş:
Adamın biri aklını sapanla bozmuş. Kim ne sorsa, aynı cevabı veriyormuş, ‘Lastik alıp sapan yapacağım, kuş vuracağım!’ Adamı akıl hastanesine kapatıp tedavi etmişler. Sonunda, taburcu olma günü gelince, başhekim bir de kendisi imtihan etmek istemiş:
- Artık çıkmak ister misin?
- Çok isterim.
- Çıkarsan ne yapacaksın?
- Evleneceğim.
- Evlenince ne yapacaksın?
- Gelini gerdek odasına götüreceğim.
- Sonra ne yapacaksın?
- Önce duvağını, sonra gelinliğini çıkaracağım.
- Sonra?
- Sonra sutyenini çıkaracağım.
- Eee, sonra?
- Külodunu çıkaracağım.
- Sonra?
- Sonra külodunun lastiğini alıp sapan yapacağım...
Vatan, 5 haziran
*
O KİM Kİ?
Yazısının dibinde ‘Yıllık iznimin bir bölümünü kullanacağımdan bir süre yazılarıma ara veriyorum, sağlıcakla kalın. HP’ notunu okuyunca, yanımdaki tecrübeli gazeteciye sordum:
- Kimden bahsediyor, izin isteyen kim?
- Kim olacak, kendisi, HP demiş ya, yani Hasan Pulur.
- Haa, benim bildiğim Hasan Abi kendinden hep ‘birinci çoğul şahıs’ yani BİZ diye bahseder de, Julius Sezar gibi...
İyi tatiller Hasan Abi!
Milliyet, 5 haziran
*
GÜZEL ESPRİYDİ
AKP’nin Erzurum Milletvekili Nuri Akbulut, duvarlara yazı yazanlara da izinsiz afiş asanlar gibi ve 100 YTL ceza verilmesini önermiş.
Sabah ‘Bunu yazan Tosun’a 100 YTL ceza gelecek’ diyor. (Sabah, 5 haziran)
Daha önce de anlattım, okuduğum şehirde bir ‘solcu’ edebiyat fakültesi binası vardı, bütün duvarları afiş, yazı, grafitti, yılların birikimi.
Bir yaz tatilinden istifade, rektörlür bu binanın duvarlarını beyaza boyatmış, pırıl pırıl.
Ekim gelip de ilk kez (kantinde güzel kızlar olurdu) pırıl pırıl tertemiz Edebiyat Fakültesi binasına girdiğimizde, karşımıza beyaz boyalı duvarlar çıktı, bir de tam merkezdeki büyük duvarın üzerine püskürtme boyalya yazılmış, kırmızı bir yazı:
TIENS, ILS ONT REPEINT!
Yani ‘Aaa, bak boyamışlır!’
Espri müthişti, zaten rektörlük de bu yazıya dokunmadıydı artık!
* * *
Not: Bu arada, bir haberle ilgili olarak Erdem Aksoy soruyordu:
Serdar Bey,
Milliyet gazetesi internet baskısından bir alıntı, kadın, saldırganın kendini kuru sıkı tabancayla tehdit ettiğini biliyorsa, niye korkmuş, anlamadım.
Tecavüzden kaçıp ormanda sabahladı
Olay, Geyve'ye bağlı Akdoğan Köyü'nde meydana geldi. Geçen cumartesi günü, tarlada çalışmaya giden F.Ö. gece eve dönmedi. Bunun üzerine yakınları F.Ö.'yü aramaya çıktı. Ancak F.Ö. tüm aramalara rağmen bulunamadı. Pazar sabahı ormanlık alanda aramalarını sürdüren köylüler, F.Ö.'yü yarı çıplak halde buldu. F.Ö. başından geçenleri köylülere anlattıktan sonra bu kez jandarmaya götürüldü ve orada da ifade verdi. Yaşlı kadın, saat 18.00 sıralarında tarladan dönerken aynı köyden bir çocuk babası Selahattin Akdoğan'ın kendisini kuru sıkı tabanca ile tehdit ederek elbiselerini çıkarttığını, karşı koyunca da dövdüğünü, elinden kurtulup ormana kaçtığını anlattı. Bu iddialar üzerine Selahattin Yalçın yakalanarak gözaltına alındı. Jandarmadaki sorgusunun ardından adliye sevkedilen Yalçın, çıkartıldığı nöbetçi mahkemece tutuklandı.
Milliyet, 31 mayıs
İlahi Erdem Bey, tabanca kuru kısı olsa da, kadının gücü saldırgana yeter mi? Ama ilginç bir detay yakalamışsınız...