Güncelleme Tarihi:
Önce “ciddî ve ağırbaşlı” konular.
Karşı sayfada tekzip
Ruhat Mengi, Vatan’ın 4.sayfasında yazıyor. Köşesinin ikinci başlığı şöyle : Mumcu ve hoşgörü. (6 eylül) Erkan Mumcu’nun ANAP’tan istifa edip, AKP’ye katılmasını eleştiriyor. Diyor ki “Bu gidişi onaylayan (eşi) Işın Mumcu, AKP’ye geçişi onaylamıyor. Onaylamayı bırakın şiddetle karşı çıkıyor, yardım istiyor. Siyasette ‘halkın iradesine uydum’ yalanlarıyla koltuk uğruna sürüngen davranışı sergileyenlere ben de tepki duyduğum için Işın Mumcu’yu kutluyorum. Daha da ileri giderek ona ‘helal olsun’ diyorum.”
Aynı gazetenin 5’inci yani karşı sayfası, Elif Ergu’nun Mumcu çiftiyle yaptığı röportaja ayrılmış. Başlık : “Küs filan değiliz, birlikte karar aldık.” Işın Mumcu diyor ki: “ANAP’tan ayrılmasını ben istedim. AKP’ye geçme kararını da beraber verdik. Küs falan değiliz. Ben başörtülü diye kimseye ayrım yapmam.”
* * *
Günde iki saat çalışıp, Almanya’dan işçi ithal edelim
Hürriyet ekonomiden Sadi Özdemir, seçime katılan partilerin ekonomi politikalarını sorgulayan bir dizi yapıyor hanidir. (Ekonomiyi kim nasıl kurtaracak? başlığıyla). Pazar günü, Türkiye Komünist Partisi Genel Başkanı Aydemir Güler’le sohbet etmiş. Güler Yoldaş, partisinin işsizliği nasıl ortadan kaldıracağını anlatmış. Demek ki insanın basireti bağlanıyor bazen, Amerika, Avrupa, Japonya bu pratik çareyi nasıl düşünemediler, hayret etmemek mümkün değil. İşte TKP’nin işsizlikle mücadele önerisi :“Türkiye’de işsizlik var ama ortalama iş günü 8 saati geçmiş durumda. 12 saati bile aşabiliyor. İş günü 6 saate indirilirse, işsizlik de bir anda azalır.” (Hürriyet, 8 eylül)
* * *
“Kimyadan da geçtik fizikten de” demiş Baykal, yani?
Kemal Derviş, CHP’ye katıldı. Herkes başladı “Deniz Baykal’la kimyaları uyuştu, uyuşmadı...” diye tartışmaya, yazmaya. İlk kez CHP’nin Hatay mitinginde birlikte kürsüye çıktılar (magazinciler “ikili” der ya...) Farklı tonlarda ama ikisi de mavi renkte gömlek giyince, gazeteciler takılmışlar, Baykal da onlara “Aramızdaki kimya tuttu mu diye soranlara söyleyin, kimyadan da geçtik, fizikten de...” demiş. (Hürriyet, 8 eylül) “Her alanda uyuşuyoruz, çok iyi anlaşıyoruz” demek istiyor, herhalde. Pazar sabahı, adını bilmediğim bir radyoda, adını bilmediğim bir sunucu, bu haberi okurken soruyor : Ne yani, biyolojiye mi gelmiş sıra?
* * *
Ahmet Altan kızını evlendirmiş, çok edebî bir davet olmuş
Gazeteci ve romancı Ahmet Altan’ın kızı evlenmiş. Damat, Vatan Gazetesi’nin Spor Müdürü İbrahim Seten imiş. Hürriyet gazetesinde, düğüne katılanlardan bir kaçının adı geçiyor, bir iki ismi de Vatan’dan aldım (8 eylül): Nikahı kıyan Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül (e yani, başka kim olabilirdi ki?), FB’nin eski başkanı Ali Şen, GS başkanlarından Mehmet Cansun, Faruk Süren, teknik direktör Fatih Terim, BJK menajeri Sinan Engin ve tabiiHülya Avşar, kocası ve kızı. Yeni evlilere cüzdanlarını da Hülya Avşar ile Ali Şen vermiş. Hülya Koçyiğit ile kocası Selim Soydan, Revna ve Yıldırım Demirören de oradaymış. Türkiye’nin yaşayan en meşhur yazarlarından birinin, gazeteci Ahmet Altan’ın kızının düğünü söz konusu olan. Edebiyat ve medya dünyasından katılan olmamış demek ki...
* * *
Ve şimdi, daha renkli mevzular :
Nadide Sultan neden alındı?
Trabzon’un Tonya ilçesinde geleneksel Süt ve Tereyağı Festivali yapılırmış. Vatan’ın haberine göre (4 temmuz) festivalin onur koruğu - Konyalım’dan başka şarkı da biliyormuş zahir - Nadide Sultan adlı şarkıcıymış. Habere göre, Tonya Belediye Başkanı, şarkıcıya iltifat etmek isterken “Süt Festivali için en uygun isimsiniz” deyince, Nadide Sultan fena halde bozulmuş. (Not : Konuyu açmak için bir açıklayıcı cümle ekleyeyim dedim, uygun bir şey bulamadım. Aklıma Eşref Şefik’in bir radyo programlarında “memeli hayvanlar” demeye dili varmayınca “göğüslü hayvanlar” demesi geldi sadece. Bunun da konuyla ilgisi yok.)
* * *
O başlığı çok aradınız mı?
Türkiye’yi mesken tutan mankenlerden biriymiş Renata, Çek Cumhuriyeti’nden kalkıp, bizim Laila’lara, Reina’lara gelmiş... (Mankenlerin asıl çalışma alanı bu gece kulüpleri malum.) Posta, bir bahane bulup, bu manken kızın cıbıldak bir resmini basmış. (5 eylül) Başlık : Bu Çek’e imza atılır. Bir İnci Teyzemiz vardı, “Hay eline ayağına, beş de parmağına...” derdi. Bu başlığı kim bulduysa hakikaten...
* * *
Kozanoğlu o kadar fakirmiş ki...
Yasemin Kozanoğlu diye bir manken kızcağız var. Hani gece kulüplerinden kovularak, sevgililerinden dayak yiyerek, Kemal Derviş’in oğlu ile nişanlandığının akşamı başka bir erkekle kaçarak sık sık gazetelere konu olan. Batan Hisarbank’ın sahiplerinden bir işadamının kızı. Max dergisinin eylül sayısında bir röportaj yapmışlar, şöyle diyormuş : “Çok parasız yaşadım... taksiye binecek param olmadı.” ( Hürriyet, 4 Eylül)
* * *
Adı Pipis değilmiş, “s”si yokmuş meğer
Ben, Mehmet Ali Erbil’in menajeri olarak şöhret olan Stelyo Pipis’e hayranımdır bilirsiniz, idolümdür. Elinden ancak uçanla kaçan kurtuluyor diye, Sosyetenin Pipis’i dedim, herkes kızdı bir zamanlar. Ali Eyüboğlu bir röportaj yapmış Pipis’le : “Playboyluk yapmak için bu âlemin içine girmedim. Bu âlemdeyim, bu dünyadan ekmek yiyorum. Bu camia çok ayıp bir camia.” diyor. Erbil’in gencecik karısından bahisle, “Sedef’in iyi bir eğitim yapıp kariyer sahibi olmasını istiyoruz.” diye ekliyor. Aynı habere göre aslında soyadı Pipi imiş, Rumca’da “yaramaz çocuk” demekmiş. (Milliyet, 6 Eylül) Ali Eyüboğlu da zaten menajere Pipis demekten vazgeçmiş, 8 eylül tarihli Milliyet’te Stelyo Pipi diye yazıyordu adını.