Güncelleme Tarihi:
Gala (23 Mart) Sevda Demirel ile röportaj yapmış. Diyor ki “Ben bir numuneyim. Türkiye’de benden başka Sevda Demirel yok. Çünkü benim kadar haksız yere suçlanan ve acılar çeken yok. Söylenen olayların % 90’ı yalan, % 10’u da şansssızlık... Bu ülkede ben hakikaten bir numuneyim!”
Numune ile ne demek istemiş merak ettim, açıp Türk Dil Kurumu’nun 1998 baskısı Türkçe sözlüğüne baktım. Şöyle diyor (aynen) :
numune is. (numu:ne) Far. Numûne. Örnek : “Ahlâk bozukluğu adına ne kadar rezillik varsa, her biri için orada numuneler bulunabilir.” –A.Rasim
*
KOYUN BEYİNSİZDİR AMA ETİ GÜZELDİR
“Gazeteci-yazar” Arzu Yanardağ’ın köşesinden (Habertürk-Gecce Magazin, 23 Mart) :
(Uçakta cep telefonu çalmış, yolcuların hiç sesi çıkmamış, kızmış yazarımız...) “Çalan bir telefon yüzünden uçağın düşmesi kimilerine göre küçük bir ihtimal olabilir. Ama dikkatinizi çekerim ki büyük facialar bir anda gerçekleşir. Hâlâ kafası karışık olanlara 17 ağustos depremini ve ikiz kuleleri hatırlatırım.”
Hâlâ kafanız karışıksa, yazının devamını da vereyim :
“Koyun beyinsiz bir hayvandır. Şirindir, zararsızdır, eti güzeldir. Ama koyundur işte. Bayramlarda kurban edilir, kavurması şahane olur. Tepki vermez, nereye çekersen gider.... Aklıma yine kurban bayramları geldi. Koyunlar sakindir, uysaldır, kolayca kesilir. Ama öküzler öyle değildir. Serttirler, kaçarlar, kovalarlar, amaçsızca koşturup dururlar.”
Pardon, bir dakika, dikkatle okumayacaksanız boşuna yazmayayım. Koyun pazarında vajina diyaloğu değil bu, gazeteci-yazar meslektaşım Arzu Hanım yazıyor. Devam ediyorum :
“Ben kibar insanları çok severim. Uğruna kendini kesen onca insana rağmen, gayet sakin, kibar, eşiyle birlikte yolculuk yapıyordu.”
Hayır hayır, burada “uğruna kendini kesen onca insana rağmen, gayet sakin, kibar, eşiyle birlikte yolculuk yapıyordu” dediğinin artık koyunla moyunla ilgisi yok, konu değişti. Arzu Yanardağ burada - uçakta rastladığı - Müslüm Gürses’ten bahsediyor.
*
AY EM SORİ
Müslüm Gürses deyince... Tarabya’daki Sevillanas tavernada sahne “alacakmış” Gürses. (Sahnenin nasıl alındığını hâlâ anlayabilmiş değilim, bana abartılı gibi geliyor...) Açılıştan önce tavernaya gelmiş, garsonlar kapıda karşılamış Müslüm Baba’yı. Kulise geçmiş, sahne kostümünü giymiş, takdirini de ifade etmiş : “Bu gazino genişlemiş, iyi olmuş!”
Tam sahneye çıkacakken, yardımcısı yakalamış... Müslüm Gürses, Sevillanas’a değil, kapı komşusu Yıldızlar Taverna’ya girmiş meğer yanlışlıkla... (Hürriyet, 23 Mart)
*
YEDİNCİ KATTAN
Üşengeçliği canına mal oldu, diye bir haber. (Damga, 23 Mart) Şöyle:
“Çağlayan’da, tuvalet ihtiyacını bir kat aşağıdaki tuvalet yerine camdan görmek isteyen M.O.T. (47) ayağının altındaki sandalye devrilince yedinci kattan düşerek öldü.”
*
JOIN THE ARMY!
Manşet : Biz affettik İngiliz çıldırdı (Hürriyet, 16 Mart)
1995’te bir İngiliz kadını öldürüp Türkiye’ye kaçan ve 36 yıla çarptırılan adam, Rahşan Affı’ndan yararlanıp hapisten çıkmış, bir de utanmadan İngiltere’ye dönmüş. İngilizler isyanlarda tabii ki...
Haber güzel, manşete de olabilir. Ama haberin spotu yamuk:
“Yağız, 100 Sterlin ve bir teyp alıp Türkiye’ye kaçtı ve orduya katıldı.”
Orduya katılmak İngiltürkçe’dir. Biz o fiile ta Alp Er Tunga’dan beri “askere gitmek” deriz.
*
DAHA DOĞRUSU
Benim gözümden kaçmış, okurum Cengiz Bey uyardı. 19 Mart tarihli Hürriyet’te çıkmış bu haber. Recep Tayyip Erdoğan’dan bir inci:
“Tezkere konusunda herhangi bir belirsizlik söz konusu değil. Biliyorsunuz, gece yarısı hükümet sözcümüzün de açıkladığı gibi şu anda Türk askerinin Kuzey Irak’a girmesi tezkerenin içerisinde yer alıyor, buna müsaade ediliyor. Daha doğrusu izin veriliyor.”
*
MESİH GELDİ
22 Mart tarihli Radikal’de, Hakkı Devrim’in Cihannüma köşesinde gördüm de uyandım. Hakkı Devrim bu haberi “Gülmeyene bileti iade edilir” başlığıyla vermişti.
Önce aşağıdaki yazıyı okuyun, sonunda kimdir bu “beklenen ve gelen mesih” söyleyeceğim...
Yazının başlığı : Sen geldin ve gelişin bahar oldu yeryüzüne
İmza : Abdulhamit GÜL
Yazı şöyle :
“Sen geldin ey sevgili. Sen geldin ve yüreğimize müjde esintileri geldi. Sen geldin ve gelişini dinledi, Kudüs'teki yaslı kadın, Gazze'de eşini kaybetmiş, gözü yaşlı kadın. Bağdat'ta, İmam-ı Azam'ın komşusu, kalbi yaralı anne kulak kesildi gelişine. Gelişine mukabele etti, dualar etti, İmam- Azam'ı haberdar etti.”
Sen geldin. Sen geldin diye Kudüs'ten Muhammed Durre geldi. O'nun olduğu yerde ben de olmalıyım, diyerek geldi. Annesini, babasını kaptığı gibi geldi yanına. "Beni de kaydedin üye defterinize, adım geçsin bu onurlu yerde benim de."
Sen geldin ve dünyanın bütün çocukları uçurtma uçurdu, oyunlar oynadı bugün. Üsküdar'da, Sivas'ta, Urfa'da, Bağdat'ta, Kudüs'te, Şam'da... Dünyanın bütün çocukları "Yeni Dünyaya Uyanmak" adını verdikleri oyunu oynadılar. Bütün çocuklar elele verdiler, mahallelerinde huzur içerisinde oynadıkları oyunu bozan serseri çocuğu engellediler önce ve oyunlarını oynadılar rahatça. Çocuklar oynadı ve aydınlandı dünya. Güneş açtı. Çocuklar ağız tadıyla, oyunlarını oynadılar, bıkana kadar. Anneler, çocuklarını ilk kez bu kadar çocukça gördüler. Çocuklar da şaştı bu işe çocukluk duygusu bu olsa gerek deyip doyasıya eğlendiler.
Sen geldin. Ve gelişine kulak kesildi, bütün Ortadoğu'nun, bütün yeryüzünün kalbi yaralı, gönlü buruk insanları.
Sen geldin. Gelişine eşlik etti Abdulhamid-i Sani. Sen geldin ve geldi II. Abdulhamid ikinci kez yeryüzüne. Seni öptü alnından, sıvazladı sırtını: "Gazan mübarek olsun".
Sen geldin. Ve geldi Metin Yüksel. Fatih Akıncılarıyla beraber. Sultan Fatih'in selamıyla. "Beni neden Fatih sandık bölgesine kaydetmediniz 789693 oyu da ben verseydim, bir sandığı da ben bekleseydim" diye sitemler ederek.
Bedri İncetahtacı geldi bir de Antep'ten. Terlerini silerek "bir yol verin ben de öpeyim hocamın elini," deyip araladı kalabalığı.
Sen geldin ve gelişin muştu oldu bizlere. Müslüman bütün yürekler, sevinçle, heyecanla atar bugün.
Sen geldin ve çocuklar annelerinin gözyaşını sildi, Irak'ta. Sen geldin ve gelişin vuslatı oldu, Şeb-i Arus'u oldu bütün sevgililerin.
Sen geldin, gelişin esenlik oldu.. Sen geldin ve selamın yayıldı bütün yeryüzüne Dinleyin sesini yeryüzünün: Esselamu Aleyküm. Sen geldin ve yeryüzünün bütün mazlumları, gözüyaşlı ama onurlu, başı dik, bütün yürekli adımları selamına yöneldi. Sen geldin esenlikle. Ve selamına cevap geldi: Ve Aleykum Selam. Esenlik ve barış senin de üzerine olsun.
Sen geldin ve yağmur yağdı. Kirlenmiş bulvarlara, kararmış kalplere.
Sen geldin ve gelişini anladı bütün yeryüzü.
Sen geldin. Zaten hiç gitmemiştin.”
Bu mesih kim mi? Siyaset yasağı kalkınca Saadet Partisi’ne üye olan Necmettin Erbakan. Partinin yayın organı Millî Gazete’de yayımlanan bir methiye...